2025’te Vergilerde Tarihi Artış: ‘%44 Zam Kapıda!’
Ordu Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası Başkanı Ender Sönmez, Karadeniz Ekonomi programında Murat Gürsoy’un konuğu olarak 2025’te beklenen vergi artışları ve asgari ücret düzenlemelerine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
info@karadenizekonomi.com / 11.11.2024
Sönmez, %44'lük bir yeniden değerleme oranıyla motorlu taşıt vergisi, damga vergisi ve birçok harçta artışın gerçekleştiğini belirtti. Vatandaşlara, özellikle pasaport ve ehliyet gibi işlemlerini 31 Aralık’a kadar tamamlamalarını tavsiye eden Sönmez, 2025’in vergi yükü açısından zorlu bir yıl olacağını vurguladı.Asgari ücret artışlarına yönelik olarak, %40’lık bir artış beklentisi ile ücretlerin 22-23 bin lira bandına çıkabileceğini ifade eden Sönmez, bu artışların işveren maliyetlerini olumsuz etkileyeceğini dile getirdi. 30 bin lira gibi yüksek bir asgari ücretin, vergi ve SGK maliyetleriyle işverene 43 bin lira yük bindirebileceğini, bu durumda hem işverenin hem de çalışanın memnuniyetsiz kalabileceğini aktardı.Vergi mükellefi olmayan vatandaşlar için dikkat edilmesi gereken yeni düzenlemelerin olduğunu belirten Sönmez, kira gelirleri ve faturasız alışverişlerde dikkatli olunması gerektiğini, aksi takdirde cezalarla karşılaşabileceklerini söyledi.
Sönmez, Karadeniz Ekonomi programında bu konulara dair soruları şu şekilde yanıtladı:
Enflasyon düzeltmesi uygulamasının durumu nedir?
Cevap: Enflasyon düzeltmesi uygulaması henüz kalkmış değil. Kamuoyunda böyle bir algı oluştu, ancak 2023 yılı itibarıyla brüt satış hasılatı 50 milyon TL'nin altında olan işletmeler için geçici vergi döneminde uygulanmayacağı belirtilmiştir. Ancak 50 milyon TL'nin üzerindeki firmalarda bu uygulama devam ediyor. Yıl sonu itibarıyla düşük hasılatlı işletmeler için de tekrar gündeme gelecektir.
Bu durum iş dünyası üzerinde nasıl bir etki yaratıyor?
İş dünyası olarak, enflasyon düzeltmesinin aşırı önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü enflasyonist bir ortamda firmaların bilançolarındaki varlık değerleri gerçekte olduğundan çok daha düşük kalıyor. Örneğin, daha önce 100 bin lira değerinde bir araca sahipken, bugün aynı aracın değeri 1 milyon, hatta 1.5 milyona çıkmışken, bilanço üzerindeki değeri hala 100 bin lira olarak kalıyor. Bu durum, enflasyon düzeltmesinin gerekliliğini ortaya koyuyor.Enflasyon düzeltmesi, özellikle öz kaynakları zayıf olan ve dış borçlanmalarla çalışan firmalar için kar etkisi doğuruyor. Varlıkların değerlenmesi ve sermaye değerinin artması, vergisel unsurları da beraberinde getiriyor. Bölgemizde sermaye ve öz kaynağı güçlü şirket sayısı oldukça az. Bu nedenle birçok işletme, bilançolarında sürpriz vergi yükümlülükleriyle karşılaşabilir.
Devlet açısından nasıl bir önemi var?
Biz, enflasyon düzeltmesinin uygulanmasını destekliyoruz ancak bu sürecin devletin bir vergi geliri unsuru olarak kullanılmaması gerektiğini düşünüyoruz. İlave bir vergi yükü getirmesi, yeniden bir enflasyon unsurunu doğurur. Sonuç olarak, vergi yükü işletmelere yansıyacak ve nihayetinde bu yük, tüketiciye ulaşacaktır. Bu durum, vatandaşlarımız üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir.
. Bu uygulamasının mali müşavirler üzerindeki etkisi nedir?
Enflasyon düzeltmesi, mali müşavirler için büyük zaman ve emek isteyen bir durum. Bu süreç, iş akışımızı ciddi şekilde etkiliyor ve her bir müşterimize ayırdığımız zaman iki-üç katına çıktı. Bu da bizim, belli bir personelle maksimum hizmet verebileceğimiz müşteri sayısını doğrudan etkiliyor.Enflasyon düzeltmesi uygulandığında, özellikle o ilk Mart ve Nisan aylarında hiçbir meslektaşım ofislerinden çıkamadı. Gece sabahlara kadar çalıştık, hatta sabah 5’lere kadar evlerine gitmeyenler oldu. Ağustos ayında yaşanan mevzuat karmaşası da iş planlarımızı ciddi şekilde aksattı. Biz, enflasyon düzeltmesinin nasıl uygulanacağını çok iyi biliyoruz ve ofislerimizde bunu uyguluyoruz; ancak bunun iş dünyasına ve vergi mükelleflerine olan etkisi büyük bir tahribata yol açıyor.
