Tamamen doğal ürünlerin yetiştirildiği, sanat atölyelerinden kamp alanlarına kadar günün her anı doğa ile iç içe zaman geçireceğiniz proje, bölgede de büyük heyecan yaratmış durumda. Karadeniz’in kendi özgü karakteristik ve doğa harikası yapısına saygı duyarak hayata geçirilecek proje, bölge ekonomisine de turizm ve tarım başta olmak üzere birçok alanda önemli ekonomik katkılar sunmaya hazırlanıyor.

Erfene Yaşam Çiftliği adını verdikleri proje, köyde ‘üretmeye, yaşamaya, kazanmaya’ yeniden hayat verirken; bir yandan da doğanın muhteşem döngüsünü yine doğanın tam kalbinde insanlara sunacak. Bölgede büyük heyecan yaratan devasa projenin detaylarını Erfene Yaşam Çiftliği Kurucusu Gültekin Savaşkan ve Eko Turizm Proje Koordinatörü olan kızı Şaziye Taşdemir ile konuştuk…

-Gültekin Bey, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

-Gültekin Savaşkan, 1962 Ordu Gökömer Köyü doğumlu bir profesyoneldir. İlk, orta, lise eğitimimi Ordu’da tamamladım.  İstanbul Teknik Üniversitesinden mezun olduktan sonra  16 yıl eğitim ve iş amaçlı yurt dışı hayatımız oldu.Yurt dışındayken bu bilgi ve birikimlerimizi ülkemizde kullanmamız gerektiğine inandığım ve çifte vatandaş olduğumuz halde 2000 yılında ülkeye döndük. 22 senedir Gaziantep'te görev yapıyorum ama Ordu’ya olan sevdam hiç bitmedi. Böyle olunca tüm ailemi toplayıp bu projeyi gerçekleştirmek için Ordu'ya taşındık.

-Şaziye Hanım sizi de kısaca tanıyabilir miyiz?

-1989 Kaliforniya ABD doğumluyum. İlköğretimimi Avustralya, Ordu, Gaziantep’te, liseyi Mersin'de, üniversiteyi ise Bilkent'te okudum. Mütercim tercümanlık mezunuyum. Mezun olduktan sonra da 3 sene kadar okutmanlık yaptım bir üniversitede. Ardından yüksek lisans için İngiltere Newcastle’a taşındım. Orada doktorama devam ettim. Doktoramı yaptığım sırada Erfene Yaşam Çiftliği projesi iyice şekillenmeye başladı. Bunun için 2018’de kardeşimle beraber Fatsa'ya gelip kırsal turizm belgesini aldık. 2019’da ise ailecek Bulgaristan'da bir Permakültür Çiftliği'ni ziyaret ettik. Bir sene önce de ailecek Ordu'ya taşındık.

-Gültekin Bey, projeyi bize kısaca anlatabilir misiniz?

-Orası bir yaşam alanı ve o yaşam alanında çok çeşitli öğretilerin, eğitimlerin olduğu,  tarımsal faaliyetlerin üretildiği o ürünlerin yarı mamulden mamule dönüştürüldüğü bir proje olacak. Restoranımızda aşçı olan oğlumuzun öncülüğünde; tarladan mutfağa şeklinde bir prensiple hep beraber yaşayarak, öğrenerek ve tarımsal verimliliği ezber bozan şekilde yerine getireceğiz. Konaklama ve üretim alanlarıyla yepyeni bir yaşam alanı hayal ediyoruz.

-Şaziye Hanım, bu projenin isminin ve logosunun hikayesini anlatır mısınız?

-Projemiz için isim düşünürken ‘birlik-beraberlik’ anlamına gelen bir şeyler olsun istedik. Çünkü ailem Gaziantep'ten Ordu'ya taşındı. Bizler İngiltere'den Ordu'ya taşındık. Hani hep bu ortaklaşa bir şey yaptığımızı vurgulamak istedik. Bunun için böyle sözlükleri karıştırırken eski bir Anadolu geleneği olan Erfene kelimesiyle karşılaştık. Erfene yiyeceği ortaklaşa sağlanan toplantı ve ortaklaşa anlamına geliyormuş. Logomuz ise ellerin birleşmesinden doğan bir yeşermeyi sembolize ediyor.

-Gültekin Bey, Erfene Yaşam Çiftliği Projesi nerede ve nasıl bir arazide olacak?

-Ordu’nun Gökömer Köyümüzde 52 dönüm arazimiz var Boztepe'yi ve  Ordu'yu görüyor. Yolu, kışın dahi kapanmayan Ordu-Giresun karayoluna 13 kilometre. Ordu-Giresun Havalimanı’na ise 23 kilometre.

-Peki, Erfene projesinde hangi faaliyetler yer alacak?

-Tarımsal faaliyetlerimizde hiçbir suni gübre ya da kimyasal kullanımı olmayacak. Dolayısıyla, bunları da kendimiz üreteceğiz. Toprağı zenginleştirme yöntemleri sadece kendimiz için değil, bölgedeki diğer sakinler için de kullanacağız. Turizmi de doğru tarımsal faaliyetler içinde yapacağız. Doğal ve doğru fındık üretimi ve gastronomiye girmesi konusunda önemli çalışmalar yer alacak. Ayrıca, mantar üretim tesisi de düşünüyoruz. Tıbbi aromatik bitkiler konusunda eğitimliyim. Bu bitkilerinin bir kısmını yetiştireceğimiz gibi onlardan kişisel ve ev ürünleri hijyenimiz için bir üretim tesisimiz de yer alacak. Arkasından çok sayıda eğitim atölyemiz var. Bu eğitim atölyemiz sadece bu beş çekirdek üyenin uzman olduğu konularda sınırlı olamyıp, diğer uzman olan insanların gelip de katkı sağlayabileceği bir merkez haline gelecek. Yoga ve benzeri çalışmalar için de ayrıca bir alanımız yer alacak. Çocuklarımızı da sonunda gelip aileleriyle beraber doğayı keşfettiği bir kamp düşünün bitkisiyle, hayvanıyla ürünleriyle. Türkiye'nin her yerinden konaklamamız da olacağı için bu faaliyetler, bir aya kadar sürebilecek şekilde planlanabilecek.

-Şaziye Hanım, proje içeriğine dair siz neler eklemek istersiniz?

Bütün faaliyetler doğal bir yaşamı sürdürecek şekilde gerçekleşecek. Tıbbi aromatiklere ilgi duyuyoruz. Her şeyin doğal içerikli olmasını istiyoruz. Kendi sabunumuzu üretmek, orada kendi sabunumuzu kullanmak istiyoruz. Oranın bir gıda ormanına dönüşmesini istiyoruz. Aynı zamanda da insanların hem dinlenip hem de bir şeyler öğrenebileceği bir yer olsun istediğimiz için sanat atölyelerimiz de olacak. İnsanlar yiyeceklerin nereden geldiğini görebilsin, gerekirse bostana girip kendi domateslerini koparsınlar ve bunu kahvaltıda yesinler. Bunu yaptıktan sonra yürüyüş parkurlarında dolaşsınlar. İsterlerse öğleden sonra bir atölyemize katılsınlar. İnsanların bütün gün, doğa içinde olmasını istiyoruz.

-Gültekin Bey, perma kültürden bahsediyorsunuz. Tam olarak nedir perma kültür?

- Perma kültür 1970’lerde Avustralyalı bir ziraat uzmanı tarafından geliştirilen bir yaşam biçimi. Doğaya, insana saygılı bir şekilde biyoçeşitliliğinin arttırıldığı, eko dengenin kurulduğu ve üretimlerin şu an yaptığımız gibi genelde tek bir ürün mantığında değil de aynı alanda beş altı üründe üretim yapılırken, birbirini besleyen şeylerin de zararlılarını ortadan kaldıran bir felsefe olarak tanımlayabiliriz.

-Bölge için de heyecan yaratan proje şu an ne aşamada ve tam olarak ne zaman hayata geçecek?

Bir şeyi kağıt üzerinde iyice düşünmeden, analiz etmeden yapboz kültürüne aykırı insanlarız. Şu anda bahsettiğimiz 12 faaliyetin altyapısı için hem kendimizi geliştiriyoruz hem de çok sayıda ziyaret yapıyoruz. Bu senemizi hatta belki 2023’ün de bir kısmını fiili bir eyleme geçmeden arazide altyapıyı hazırlama ve faaliyetlerimizi geliştirme ve eğitim süreci olarak değerlendirmeyi planlıyoruz. Fiziki işlemlerimiz 2023’ün ikinci yarısında başlayacak. Çünkü bazı desteklere ve hibelere başvuracağız. Proje benim hayalim ancak devlet desteklerinden de yararlanmak istiyoruz. Şu an 200 ciddi kurumdan, üniversitelerimizde mantar eğitimi alıyorum. Hayallerimizi, bilinçli hareket ederek hayata geçirmek istiyoruz. Torunlarımızın da yaşayacağı, onların da değer katacağı bir alan yaratmak istiyoruz.

-Projenin, bölge turizmine ve ekonomisine katkısı nasıl olacak?

-Projemiz hayata geçtiğinde ekonomik boyutunun bölge için de yüksek olacağını öngörüyoruz. Örneğin; mikro fındık işletmesi kuracağız. Patozundan fındık ezmesine kadar orada hem kendimizin hem köy halkının fındığını ekonomiye artı değer olarak sunacağız. Bununla birlikte, turizm alanında diğer şehirlerde farklı ürünler için düzenlenen festivallere burada ev sahipliği yapabilecek durumda olacağız. Yaşam köyümüz, sadece ülkemizde değil, yurt dışından da önemli sayıda turisti bölgemize çekecek. Bu da ekonomik olarak bölgemize büyük değer katacağını düşünüyoruz. Son yıllarda, bölge olarak köylerden büyükşehirlere ve yurt dışına büyük göç verilmiş durumda. Bu projenin belki de en önemli ayaklarından biri de örnek olacağımız yapıların hayata geçmesi ile göçü tersine çevirmesi olacak. Bu gelişmeleri şimdiden düşünmek bile bize büyük heyecan veriyor. Bölgemizi hep birlikte doğal yaşam alanlarına saygı duyarak, geliştirmek ve geleceğe hazırlamayı en önemli misyonumuz olarak görüyoruz.