HES izni vererek eko-sistemi bozduk

Ekonomist ve yazar Kenan Mortan, “Karadeniz Bölgesi’nde kullanılabilir alan bu kadar sınırlıyken 300’den fazla HES izni vererek coğrafyayı enerji adına daha fazla zor duruma getirdik. HES yaptığınız vakit insana git demiş oluyorsunuz. Git dediğiniz vakit hem yoksulluk hem göç yatay anlamda derinleşiyor.” dedi.

info@karadenizekonomi.com / 13.10.2020

HES izni vererek eko-sistemi bozduk

Karadeniz Bölgesi ile ilgili son gelişmeleri gazetemize özel anlatan duayen gazeteci ekonomist Kenan Mortan, Karadeniz Bölgesi’nin özellikle doğu kesiminin fazla göç vermesini şöyle değerlendirdi:

“Bu coğrafyanın tarıma az elverişli ve sadece geçimlik tarım yaptıran, sanayi yapmak isteyen olaylarda sınırlı alan nedeniyle, büyümeye ve kurumsallaşmaya izin vermeyen bir hırçın doğası var. Kullanılabilir alan bu kadar sınırlıyken, 300’den fazla HES izni vererek coğrafyayı enerji adına daha fazla zor duruma getirdik. 2010’a kadar DOKAP planı başta olmak üzere, bütün 5 yıllık kalkınma planları özellikle Doğu Karadeniz’de tarımın iyileştirilmesinden, eko-sisteme dayalı yeşil kuşak turizm yapılmasından, hizmet sektörünün yol almasından söz edilirdi. Şimdi bu başlıklar hiç konu olmuyor. Entelektüel sermayenin çok önemli bir göçünü yaşadık. Zihninde, aklında öncülüğü taşıyan insanlar, İstanbul’a gitti yerleşti ve orada da başarılı oldular. Ancak bu yöreyle bağını kopardılar. Bölgenin öncü projelerinin yapımı, devlete ait bir iş haline geldi.”

YOL YAPILDIĞINDA EKO-SİSTEME DAYALI KIRSAL TURİZM YAŞAMIYOR

Bölgede tarımsal üretimden sanayileşmeye bir türlü geçilememesinin nedenlerini sıralayan Mortan, “Endüstriyel safhaları 4 öbekte özetlerler; ilkel toplum aşaması, yerleşik tarım yapma aşaması, sanayi ve ileri sanayi. Bundan sonrası için muhtemelen siber teknikler diyeceğiz. Bu aşamalar otomatik aşamalar değildir. Biz tarımı iyi yapabiliyor muyuz, Trabzon Limanı’nı iyi kullanabiliyor muyuz diye soralım. Zigana üzerinden İran’a nakli öngören olayda bir yol alamadık. Çok ciddi bir projeydi. İnsanlara mevcudu nasıl daha iyi yapmalıyız diye sordurmalıyız. Murat Gürsoy, Sagra olayını yazmıştı. Sagra, fındığa dayalı katma değer edinimini sağlayan ilk adım olacaktı. Biz Fiskobirliği koruyamadık. Buna karşılık olumsuzu teşvik ettik, eko-sistemi bozduk. İşte bu yüzden mevcudu korumada yetersiz olduk. Hükümet yeşil yok projesini çıkardı, yol açacağım dedi. Ancak bu yolu yaptığımız zaman orada eko-sisteme dayalı bir turizm yapacağımızı bilmeliyiz.” dedi.

“İÇ ETKİLEŞİMİ OLACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM”

Trabzon Yatırım Adası, Filyos Endüstri Bölgesi ve Sakarya Karasu Yatırım Alanı için hepsinin yeni nesil OSB olarak düşünülmesi gerektiğini belirten Mortan, “Sakarya Karasu Yatırım Alanı, bir sanayi kuruluşuna tank yapmak için tahsis edilen münferit yatırım alanıdır. Etkileşim alanında Karasu, nevi şahsına münhasır bir örnektir. Filyos ise olağanüstü bir projedir. Çok anlamlı bir demir-çelik yatırım havzasıdır. Filyos hem iyi bir liman yaparak hem de ulaşımı sağlayarak 21.yüzyılın 2’nci yarısında Batı Karadeniz’e iktisadi renk getirebilecek, doku kazandıracak bir özellik olarak geliyor. Trabzon Yatırım Adası ise yaklaşık 6 bin istihdam öngören bir alan yarattı. Trabzon Yatırım Adası’nın, Trabzon altyapısına ne sunduğundan çok oraya talep önemlidir. 3 bölgenin bir iç etkileşimi olacağını düşünmüyorum. Hepsi nokta odaklı.” ifadelerine yer verdi.

KARADENİZ ARTIK BÜYÜK ŞEYLER SÖYLEYEMİYOR

Karadeniz Ekonomik İş Birliği’nin (KEİB) gelişimini tamamlayamaması ile ilgili de konuşan Mortan, “Bu tür birlikler ön koşullu başlayan birlikler değildir. KEİB’in ilk projesi yol projesiydi ancak fizibilitesi bile yapılamadı. Türkiye’den çıkma bir fikir olarak patenti yüksek bir projeydi. O dönemde endişeler, korkular, AB ile olan ilişkiler kaygısı oldu. Bunların bir de her yıl belli giderleri vardır. Ciddi bir kadro istihdamı gerektirir. Karadeniz artık büyük şeyler söyleyemeyen umutsuz bölgesel entegrasyon projesi konumuna geldi, yazık oldu diyorum. Bu yaz 25’inci yıl töreni yaptılar. Kendi çalışmam doğrultusunda ikinci 25 yılını göremez ya da dağılma kararı alır diye düşünüyorum.

Çorum, Karabük, Tokat ve Artvin illerinin ekonomik gelişimine ilişkin gözlemlerini de değerlendiren Mortan, sözlerine şöyle devam etti:

“KENDİNİ GÖSTEREMEMİŞ BİR PIRLANTA”

“Çorum, 1986’da bir TOSYÖV semineri sırasında ‘Çorum modeli’ olarak tanıttığımız bir yer. Sayın Alapala’yı, fabrika yapan fabrikalar kentinin patent sahiplerinden olarak selamlıyorum. Dünyanın dört bir yanına yaptığı ihracatla, ülkeye inanılmaz bir katma değer sağladı. Bu modelin bir diğer isim babası o dönemin Çorum TSO Başkanı Ümit Uzel. Ümit Abi’nin katkılarını unutmamız mümkün değil. Çorum sanayileşmeyle, makine sanayiinde anlamlı örnekler oluşturarak büyür. Çorum, butik işleri çok iyi yapmaya gayret etti ve ediyor. Ayrıca buranın çok önemli bir değeri daha var: Hitit uygarlığı. Harika bir müzesi, zengin kazı alanlarıyla, Mahfi Eğilmez’in Hititler hakkındaki anlamlı eseri ve tanıtma çabalarıyla, Çorum çok önemli bir turizm cazibesi yaratabileceğini gösteriyor. Hitit uygarlığı, henüz kendini gösterememiş bir pırlanta gibi. Çorum, 2030’larda turizm kenti olarak da parlamaya başlayabilir.

RAY YAPACAK KONUMA GELDİ

Türk Sanayi Tarihi’nde Karabük’ü, Türkiye’nin ilk çelik fabrikası olarak selamlıyoruz. Şu an Karabük demir-çelik rayı yapacak konuma geldi. Zaten Filyos projesinde temel yararlanıcı o olacak. Karabük demir-çelik daha az kirletici özelliğiyle, çok iyi yenileme yatırımı yapıyorlar. Bu işlerin limanla bitimiyle beraber, demir-çelik havzasının adına hak getirecek bir yöre. Şehirde üniversite de olunca şehirliyi iktisadi anlamda da besliyor. Dolayısıyla Karabük demir-çelik ve öğrenci kenti arasında gidip gelecektir.

GELECEK TOKAT’TAN YANADIR

Rahmetli Vali Recep Yazıcıoğlu’yla beraber bir ‘Tokat modeli’ oluştu. Vali, 3 bine yakın sağlık ocağı ve ilkokul yaparak devlet-millet işbirliğini kanıtladı. Tokat’ın kendisini duyuracak özde Kelkit Vadisi gibi bir projesi var. Fakat yerel liderlik onu iyi takip edemeyince proje orada kapandı. Türkiye’nin eko-sistemi bozulmamış ender yerlerinden biridir. Tütün ve tekel özelleştirilmesinden sonra modern olan sigara fabrikası demonte edilip kapanınca, tütün tarımı büyük oranda bir düşüş gösterdi. Tokat’ın yeni sulu tarım teknikleri edinmesi lazım. Bunu da bir anlamda beslemek adına Tokat’ta bir örnek Diren ailesi var. Diren ailesi, babalarının adını taşıyan bir Kazova devlet üretme çiftliği özelleştirmesini ortak etti. Bu Türkiye’de tektir ve tek yapılıp en iyi işleyen örnektir. Cevizde kapama bahçe kavramını getirdiler. Bu aile bir de toprak ana vakfı kurarak, ceviz bahçeciliği için insanlara ceviz fidanı dağıttı. Gelecek Tokat’tan yanadır diyelim.

“İNSANSIZLAŞTIRMA PROJESİ…”

Artvin için çok iyi şeyler söyleyemiyorum. Biz 20 baraj projesinden sonra 325 maden, 176 HES yapı projesi ruhsatı vermişiz. Bu denli bir geniş yapılanmada, bu bir insansızlaştırma projesidir. Çünkü HES yaptığınız vakit insana git demiş oluyorsunuz. Git dediğiniz vakit hem yoksulluk hem göç yatay anlamda derinleşiyor. Her ikisi çarpan etkisi yaratınca Artvin belki 2030’larda milletvekili çıkaramayacak kadar nüfusu düşebilir. Yemyeşil bir eko-sistemde çok güzel bir turizm yapılabilir. Bu turizmin aynı zamanda Ardahan’a bağlantısı ile hizmet turizmine de etkisi olabilir.” HAZAL PALAVAR / KARADENİZ EKONOMİ

 

 

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar