İLK MİLLİ TİCARET BANKASI OLARAK “İŞ BANKASI” KURULUYOR
Araştırmacı Yazar Naim Güney, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu zamana kadar olan sürede fındık sektörüne ilişkin detaylı bir yazı hazırlamıştı. Yazının ilk bölümünü geçen hafta yayımlamıştık.
info@karadenizekonomi.com / 29.11.2021
‘’ ATATÜRK ve FINDIK ‘’başlıklı yazının devamı ise şöyle…
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşanan bu zorluk ve imkânsızlıklar, yeni Türk devletinin acilen yeni ekonomik kararlar almasını gerektiriyordu. İşte bu ekonomik kararlarda; bankaların mevcudiyeti gündeme gelmiş ve dönemine göre çok önemli kararlar alınmış, bankalar aracılığı ile ülke ekonomisine yön verilmiştir.
Bankacılıkla ilgili ilk önemli girişim, ilk ulusal ticaret bankamız olan, Türkiye İş Bankası ile başlamıştır. Türkiye İş Bankası 26 Ağustos 1924′de 1 milyon TL sermayeli, anonim şirket şeklinde kurulmuştur. Sermayenin ilk %25′lik kısmı Mustafa Kemal Atatürk tarafından ödenmiştir.
1milyon lira sermaye ile kurulan bankanın 250 bin lirası Mustafa Kemal Atatürk tarafından Hindistan’daki Müslümanlarca Kurtuluş Savaşı sırasında gönderilen paradan sağlanmıştı. Ayrıca Cumhuriyet Halk Fırkasına yapılan bazı bağışlar da, bankadaki bu hesaba yatırılmıştı.
İlk banka şubesi 30 Ağustos 1924′te törenle faaliyetine geçmişti. Atatürk, Türkiye İş Bankası’nın kuruluşu ile ilgili kararı, Çankaya’da toplanan İcra Vekilleri Heyeti’ne "Vatanı kurtaracak ve yükseltecek tedbirlerin başında olarak halkın doğrudan doğruya itibar ve itimadından doğup meydana gelen tam manasıyla modern ve millî banka kurmaktır” sözleri ile belirtmiştir.
İŞ BANKASI, MİLLİ ŞİRKETLERİN KURULUŞUNDA ROL ALMAYA BAŞLIYOR.
İş Bankası, ülke tasarruflarının ulusal bir kurum aracılığıyla Türk müteşebbislere aktarılması, milli ticaret ve sanayi alanındaki finansman ihtiyaçlarının karşılanması düşüncesine uygun olarak, devlet ve özel teşebbüs arasındaki bağlantının uygun bir zemine oturtulması için devlet tarafından yönetilen ve denetlenen fakat özel sermaye tarafından sahip olunan bir kurum olarak ortaya çıkmıştı.
İş Bankasının milli tüccar oluşturma çabalarına katkısı genel olarak üç yöntemle gerçekleşmişti. Birincisi, özel sermayeyle birlikte kurduğu iştirakler yoluyladır. Türkiye İş Bankası, öncelikle ihtiyaç duyulan ve yurt içi olanaklarla gerçekleştirilebilecek mallar sanayisinin kurulması, yabancılar tarafından işletilen ve genellikle imtiyaz konusu olan alanlardaki kuruluşların millileştirilmesi, tarım ürünleri ihracatının sağlanması gibi iştirak yatırımlarının içinde bulunmuştu.
İş Bankası iştiraklerinin incelenen dönemdeki bilançolarından, iştiraklerin genel anlamda kârlılık gösterdikleri, üretimi artırdıkları, ihracat yaparak ülke ekonomisine katkıda bulundukları (İş Limited Şirketi gibi) görülmektedir. İştirakler, büyümeyle birlikte faaliyet gösterdikleri alanda piyasaya hâkim olma yoluna girmişlerdi. İş Bankası büyük iştirak yatırımlarıyla bir tür yatırım bankacılığı yaparken özellikle hükümet çevrelerine yakın tüccarların bu iştiraklerden faydalanmalarına ve sermaye birikimlerine sebep olmuştur. Diğer taraftan yatırımlar çarpan etkisi yapmış, yerli tüccar sınıfına yeni ticari fırsatlar doğmuştu.
