Erol Batuk; ''Perşembe Belediye Başkan Aday Adayı olarak projelerim var''

Murat Gürsoy ile Karadeniz Sohbetleri’nde bu hafta o isimlerden birisine sanayici Erol Batuk’a konuk olduk.

info@karadenizekonomi.com / 30.11.2018

Erol Batuk; ''Perşembe Belediye Başkan Aday Adayı olarak projelerim var''

“Artık Perşembe’de bu “makus talihin” değişmesi gerektiği için Ak Parti’den belediye başkanlığı için aday adaylığım gündeme geldi. İlçe için üretime ve istihdama yönelik projelerim var. Öncelikle OSB’nin kurulması gerekir. İlçede üretimi ve sanayiyi güçlendirmeliyiz. Üretim olduğunda sosyal aktivitelere de kaynak aktarırsınız.”

Yerel seçim rüzgarlarının hızla estiği bugünlerde Ordu genelinde aday adayı bolluğunun en fazla olduğu Perşembe ilçesi, centilmence bir yarışa sahne oluyor. Kendi deyimiyle “üzerinde uzlaşı sağlanan bir isim” olduğu için siyasete girmiş. Amacını “sessiz şehir” olarak bilinen ilçede daha fazla üretim ve daha fazla istihdam sağlamak olarak açıklayan Batuk ile biraz siyaset çokça da üretim üzerine konuştuk.

-Sizi tanımayı bir sonraki soruya bırakıp önce siyasete bakışınızı konuşalım. Neden aday adayı olduğunuzu öğrenmek istiyoruz?

-Üzerinde uzlaşılan bir isim olduğumu gördüm. Aslında siyaset doğrudan bizim işimiz olmamakla birlikte üretim ve istihdam “siyaseten” üzerinde en çok durulması gereken bir konu olduğu için aday adaylığımı açıkladım. Çünkü Perşembe’nin buna fazlasıyla ihtiyacı var. Zira ilçemiz son 35 yılda gelebileceği en kötü noktaya gelmiş. Ve benim de bir Perşembe sevdam var. İnsanın içi burkuluyor. Artık bu “makus talihin” değişmesi gerektiği için Ak Parti’den aday adaylığım gündeme geldi ve üzerine uzlaşı sağlanan bir isim olduğumu anladım. Kaldı ki; ben bir sanayiciyim, bir koltuk ve makam hırsım yok.

-Evet, siyasete şimdilik burada nokta koyup size ilişkin bilgilerle devam edelim. Erol Batuk kimdir?

-1962 yılında doğmuşum. Bir devlet memuru çocuğuyum. Kacalı Mahallesi’nde büyüdüm. Orta ve lise öğrenimini Perşembe’de tamamladım. 80’li yılların ikinci yarısında İstanbul’da yaşamaya karar verdim. Uzun yıllar yabancı bir kuruluşta çalıştım. Evliyim. En büyük destekçilerim eşim Nimet Batuk ve çocuklarım Efsun Aslı ve Berke oldular. Kızım endüstri mühendisi, oğlum da uluslararası finans okudu. Şimdi Rusça mütercim tercümanlık okuyor.

-Kendi işinizi yapmaya ne zaman karar verdiniz?

Az önce de belirttiğim gibi İstanbul’daki iş hayatı bana farklı ve güzel deneyimler kazandırdı. Bu deneyimlerimi 2002 yılında kendi adıma bir işletme kurarak geliştirmek istedim. TPM Asansör ve Makine olarak başlangıç tarihimiz 2000’li yılların başıdır. Merkez ofisimiz İstanbul’da. Sadece orada yatırım yapmakla kalmayalım istedik. Doğduğum topraklarda da yatırım üretim ve istihdam hayallerim vardı. 2015 yılında da buradaki fabrikayı faaliyete geçirdik.

-Biraz da yaptığınız üretim üzerine konuşalım? Ne üretiyorsunuz ve satıyorsunuz?

