​Fuardan izlenimler…

Söz konusu “gıda” olunca yoğun ilgi kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Dört gün boyunca kapılarını ziyaretçilerine açan 3.Gıda Fuarı “deyim yerinde ise” gelenleri adeta “doyurdu”.

info@karadenizekonomi.com / 3.12.2018

​Fuardan izlenimler…

OĞUZHAN ÇAMAŞ (TÜYAP SAMSUN)

Fuara dair izlenimlerimize son sözü, ekip arkadaşları ile birlikte organizasyonun bu denli başarılı geçmesinde büyük emeği bulunan Oğuzhan Çamaş’a verdik. Çamaş, “ 22 Kasım Perşembe günü kapılarımızı açtık. Bölge ve ülke ekonomisine ciddi katkı sağladık. Samsun, fuar kültürü olan bir şehirdir. Biz de bu kültürün devamlılığını sağlıyoruz. Sektörü ve hedef kitleyi burada buluşturduk. Gıda üreticileri, gıda alanında faaliyet gösteren firmalar, otel restoran ve kafeler buradaydı. 81 stand kuruldu. Şehrin tüm katmanlarından destek aldık. Şimdi hazırlıklarımızı bir sonraki fuar için yapacağız. “Evleniyoruz Fuarı”, 31 Ocak-3 Şubat 2019 tarihleri arasında kapılarını tekrar ziyaretçilere açacak” dedi. 

Yurdun dört bir yanından gelen 96 aşçı fuar süresince birbirinden özel “work shop”lar yaparak hem gözlere hem de midelere ziyafet hazırlamışlardı. Çorum mutfağı ile başlayan şölen ikinci gün Ordu mutfağı ile devam etti. Son gün ise mutfak Amasyalı aşçılarındı. Amasya mutfağının olmazsa olmazı toyga çorbası, baklalı dolma ve cevizli haşhaşlı burma çöreğin sunumu görsel bir şölendi. “ Unutulan yöresel lezzetleri öne çıkarmak için buradaydık” diyen Karadeniz Aşçılar ve Turizm Birliği (KATBİR) genel sekreteri Mehmet Balta’ya göre bu yıl yaşanan ekonomik dalgalanmaya rağmen fuar oldukça iyi geçti. Fuarın mutfağında dört günde 200 kilo pirinç, 200 kilo et, 150 kilo unun kullanıldığı 100 kaleme yakın ürün sergilendi ve ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.

Gıda Fuarı deyince akla sadece işin yeme içme kısmı gelmesin. Tam adıyla yazmak gerekirse “Gıda, İçecek Ürünleri Gıda İşleme Teknolojileri, Paketleme ve Lojistik Fuarı”nın üçüncüsü yapıldı Samsun TÜYAP Fuar Merkezi’nde. Dolayısıyla sektörün tüm paydaşlarını burada görmek mümkündü.

ULUSOY UN

Şimdilerde yerini başarılı bir işadamı olan oğlu Günhan Ulusoy’a bırakmış olmakla birlikte fuarda rastladığımız isimlerden biri de Samsun sanayisinin duayen ismi Fahrettin Ulusoy oldu. Özenle hazırlanmış Ulusoy Un standında konuklarını ağırlarken ve iş deneyimlerini anlatırken bulduk kendisini. Önce Türk ekonomisinin içinden geçtiği süreci sorduk. Aldığımız yanıt sanki yılların deneyiminin yansımasıydı. “Yılmak yok. Bu memleket bu türden krizleri daha önceleri de yaşadı ama her defasında ayağa kalkmayı başardı. Bu defa da aynı şeyler olacak. Oluyor da… Bu tür krizler büyümek için de fırsat yaratabilir” diye konuşan Fahrettin Ulusoy’a göre daha çok çalışıp daha çok üretim yapılmalı. Baba Ulusoy’dan bayrağı devralan genç ve başarılı işadamı Günhan Ulusoy ise babası tarafından 1969 yılında kurulan ve bugün ülkenin en büyük 500 sanayi kuruluşu ve 500 ihracatçı firma içinde yer almanın gururu ile söze başladı ve ekledi; “ Karadeniz Bölgesi’nin en önemli fuar organizasyonuna destek olmak için buradayız. Bu organizasyon aynı zamanda bölgedeki ticaret hacminin genişlemesine büyük katkı sağlayacaktır.” Ulusoy, şirketin geleceğe dönük çalışmalarını da şöyle özetledi: “6 yıldır Türkiye’nin un ihracat şampiyonu olarak sektöre yatırımlarımız devam edecek. Samsun Organize Sanayi Bölgesi’nde yapımı devam eden fabrikamızla ilk etapta bin 200 ton buğday işleyeceğiz. Bunun dışında fabrikanın yanındaki lisanslı depo yatırımımızla bu topraklardan aldığımızı yine doğduğumuz topraklara vereceğiz.”