İş Bankası’nın milli tüccar oluşturma çabalarına katkısında görülen ikinci yöntem, kredi vermek olmuştur. Yerli sanayi üretiminin düşük olması, ithalat ve ihracattaki düşük gümrük hadleri, krediler yoluyla ithalat yapabilen tüccarları zenginleştirmişti. Hükümete yakın olmanın verdiği imkânlarla İş Bankası’ndan kredi sağlayan tüccar çevresi, dönemin iktisadi şartlarının ortaya çıkardığı dış ticaret avantajlarından yararlanarak ciddi bir birikim elde etmişlerdi.
İş Bankası’nın, “milli tüccar” oluşturma çabalarına katkılarındaki üçüncü yöntem, devlet tekellerinin oluşumunda gördüğü fonksiyonla ilgilidir. Hükümet, ulusal ekonominin bazı alanlarını, yalnız üretimle değil idare ve satışla da ilgili olarak tekelleştirdiğini ilan ettikten sonra bu hakları özel sektöre devretmekteydi. Bir zenginleşme kaynağı olan tekel haklarının devredildiği özel teşebbüslerin organizesi, İş Bankası etrafında şekillenmekteydi.
İş Bankası öncülüğünde, nüfuz sahibi tüccar ve bürokratların ortaklığıyla kurulan şirketlere, kuruluşlarından çok kısa bir süre sonra inhisar hakkı verildi. Nitekim incelenen dönemde devlet tarafından verilen şeker, ispirto, kibrit, sigorta, maden işletmeleri, liman işletmeleri gibi büyük tekellerin içinde İş Bankası büyük iştirakçi olarak yer almıştı. Hepsinin kuruluşunda ve işleyişinde ayrıca finansman desteğinde bulunan banka, bu tekel şirketlerinin teşekkülünde bir sermaye dağıtıcısı haline gelmişti.
Dolayısıyla İş Bankası, bankacılık faaliyetleriyle, yeni ticari organizasyonların kurulmasına ve sermaye birikimlerine yol açmış, “milli tüccar” oluşturma çabalarında önemli bir işlev görmüştür. “Milli tüccar” oluşturma düşüncesini bir politika haline getiren Devlet de, İş Bankası’nın bu işlevi yerine getirebilmesi için hukuki, siyasi ve iktisadi altyapıyı oluşturmuştur.
1929 DÜNYA EKONOMİK BUHRANI İLE FINDIK
1929 yılında bütün dünyayı sarsan büyük bir ekonomik kriz başlamıştı. Türkiye’yi bu büyük kriz vurduğu zaman Cumhuriyet daha yeni kurulmuştu. Ülke ekonomisine büyük oranda iptidai usullere dayanan tarım mantığı hâkimdi. Ülkede sermaye birikimi yok denecek kadar azdı. Devletin mali piyasalara etkisi hiç yoktu ve hâlâ Lozan’dan arta kalan meseleler hükûmetin başını ağrıtıyordu. 1929 Ekonomik Krizi Türkiye’yi iki açıdan vurmuştu, bunlar tarım ve mali piyasalar idi.
Türkiye’nin ihracat geliri büyük oranda Avrupa’ya sattığı tarım ürünlerine bağlıydı. Tütün, pamuk, fındık, kuru üzüm ve kuru incir ihracatta başı çekiyordu. Genel bir istatistik vermek gerekirse, ihracatın %80’i tarıma dayanıyor ve bu ihracatın da neredeyse hepsi Avrupa’ya yapılıyordu. ABD’deki kriz dalgasının Avrupa’ya vurması çok uzun sürmedi; zaten 1. Dünya Savaşı’ndan beri bir talep daralması yaşayan Avrupa ithal ürün kotasını iyice kıstı, doğal olarak bu durum Türkiye’nin Dış Ticaret Hacminde 1930’lu yılların ortasına kadar %50’lik bir düşüşe neden oldu.
Ekonomik buhranın en büyük zararı Türkiye’de çiftçi sınıfına olmuştur. Bu olumsuz durum fındık fiyatlarında ise tam tersine bir tesir yapmış, fiyatlar buhranın ilk iki yılında artış eğilimi göstermiştir. Fındık fiyatlarında görülen artış eğiliminde 1929 yılındaki rekoltenin düşük oluşunun yanında fındık lehinde devlet desteği ile yapılan propaganda etkili olmuştur. 1928’e kadar ortalama 20 kuruş civarında seyreden fındığın kilosu 1929 yılında bir ara 42 kuruşa kadar yükselmiştir.
Krizin Türkiye’de hissedildiği, 1929 ile 1933 yılları arasında, hükûmet bir dizi önlem alarak krizin etkilerini hafifletmeye çalışmıştır. 1929 Krizi’nin dünya ekonomik sistemine getirdiği en büyük değişiklik devletin de piyasaya müdahalesini öngören Keynes’in Karma Ekonomi Politikasıydı.
Türkiye de bu yıllarda “İzmir İktisat Kongresi” politikasında belirlediği liberal ekonomi ilkelerinden saparak daha devletçi bir ekonomi politikası gütmeye başladı. Bu yıllarda, özel sektör sermaye birikimi konusunda yetersiz kaldığı için Devlet Kamu İktisadı Teşebbüsleri’nin sayısını arttırarak kendi eliyle sanayileşmeyi hızlandırmaya çalıştı. Bu şekilde hükûmet ülke ekonomisini tarımın tekelinden çıkararak sanayileşmiş ülkeleri yakalamayı ve konjonktürel dalgalardan etkilenmemek için de ülke içi üretimi arttırmayı hedefliyordu. Finansal piyasalar adına en önemli tedbir ise 1930 yılında Merkez Bankası’nın kurulması oldu, böylelikle Türkiye kur dalgalanmalarını, kambiyoları ve faiz hadlerini kontrol altına alabilecekti.
1929’DA “İŞ LİMİTED ŞİRKETİ” FINDIK ALIMI İÇİN KURULDU.
Osmanlı döneminden Cumhuriyetin kurulduğu 1930’lu yıllara kadar, Karadeniz’de fındık alımı satımı, ticareti, ihracatı hepsi yabancıların tekelindeydi. Yerli firmalar çok azınlıktaydı, yeterli güç ve sermayeleri yoktu. 1930’larda fındıkta ihracatı sağlayan yabancı menşeli şirketler Karadeniz bölgesinde her köşede tekel oluşturmuşlardı. Fındıkta oluşan piyasa fiyatlarını bu yabancı şirketler belirlediği için üreticiler de doğal olarak hak ettikleri parayı emeğinin karşılığını bugünkü gibi yine alamıyorlardı.
Bu olumsuz duruma engel olmak isteyen Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ve İnönü Hükümeti hemen İş Bankası ile diyaloğa geçtiler. Türkiye İş Bankası kuruluş amacına uygun olarak, ülkenin ekonomik kalkınmasında ve sanayileşmesinde katkıda bulunmak amacıyla yurt çapında çeşitli yatırımlar yapmağa ve ortaklıklar kurmağa hızla devam ediyordu.
Bu vesileyle İş Bankası ve Türk Fındık Tüccarları bir araya geldiler. 1931 yılında merkezi İstanbul Bahçekapı’da olan bir iş hanında olan 500.000 lira ana sermayeli “ İş Limited Şirketi “ kurdular. “ İş Limited Şirketi” fındık ihracatının geçirdiği tehlikeleri önlemek ve çiftçileri kollamak üzere milli duygularla bilinçli olarak kurulmuştu. Milli bir müessese olarak kurulan İş Limited Şirketi bu özelliğini gerçekten hak ediyordu. 1929 yılını takip eden fors majör ve buhran yıllarında dünya fındık alıcıları elindeki fındıkla yetinmeye başlayınca piyasalar alt üst olmuştu. O yıllarda dünyadaki büyük ekonomik bunalımın bir yansıması olarak fındıkta da büyük kriz yaşanıyordu.
Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen “İş Limited Şirketi” üreticiden direkt olarak aldığı fındıklara kısa bir sürede iyi fiyatlar veren pazarlar bulmuştu. Bu pazarların en önemlisi o yıllarda da aynen bugünkü gibi Hamburg’tu. İş Limited Şirketi, Türk Fındıklarının % 70’e yakınını Hamburg borsasında iyi fiyatlara satmaktaydı. İş Limited ihracat için ilk standart tip Türk fındığını ortaya koyan bir şirket olarak da ekonomi tarihine de damgasını vurmuştu. İş Limited Şirketi bu cesaretli hamleleri ile kendini bütün dünya fındık piyasalarına tanıtmaya muvaffak olmuştu. Ticari faaliyetlerini istikrarlı ve metotlu bir biçimde daima ilerlere götürmüştür. İş Limited şirketinin, Karadeniz’in başlıca ihraç merkezleri olan, Trabzon, Giresun ve Ordu’daki şube ve fabrikaları bulunduğu o yıllarda tam bir ahenk ve ticari zihniyetle iş vermiş, köylü fındık üreticileri ve yerel fındık tüccarları da rahat ve huzurlu sezonlar geçirmişlerdi.
10 EKİM 1935’DE ANKARA’DA 1. MİLLÎ FINDIK ŞÛRASI TOPLANDI
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ve Hükümet, her türlü tarımsal ürünlerimizin tarladan tüketiciye kadar geçen bütün sürecini ve mevcut sorunlarını incelemek, tarımsal politikalarda stratejiler geliştirmek için bu işlerle uğraşan üretici ve tüccarların fikirlerini almak üzere 1935 yılında Ekonomi Bakanı Celâl Bayar'ın başkanlığında “Birinci Ulusal Fındık Kongresi”ni toplamıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra tarım politikalarının oluşturulması yönündeki atılımlardan en önemli bir tanesi de tarım ürünleriyle ilgili kooperatif birliklerin kurulması düşüncesi vardı. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Belli başlı ürünlerimizi ilgilendiren Kooperatif birlikleri kurulmalıdır.” talimatlarının gereği olarak bu dönemde tarım ürünleriyle ilgili yapılan bu şurada fındıkta kooperatifleşme ve birliklerin kurulması yönünde kararlar da alınmıştır.
BİRİNCİ ULUSAL FINDIK ŞURASINDA GÖRÜŞÜLEN İŞLER
Birinci Ulusal Kongresinde fındık üzerine özetle şu meseleler görüşülmüştür:
1-Fındık istihsal mevsiminde üreticilerin kredi ihtiyaçları ve bu hususta alınması gereken tedbirler.
2-Müstahsilin teşkilâtlandırılması ve vaziyetinin ıslahı çareleri.
3-Fındıkların standardizasyonu.
4-Fındık nizamnamesinde yapılması iktiza eden değişiklikler.
5-Fındıkların alivre satışlarından doğan vaziyet ve hareketler dolayısıyla alınması gereken tedbirler.
6-Fındık ihracatının daha iyi tanzimi ve kolaylaştırılması hususunda düşünülen tedbirler.
7-Fındık işinde İspanyollarla çalışma beraberliği yapılması hakkında İspanyadan yapılan teklifler.
BİRİNCİ ULUSAL FINDIK ŞURASINA ORDU’DAN İŞTİRAK EDENLER:
Bakanlık fındık üretim bölgelerindeki üreticilerle Ticaret ve Sanayi Odalarını, fındık tüccarlarını, fındık işleri ile uğraşan diğer türlü kurulları ve Tarım ve Ekonomi Bakanlığındaki ilgili daireleri bu ulusal ürünün her hususta değerlendirilmesi için gereken tedbirleri almağa davet etmiştir. Türlü illerle ilgili kurumlardan ve resmi dairelerden iştirak eden delegelerin yanında Ordu’dan Üreticiler adına; Osman ağa oğlu Mustafa, Zeki oğlu Bilâl Köyden, Tüccarlar adına: Furtunoğlu Ömer, Ordu Ticaret odası namına: Oda Başkanı Hüsnü Akyol, Finansal Kurumları adına İş Bankası ve İş Limited Müdürü Vehbi Emre katılmışlardır.
Ordu’dan giden bu güçlü heyet kongrede çok aktif hareket etmiş, çeşitli raporlar ve önergeler vermişlerdi. Hüsnü Akyol yaptığı uzun konuşmada “Müstahsilin kurtulması için ideal bir teşkilât olarak gördüğüm kooperatiflerin kurulması ve çalışması bir zaman meselesi olduğundan bugünkü âcil vaziyeti önlemek ve alivre satışlardan doğan vaziyetlerin önüne geçmek için muvakkat ve pratik bir tedbir olmak üzere bir müddet için tespit edilecek hatta millî bir bankanın fındık almasını temin etmek.” Diyerek İş Limited şirketini kurtarıcı olarak işaret etmiştir.
Yine Ulusal Fındık Kongresi heyetlerince üreticinin her türlü olumsuz piyasa koşullarından korunması için muhakkak Fiskobirlik gibi bir kuruma ihtiyaç olduğunun altı çizilmiştir. Müstahsilin teşkilâtlandırılmasına dair görüşmeler hakkındaki nihai karar, ihracatın teşkilâtlandırılması meselesinin mühim bir kısmı yakında tatbik mevkiine geçecek olan kredi ve satış kooperatifleri mekanizması ile halledilmelidir, şeklinde olmuştur.
ORDU’DAN İŞ BANKASI MÜDÜRÜ “VEHBİ EMRE” İŞ LİMİTED ADINA KONGREYE KATILMIŞTI.
İş Limited Şirketinin adına Ordu’nun sevilen ve başarılı İş Bankası Şube Müdürü Vehbi Emre katılmıştı. Vehbi Bey, İş Limited Şirketinin Ordu ve Giresun’da yaptığı fındık ile ilgili geniş tespitleri kongre üyelerine ve Ekonomi Bakanı Celal Bayar’a sunmuştur. Vehbi Emre, İş Limited Şirketi adına 1. Milli Fındık Şurasına “Fındık toplama usulleri, Fındık kurutma işleri, Fındıklar iç olarak mı kabuklu olarak mı dış piyasalara satılmalıdır, Foşa fındığı, Fındık murakabe nizamnamesinde yapılması faydalı ve lüzumlu tadilâtlar, Alivre satışlar, Bu seneki (1935) fiyatlar” hakkında yararlı öneriler içeren oldukça detaylı bir rapor sunmuştur. Bu rapor çok ses getirmiş ve sonuçta alınan kararlarda çok etkili olmuştur.
Vehbi Emre, Ordu’da İş Bankası Şube Müdürü iken yaptığı faydalı katkılarla, sosyal, sportif işlerle çok sevilmiş bir idareciydi. 1930 yılında Ordu’da yaklaşık 150 bin kantar fındık üretilmişti. Osmanlı Bankası ve Ziraat Bankası Ordu’da fındık ticaret yapan tüccar kesimine çok fazla yardımcı olmadığından dolayı oldukça çok şikâyet alıyorlardı. Vehbi Emre Beyin, Şube Müdürlüğü yaptığı Ordu İş Bankası ve İş Limited Şirketi ise Atatürk’ün talimatlarıyla fındık tüccarlarına gönülden ve açıktan destek veriyordu. İş Bankası fındık üreticisine sahip çıkacak ve destek verecek bir anlayışla “Milli Şirket ve Milli Tüccar” oluşturmaya, Karadeniz’deki yabancı menşeli şirketlerin fındık üzerindeki tekelleşme oyunlarını bozmaya çalışıyordu. Vehbi Emre ve onun da içinde bulunduğu İş Limited Şirketi Karadeniz’li fındık üreticisine ve Tüccarına (1930-1938) yılları arasında fedakârca sahip çıktılar. Ve Fiskobirlik açıldıktan sonra bu önemli milli görevi Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliğine devrettiler.
VEHBİ EMRE KİMDİR ?
14 Mart 1903 tarihinde İstanbul'da doğan Vehbi Emre, çeşitli zamanlarda 17 yıl Güreş Federasyonu Başkanlığı yapmıştı. Bir ara FİLA Başkanlığı'na da (1970-71) vekâlet eden Vehbi Emre, en kıdemli İş Bankası mensuplarından ve Celal Bayar’ın çok güvendiği ve beğendiği biriydi. 1930’lu yılların henüz daha başlarıydı. Ordu İş Bankasının Şube Müdürlüğü yapan Genç Vehbi Emre Bey daha o yıllardan spora çok meraklı biri olarak hemen çevresinde tanınmıştı.