-Asansör kapı makaraları önceliğimiz oldu. Gelişen teknolojilerle beraber piyasalarda sıkıntısı çekilen bir üründen bahsediyoruz. İhtiyaç sahibi firmaların, yurt dışından getirterek üretimlerini devam ettirmeye çalıştığı, asansör sektörünün otomatik kapı mekanizmasında kullanılan, rulmanlı ve rulmansız plastik makara üretimi yapıyoruz. Bir yandan iç pazara diğer yandan da ihracata yönelik satışlarımız var.

-Ürün sevkiyatınız hangi ülkelere yönelik?

-Kuzey Afrika coğrafyasından Orta Asya’ya Rusya’dan Avrupa’ya kadar pek çok ülkeye ürün satıyoruz. Cezayir, Tunus, Fas, Almanya, Kazakistan ve pek çok ülkeye ihracatımız var. Alanımızda dünyanın önde gelen markaları Wittur, Otis vb. çözüm ortaklıklarımız devam ediyor.

-Yani; kendi içinde daha çok çeşitliliği olan ürünler mi?

-Zaman içinde evet… Asansör, yürüyen merdiven, fotoselli kapı, mobilya, otomasyon ve benzeri üretim yapan firmaların takdirlerini kazanarak sektördeki gücümüzü kanıtlamış olduk. Bunu aldığımız geri dönüşlerden anlıyoruz. Ayrıca, belirtmeden geçemeyeceğim bir pozisyondayız. Avrupa’da alanında önde gelen iki kuruluştan biriyiz. Bir İspanyol firması ve bir de biz.

-Bu hedef sizi farklı açılımlara mı yönlendirdi? O nedenle mi Perşembe’desiniz?

-Kesinlikle doğrudur. Kaynakların verimli kullanımı ile rekabet güvencesi, faydalı yatırımlar ve iş ilişkilerini geliştirmek istiyoruz. İş güvenliği ve kişilerin memnuniyeti için izlenen yolda, tüm çalışanların görevlerini ve yaptıkları işin hayati önemini anlamalarını sağlamak öncelikli hedeflerimiz arasındadır. Bu da bizi daha çok üretime ve daha çok istihdama dolayısıyla daha çok yatırıma sevk etti. Halen 5,5 milyon adet olan üretimimizi 10 milyon adete çıkartmak istediğimiz için yeni bir açılıma gereksinim duyduk.

-Perşembe’ye geliş fikri bir anda oluşmadı sanırım. Öncesinde bir altyapı ve fizibilite çalışması yapmışsınızdır?

-Tabi ki… Önce kızım bu konuda çok yardımcı oldu. Bir mühendis gözüyle gerekli altyapı ve fizibilite çalışmalarını yaptı. Ve buranın uygun bir yer olduğuna kanaat getirdik. Oğlum da kendi alanı ile ilgili katkıda bulundu ve Perşembe’nin Çerli bölgesinde 5 bin 600metrekare alanda bu fabrikayı kurduk. Bu fabrikamızda bin 250metrekarelik kısımda, TPM marka makaralarımızın üretiminiyapmaktayız. Delik çapı 5 mm’ den 25 mm’ ye, dış çapı 20 mm’ den 100 mm’ ye kadar ölçü aralığında ürün çeşitliliğimiz var.

-Sonuç olarak sanayici olarak kentinize döndünüz… Sonrası nasıl gelişti?

-Ordu ve Giresun’da üretime yönelik yatırım olmadığını özellikle Perşembe’de hiç olmadığını gördük.Oysa, üretimin olduğu yerde ekonomik girdi, canlanma ve buna bağlı istihdam sağlarsınız. 2015 yılında buraya yatırım yapmaya başladık. Önümüzdeki yılın Nisan ayında ek tesislerimizi yapacağız ve rulman montaj hattımız devreye girecek.

-Burada siz hangi ürünlerin üretimini gerçekleştiriyorsunuz?

-Fabrikamızda asansör için otomatik kapı mekanizması, fotosel kapı, yürüyen merdiven ve onların yürüme aksamını sağlayan rulmanlı veya rulmansız plastik makaralar üretiyoruz. Sıradan bir plastik değil kullandığımız, özel mühendislik plastikleri kullanıyoruz.

-Bundan yaklaşık 40 yıl önce konuşulduğunu hatırlarız Ordu’ya bir rulman fabrikası yapılması yönündeki çalışmaları. Rulman nedir ve hangi ihtiyacı karşılar?

-Savunma sanayine yönelik kritik bir üretimdir. Sadece sanayide değil otomotivde, asansörde, diş hekimliğinde, saç kurutma makinelerinde hayatın her alanında rulman var. Bunu zamanında kim gündeme getirmişse kutlamak gerekir. Stratejik önem arz eden, sanayiye yönelik bir üretimden bahsediyoruz. Ayrıca o dönemlerde Türkiye’de zaten yoktu.

-İstihdam kapasiteniz hakkında neler söylersiniz?

-60 kişiye kadar istihdam sağlıyoruz. Zaman zaman İŞ-KUR üzerinden de işçi alıyoruz. Onların destekleri 6 ayla sınırlı oysa bu sınırlama kalkarsa biliyoruz ki daha çok insanımızı kucaklayacağız.Mühendis kadromuzda 12 çalışanımız var. Personelimizin geriye kalanının tamamı yüksekokul bitirmiş genç arkadaşlarımız.

-Ordu ölçekli illerde yatırım anlamında aşılamayan sorunlar var, bunları nasıl göğüslediniz?

-Bölgenin coğrafi yapısı nedeniyle Organize Sanayi Bölgeleri için uygun arazi bulmak en önemli zorluk. Perşembe’de kamulaştırma yapıp buraya bacasız sanayiyi getirmek istiyoruz. 13 civarında firma var hemen gelmek isteyen. İki bine yakın Perşembelinin istihdamını sağlayabiliriz. Belediye-OSB işbirliği ile yapılabilir. Keşke bunu kısa zamanda gerçekleştirebilsek ve istihdamı Perşembe’nin köylerine eşit dağıtılarak ilçemizi ekonomik olarak güçlendirebilsek…

-Son 35 yılı nasıl değerlendirirsiniz?

-Gelebileceği en dip noktaya gelmiş bir ilçeden bahsettik. Şimdi ne yapacağız? Yine siyasete girecek olursak özellikle gençler, burada çaresizliğini size hissettiriyor. Biz olmalıyız ki Perşembe yeniden inşa edilsin.

-İster istemez siyasete döndük. O halde soralım, elinizde bir sihirli değnek mi var? Projeleriniz nedir?

-Perşembe’nin ihtiyacı olan projeler bunlar. Örneğin, öncelik OSB’nin kurulmasıdır. Perşembe’nin dinamikleri ile ortaya koyduk bu projeleri. Bir defa üretimi ve sanayiyi güçlendirmeliyiz. Üretim olduğunda sosyal aktivitelere de kaynak aktarırsınız. Burada bir meslek yüksekokulu projemiz var. 1980’lı yıllarda bir Eğitim Enstitüsü vardı. Mevcut potansiyelde ilçemizi besleyecek bir işletmenin olmaması acıdır. Konuya ilişkin bir başvurumuz var sonuçlanmasını bekliyoruz. Gelirse ne olur? Sıcak para girişi sağlanır. Perşembe esnafı canlanır.

-Perşembe’nin bir de “sessiz şehir” unvanı var. Bu bir avantaj mıdır?

-Tıpkı Seferihisar’da olduğu gibi burada kendimizi göstermeliyiz. Onlar yaptı ve başardı. Turizm projelerimiz olmalı. Efirli-Yalıköy sahil şeridinde cafe-restoran ve günlük konaklamaya uygun tesisler olmalı. İnsanlar bölgeye gelince neden haftasonunu burada geçirmesin. Pansiyonculuk geliştirilebilir. Hoynat Adası’nda bir batık gemi ilgi çekici olabilir. Dalgıç turizmini başlatabiliriz, yurtiçi ve yurtdışından misafirler gelir. Bu ve benzeri projelerimizi kısa-orta ve uzun vadeye yaydık. Küçük dokunuşlara ihtiyacı var ilçemizin. Doğalgaz Kumbaşına kadar gelmişse Perşembeye de gelmeli.

