İş Bankası Genel Müdürü Aran'dan 'faiz' ve 'enflasyon' mesajı
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, TCMB’nin yılın kalanında 800 baz puanlık bir faiz indirim alanı olduğunu düşündüğünü söyledi.
info@karadenizekonomi.com / 25.08.2025

Aran; “Bu alanın tümünü gerçekten kullanır mı, kullanmaz mı, nasıl değerlendirir elbette veriye ve gelişmelere dayalı olarak göreceğiz” dedi ve yıl sonu enflasyon beklentisinin yüzde 28,5-29,5 bant aralığında olduğunu belirtti. Aran ayrıca, enflasyon raporunda ortaya konulan ara hedef ve tahminlerin para politikası açısından gelecek yılı daha öngörülebilir duruma getirdiğini ifade etti.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk milli bankası olarak 26 Ağustos 1924 tarihinde kurulan Türkiye İş Bankası, ikinci yüzyılının ilk yılını kutluyor.
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, kuruluş yıl dönümü vesilesiyle yaptığı açıklamada, Türkiye ekonomisi ve küresel ekonominin yanı sıra bankacılık sektörü ve İş Bankasına ilişkin değerlendirmelerini paylaştı.
Aran, "2025, ikinci yüzyılımızın ilk senesi… 25 milyon müşterimizle, 4 trilyon liraya ulaşan aktif büyüklüğümüzle, 2,8 trilyon liralık nakdi ve gayrinakdi kredi büyüklüğümüzle Türkiye’nin en büyük özel banka konumumuzu koruyarak ikinci yüzyıla çok sağlam bir başlangıç yaptık. Bilançomuzun, öz kaynak gücümüzün, kredi ve aktif büyüklüklerimizin, pazar paylarımızın, iştiraklerimizin, dijital yetkinliklerimizin, kurumuna bağlı ve moralli insan kaynağımızın ikinci yüzyıl için çok temel avantaj teşkil ettiğini düşünüyorum." diye konuştu.
İlk yüzyılın özellikle son 10 senesinde dijitalleşme, teknoloji, yapay zeka, ödeme sistemleri ve girişimcilik alanlarında yatırımlara hız verdiklerini vurgulayan Aran, şunları kaydetti:
"Bir fintek çevikliğinde hareket edebilen uygulama portföyü ve bilgi işlem altyapısıyla ikinci yüzyılımıza son derece dinamik ve güçlü bir şekilde girdik. Türkiye'deki organizasyon yapımızın yanında Silikon Vadisi’nden Çin Temsilciliğimize, girişimleri yakından takip edebilmek ve girişimlerle temas edebilmek adına Amsterdam'da kurduğumuz TİBAŞ Ventures şirketimizden Londra'ya uzanan varlığımız, oralara yatırım yapmamız ve çözüm sağlayıcılarla anında çalışmamız, bir iş ortağı ve yatırımcı olarak hareket edebilme çevikliğine sahip olmamız çok kıymetli. Küresel anlamda beslenen bir organizasyon olmamız tabii ki küresel oyuncularla rekabette bize çok önemli avantaj sağlıyor, bu sayede Türkiye'de küresel büyük oyunculara karşı rekabet edebiliyoruz."
"İhtisas şubeleriyle şube bankacılığına yeni bir açılım getirdik"
"Şube bankacılığı ne olacak?" denilen bir dönemde sektörde şube bankacılığına yeni bir açılım getirdiklerini belirten Aran, bu yaklaşımla bazı geleneksel şubeleri tarım ihtisas şubesine dönüştürdüklerini ve şimdiye kadar 56 tarım ihtisas şubesi açtıklarını söyledi.
Son iki yıl içerisinde tarım kredilerinde sektör toplamında ikinci, özel bankalar arasında lider konuma geldiklerinin altını çizen Aran, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz ihtisas şubelerimizle ‘şubeler ne olacak’ denilen bir süreçte aslında banka şubelerinin varlığını etkin olarak devam ettirebileceğini gösterdik. Para alışverişi, havale ve EFT gibi geleneksel bankacılık işlemleri doğal olarak İşCep’ten yapılır hale geldi."
Hakan Aran, bankanın Tarım İhtisas Şubelerinin yanında İstanbul, Ankara ve İzmir'de 3 Girişimcilik İhtisas Şubesi bulunduğunu, girişimcilik şubelerinde nakdi ve gayrinakdi olmak üzere toplam 880 milyon lira kredi büyüklüğüne ulaştıklarını ve 3,75 milyar lirayı aşan bir varlığın bu şubelerde değerlendirildiğini söyledi.
Aran, tarım ve girişimciliğin yanı sıra turizm alanında Antalya’da, KOBİ ve işletme bankacılığı alanlarında Ankara İvedik OSB’de açtıkları şubelerle ihtisaslaşmaya gittiklerini aktardı.
"Yurt içi ve yurt dışında girişim yatırımlarına devam ediyoruz"
İş Bankası Genel Müdürü Aran, iştirakleri üzerinden farklı temalarda ve büyüklüklerde yurt içi ve yurt dışında girişim yatırımlarına devam ettiklerini, şu anda girişim sermayesi yatırım fonlarıyla yönettikleri yatırım havuzu büyüklüğünün 900 milyon doların üzerinde olduğunu vurguladı.
Haziran ayında bilim ve teknoloji alanında imza attıkları küresel çapta değer yaratacak bir işbirliğinin bunun son örneklerinden biri olduğunu belirten Aran, "İştirakimiz İş Girişim ile birlikte Harvard Üniversitesi bünyesindeki Gökhan Hotamışlıgil Laboratuvarı ile Enlila adlı bir biyoteknoloji girişimini hayata geçirdik. 10 yıl süresince fonlayacağımız laboratuvarda, yaşlanmaya ve obeziteye bağlı kronik hastalıkların tedavisine yönelik çalışmaların bir ilaca dönüşmesine destek olmayı kıymetli buluyorum. Bu, aynı zamanda bilimsel bir çalışmayı destekleme konusunda ilham verecek bir model." diye konuştu.
Aran, Silikon Vadisi'nde düşük enerjiyle yapay zeka çipi geliştirmek amacıyla kurulan bir şirkete de ortak olduklarını söyleyerek, şöyle devam etti:
"Eğer düşük enerjili yapay zeka çipini üretmeyi başarabilirsek çok büyük ses getirecek, ülkemize de büyük itibar ve zenginlik kazandıracak bir işe imza atmış olacağız. Amsterdam'da TİBAŞ Ventures üzerinden yaptığımız birkaç yatırım unicorn seviyesine ulaştı. Girişimcilik dünyasındaki bu yatırımlarımızın, faizlerin indiği dönemde iştirak portföyümüz kanalıyla bilançomuza olumlu katkı sağlamasını bekliyoruz."
"'Dijital dönüşüm tamamlandı' diyorsanız bir şeyler eskide kalmıştır"
Hakan Aran, ikinci yüzyıla güçlü, moralli ve yetkin insan kaynağı, dünyada inovasyonun yapıldığı yerlere uzanan organizasyon yapısı, güçlü öz kaynak ve finansal modeli ve iştirak yapısıyla girdiklerine dikkati çekti.
İkinci yüzyılda neler olacak denildiğinde "10 sene sonra bankacılık nereye gidiyorsa onu planlayalım, yapalım" noktasında olmadıklarını aktaran Aran, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Öyle bir dönemden geçiyoruz ki teknolojinin değişme hızı, gelişme hızı akıl almaz. Bugün ileri teknoloji diye düşündüğünüz şey bir sene sonra geçmiş bir teknoloji haline gelebiliyor. O yüzden burada çok iddialı olmadan günün trendlerini ve kontrol ufkundaki olası trendleri yakından takip ediyor, bunu bankacılığa ve organizasyonunuza entegre edebiliyorsanız o zaman şunu varsayacaksınız, ‘Uyguluyorum, 24 ay içerisinde bitiriyorum, tamamlıyorum ve tamamladığım anda yeniden başlamak zorunda kalacağım. Dolayısıyla yeni bir şeylere bakacağım.’ Eğer ‘Dijital dönüşüm tamamlandı, tüm şubelerimiz artık yeni nesil şubeler haline geldi’ diyorsanız bir şeyler o sırada eskide kalmış demektir. Bizim her zaman değişmemiz, dönüşmemiz gerektiğini hatırlatan ‘geleceğin bankası olma’ vizyonumuz var ve her gün yenilenmeye devam edebildiğiniz sürece ‘geleceğin bankası’ olabilirsiniz."
"Yurt dışı sürdürülebilir temalı kaynaklarımız 5 milyar dolara ulaştı"
Hakan Aran, yeşil dönüşümü, dijital ve toplumsal dönüşümü birlikte ele aldıklarının altını çizerek, bu çerçevede faaliyetlerini döngüsel ekonomiye uygun bir şekilde yenilenebilir enerji kaynaklarının daha çok kullanılmasına, toplumda gelir dağılımı adaletsizliğinden, cinsiyet ve fırsat eşitsizliğine kadar uzanan geniş yelpazedeki sorunların giderilmesine katkı sunacak çalışmalarla bir bütün olarak yürüttüklerini söyledi.
"Karbon ayak izimizi nötrleyeceğiz ve bunu 2026 sonuna kadar yapacağız" dediklerinde bunu sözde bırakmadıklarını, yazılı bir taahhüt olarak da altına imza attıklarını ifade eden Aran, şunları kaydetti:
"İş Bankası, önümüzdeki yılın sonunda kendi operasyonlarından kaynaklanan karbon ayak izini nötrleyecek bir kurum. Bunu sadece kendi söküğümüzü dikerek yapmıyoruz, kredi portföyümüzün tümü için yapıyoruz. Kredilendirdiğimiz sektörlerde Net Sıfır Bankacılık Birliği’ne üye bir kuruluş olarak iklim dönüşüm konusundaki aksiyon planını sunan, bunu karbon yoğun tüm sektörlere uygulayan ve sektörel bazda hedef veren bir kurumuz. Özellikle dönüşüm sürecinde olan müşterilerimize ciddi miktarda kaynak sağladık. 250 milyar lirası kadın girişimciler için olmak üzere toplam 650 milyar liralık sürdürülebilir finansman taahhüdümüz bulunuyor. Ayrıca, 2025 haziran ayı itibarıyla yurt dışı sürdürülebilir temalı kaynaklarımız 5 milyar dolar seviyesine ulaştı."
Yapay zekayı etkili şekilde kullanımda önemli mesafe katedildi
Hakan Aran, yapay zeka alanında bankanın yürüttüğü çalışmalara da değindi.
Bu konudaki yolculuğa 2018 yılında başladıklarını, banka içerisinde bir Yapay Zeka Bölümü kurduklarını, Koç Üniversitesi ile beraber Yapay Zeka Uygulama ve Araştırma Merkezi açtıklarını, yurt içi ve yurt dışında yapay zeka girişimlerine yatırım yaptıklarını belirten Aran, banka sermayesiyle kurdukları yenilikçi bir kurumsal girişim sermaye şirketi ve hızlandırma programı olan Yapay Zeka Fabrikası ile yapay zeka girişimlerine odaklandıklarını aktardı.
Aran, "Biz bu alanda öngördüğümüz senaryoyu hayata geçirecek olan teknolojileri keşfediyor ve onu hem çalışanlarımıza hem de müşterilerimize sunuyoruz. Son derece sistematik bir yaklaşımla işin en başından başlayıp içini dolduracak adımlarla beraber bir yapay zeka stratejisi ve yol haritası izliyoruz." dedi.
Yapay zeka alanında şubelerden yapılan kredi tekliflerini hazırlayan kredi asistanları bulunduğunu, bu asistanın teklifinin yine yapay zeka desteğiyle değerlendirildiğini, dolayısıyla yapay zekaların birbiriyle konuştuğu bir durumun söz konusu olduğunu anlatan Aran, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, aktif kalitemizde ve kredi kalitemizin değişiminde de önemli rol oynar hale geldi ve sahadaki yöneticilerimizin kredi tahsis yetkilerini yükseltmemize destek oldu. Operasyon merkezinde de birçok işin artık hiç beklemeden, el değmeden, kuyruk oluşturmadan yapılması, taahhütlerin yerine getirilmesi konusunda önemli bir verimlilik hikayesi var. Operasyon merkezinde açığa çıkardığımız iş gücünü şubelerimizde ve Genel Müdürlükte değerlendirerek aslında insan kaynağı dönüşümü anlamında da önemli bir mesafe katediyoruz. Gittikçe operasyonel işlerle uğraşan insan kaynağından ziyade, müşterilerimizle birebir temas eden bankacılık işleriyle uğraşan insan kaynağına bir dönüşüm söz konusu. Bu niteliksel dönüşümün de kıymetli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca tüm bu yatırımlarımızın aktif kalitemizde ve verimlilik rasyolarımızda sonuç verir hale gelmesi de ayrıca çok kıymetli."
"Bilimsel yaklaşım, sosyal sorumluluk projelerimizde önemli yerde"
İş Bankası Genel Müdürü Aran, toplumsal dönüşüm boyutunda sadece bankacılık faaliyetleriyle değil, sosyal sorumluluk faaliyetleriyle de öncü rol oynamaya çalıştıklarını, çevre, kültür-sanat, eğitim ve spor alanlarında halihazırda yürüttükleri birçok proje bulunduğunu vurgulayarak, şunları aktardı:
"Bilim yoluyla toplumun dönüşmesi, bilimsel düşüncenin küçük çocuklarımıza kadar indirilmesi, bilim insanı olmanın özendirilmesi ve bilim yoluyla Türkiye ekonomisine katkıda bulunulması için üniversitelerle, ilgili kurumlarla yaptığımız işbirlikleri var. Dolayısıyla bilim boyutu sosyal sorumluluk projelerimizde de önemli bir yere sahip."
"Küresel enflasyon yüzde 5,6 seviyesinde bir süre daha kalabilir"
Aran, küresel çaptaki tahminlere bakıldığında 2024’te yüzde 5,6 olan küresel enflasyonun 2025’te yüzde 4,2’ye, 2026’da yüzde 3,6’ya düşmesinin, küresel büyümede ise yüzde 3 seviyesinde yatay bir seyir olacağının beklendiğini belirtti.
Tarife savaşlarının dünyada faiz indirim baskısıyla birleşmesinin küresel enflasyonun yatay seyretmesine, bu nedenle küresel enflasyonun yüzde 5,6 seviyesinde bir süre daha kalmasına neden olabileceğine işaret eden Aran, bunun Türkiye'yi de etkileyeceğini söyledi.
ABD’ye mal satamayan Çin'in dünyanın geri kalan yerlerinde ticaret dengelerini nasıl değiştireceğinin merak konusu olduğunun altını çizen Aran, değişen ticaret dengelerinin Türkiye gibi küresel talebin düştüğü ve özellikle içerideki maliyetler de arttığı için ihracat konusunda fiyatlamada ve hacimde sorun yaşayan ülkelerin, Çin ile daha zorlu bir rekabete gireceğini belirtti.
Aran, bunun aslında üreten, üretimde ve ihracatta söz sahibi olmak isteyen tüm ülkeler için bir sorun olacağına dikkati çekti.
"Küresel anlamda önümüzdeki iki yıl kritik"
Hakan Aran, küresel anlamda gelecek iki yılın çok yakından takip edilerek sürekli analiz yapılması, Türkiye’nin özellikle verimlilik konusuna daha çok eğilmesi gereken kritik bir dönem olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Çin faktörü, Çin'in ticarette rekabet değiştirici hamleleri muhtemelen bazı yatırımları tekrar gözden geçirmemize neden olabilecek. Özellikle Çin'in ve bizim ürettiğimiz, Avrupa Birliği'ne ihraç ettiğimiz ortak ürünlerde Amerika'nın Çin'e karşı yaklaşımını Avrupa Birliği’nin de Çin’e karşı uygulaması halinde ülke olarak avantaj elde edebiliriz. Avrupa Birliği Çin'e Amerika gibi yaklaşmaz ve daha sıcak bir yaklaşım sergilerse, AB pazarında çok önemli müşterilerimizi Çin’e kaybedebiliriz, AB pazarına daha az ürün satabilir duruma düşebiliriz. Küresel ekonomide tarife savaşlarının ve etkilerinin Türkiye’yi çok yakından etkileme potansiyeli var. O nedenle gelişmeleri çok yakından izlememiz ve olumsuz etkileri minimize edecek aksiyonlar almamız gerekir."
Hakan Aran, ABD Merkez Bankasının (Fed) eylül toplantısında yapması beklenen faiz indiriminin ardından, aralık ayında bir indirime daha gitmesinin muhtemel göründüğünü ifade etti.
ABD gibi bir ülkenin ekonomisinin oynaklıklara açık olması halinde bundan tüm dünyanın etkileneceğini aktaran Aran, "Küresel ekonomideki gidişatı ve öngörüleri dikkate aldığımızda ülke olarak dikkatli, kendi yol haritamıza sıkı sıkıya bağlı ve dünyadaki olumsuz gelişmeleri de tolere edebilecek hava yastıklarıyla gitmemiz gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
"TCMB'nin 800 baz puanlık indirim alanı olduğunu düşünüyorum"
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, makroekonomiye ilişkin yıl sonu tahminlerine de değinerek, "Yılın kalan dönemine dair aylık enflasyon projeksiyonunu yaptığımızda, bu yılın şartlarına göre olası enflasyonist etkileri dikkate aldığımızda ve dünyada da makro düzeyde konuştuğumuz enerji fiyatlarında, gıda fiyatlarında sıra dışı bir gelişmenin olmadığını varsaydığımızda yıl sonunda enflasyonun yüzde 28,5-29,5 bant aralığında bir yerde olabileceğini söyleyebilirim." dedi.
TCMB'nin 3. Enflasyon Raporu’ndaki söylemlerinde de vurguladığı gibi şahin duruşu devam ettirdiğini belirten Aran, "Merkez Bankasının yılın kalanında 800 baz puanlık bir faiz indirimi alanı olduğunu düşünüyorum. Politika faizinin yıl sonunda yüzde 35 seviyesine kadar inmesi, 6 puanlık bir reel faizle önümüzdeki seneye giriş anlamı taşıyor. Bu alanın tümünü gerçekten kullanır mı, kullanmaz mı, nasıl değerlendirir elbette veriye ve gelişmelere dayalı olarak göreceğiz ama bende bu alanı kullanacakmış izlenimi yaratan unsur, rezervlerindeki güçlü artış ve sanayideki daralma." diye konuştu.
"3. Enflasyon Raporu önümüzdeki yılı daha öngörülebilir duruma getirdi"
Hakan Aran, Merkez Bankasının yıl sonu enflasyon tahminleriyle hedeflerini ayırmasını da aslında yönetişim kalitesi ve Merkez Bankasının etkinliğini, gücünü, hesap verilebilirliğini artırması anlamında çok kıymetli bulduğunu vurguladı.
Raporda ortaya konulan ara hedef ve tahminlerin para politikası açısından gelecek yılı daha öngörülebilir duruma getirdiğini belirten Aran, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Globalde ve tüm gelişmekte olan ülkelerde hareketlilik varken, bölgesel ve yerel anlamda da gelişmeler oluyorken 2027 ile ilgili olan tahminler de 2026 içinde revize edilmeye ihtiyaç duyulur. Hiçbir zaman bu tarz dinamik bir ortamda 2027’yi net olarak öngöremeyiz. Reel sektör, bankalar, finans kesimi dahil herkesin takdir ettiği ara hedefler yaklaşımını, beklentilerin doğru şekillenmesine yardımcı olacak, para politikasının etkinliğini artıracak, dezenflasyon sürecinin başarıya ulaşmasını sağlayacak çok önemli bir unsur olarak görüyorum. Raporda yapılan değişikliklerin de son derece isabetli ve yerinde olduğunu düşünüyorum."
"Kredilerde enflasyon beklentileriyle uyumlu gidişat var"
Hakan Aran, Merkez Bankasının dezenflasyon patikasıyla kredi büyümesi arasındaki uyuma ilişkin de temmuz sonu enflasyon rakamının yüzde 33,52 olduğunu, buna karşılık Türk lirası cinsi KOBİ kredilerindeki büyümenin yüzde 33,3, ticari kredilerdeki büyümenin yüzde 31,6 seviyesinde gerçekleştiğini, dolayısıyla KOBİ ve ticari kredilerde Merkez Bankası politikaları ile uyumlu bir tablo olduğunu söyledi.
Yabancı para kredi büyümesinin Merkez Bankası öngörülerine paralel gitmemesi üzerine o alana da sınır getirildiğini anımsatan Hakan Aran, bunun sonucunda ağustos başı itibarıyla yabancı para kredilerdeki büyümenin yüzde 21,4'e gerilediğini belirtti.
Hem KOBİ hem ticari hem de yabancı para kredilerde enflasyon beklentileriyle son derece uyumlu bir gidişat olduğunu belirten Aran, "Dolayısıyla dezenflasyon patikası için Merkez Bankasını endişelendirecek bir kredi genişleme tablosu yok." dedi.
"Dışsal faktörler enflasyon hedeflerinden sapmaya neden olabilir"
Aran, küresel anlamda enerji ve gıda fiyatlarının dışsal faktörler olduğunun altını çizerek, hem enerji fiyatlarında beklenmedik bir sıçrama hem de gıda fiyatlarında iklim bağlantılı konular veya jeopolitik risklerle ilgili olabilecek artışın Türkiye’nin enflasyon hedeflerinden sapmaya neden olabileceğini söyledi.
Hakan Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir kontrolümüzde olan faktörler var, bir de kontrolümüzde olmayan küresel faktörler var. Küresel gıda fiyatları ve iklim bağlantılı olarak yaşayacağımız olumsuz gelişmeler bizim elimizde olmayan konular. Bütün dünyayla beraber hareket ettiğimiz zaman bu sorunlardan aynı şekilde etkileniriz, fırsatları eşit şekilde kaçırırız. Tüm gelişmekte olan ülkeleri eşit etkileyecek faktörleri hep beraber göğüsleyeceğimize inanıyorum. Burada önemli olan, içeride kendi koyduğumuz hedef ve politikalardan sapmamak."
"Sektör dirençli bir görünüm sergiliyor"
İş Bankası Genel Müdürü Aran, Türk bankacılık sektörüyle ilgili değerlendirmelerde de bulundu.
Sektörün her türlü şarta uyum sağlayabilecek olgunlukta ve güçte olduğunu vurgulayan Aran, "Rüzgar nereden ne kadar şiddetli eserse essin, şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun hep elinde birden fazla senaryosu olan ve bu senaryolara göre hareket edebilen, büyümesini, küçülmesini kredi portföyünü ayarlayabilen güçlü ve dinamik bir sektör. O yüzden bankacılık sektörünün verimliliği diğer sektörlere göre çok daha yüksek. İçinde bulunduğumuz konjonktürde sektör son derece dirençli bir görünüm sergiliyor. Ben önümüzdeki dönemde de bankacılık sektörünün ekonominin tüm zorluklarına rağmen aynı direnci ve aynı verimliliği gösterebileceğini düşünüyorum." diye konuştu.
Bir yerde sorun olduğunda birleşik kaplar gibi öteki taraftan hemen o sorunu giderecek olan sermaye akışının gelebildiğine vurgu yapan Aran, şunları söyledi:
"Reel sektörde domino etkisi dediğimiz ve bir şey bozulduğu zaman o bozulanın diğerinin üzerine yıkıldığı durumu, bankacılık sektöründe çok görmüyorsunuz. Bankacılık sektöründe sorunları çözebilecek güçte aktörler var. Herhangi bir yerde, herhangi bir kurum özelinde sorun yaşandığında, başka bir güçlü kurumla o sorun çözülebiliyor, bankacılık kesimi içinde düzenlenerek sorun giderilebiliyor. Sektörün kamuya yük olmadan kendi içinde sorunlarını çözebilme gücü var. Dolayısıyla küresel tablonun bankacılık sektörüne herhangi bir olumsuz etkisi olacağını düşünmüyorum.’"
Hakan Aran, 2025 yılı içerisinde faiz indirim döngüsünün kesintiye uğraması nedeniyle bankacılık sektörünün bir nevi stres testinden geçtiğini, bunun da bankalar üzerinde karlılık ve net faiz marjları konusunda büyük bir baskı yarattığını, bunun etkilerinin bankaların ikinci çeyrek bilançolarında da net bir şekilde görüldüğünü söyledi.
Tekrar başlayan faiz indirim döngüsünün kesintiye uğramadan sene sonuna kadar gitmesi halinde sektörün yılı yüzde 20'li, yüzde 25’li seviyelerdeki öz kaynak karlılığıyla kapatabileceğinin altını çizen Aran, "Yüzde 29 yıllık enflasyonda yüzde 25 öz kaynak karlılığı, her ne kadar reel olarak öz kaynak erimesi anlamına gelse de geldiğimiz seviyeleri, bu süreçte herkesin aslında bir fedakarlığa katlandığını, reel sektörün de benzer durumda olduğunu düşünürsek kabul edilebilir, makul bir seviye diye düşünüyorum. Faiz indirimleri, hem reel sektörün hem finansal kesimin yılı en azından enflasyona yakın bir karlılıkla kapatmalarına vesile olacaktır. Bu da bizim sıkı para politikası içerisinde yumuşak iniş yapacağımız anlamına gelir." diye konuştu.
"Bankacılıkta hiçbir zaman sürprize yer yok"
Hakan Aran, bankacılığın her zaman hayatın normal akışı içindeki baz senaryo, daha iyisinin olduğu iyimser senaryo, kötümser senaryo, bir de çok kötümser senaryo olmak üzere dört senaryo ile gittiğini söyledi.
Risk yönetimi bankacılığın en temel işi olduğu için bankaların bu konuda en gelişmiş kurumlar olarak öne çıktığının altını çizen Aran, "Bankacılıkta hiçbir zaman sürprize yer yok. Siz işe elinizdeki dört senaryo ve bu dört senaryonun her birine atfettiğiniz olasılıklarla başlıyorsunuz, tüm tahminleri buna göre yapıyorsunuz." dedi.
Aran, senaryoların gerçekleşmesi durumunda hangi aksiyonların alınacağının belli olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"O moda nasıl geçeceğiniz ve o durumda hangi aksiyonları alacağınız belli olduğu için yönetim modelini hemen ona göre değiştiriyorsunuz. O yüzden Türkiye'de bankacılık sektörü, BDDK kurulduktan sonra hem yasal mevzuatın hem uygulamaların belli bir olgunluğa gelmesinin sayesinde riski çok iyi yöneten, her türlü sürprize karşı dayanıklı bir sektör haline geldi. Öz kaynaklarını da güçlendirdiği için gerek kendi iç sermayesiyle gerekse dışarıdan bulduğu sermaye benzeri fonlarla ülke olarak gurur duyabileceğimiz bir sektör haline geldi."
Çok Okunanlar







Fındık Fiyatları
Son Güncelleme : 2025-08-25 11:06
Şehir | Levant |
---|---|
TMO | 130 TL |
GİRESUN | 167,00 TL |
ORDU | 168,00 TL |
DÜZCE | 167,25 TL |