Ordu’da yapılan tüm spor faaliyetlerini destek veren Vehbi Bey, İdman yurdu, Gençlik yurdu gibi futbol oynayan gençlere de hamilik yapıp, onların maddi ve manevi her türlü ihtiyaçlarını sesi yerinde elindeki imkânlarla karşılıyordu. Futbolun Anadolu’da dahi yeni yayılmaya başladığı 1930’lu yıllarda Ordu’luların bilmediği, Türkiye’de ise İstanbul ve İzmir gibi daha ziyade yabancıların kalabalık olduğu semtlerde yapılan tenis sporu, Vehbi Bey tarafından ilk kez Ordu’da ele almıştı.
Vehbi Bey, Ordu Hamam düzünde örnek bir modern bir tenis kortu yaptırmıştı. Tenis kortu tam olarak eski Merkez ortaokulu ile cadde arasındaydı. Sahanın bir tarafına 5-6 basamaklı ahşap tribün dahi konulmuştu. Ordu İş Bankasının personeli ve Şube Müdürü Vehbi Bey, Zaloğullarının hemen yukarısında, şimdiki PTT nin karşısında, eski Kızıllık mezarlığının karşısından atlarla taşıdıkları toprakla bir tenis oynama alanı kurdular ve uzun bir müddet Ordu’lularla birlikte her gün tenis oynadılar. Bu tenis kortu sonradan gelen diğer yönetimlerin destek ve ilgisinden mahrum kalmış, yerine daha çok talep gören basketbol ve voleybol sahasına dönüşmüştü.
1938’DE ÜRETİCİ DOSTU OLARAK “FİSKOBİRLİK” KURULUYOR.
Milli Fındık Şurasından 2 gün sonra da “Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu” adını taşıyan 2834 sayılı kanun kabul edilerek 2 Kasım 1935 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun, genel gerekçesi “Zirai faaliyet istihsal şubelerinin hangisinde olursa olsun, en ehemmiyetli safha, ticari safhadır. Bir kelime ile satıştır. Yalnız istihsalde bulunmak başlı başına gaye değildir. Yapılan istihsali beynelmilel piyasaların verdiği imkân dâhilinde verimli şartlarda satabilmek lazımdır. Satılmayacak, sürülemeyecek bir istihsale para ve emek sarf etmek, şahsi ve milli bir israftır” şeklindedir. Bu gerekçeye dayanarak yasanın çıkmasından 3 yıl 8 ay sonra; 14 Haziran 1938’de Ordu, 17 Haziran 1938’de Giresun, Bulancak ve Keşap, 7 Temmuz 1938’de Trabzon Kooperatifleri kurulmuştur. Bu beş kooperatif, 28 Temmuz 1938’de kısa adı “FİSKOBİRLİK” olan Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliğini kurmuştur.
Fındık üzerine oynanan oyunları bozan ve üreticileri o zor yıllarda mağdur etmeden atlatarak üzerine düşen milli görevini başarıyla tamamlayan “İş Limited Şirketi” 1939 yılında tasfiyeye tabi tutulmuş ve fesh olmuştur. İş Limited Şirketi, fındıkta üreticinin alın teri olan mahsulün gereken değerden alınması ve çiftçinin desteklenmesi görevini gönül ferahlığıyla kardeş kuruluş olarak Fiskobirlik’e devretmiştir. 1 Ağustos 1931’de kurulan ve Ekim 1939 tarihinde personelin bir kısmı ile Kooperatifler birliğine devredilen “İş Limited Şirketi” tarihe mal oluşu ile fındık ticaretinin bir devir kapanmıştı. 1938 yılında Fiskobirlik faaliyete geçirilince İş Limited Şirketi piyasadan çekilmiş ve Karadeniz bölgesinde Fındık Tarım Satış Kooperatifler Birliği devri açılmıştı. Ancak, 1939-40 yıllarında uzun bir süre ihracat ve kambiyo rejiminin bir türlü düzenlenememesi yüzünden, İş Limited Şirketinin bıraktığı boşluk doldurulamadı.
Fiskobirlik Kooperatifinin kuruluş gayesi üreticiyi uluslararası tezgâhlanan fındık politikalarının uygulamalarını gerçekleştiren tefecilerin elinden kurtarmak, ona kredi sağlamak, ürününü piyasanın en üstün fiyatı ile satmak, üreticinin ihtiyaç maddelerini mümkün olduğu kadar ucuza temin etmek gibi faaliyetleri gerçekleştirmekti. Bu şekilde oluşmuş bulunan ve tefecilerin korkulu rüyasının gerçekleşmesi olan Ordu Fındık Tarım Satış Kooperatifi, faaliyete geçmiş ve pazara indirme sezonunun başlamasıyla kafileler halinde akın akın gelen ortaklarına ambarlarını açmıştır. Ambar meydanları kendi alın terini kendi eliyle silmenin coşkusunu yaşayan ortaklar tarafından davul zurnalarla bir bayram yerine dönüştürülmüştür. Bu yıllarda kooperatif, üreticinin mahsullerini Ordu merkezinde kiraladığı depolarda satın almaktaydı.
Ayrıca mahsul toplama zamanında mahsulün yoğun bulunduğu yerlerde tali ambarlar kiralanmakta ve daha sonra merkezdeki depolara nakledilmekteydi. 670 kurucu ortakla kurulmuş olan kooperatifin, kuruluş yılı olan 1938 yılı sonunda ortak sayısı 5710’a, ortaklarının ürün taahhüdü ise 4.784.200 kiloya ulaşmıştır. Bu rakam bölge üreticisinin %29,8 ‘ini rekoltenin ise%37 sini oluşturmaktaydı. 1938 yılında ürün bedeli 16 kuruş olarak tespit edilmiş ve ortaklarına taahhütlerinin %75İ avans olarak verilmiştir. Kooperatifin kuruluşunun birinci yılında 1 Eylül 1939 yılında II. Dünya Savaşı’nın başlaması fiyatların birden bire düşmesine sebep olmuştur. Kooperatifin piyasalara en önemli müdahalesi de bu zaman gerçekleşmiştir. Piyasada 3-5 kuruşa kadar düşen fiyatlar karşısında kooperatif 13-15 kuruş arasında alım yapmış ve fiyatlar bir ara 25-30 kuruşa kadar yükselmiştir. Kooperatif, harp yılları içerisinde sıkıntısı çekilen giyecek ve yiyecek maddelerini en ucuz fiyatlarla ortaklarına temin ederek bu sıkıntılı günlerin daha kolay atlatılmasına yardımcı olmuştur.
1949 yılında İktisadi Uyanış Dergisi’nin yayınladığı Ordu Özel Sayısında II. Dünya Savaşı yıllarında Kooperatifin yaptığı yardımlar şu şekilde anlatılmaktadır. “...Kooperatif harp seneleri içinde mısır, buğday unu, zeytinyağı, sabun, Sümerbank’tan pamuklu mensucat ve diğer giyecek maddelerinin yanında çuval kanaviçe ve gübre gibi ortağın en mübrem ihtiyaçlarını temin etmiştir. Bilhassa ekmek buhranının had devresi olan 1939- 1940 yıllarında hariçten temin ettiği ekmeklik mısırı hem ucuz fiyatla hemde kredi ile ortaklarına tevzi etmesi ortakları çok memnun ve minnettar bırakmıştır.” Ordu Fındık Satış Kooperatifi 21.06.1945 yılında seferberlikte kapanması halkı zor durumda bırakabilecek kurumlar arasına alınmıştır.
SONUÇ:
Yukarıda anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere Ordu’da Osmanlının son yıllarına kadar yabancı ve yerli gayri Müslim tüccarların hâkimiyetinde olan fındık ticareti, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ise tamamen el değiştirmişti. Ancak şu da bir gerçektir ki, her ne kadar isimler değişmiş olsa da fındık ticaretinin günümüze kadar aynı temeller üzerinde davam ettiği de ortadadır. İşte günümüzde ortalıkta cirit atan, fındık fiyatlarını serbestçe belirleyen, üreticilerle ve yerel tüccarlarla oyuncak gibi oynayan bir yabancı firma yok mu? Hem de açıkça ve cüretkâr biçimde dolanıyor, bakalım bu işin sonu nereye varacak, merak ediyorum.