“Markalaşamazsak fason ülke olmaktan kurtulamayız”
Gers Consulting Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Şağban Cevapsız Kalmasın programında Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Gürsoy’un konuğu oldu. Markalaşma, tutundurma ve dijitalleşme üzerine bir planlama teşkilatı veya bir bakanlığın kurulması gerektiğini söyleyen Şağban; “Bu üçgenin doğru şekilde ilerleyebilmesi için bu planlamanın en baştan yapılması gerekiyor. Girdi Tedarik Eylem Stratejisi Türkiye’nin yıllarca 2015, 2017, 2019’da yaptığı ancak bir türlü uygulama alanı yaratamadığı bir konu var. Bu da benzer şekilde yarım kalan bir uygulamadır” dedi.
info@karadenizekonomi.com / 2.08.2021
Dijitalleşme, markalaşma ve tutundurma konularının altını çizen Selçuk Şağban ekonomide eşit düzeyde görev dağılımı yapılmadığı ve planlı hareket edilmediği takdirde gelişimin ve ilerlemenin imkansız olduğunu söyledi. Markalaşmanın çok sabır gerektiren bir iş olduğunu ve planlı ve bir altyapı oluşturularak ilerleme sağlandığında Türkiye’den Dünya markaları çıkabileceğini ifade eden Selçuk Şağban; “Markalaşma konusunda etkinlikler yapılıyor. En son Türkiye İhracatçılar Meclisi markalaşma platformu kurdu. Şimdi de genç ihracatçılara yönelik Genç İhracatçı Platformunu kuracak. Ancak bunlar TİM’in, DEİK’in ya da Sivil Toplum Kuruluşlarının tek başlarına yürütebilecekleri şeyler değil. TURQUALITY sistemi ilk defa 2006 yılında tekstilcilere yönelik bir çalışma olarak başlatılmıştı. TURQUALITY sistemi başlangıç itibariyle doğru bir sistemdi ve o zamanki Dış Ticaret sonra Ekonomi ve şu anda Ticaret Bakanlığı koordinatörlüğünde ilerliyor. Ancak önce tekstil ile başlayıp ardından tüm sektörlere yayılan sonra mal ticaretine hizmet ticaretine yayılan bir sistem haline gelmişti. Aslında istenildiği gibi değil ve planlı bir şekilde ilerlemediği için sadece insanların yurt dışında yapacağı çalışmalara ve yatırımlara finansman olarak ilerleyen bir sisteme dönüştü. Aslında kurgu ve planlama olarak doğru ama yönetimsel ve firmaların bakış açısı tarafından doğru ilerlemedi” dedi.
“3 konu üzerine Bakanlık kurulmalı”
Dünya’da markalaşma konusunda istenilen seviyeye gelmenin imkansız olduğunu söyleyen Şağban; “Markalaşma noktasında markalaşmamamızın nedeniyle de ürünün kaportacısı haline geliyoruz. Otomotiv sektöründe Türkiye çok iyi bir noktaya gelmiş durumda. Ancak otomotiv endüstrisinde yedek parçaları bir araya getiren bir kaporta ustasıyız. Gıda noktasında da aynı şekildeyiz. Ham maddeyi getirip işleyip ürüne dönüştürüp satıyoruz. Aynı şekilde biz gıda kaportacısıyız. Türkiye’de plastik endüstrisi gelişmiştir ancak plastik ham maddesi yoktur. Tek başına markalaşmak için sadece yurtiçinde yapılacak çalışmalar değil aynı zamanda Girdi Tedarik Eylem Stratejisi’nin de markalaşmayla beraber hareket ettirilmesi gerekiyor. Eğer endüstriye yönelik hammaddeniz elinizde yoksa markalaşma eninde sonunda yarım kalacaktır. Markalaşmayı 3 ayakta değerlendiriyorum. Markalaşma Stratejileri, TURQUALITY , Girdi Tedarik Eylem Stratejisi’ni bir arada değerlendirecek dijitalleşme, markalaşma ve tutundurmaya yönelik bir planlama teşkilatı veya bakanlığın kurulması gerekiyor. Türkiye denildiği zaman Dünya’da fason ülke olarak adımız çıkmış. Fason imalat konusunda iyi olmamız rekabet edebileceğimiz ve rekabetin sürdürülebilir olabileceği anlamına gelmiyor. Bu işin başında tamamen devletin olması gerekiyor” açıklamalarını yaptı.
“Türkiye’de doğru fizibilite yok gözebilite var”
Türkiye’nin gerek mal ticaretinde gerekse de hizmet ticaretinde giremediği bir pazarın olmadığını söyleyen Şağban; “Dünya’daki bütün pazarlarda varız. Ancak girdiğimiz pazarlarda tutunma süremize bakmamız lazım. Ürünü ve hizmeti tutundurmamız gerekiyor. Türkiye’nin ortalama bir pazarda kalma süresi ortalama 3-4 yıl arasında. Sonrasında bir türlü markalaşamamış bir ürün başaltı fiyattan gelip bizi pazardan atıyor. Birçok ülkede, birçok ürün çeşidinde bunun gibi sorunlarla karşılaşıyoruz. Eğer markalaşamazsak pazarda ürünü tutunduramayız. Tutundurma şansımız sadece fiyata dayalı olur. Bu şekilde belli bir süre devam edersiniz ama sizden daha avantajlı üretim yaparak sizi o pazarda diğer rakipleriniz egale ederler. Bu durum ürünün kalitesiz olmasında değil, ürünün markalaşma stratejisinden yoksun olmasından, fiyatlama politikalarının doğru belirlenmemesinden kaynaklanır. Türkiye’de doğru fizibilite yapılmıyor. Türkiye’de gözebilite var” dedi.
“Dijital altyapıların güçlendirilmesi gerekiyor”
Firmalarımızın dijital altyapılarının düzgün olabilmesi için öncelikle devletin dijital altyapısının ve bunun yanında Türkiye’de internet altyapısı hizmeti veren firmaların altyapılarının düzgün olması gerektiğini ifade eden Şağban; “Yayınlanan uluslararası bir istatistiğe göre Dünya’daki ortalama dijital veri kullanım hızı 106.6 megabit iken Türkiye’de 36.2 civarında. Bu çok büyük bir eksiklik. Öncelikle firmaların dijital altyapılarının düzgün olması için ülke olarak dijital altyapıyı güçlendirmemiz gerekiyor. TİM’in son istatistiklerine göre Türkiye’de 96 bin 100 tane ihracatçımız var. Aktif ihracatçı sayımız 34 bin civarında. Bu firmalardan sadece 9 bin 600 tanesinin en az 1 yabancı dilde internet sitesi var. Yani ihracatçı sayısının yüzde 10’nun yabancı dilde internet sitesi var. Bu inanılmaz düşük bir rakam. Firmaların dijital ve yabancı dile yönelik yapacağı çalışmalarında çok ciddi şekilde desteklenerek hızlandırılması gerekiyor. Ticaret Bakanlığı geçmiş dönemde e-ticaret sitelerine üyelik konusunda firmalara yüzde 100’e yakın destek verdi, bu çok değerli. Türkiye’de yaklaşık 20 bin firma ticaret sitelerine üye oldu. Ancak firmaların dijital altyapıları olmadığı için pazarlama aşamasına geçemeden bütün üyelikleri kullanamadan sona erdi. Dünya’da dijitalleşmenin, e-ticaretin, e-pazarlamanın bu kadar yoğun olduğu özellikle pandemi döneminde dijitalleşmenin ve e-ticaretin ne kadar önemli olduğu bir kez daha göründü. Devletin bütün kamu kurum ve kuruluşları özel sektörü yönlendirme ve teşviklerle dijital alt yapısını kuvvetlendirmesi firmalarımızın dijital altyapılarını, web sitelerini, web sitelerinin, yabancı dildeki versiyonlarının tasarlanmasını, bu tasarımların uluslararası rakiplere uygun şekildeki kalitede yapılması gerekiyor. Dijital firmalarımızın uluslararası e-ticaret sitelerinde veya e-ticaret sitelerinde pazarlama işlerine alışmaları gerekiyor” açıklamalarını yaptı.
“Markalaşma ve ülke imajı her şeydir”
Firmaların ülke imajını etkileyecek imajlarını düzenlemesinin önemli olduğunu söyleyen Şağban; “Gerek doğrudan yabancı yatırımların çekilmesi gerek ülkemize gelecek yabancı fonların kuvveti gerekse firmalarımız yurt dışında kendilerini daha rahat ifade edebilmeleri için ülke imajı çok değerlidir. Bu konuda yeteri kadar birlikte hareket edilemiyor. Markalaşma ve ülke imajı her şeydir. Bu ikisini başaramadıktan sonra ihracat birim fiyatımız artmayacağı gibi, dijitalleşme noktasında da destek vermezsek sıkıntılı bir süreçten geçme ihtimalimiz hep var demektir” dedi.
“Türkiye’de koordinasyon eksikliği var”
2014 yılında Türkiye’nin bir kilogram ihracat ürün değeri 1.74 dolarken, 2016’dan sonra 1.47’ye sonra aşamalı olarak 1 dolarlara kadar düştüğünü ifade eden Şağban; “Pandemi döneminde hammaddelerin pahalanması, emtia fiyatlarının yükselmesi nedeniyle 1.20’ler civarına yükseldiğini görüyoruz. Bugün bir konteyner 30-32 bin dolar değerinde. Teknolojideki 13 kilo bizim bir konteynerimize eşit. Türkiye’de koordinasyon eksikliği var. Koordinasyon merkezi kurulmalıdır. Türkiye’nin en büyük eksikliği kurumsal hafıza eksikliğidir. Gün geçtikçe yok olup gidiyor. 25-30 yıllık bir kurumsal hafızayı tekrar bir araya getirmek gerekiyor. Bizler günü birlik yaşayan bir toplumuz ve kimse etraflıca düşünmeye istekli değil ve risk algısı düşük oluyor. Sadece anı kurtarmaya çalışıyoruz. Sürekli aynı hataları yapıp farklı sonuçlar bekliyoruz. Toplumumuzu günübirlik yaşamaktan çıkartacağız, etraflıca düşünebilme kabiliyeti vereceğiz. Risk algısının ne olduğunu insanlara anlatmamız gerekiyor ve tedbirsiz olmalarını engelleyeceğiz. Eğitimlere önem vermemiz gerekiyor. Doğru kişiler tarafından yetiştirilmiş kişileri doğru yerlere getirmemiz gerekiyor” açıklamalarını yaptı. (ÖZEL HABER- HALİL YILMAZER)