Etki analizi yapılarak teşvikler yeniden tasarlanmalı
Ankara Sanayi Odası(ASO) Başkanı Seyit Ardıç, yüzde 34 artırılan asgari ücretle ilgili olarak, sanayicilerin çalışanlarıyla birlikte üretip değer yarattıklarını belirterek, içinde bulunulan enflasyonist süreçte onların satın alma güçlerinin korunması gerektiğini söyledi.
info@karadenizekonomi.com / 21.06.2023
Ankara Sanayi Odası(ASO) Başkanı Seyit Ardıç, yüzde 34 artırılan asgari ücretle ilgili olarak, sanayicilerin çalışanlarıyla birlikte üretip değer yarattıklarını belirterek, içinde bulunulan enflasyonist süreçte onların satın alma güçlerinin korunması gerektiğini söyledi. Ardıç, bu aşamadan sonra işverenin yükünü azaltacak tedbir ve teşvik verilmesi gerektiğini bildirirken, makroekonomik göstergelerin sadece para politikası ve faiz artışıyla düzelemeyeceğinin altını çizdi. Ankara Sohbetlerine konuk olan Seyit Ardıç, enflasyonun geleceğe yönelik belirsizlik yarattığı dönemde, bankaların piyasayı fonlamada çekimser kaldığını aktardı.
Sanayicinin yeni dönemde ekonomi yönetiminden temel beklentilerinizi anlatabilir misiniz?
Ülkemizde yeni ekonomi yönetimi ile birlikte ivedi bir şekilde temel ekonomik sorunlara odaklanmamız gerekiyor. Yüksek enflasyon, kırılgan kur, kronik dış ticaret açıkları, yüksek cari açık ve krediye ulaşma zorlukları gibi yapısal problemler, yatırım ortamını bozarak sanayicilerin üretim kapasitesini artırmada çeşitli zorluklar yaşamalarına ve çekingen kalmalarına neden olmaktadır.
Mevcut durumda makroekonomik göstergelerin sadece para politikasıyla veya faiz artırımlarıyla çözülemeyeceği açıktır, bozulan eğilimleri düzeltmek için yeni ekonomi yönetiminin bir an önce, istikrarlı, bütüncül ve iktisadi anlayışa uygun bir programın devreye alması beklentimizdir. Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’in enflasyonla mücadeledeki kararlılığını ve şeffaflık, öngörülebilirlik, uluslararası normlara uygunluk vurgularını çok kıymetli buluyoruz.
Peki Merkez Bankası’ndan ne bekliyorsunuz?
Merkez bankasının kredibilitesinin güçlendirilmesi, buna bağlı olarak dolarizasyonun azaltılıp, rezervlerin güçlendirilmesi gerekiyor. Bu minvalde her ne kadar krediye ulaşma imkânın zorlandığı bir dönemde de olsa MB’ının para politikasında normalleşme için faiz oranını arttırması önemli bir sinyal olacaktır.
Uygulanacak olan para ve maliye politikaları arasında eşgüdüm sağlanması çok önemli. Son dönemde makro ihtiyati tedbir adı altında, döviz işlemlerinde ve bankacılık sektöründeki kısıtlayıcı düzenlemelerden vazgeçilmesi ya da yeniden düzenlenmesi üreticiler, özellikle ihracatçı üreticileri bir nebze rahatlatacaktır.
“Enflasyon belirsizlik yaratıyor, bankalar fonlamada çekimser”
Enflasyon ekonomilerde büyük bir problem. Ekonomik aktiviteyi bozuyor. Yatırım iklimini ve sosyal refahı bozuyor. Enflasyonun yarattığı belirsizlik, yatırım kararlarında çekingen davranılmasına neden oluyor. Makroekonomik yapının kalıcı olarak dengelenmesi için enflasyon sorunu önceliklendirilmelidir.
Enflasyon, üreticinin fiyat yapabilme kabiliyetini ciddi anlamda azaltmaya devam ediyor. Üretim maliyetleri artarken, işletme sermaye ihtiyacı da her geçen gün daha da artmaya devam ediyor. Diğer taraftan firmaların finansmana ulaşabilme zorlukları da var. Bankaların piyasayı fonlamada çekimser kalması karşımızda önemli bir sorun olarak durmaktadır. Selektif kredi politikasıyla, seçili sektörlerin yatırımlarını finanse etmek için reel sektöre uzun vadeli uygun faizli finansman sunulabilmelidir.
TOBB Yönetim Kurulu’na girmeniz Ankara sanayisi için ne ifade ediyor?
Genel Kurulda Sn. Rıfat Hisarcıklıoğlu Başkanımızın tensipleriyle TOBB Yönetim Kurulu Üyesi görevi uhdemize tevdi edildi. ASO olarak 16 yıl sonra TOBB Yönetim Kurulu’nda yer almak benim için büyük bir onurdur. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da Ankaralı sanayicilerinin güçlü sesi olmaya devam edeceğim. Bu görev, diğer sanayi ve ticaret odaları ile olan işbirliğimizi artıracak, daha kapsamlı ve senkronize çalışmalar yapmamıza imkân verecektir. Güven ve desteğini her daim hissettiğim ve şahsıma bu görevi layık gören başta TOBB Başkanımız Sayın Rıfat Hisarcıklıoğlu olmak üzere tüm TOBB camiasına teşekkür ederim.
Asgari ücret konusunda yapılan tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz sanayiciler olarak çalışanlarımızla birlikte üretiyor, onlarla bir değer yaratıyoruz. İçinde bulunduğumuz enflasyonist süreçte onların satın alma güçlerinin korunması, refah seviyelerinin azalmasının önüne geçilmesi, daha huzurlu bir işyeri, daha verimli bir üretim anlamına geliyor. %34 artışla 11.402TL'ye yükseltilen yeni asgari ücretin tüm çalışanlara ve işverenlere hayırlı olmasını diliyorum.
“Üreticiler küresel rekabet gücünü kaybediyor”
Bir diğer husus olarak, yapılan düzenlemenin sadece asgari ücreti değil, zincirleme olarak tüm ücretleri etkileyeceği unutulmamalıdır. Bunun değerlendirmesini hem işgücü hem üretici açısından yapmalıyız. Enflasyonist süreçte işgücünün satın alma gücünün azalmasının yanında firmaların artan maliyetleri de büyük bir sorun, bunu gözden kaçırmayalım. Ücret artışları üretim maliyetlerini arttırıyor. Aramalı ve hammadde maliyetlerindeki artışlarla birlikte üreticilerin önemli bir kısmı küresel rekabet güçlerini kaybediyor. Dolayısıyla uygun maliye politikalarıyla hem çalışanların hem üreticilerin desteklenmesi, istihdamın ve üretimin korunması açısından çok önemli.
Mevcut teşvik sisteminin yatırımların artırılması için yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Teşvik sisteminde değiştirilmesini istediğiniz unsurlar var mı?
Ülkemizin imalat sanayisi üretiminde temel hedefleri; ürünlerin katma değerini artırmak ve katma değeri içeride bırakan yatırımlara önem vermektir. Bunları teknoloji dönüşümüyle ya da ham maddesi yurt içinde olan ürünlerle gerçekleştirebiliriz. Orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerin üretimini arttırmak ise sadece ürünlerin yurt içinde üretimi değil, ilgili teknolojilerin de ülkemizde üretilebiliyor olmasını gerektiriyor. Ayrıca küresel iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında yeşil dönüşümün bütün sektörlere yansımaları mevcut. Bu dönüşümleri sağlayabilmemiz için Ar-Ge’ye çok önem verilmesi, büyük yatırımlar yapılması gerekiyor. Firmaların mali ve teknik alanda desteklenmesi gerekiyor. Yatırım teşvikleri çok önemli enstrümanlardır. Yatırım teşviklerinin her bir kaleminin etki analizleri yapılarak, gerekirse yeni baştan tasarlanmasını gerekli buluyorum.
Vizyoner ve güçlü bir teşvik mekanizmasının varlığı; ürettiğimiz ürünlerin kompozisyonunun değişmesi, katma değeri daha yüksek olan ürünlerin üretilmesi, ihracatımızın kalıcı bir şekilde artış kaydetmesi, ithalat payı yüksek olan ürünlerin yurt içindeki üretiminin artırılması ve böylece dış ticaret açığı değil, fazlası veren bir ülke niteliğine kavuşmamız için kritik önemdedir. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz’ın geçtiğimiz günlerde kaynak tahsisinde değişiklik yapılarak nitelikli yatırımların daha fazla destekleneceğini belirtmesi çok kıymetlidir ve bu durum ülkemize refah artışı kazandırır.
Burada çok dikkat edilmesi gereken bir husus, teşvik verilen sektör ve ürünlere ilişkin bütün diğer düzenlemelerin de yatırım teşvikleriyle uyumlu ve destekleyici olması, büyümeyi sağlayacak şekilde yeniden ele alınmasıdır. Bazı sektörlerdeki fiyat regülasyonları üretici firmaları zorluyor. Örneğin katma değeri yüksek ürün üretme potansiyeli açısından çok önemli olan ilaç sanayisinde ya da elektromekanik sanayisindeki çeşitli regülasyonlar bu sektörlerdeki üreticilerimizi zorluyor. Dolayısıyla sektörel regülasyonlar, yatırım teşvikleri ve Ar-Ge destekleri bir bütün olarak tasarlanır ise, birçok sektörde yurt içinde nitelikli üretim artışı sağlayabiliriz. Bu noktada her sektörün kendine özgü doğasının ve ihtiyaçlarının belirlenmesi, teşvik mekanizmalarının sektör temsilcileriyle beraber tasarlanması çok faydalı olacaktır. Diğer taraftan ülkemiz teknoloji transferine ve istihdam artışına da katkı sağlaması bakımından doğrudan yabancı yatırımcı da çekebilmelidir. Yabancı yatırımcılar bir ülkeye yatırım kararı alırken pek çok kritere bakmaktadır. Bu kriterlerden birisi de kurumlar vergisi oranıdır. Pek çok Doğu Avrupa ülkesinde kurumlar vergisi %9 ile %15 arasında değişmektedir. Bu sebeple kurumlar vergisi oranının ülkemizde de orta vadede düşürülmesi gereklidir.
“Ankara’nın teşvik bölgesi değişmeli”
Son olarak şunu ilave etmeliyiz: Ankara’nın sanayi üretiminde önemli bir payı ve çok yüksek bir potansiyeli bulunuyor. Başkentimiz gelişmişlik endeksi bakımından 1. teşvik bölgesinde ancak limanlara uzaklığı nedeniyle lojistik dezavantajının ortadan kaldırılması için daha yüksek teşvik bölgesine kaydırılması çok faydalı bir diğer uygulama olacaktır.