Mevzuatların planlanmasıyla ilgili ne gibi sorunlar yaşıyorsunuz?
Mevzuatların baştan çok doğru bir şekilde planlanıp uygulanması gerekiyor. Örneğin, 17 Ağustos ikinci geçici vergi döneminin son günüydü. Ancak beyan tarihleri sürekli ertelendi; ilk önce 27 Ağustos, ardından 6 Eylül ve en son 13 Eylül’e kadar gitti. Vergi tarihinde bir beyanın dört defa ertelenmesi, sıradışı bir durum. Hemen ardından üçüncü dönem beyanlarına başlayacağımız için bu karmaşa bizim iş akışımızı etkiliyor.Vergi mevzuatında büyük bir karmaşa var ve bu durum sirkülerlerle daha da derinleşiyor. Kanuna bakıldığında, endekslerin belirli bir şekilde uygulanacağı söylenirken, sirkülerde tamamıyla farklı bir yönlendirme var. Bu durum, ofisimizde yapacağımız işlemlere karşı bir kaos yaratıyor. Bu karmaşanın düzeltilmesini dört gözle bekliyoruz ki geçici vergi çalışmalarına başlayabilelim.
Mevzuat karmaşasının gelecekteki etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Eğer mevzuatlar bu karmaşayla devam ederse, mali müşavirlerin kapasitelerini doğru planlaması zorlaşacak. Bu durumda, bazı mali müşavirler müşterilerinden vazgeçmek zorunda kalabilir. Peki, bu işleri düzgün bir şekilde kim yapacak? Açıkçası, bu konuda ciddi bir merak içerisindeyiz.
Faiz indirimi iş dünyasında nasıl bir beklenti yaratıyor?
Evet, faiz indirimi aslında Kasım ayında öngörülüyordu. Daha önceki aylara baktığımızda, bu beklenti yazdan önce oluşmuştu. Ancak ekonominin seyri, beklenen bu faiz indirimini gerçekleştiremedi. Özellikle konut sektöründe bir faiz indirimi bekleniyordu, ki konut kredilerine yönelik bir destek de düşünülüyordu. Ancak bu planlar şu anda rafa kalkmış durumda ve ertelenmiş görünüyor. Kısmen bazı bankalarda belirli uygulamalar mevcut, ama yakın zamanda, yani Aralık'ta bir faiz indirimi olacağına dair umutlar pek yok.
Faiz indiriminin zamanlaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Faiz indirimlerinin Şubat ayı veya Mart ayında gerçekleşmesi öngörülüyor. Faiz indirdiğiniz zaman, bunun domino etkisi yaratacak birçok alanı harekete geçireceği önemli bir mesele. Özellikle döviz kurlarının nasıl bir etki göstereceği merak ediliyor. Şu anda, en son çıkan bir tebliğle birlikte vadeli mevduatlara ilave stopajlar getirildi. Bu durum, yatırımcıların sıcak paradan uzaklaştırılmasına yönelik bir çaba olarak değerlendirilebilir.
Faiz indiriminin uygulanması durumunda ne gibi sorunlar ortaya çıkabilir?
Yakın bir zamanda faiz indirimi beklemiyoruz. Çünkü, taşlar yerine tam oturmadan faiz indirimine gidilirse, bu yıl boyunca yaşanmış olan tüm sıkıntılar bir anda boşa gitmiş olacak. Ekonomik dengeyi sağlamak için dikkatli bir yaklaşım gerekmekte. Önümüzdeki dönemde atılacak adımlar, mevcut durumu daha da karmaşık hale getirebilir.İş dünyası olarak, faiz indirimine dair umutlarımız günden güne azalıyor. Ekonominin istikrar kazanması ve belli bir dengeye oturması gerektiğini düşünüyoruz. Şu anki belirsizlikler ve karmaşalar içerisinde, faiz indirimi gerçekleştirilirse potansiyel olumsuz etkilere karşı dikkatli olunması önemli. Her şey, ekonomik koşulların ne kadar stabil hale geleceğine bağlı.
Soru: 2025 yılında hangi vergi artışlarını öngörüyorsunuz?
Cevap: 2025 yılı için %44'lük bir vergi artışı gerçekleşti. Bu oran, motorlu taşıtlar vergisi, damga vergileri gibi birçok vergi kalemini etkiliyor. Örneğin, damga vergisi KDV beyannamelerinde 308 liradan 308,90 liraya yükselecek. Ayrıca, pasaport ve ehliyet harçları da artış gösterecek. Vatandaşlarımızın pasaport ya da ehliyet edinmeleri gerekiyorsa, 31 Aralık’a kadar bu müracaatlarını yapıp harçlarını yatırmaları önemli. 2025 yılı, hem vergisel hem de harç açısından ciddi artışların olacağı bir yıl olarak karşımıza çıkıyor.
Asgari ücretle ilgili nasıl bir düzenleme olmalı?
Asgari ücretle ilgili yapılacak düzenlemelerin, işçi ve işverenin mutabık kalabileceği bir tutarda olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak, ne açıklanırsa açıklansın, asgari ücretle satın alma gücünü yeniden elde etmek mümkün mü, bu oldukça önemli bir soru. Bugün asgari ücretin 25, 30, 40 ya da 50 olması, eğer satın alma gücü elde edilmiyorsa çok bir anlam ifade etmiyor. Herkes "ben bugünkü ücretimle gideyim" diyorsa, o zaman gerçekten bir satın alma gücü yaratabilecek pozisyonların ortaya konulması gerekiyor.
Asgari ücretin artış oranları hakkında neler düşünüyorsunuz?
Şu anki oranlar üzerinde tartışmalar mevcut; %25, %30, %40 ya da %50 gibi rakamlar konuşuluyor. Ancak asgari ücretlinin yeniden satın alma gücünü elde edebilmesi için herkesin beklediği en az %40'lık bir artış olması gerektiği yönünde bir görüş var. Eğer %40 olursa, asgari ücret 22-23 bin lira bandına gelebilir.
İşveren maliyetleri açısından asgari ücret artışlarının etkisi nedir?
Asgari ücretin son dönemlerde ciddi şekilde artması, doğal olarak işveren maliyetlerini artırdı. İşverenler, ticaretin bir gereği olarak işçilik giderlerini ürünlerine yansıtmak zorunda kalıyorlar. Bu durum, son üç yılda bir kısır döngüye yol açtı. Ne işveren ne de işçi kesimi memnun oldu. Keşke bir taraf memnun olsa da yolumuza devam edebilseydik; fakat maalesef iki taraf da zorlandı.
Asgari ücretin 30.000 lira olması halinde ne gibi sonuçlar bekliyorsunuz?
Asgari ücretin 30.000 lira olması konuşuluyor. Ancak bu durumda, mevcut vergi ve SSK mevzuatına göre maliyet 43.000 liraya çıkacak. Bu, neredeyse iki katına çıkan bir maliyet demek. Her şey bu zincirleme etkiye göre belirlenirse, asgari ücretlerin tekrar fayda sağlamadığı bir ortamla karşılaşma ihtimalimiz oldukça yüksek. Dolayısıyla, asgari ücret artışları dikkatle planlanmalı ve etkili bir şekilde uygulanmalıdır.
Vergi mükellefi olmayanlar için yeni düzenlemeler neler içeriyor?
Şimdi baktığımızda, vergi mükellefi olmayanlar da yasalara uyum göstermezlerse ceza ile karşılaşabilir. Özellikle vatandaşları ilgilendiren kiralar, faturasız alışveriş gibi işlemler artık gündeme geldi. Vergi mükellefi olmayan vatandaşların dikkat etmesi gereken çeşitli noktalar bulunuyor.
Faturasız alışveriş konusunda hangi yasaklar ve cezalar devreye girdi?
Artık faturasız veya belgeli alışveriş yapmanın ciddi sonuçları var. Fatura ya da belge vermemekle ilgili bir ceza uygulanmakta. Eğer vatandaşlar fatura veya belge almazlarsa, hem vermeyene hem de vergi mükellefi olmayan alıcıya cezai işlem uygulanacaktır. Fatura veya belge almamanın cezası, düzenlenmesi gereken belgenin %10’u kadar. Yani, 100 bin liralık bir belge alınmadığında ya da verilmediğinde, 10 bin lira ceza doğuyor. Bunun yanı sıra asgari tutarlar da mevcut; vergi mükellefleri için bu tutar 5 bin lira olarak belirlenmiş durumda.
Kiralama işlemlerinde hangi yeni düzenlemeler var?
Kiralarla ilgili önemli düzenlemeler yapılıyor. Gerek iş yeri, gerek konut olsun, kiraya veren ve kiracı açısından bankadan, PTT’den veya bu ödeme kuruluşlarından ödeme zorunluluğu getirildi. Yani, kiracı anlaştığı kirasını artık bankadan ödemek zorunda. Elden tahsilat ya da ödeme yöntemi mümkün değil. Daha önce 500 TL’ye kadar bir sınır vardı, ancak bu artık geçerli değil. Kiracıların bu duruma çok dikkat etmesi gerekiyor.
Tevsik zorunluluğu nedir ve nasıl işlemektedir?
Tevsik zorunluluğu, vergi mükellefleri açısından satışlarında 7 bin lira üzeri satışların hepsinin bankadan geçmesi gerektiği kuralını içeriyor. Ancak kiralarda bu sınır sıfır lira. Yani tüm kira bedelleri artık bankadan geçmek zorunda. Bu durum vatandaşlarımızı da yakından ilgilendiriyor. Tüm işlemlerde kesinlikle vergi yasalarına uyum sağlamalarına dikkat etmeleri son derece önemlidir.
Mükelleflerin yeni post cihazları alımında yaşadığı sorunlar nelerdir?
İşletmeler aslında uygulama sorunları yaşamaktadır. Yasa, perakende bir satış yapılıyorsa, yani bir ödeme kaydedici cihaz, yani yazar kasa kullanılacaksa, tüm banka kart sistemlerinin bu cihaz içerisinde entegre olması gerektiğini emrediyor. Bu durumda, yazar kasanın yanında başka harici bir kart tahsilatı cihazı kullanmak mümkün değil. Bu durum işletmelere ciddi zorluklar yaşatıyor.
Bu düzenlemelerin amacı nedir ve neden sorun yaratıyor?
Amaç, vergi tahsilatının daha düzenli ve şeffaf bir şekilde yapılmasını sağlamaktır. Ancak, mevcut düzenleme, az kazananların daha fazla vergi ödemesine sebep oluyor ve bu da toplumsal eşitsizliği derinleştiriyor. Daha fazla kazananlardan daha fazla vergi alınması gerekirken, düşük gelirli bireyler üzerinde ek bir yük yaratılmaktadır. Bu durum, ekonomik adaletsizliği artırıyor.
Vergi denetimlerinin artışı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Vergi denetimleri son dönemde çok sıklaştı. Özellikle matrah artırımı uygulamaları gündemde. 2024’ün Şubat ve Mart aylarından itibaren çok sıkı bir denetim süreci bekleniyor. Kamuoyunda, acaba yeni bir matrah artırımı mı gelecek diye tartışmalar baş göstermeye başladı. Geçmişte alışılan matrah artırımı uygulamaları, toplumda artık normalleşmiş durumda. Bir önceki matrah artırımının taksitleri ödenmeden, yenisinin gündeme gelmesi mükellefler açısından zorlu bir durum yaratıyor.
Uzun vadeli denetim uygulamaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aslında 15 yıldır uygulanmayan saha denetimleri şu anda yeniden devreye girdi. Bu durum, mükelleflere zorluklar yaşatmaktadır. Eğer bu denetimler geçmişte rutin olarak gerçekleştirilmiş olsaydı, bugünkü kadar zorlanmazdık. Bu da gösteriyor ki, vergi yasalarına uyma konusunda her birimiz, vergi mükellefi olarak çok dikkatli olmalıyız. Perakende, toptan, imalat veya hizmet sektörü fark etmeden, tüm sektörlerde bu elektronik denetimlerle tespitler çok daha kolay hale geldi.
Ay sonu vergi durumları hakkında ne söylemek istersiniz?
Ay sonu geldiğinde, pek çok insan kazanç elde ettiğini zannediyor. Ancak muhasebeciler haklı olarak beyan ettiklerinde, gerçekte kazanılan bir şey olmadığını görmekteyiz. Esnaflar, çoğunlukla zarar ettiklerini anlayınca hayal kırıklığına uğruyorlar.
Küçük işletmeler üzerindeki vergi yükü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Özellikle küçük işletmeleri ve yeni kurulan firmaları derinden etkileyen yeni vergi düzenlemeleri olmamalı. Mevcut sistemde, normal stopaj, KDV gibi ödemeleri yapmak için büyük çabalar sarf ediliyor. Üstüne bir de SGK primi gibi ciddi bir yük biniyor işverenlerin üzerine. Teşviklerin de ortadan kalktığını görmekteyiz; 6111 sayılı kanun kapsamında sunulan teşvikler çok dar bir kapsamda. Yalnızca %5'lik bir peşin ödeme indirimi var, hepsi bu.Asgari ücreti artırmak için sürekli bir yük altında kalıyoruz. İşverenler için ciddi bir yük var, işçiler için de aynı şekilde. Asgari ücretle birlikte gelir vergisi ve damga vergisi istisnaları sağlandı, bu biraz da olsa asgari ücreti artırdı. Ancak işçiler için SSK kesintisi %15 gibi bir oranla devam ediyor. Eğer burada bir destek sağlanabilirse, bakın bugün işverene hiçbir ek yük gelmeden asgari ücret %15 bile artırılabilir. Bu tür düzenlemelerin hem işveren hem de işçi tarafında olumlu etkiler yaratması gerektiğine inanıyorum.