-Nitelikli eleman ve işgücü peki?

-Kendimden örnek vereyim. Üretimi ve yatırımı buraya yapmaya karar verdiğimizde 20 kadar çalışanımızıİstanbul’a taşıdık. Oradaki merkez ofisimizde teknik seminer ve eğitim çalışmaları yaptık. Bundan yola çıkarsak çok doğru bir soru sordunuz. İşgücü var ama kalifiye eleman yok. Ama bir yerden başlamalıyız.

-İlçeye geldiğimizde gördük ki küçük küçük başka yatırımlarınız da var. Henüz tam olarak bitmemiş olsa da cafe-restoran ve düğün salonunu barındıran bir kompleks var ilçede.

-Bana inanın asıl işim değil. İhaleye girdik ve aldık. Perşembe sahil projesi içinde olan düğün salonumuzu bitirdik. Yıl sonunda restoranı tamamlayacağız. Düğün salonumuzun cafe bölümünde aktiviteler yapıyoruz. Yine bölgemizin insanı olan Serdar Piroğlu’nun meşhur “Değişik Kokoreç”i ilgi çekti. Restoran bölümü de aralık sonu veya yeni yılda bitecek gibi görünüyor. Çevre düzenlemesi yapıldığında canlılık artacaktır. Çünkü bu tür yaşam alanlarına da ihtiyaç var. Turizmde mesafe kat edenler ne yapmış ona bakacağız. Bölge insanının yapısını ve hassasiyetini de dikkate alacağız tabi ki.

-Fındık ve balıkçılık konusundaki düşünceleriniz nedir?

-Geçmişte insanların ana geliri balıkçılık ve tarıma bağlı olarak fındıktı. Ancak, yanlış politikalarla fındık bitme noktasına geldi. Adeta ek gelir olarak görülmeye başlandı. Dedelerimizin fındıktan kazandı. İkinci nesilde bahçeler evlatlar arasında bölündü. Kazanç azaldı. Peşinden gelen üçüncü nesil hiç ilgilenmiyor. Üç nesilde toprak bölündü. O nedenle toprakla uğraşmaya gerek duyulmuyor. Fındık konusunda daha fazla eğitim çalışmaları ve iyi tarım uygulamaları yapılmalı. Bahçeler gençleştirilmeli ama yapılmıyor.Bu sene bir ton fındık alan üretici seneye rakamı nasıl artırabilirim diye düşünmeli.

-Balıkçılık peki?

-Hayatın pek çok alanında olduğu gibi balıkçılığa da zaman içinde gereken önem verilmedi. Gelişen teknoloji kötü amaçla kullanıldı ve bu duruma dur diyen olmadı. Bulgaristan, Ukrayna, Romanya, Rusya; hepimiz aynı denizden besleniyoruz ama onlarda olan bizde yok. Hatırlarım, bundan 30 yıl önce babamın feryadı vardı. Balığın yuvalanma alanlarının yok edilmesine feryat ediyordu. Bence, kıyı balıkçılığının bir altyapı oluşturuncaya kadar yasaklanması gerekiyor. Düşünün ki Karadeniz’de Kalkan balığı yok artık, mezgit de aynı şeklide.

-Son olarak genel ekonomiye bakışla sohbetimizi tamamlayalım…

-Uluslararası piyasada bir daralma var. Ticari ve ekonomik savaşlar başladı artık. Avantajımız şu ki genç bir nüfusa sahibiz. Yerel seçimler sonrasında daha da rahatlayacağız. Alınan önlemlerin işe yaradığını görüyorum. Dövizdeki dalgalanma geriye doğru geliyor. Bu da başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümetimizin başarısıdır.

-Teşekkür ediyoruz sayın Batuk….

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar