Avukatların geleceği risk altında
Konuğumuz avukat Atila Tatar. Ordu Kent Konseyi eski başkanlarından olan ayrıca yaklaşan seçimlerde Ordu Barosu başkan adaylığını açıklayan Tatar, kişisel verilerin korunmasına yönelik çalışmalarıyla tanınıyor. Buyurun sohbete...
info@karadenizekonomi.com / 29.09.2020
Yeni dünya düzeninde gerek kamu kurumları gerekse özel kuruluşlar, kişiye özel bir işlemin yapılabilmesi için bize ait birden fazla bilgiyi kendi sistemlerine kaydetmekte ve bu bilgiler isteğimiz dışında üçüncü şahıslarla kolayca paylaşılabilmektedir. Dolayısıyla bu türden paylaşımlar pek çok hukuki sorunu da ortaya çıkarmaktadır. Murat Gürsoy ile Karadeniz Sohbetleri'nde bu hafta kişisel verilerin korunması kanununu kapsamında getirilen yasal düzenlemeleri enine boyuna masaya yatırdık. Konuğumuz avukat Atila Tatar. Ordu Kent Konseyi eski başkanlarından olan ayrıca yaklaşan seçimlerde Ordu Barosu başkan adaylığını açıklayan Tatar, kişisel verilerin korunmasına yönelik çalışmalarıyla tanınıyor. Buyurun sohbete...
Pandemi döneminin avukatlara yansıttığı ekonomik durum nedir?
Bildiğiniz üzere tüm dünya 1 yıldır salgın hastalık yaşıyor. Salgın hastalık insanların sadece yaşamını değil ekonomisine ekledi. Dolayısıyla bu toplumun içerisinde yaşayan biz avukatları da etkiledi. Tabi salgın öncesinde tüm dünya ekonomilerinde yaşanan durgunluğun ülkemize de yansıması sebebiyle bizim mesleğimizin icrasında belirli sıkıntıları vardı. Bizim mesleğimize özgü kısmı biz hukuken ve fiilen açık olduk, kapatılan iş yerlerinden olmadık. Adliyelerdeki duruşmalar ertelendi, keşifler ertelendi, icra takipleri ertelendi. Dolayısıyla da mesleğimizin icra argümanları tamamen işlevsiz hale gelince bizim mesleğimize de yansıması olumsuz oldu. Avukat arkadaşlar 3 ay süreyle ofislerini kapatmak zorunda kaldılar. Meslektaşlarımız bu süre içerisinde çok ciddi sıkıntılar yaşadı, sabit giderlerimiz var, büro kirası tabi ki bu dönemde personellerimizi de yaşatmak ayakta tutmak sorumluluğuyla taşın altına elimizi koyduk. Devletin aldığı o dönemde bir takım önlemler var. Bu dönemde kısa çalışma, ücretsiz izin destekleri konusu söz konusu oldu. Bir takım avukat arkadaşlarımız bunlardan yararlanabildi. Tabi ki bu yaşanılan sorunların çok azına merhem olabildi. 15 Haziran’dan sonra sürecin yavaş yavaş normalleşmeye geçmesinden sonra bir nebze aldığımız zararı bir takım toparlamaya çalıştık.
Şartlar gittikçe daralırken bu kadar ruhsatname verilmesini nasıl buluyorsunuz ve sizin devletten beklentileriniz nelerdir?
Meslektaşlarımız yoğun problemler yaşıyor. Noterliğin yasal düzenlemesi belli. Noterliğin şuanda yeni mezun bir arkadaşımın noter olması mümkün değil. Hâkim, savcılıkta kısıtlı sayıda alıyor ve bu arkadaşlarımızın önünde sadece avukatlık mesleği seçeneği kalıyor. Şu an da tüm Türkiye’de olduğu gibi şehrimizde de staj bitip mesleğini icra aşamasına gelen meslektaşlarımızın önünde iki seçenek var. Ya kamuda avukat olacaklar ya özel sektörde sigortalı olarak bir hukuk bürosunda çalışan avukatlar olacaklar ya da kendi ofislerini açacaklar. Özel sektör şuan da yok denecek kadar az. Bir meslektaşımızın özellikle yaşadığımız şehirde bir büroya girip bir serbest sigortalı avukat olarak çalışması, çalışanda çok kısıtlı ekonomik anlamda çalışıyor. Şimdi kalıyor büro açmak. Büro açmak bir maliyet. Bu arkadaşlarımızın gelir kaynakları çok kısıtlı. Yönetenlerin bizim sesimizi duymasını ve mesleğin, meslektaşlarımızın özellikle ekonomik ve mesleki işleyişleri ile ilgili problemlerin derhal çözüm üretmesini bekliyoruz. Birçok arkadaşımızın stajı bitip avukatlık ruhsatnamesini alıp adres olarak evlerini gösterip mesleklerini icra etmeye çalışıyorlar. Bizim belki de ülke gündemine şu zamana kadar gelmeyen konularımız bunlar. Geleceği dair umutluyuz, umut olmadan hayat olmaz.
Baro başkanlığına neden adaysınız? Çözüm açısından neler getireceksiniz?
Ben 28 yıldır hukukçu kimliğimle avukatlık mesleğini icra ediyorum. Bu adaylık sürecinde sahada meslektaşlarımdan aldığım verilerle her seferinde iyi ki böyle bir yola girmişim iyi ki baro başkanlığı gibi ulvi bir göreve talip olmuşum hissiyatını da düşüncesini de yaşadım. Sorunların tespiti, çözüm önerileri noktasında meslektaşlarımı gerçekten nokta atışı çözüm önerileri ve sorun tespitleri var. Sorunu tespit etmeden çözümü üretemezsiniz. Çözümü talep etmeden de elde edemezsiniz. Bu noktada meslektaşlarımızla bir sinerji yaşadığımızı düşünüyorum. 2020 seçimlerinin Ordu barosu için bir sıçrama noktası, bir dönüm noktası olacağı ön görüsüyle bir sürecin içerisine girmiş olduk.
Son zamanlarda iş mahkemelerindeki artışın nedeni nedir?
Ekonomik durgunluk iş âlemini de doğrudan etkiledi. Bu etkileme sebebiyle de özellikle işçi çıkarmalar, işçi alacaklara ait itilaflarda fazlasıyla artmış oldu. İşçi alacakları diye bir kavram var, işveren diye bir kavram var, kıdem tazminatı meselesi belirli alanlarda kısıtlı şekilde gündeme getirilirken şimdi tüm çalışanlar açısından kıdem tazminatı bir hak. İşten ayrılırken kıdemine göre ya da haklı fesih durumlarına göre işten ayrılırken talep edebileceği bir işçi alacağı hakkı haline geldi. Tabi bu süreçte bizim mevzuatımızda olması gereken şekilde bir dönüşüm geçirdi. Mevzuatımız modernleşti. İşçi işveren ilişkileri gerçek manada yasal zemine oturtuldu. Bunun dışında bu yaşadığımız sürece ek olarak salgın hastalık dönemiyle birlikte biliyorsunuz özellikle işten çıkarmalar yasaklanmış oldu. İş yerleri işten çıkarma yerine kısa çalışmaya teşvik edildi. İşçilerin ücretsiz izne gönderilmesi teşvik edildi. Tabi bu yasal düzenlemeler işçinin haklı sebeple işten ayrılması ya da işverenin işçiyi haklı sebeple işten çıkarması durumu ya da istifası durumunda işlemiyor. Meseleyi iki yönlü düşünmek zorundayız. İşçi hakkını alsın alacağını alsın ama işçi hakkını kimden alacak? İşverenden alacak, işveren yaşayacak. İşvereni ekonomik olarak öldürdüğünüz zaman tabiri caizse işçi hakkını kimden alacak? Bunun karşılıklı denge içerisine mutlaka değerlendirilmesi lazım. Bu yeni normalden sonra işveren zaten bir kayıp içerisine. Bu kaybı telafi edip normale dönmeleri bir de üzerine geleceğe dair belirsizlikleri de üzerine almaları gerekiyor. İşverende işçi de yaşayacak, ikisi de yaşama ve yaşatma konusunda değerlendirilecek.
Sizce, erteleme kararı doğru muydu? Kişisel verileri koruma kanunu hayatımızda neleri değiştirecek?
Yaşam alışkanlıklarımız içerisinde kişisel veriler şu an da ekonomik hayatın şirketlerin ticari işletmelerin vazgeçilmez ergumanı haline geldi. Bu şekilde yoğun kişisel verilerin kullanıldığı bu ortamda mutlaka kişisel verilerle ilgili bir düzenleme yapılması gerekiyordu ve yapıldı. Kişisel verileri toplayan kuruluş ve şirketler kişisel verilerle ilgili hangi amaçla toplanıyor ne kadar saklanıyor? Kimlerle paylaşılıyor? Ne şekilde imha ediliyor? Bununla ilgili bir pozisyon almak zorundalar. İşte tam da bu noktada ülkemizde çok önemli bir boşluk vardı. Yasal düzenlemeden sonra hala yürürlükte VERBİS’e kayıt olma zorunluğu meselesi ayrı bir mesele. Kişisel verileri koruma kanunu, kişisel verileri toplayan kurum ve kuruluşların bu yasaya uygun hareket etme yükümlülüğü başka bir konu. 50 çalışanı, 25 milyon bilanço görüntüsü olan şirketler VERBİS’e kayıt olmak zorunda. Bu birkaç defa ertelendi en son bu pandemi şartları sebebiyle 30 Haziran olan VERBİS’e kayıt yükümlülüğü 30 Eylül’e ertelenmiş oldu. Ancak yeniden bir ertelenme olabilir. Eğer herhangi bir şekilde karar değişikliği olmazsa bu sisteme kayıt olmayan kayıt zorunluluğu olan şirketlerle ilgili kurumun cezai muahedeleri gündeme gelebilir. Ayrıca özel hastaneler, bakım evleri gibi, bakım yurtları gibi özel nitelikte kişisel veri toplayan işyerleri ve kamu kurumları bu düzenlemenin son tarihi 31 Mart 2021 olarak belirlendi, VERBİS’e kayıt yükümlülüğü için söylüyorum. Ticari işletmelerimiz bu zorunluluğun içerisine giren tüm kişi ve kuruluşlar ben de meslek olarak kişisel veri topluyorum. Bununla birlikte kişisel verileri koruma kanununun müeyyideleri bir ticari işletmenin ekonomik anlamda sarsılmasına yol açacak bir boyutta olduğunu da bilmek zorundayız. Artık kişisel veriler bizim hayatımızın ortasında. Her yerde kamera var demekse her yerde kişisel veri var demek. Hassasiyet göstermek hem sizin ekonomik varlığınız hem de itibarınız açısından çok önemli.
Teşekkür ediyoruz…