MUTENA ET VE ET ÜRÜNLERİ

Fuarın en yoğun ilgi gören standlarından birindeyiz. Bir an kendinizi Samsun’da değil Kayseri’de hissettiren bir mekan Mutena Et ve Et Ürünleri Standı. 1965 yılında küçük bir kasap dükkanında başlayan yolculuk, dördüncü kuşağın işin içine girmesiyle bir mücevher dükkanına evrilmiş gibi. Arzu Aile Kasabı’ndan Mutena’ya geçişte dede, baba ve üç amca başlayan serüven, sonrasında Kasap Demir ile şubeleşmeye dönüşmüş. Üçüncü kuşaktan Cemal Küçük işin başında bulunuyor. Abartısız etrafının her dakika birileriyle dolu olduğunu gördük. Bir boş anını yakalayıp soruyoruz, o da kısaca anlatıyor. “Mutena, son 12 yıldır öne çıkarttığımız markamız. Karadeniz’den başlayarak İç Anadolu’ya kırmızı ve beyaz et işliyoruz. Daha çok kurum ve kuruluşlara yönelik çalışıyoruz. Dört şubemiz ve bir ana işletme tesisimiz var” diye konuşan Küçük, fuarda hedef büyüten isimlerden biri. Başarılı işadamını fuara gelen yabancı katılımcılarla görüşmeler yapmanın mutluluğu ile baş başa bırakıp ürün çeşitliliği konusunda bilgileri firmanın fuarda görevli veterinerlerinden Mona Asghari’den alıyoruz. “Sucuk ve pastırma konusunda henüz yeniyiz. 2014 yılında Samsun Gıda İhtisas’ta çok büyük işletmeyi faaliyete geçirdik. Et ve tavuk grubunda sucuk, salam, sosis, kavurma, pastırmanın yanı sıra köfte gibi tabaklı ürünleri işliyoruz. Sakatat ve tavuk grubunda da iddialı bir markayız. Dönemsel değişiklikler olsa da günlük ortalama 5 ton et işleme kapasitesine sahibiz.” Mutena Et ve Et Ürünleri’nin pazarlama stratejisine ilişkin bilgileri de Barbaros Küçük’ten alıyoruz. Bir buçuk yıl önce tamamladığı uluslararası ticaret ve işletme eğitimi sonrasında pazarlama ve üretim sorumlusu olarak işin bir tarafından tutan Küçük, “ Trabzon, Gümüşhane, Kastamonu ve Sivas’a kadar olan bölge ilgi alanımızda. Reyon takibi olmayan marketlerle çalışmayı sevmiyoruz. Zira ürün takibi markamızın kalitesi için olmazsa olmazımız. Yerli ürün işliyoruz. 190 kişilik istihdam kadromuzla bölgenin önde gelen otel, restoran ve kafeleri için ürün veriyoruz” diye konuştu.

BAFİRA SALÇA

Fuarda “size salça olduk” sloganı ile dikkat çeken Bafira Salça, Kızılırmak Plastik Gıda Ltd. Şti. bünyesine 2014 yılında katılmış. Haşim Salur tarafından 1982 yılında bir aile şirketi olarak kurulan Kızılırmak Plastik Gıda Ltd. Şti. bidon ve pet ambalaj üretimi ile başladığı ticari faaliyetlerinde, Bafira’nın talihsiz günleri öncesinde markaya kavanoz ve pet ambalaj üreten bir işletme olarak bilinmekte. Salur, daha önceleri ticari ilişki içinde bulunduğu firmanın Organize Sanayi Bölgesi’nde atıl durumda bekleyen salça fabrikasını 2014 yılında satın alarak Bafira’ya adeta yeniden can vermiş. Markayı fuarda temsil eden oğlu Ömer Tarık Salur, o günleri şöyle anlatıyor: “ 2014 yılında şirketimiz bünyesine kattığımız salça fabrikası ile gıda sektörüne doğrudan üretici firma olarak girdik. Bir yıl sonra Bafira markasının isim hakkını aldık. Ve markayı sadece yurtiçinde değil yurtdışında da tanıtmak için tüm enerjimizle çalışıyoruz.” Yurtdışında aldığı dış ticaret eğitimini işletmenin stratejisine yansıtan Salur, bünyelerinde 80 kişiye istihdam sağladıklarını belirtirken ihracata ilişkin bilgileri de işletmenin ihracat sorumlusu Yeliz Dere’den aldık. Dere’nin verdiği bilgiye göre, gıda kodeksinin öngördüğü talimatlar doğrultusunda yapılan domates ve biber salçası sadece yurtiçinde değil Irak, Katar, İngiltere ve Almanya’da da bilinen markalar arasında yer alıyor. Bafira Salça’ya “can veren” Kızılırmak Plastik Gıda Ltd. Şti. aynı zamanda Bursa Orhangazi’de kurduğu bir fabrikada, kova ve palet imalatına yönelik üretim yapmaktadır.

ERBAA YAPRAK DÜNYASI

Türk insanının lezzet hafızasında en az kuru fasulye ve pilav kadar yer tutan bir yemeğin “yaprak sarma”nın daldaki hali üzüm yaprağı da Gıda Fuarı’nda yer almıştı. Yaprak deyince ilk akla gelen Tokat, Tokat yaprağı deyince de ilk akla gelen Erbaa yaprağı standına özellikle hanımlar büyük ilgi gösterdi. Erbaa Yaprak Dünyası, asıl işi eczacılık olan Fatih Kürşat Karagöl’ün çabalarının ürünü. Erbaa yaprağına patent alıp tescil ettirecek kadar da iddialı. Firmanın bir yıllık geçmişi olmakla birlikte ürün tanıtımı için fuarda yer almışlar. Standda görevli Mustafa Tecimer, Erbaa yaprağına ilişkin ziyaretçilere bilgi verirken kulak misafiri olduk. Türkiye’de en güzel yaprağın Erbaa’da yetiştiğini anlatan Tecimer, “İlçemize bağlı Karayaka, Üzümlü, Bağpınar, Ballıbağ, Salkımören ve Doğanyurt köylerinden yetişen ‘narince üzümü’ bağlarında hasadı yapılan Erbaa yaprağını asıl özel kılan toprağıdır. Biz işletme olarak bu köylerden aldığımız ürünleri işleyip vakumlu paketlerde veya konserve olarak sofralara getiriyoruz” derken aslen Tokatlı olan Yalçın çifti de Tecimer’i destekleyen cümlelerle söze girdiler. Bankacı olan Hayriye Korkmaz Yalçın, “biz ev hanımları için minik minik dolma ve sarmalar yapmak büyük bir keyiftir. Ağızda bıraktığı lezzete doyulmaz. Damarsız Erbaa yaprağı tüm hanımların ilk tercihidir” dedi. Veteriner Sağlık Teknisyeni olan eşi Ercan Yalçın ise “ürünlerimizi dünyaya tanıtmamız lazım, yöresel kaynaklarımızı herkese tanıtmalıyız. Bölgesel değil daha geniş düşünmek lazım” ifadeleri ile ziyaretçisi oldukları fuarların önemine vurgu yaptı.

SÜRMENE BIÇAK

Sürmene’ye bundan yıllar önce sanayiyi getiren isim olarak bilinen ve geçtiğimiz aylarda 104 yaşında hayatını kaybeden Mehmet Kumbasar’ın eseri olan Sürmene Bıçakları da fuarda yerini almıştı. El yapımı bıçakların ilçe ekonomisine sağladığı katkıyı Vahit Kumbasar’dan dinliyoruz. “Sürmene bıçaklarının bugün için yurtdışına taşan ününde en büyük etken keskinliğini uzun süre koruyabilmesidir. Bunun nedeni ise ustalarımızın işlem sırasında balık yağı kullanmalarıdır. Bu aynı zamanda dayanıklılığı artırıyor. 1946 yılından beri elde dövülerek yapılan Sürmene bıçağı bin 800’lü yıllardan beri biliniyor. Diğer meslek gruplarının aksine zaman içinde bu işin ustaları çıraklarına el vermiş ve mesleğin devamını sağlamışlar. Sürmene gençler ilçedeki bu potansiyel bir iş gücüne çevirmişlerdir.” Kendi işletmelerinde 80 kişiyi istihdam ettiklerini belirten Kumbasar’a göre ilçe nüfusunun yarısı geçimini bıçakçılık işiyle sağlıyor. Kimi imalatçı kimi satış yapan binlerce kişinin bu noktaya gelmesinde babası Mehmet Kumbasar’ın payını da gururla anlatıyor. “Babamızı 104 yaşında iken geçtiğimiz günlerde kaybettik. Henüz çay fabrikası bile yokken ilçeye sanayiyi getiren adam olarak anıldı. Bu başarısı devletin üst kademelerinde her zaman taltif gördü. Amacımız onun açtığı yolu daha da ileriye taşımak.” Sürmene Bıçak Sarayı ve Bıçak Sanayi bu nedenle yurtiçi ve yurtdışındaki pek çok fuara katılım gösteriyor ve ilçeye ekonomik kaynak yaratıyor. Yurtdışında ABD, İspanya ve Almanya yoğunlukla bıçak satılan ülkeler arasında. İki milyon adetlik yurtdışı satışları da el yapımı bıçakçılığın gideceği noktayı göstermesi açısından önem taşıyor.

OTAT SÜT ÜRÜNLERİ

Samsun Havza kaynaklı bir marka olan Otat Süt Ürünleri, yenilikçi yüzünü göstermek için yer aldığı fuarda bir anlamda ürünlerini test etme olanağı da bulan firmalardan biri. Yaklaşık 20 yıllık bir geçmişe sahip olan Otat Süt Ürünleri’nin genel müdürü Mustafa Başaran, önceleri başkaları adına ürün temini sağlarken sonrasında kendi markası ile yola koyulmuş. Otat Süt Ürünleri standında, firma yetkilisi Fatih Yazıcı ile görüştük. Yazıcı markasını şu sözlerle tanıttı bize: “Tost peyniri, tereyağ, yoğurt ve ayran dışında biberli peynir, probiyotik içecekler ve sporcuların yanı sıra diyet yapan hastalara yönelik geniş yelpazede bir ürün gamına sahibiz. Ürünlerimizi tüm yurt genelinde büyük market zincirlerinin raflarında bulmak mümkündür. 150 kişilik istihdam kadromuzla fabrikamızda günlük 150 ton süt işleniyor. Hammadde teminini Çorum, Yozgat ve Amasya’dan sağlıyoruz. Bu tür organizasyonların yeni bağlantılara zemin hazırladığını düşündüğümüz için üç yıldır bu fuara katılıyoruz.” 1998 yılında Samsun’un kaplıcalarıyla ünlü Havza ilçesinde kurulan Otat Süt Ürünleri işletmesinin, kurulduğu tarihte günlük iki ton süt işleme kapasitesine sahip iken bugün ileri teknolojiye sahip tesislerinde 150 ton süt işleme kapasitesine ulaşması oldukça dikkat çekici geliyor. Otat, 8 bin metrekare kapalı alana sahip üretim tesislerinde, yoğurt, ayran, beyaz peynir, kaşar peynir, kaymaklı peynir, tereyağı ve dondurma gruplarında yaptığı üretimi Türkiye genelindeki 10 bin satış noktasına ulaştırmaktadır. Tam yağlı ürünlerini Otat markası adı altında, yarım yağlı ürünlerini Vadim markasıyla pazara sunmakta olan işletme fuarın ilgi çeken standları arasındaydı. 

REŞAT GÜNGÖR / KARADENİZ EKONOMİ

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar