Ekonomideki riskler yönetilebilir seviyede

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, ekonomi yönetiminde doğru adımlar atıldığını, yapılması gerekenlerin yapıldığını ve izlenen politikanın iyi bir öngörülebilirlik sağladığını belirterek, "Şu anda riskleri yönetilebilir, makul seviyede buluyorum" dedi.

info@karadenizekonomi.com / 27.12.2023

Ekonomideki riskler yönetilebilir seviyede

İş Bankası Genel Müdü­rü Hakan Aran, 2024 yı­lı değerlendirmesinde, ekonomideki risklerin yöne­tilebilir seviyede olduğunu, ekonominin büyümeye ve ca­ri açık vermeyen bir yapıya kavuşması için doğru adım­lar atıldığını söyledi. Aran, 2023'ün, Türkiye ekonomi­si için ekonomi politikasında değişimlerin yaşandığı bir yıl olduğunu, ilk yarıda baz etki­siyle ve düşen enerji fiyatları­nın katkısıyla gerileme eğili­mi sergileyen yıllık enflasyo­nun, haziranda TL'nin değer kaybının gecikmeli etkile­ri ile temmuzda yönetilen ve yönlendirilen fiyatlarda yapı­lan artışlarla yeniden yükse­liş eğilimine girdiğini ve yüz­de 60 seviyesinin üzerine çık­tığını söyledi.

Faiz oranlarındaki yükse­lişin iç talep üzerindeki etki­sinin 2024'ün özellikle ilk ya­rısında da devam edeceğinin anlaşıldığını kaydeden Aran, gelecek dönemde mevcut eko­nomi politikalarının enflas­yon beklentileri üzerindeki olumlu etkilerinin belirgin­leşmeye başlamasının Türki­ye'de enflasyonla mücadele­de önemli olacağını, 2024'ün ikinci yarısından itibaren baz etkisinin de katkısıyla dezenf­lasyonist dönemin başlayabi­leceğini ifade etti.

"Riskleri yönetirken dozu iyi ayarlamak gerekir"

2024 sonunda enflasyo­nun hızla yüzde 36-42 ban­dına gelebileceğini, bu konu­da kararlılıkla adım atıldığı­nı düşündüğünü dile getiren Aran, şöyle devam etti: "Bir yandan parasal sıkılaşma için gerekli ortam sağlanırken, di­ğer yandan ülkenin dur-kalk yapmaması adına en uygun koşullarda yatırım ortamının sağlanması mümkün. Doğ­ru adımlar atılıyor, yapılma­sı gerekenler yapılıyor ve şu anda izlenen politika iyi bir öngörülebilirlik sağlıyor. O nedenle kanaatimce başarılı sonuçlar alınacaktır, gelece­ğe pozitif bakıyorum. Geldi­ğimiz nokta, çok kıymetli ve bir o kadar hassas. Hepimiz çok dikkatli olmalı, özenle ha­reket etmeliyiz. Politika fa­iz oranının son alınan karar­la yüzde 42,5'e geldiğini dü­şündüğümüzde hem parasal sıkılaşma hem ona eşlik eden miktarsal sıkılaşma hem de seçici kredi politikasıyla des­teklenen mekanizma -makro ihtiyati tedbirleri de işin içine kattığınız zaman- reel sektör, üretim, finansa erişim ve fi­nansal istikrar açısından bizi hassas, çok dikkatli yönetil­mesi gereken bir noktaya ge­tirdi. İçinde bulunduğumuz dönem, riskleri dikkatli yö­netmemiz ve pozitifliğin de­vam etmesi için yapılacakları mutlaka tartışarak, konuşa­rak, istişareyle yapmamız ge­reken bir dönem. Yoksa 'ben yaptım oldu' anlayışıyla tek­rar bu hassas dengede bir şe­yi kaybedersek, örneğin, reel sektör artan finansman ma­liyetlerinin üstesinden gele­mez ve üretkenliğini, verim­liliğini, karlılığını kaybeder hale gelirse tekrar sorunlarla karşılaşabiliriz."

Hakan Aran, şu anda risk­leri yönetilebilir, makul se­viyede bulduğunu ifade ede­rek, "Yönetirken dozu çok iyi ayarlamalı ve zaman zaman içine düştüğümüz yanlışı tekrarlamamalıyız. 'Banka­lar kazanırsa reel sektör ka­zanamaz, reel sektör kazanır­sa bankalar kazanamaz' gibi bunların birbirinin aleyhine olduğu konusundaki ön yar­gılarımızı, paradigmamızı değiştirmemiz, birlikte ha­reket etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Eğer biz ül­kemizin büyümesinden, bü­yümenin sürdürülebilir ol­masından, refahın artmasın­dan, ekonomideki sorunların giderilmesinden bahsediyor­sak ve bu konuda adım ata­caksak bir arada olduğumu­zu, birlikte hareket etmemiz gerektiğini bilmemiz gereki­yor" diye konuştu.

Türkiye'nin, tasarruflarını yeterli düzeye getirememiş, birikimlerini artıramamış bir ülke olduğunu belirten Aran, "Dolayısıyla dış kaynağa ihti­yacımız var. Mevcut tasarruf­larımız ülkemizin büyümesi ve refahın artması için yeterli değil. Mutlaka bu resmin içi­ne dış kaynak almamız gere­kiyor" dedi.

"Sıcak paranın cazibesine kapılmadan kaynakları üretime aktarmalıyız"

İş Bankası Genel Müdürü Aran, kaynakların doğru kullanılmasının önemini vurgulayarak, "Eğer sıcak paranın cazibesine kapılır aynı hızla, aynı motivasyonla devam etmez ve bulduğumuz dış kaynağın rehavetiyle tüketime yönelirsek bu hikayede tekrar yarım kalırız. Aynı sorunlarla bir kez daha yüzleşiriz. O yüzden reel sektörün ve finansal sektörün temsilcileri olarak gelmekte olan, önümüzdeki yıl gelecek olan dış kaynağın doğru alanlarda kullanılmasının birinci önceliğimiz olduğunu düşünüyorum. Bu, finansın geleceği için de ekonomimizin geleceği için de temel şart." şeklinde konuştu. Buldukları kredilerin mutlaka ve mutlaka üretime dönüştürülmesi, istihdam artışıyla desteklenmesi, ihracat, tarım ve turizm sektörlerinin stratejik olarak desteklenmesi gerektiğini kaydeden Aran, kaynakların tarıma, turizme, ihracat odaklı üretime, ithal ikamesi üretime aktarılması gerektiğini söyledi. Aran, "Önümüzde tarihsel olarak böyle bir fırsat var. Bu fırsat elimize geçmiş durumda. Bundan doğru şekilde yararlanmamız gerekiyor" diye konuştu.

"Şu andaki faiz oranı dış kaynağın gelmesi için yeterli bir seviye"

Şu anda gelinen politika faizi olan yüzde 42,50'lik seviyenin; yabancı sermayenin, dış kaynağın Türkiye'ye akması için yeterli olduğunu aktaran Aran, şunları kaydetti: "Onların beklediği şeyin yerel seçimler olmadığını düşünüyorum. Çünkü hiçbir yatırımcı, bir ülkeye giderken o ülkede yerel seçim sonuçlarıyla ilgilenmez. Ülkenin genel seçim sonuçlarıyla ilgilenir, siyasi istikrarına bakar. Yabancı yatırımcı, bir şehrin belediye başkanının kim olduğuna bakmaz. Yabancı yatırımcı, faiz seviyesinin son nokta olup olmadığıyla, kur ve enflasyon öngörüleriyle giriş yapmak için uygun zaman olup olmadığıyla ilgilenir. Son metne bakınca Merkez Bankası'nın en fazla bir seferlik daha 2,5'lik bir marjı elinde tuttuğu anlaşılıyor. Yüzde 42,50 seviyesi, yabancı yatırımcının 'ben bu ülkeye girerim, onların 2 yıllık, 5 yıllık kağıtlarını bu seviyeden alırım ve bundan da para kazanırım' dediği karlı bir ortam sağlıyor. Geleceğe pozitif bakmamın nedeni; yabancı sermaye akışı, yabancı sermayenin doğrudan yatırım şeklinde olmasa bile sıcak para olarak adlandırsak da Hazine'nin 2 yıllık ve 5 yıllık kağıtlarına girmesine yönelik beklentimdir. Dış kaynağın içeride ihracata, ithal ikamesi üretime, turizme aktarılması, 'büyürken cari açık vermeyen bir ekonomiye sahip olacağım' söylemini gerçekleştirmek için bir fırsat olacak."

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar