Günümüz Envanter Sistemlerinde Konsinye Stokların ve Lisanslı Depoculuğun Yeri

Sanayicilerin ve üreticilerin ortak hareket etmeleri gerekmektedir.

info@karadenizekonomi.com / 14.07.2015

Günümüz Envanter Sistemlerinde Konsinye Stokların ve Lisanslı Depoculuğun Yeri

Küresel rekabet koşullarında Türkiye'de Konsinye Stokların ve ve Lisanslı Depoculuğun gelişmesinin türk tarım ürünlerinin rekabet gücüne,sanayiciye ve üreticiye etkisini değerlendiren  Mali Müşavir Sinem Türkoğlu Karadeniz Ekonomi'ye şu değerlendirmelerde bulundu.

Tedarik zinciri yönetiminde tercih edilen iki yöntemden biri Tedarikçi Yönetimli Envanter ve Konsinye Stoklardır. Tedarikçi Yönetimli Envanter tedarikçinin müşteri adına sipariş oluşturmasını, böylelikle stokların yönetimine ilişkin söz sahibi olmasını sağlamaktadır. Konsinye stoklarda ise zaman ve miktarsal kararların tamamı müşterinin yönetimindedir.

Tedarikçi yönetimli envanter sözleşmeleri müşterinizin iş akışını yönlendirdiğiniz ve sadece sizden alım yapmalarını sağlayacağınızdan rekabet gücünüzü arttıracak ve firmanızın daha güvenli bir duruma gelmesini sağlayacaktır.Bu sözleşmeler ayrıca planlama konusunda sorun yaşayan müşteriler için de çözüm oluşturacaktır. Stok yönetimi tedarikçi tarafından yapıldığından, sipariş verme zamanlarını ve miktarlarını düzenleyerek , birim maliyetlerinin azaltılması sağlanacaktır. Avantajlarının yanında bu tür anlaşmaların dezavantajları da bulunmaktadır. Öncelikle hasar, nakliye, sayım, hırsızlık gibi stok maliyetlerine yansıyacak olan kalemlerde azalma söz konusu olmayacaktır. Müşterinin deposunda sayımlara iştirak etmek için personel bulundurmak durumunda iseniz, masrafların daha da artması söz konusu olacaktır. Son olarak da müşterinin her zaman için sözleşmeden vazgeçme hakkının saklı olmasıdır.

Konsinye stoklar ise mülkiyet devri yapılmaksızın malların bir işletmeye gönderilmesidir. Gönderilen mallar satılmak üzere teslim edilir fakat fiyat daha sonra belirlenir. Mülkiyet devri yapılmadığı için mallara ilişkin ödeme tedarikçiye satış tamamlandıktan sonra yapılacaktır. Bu da müşterinin kaynaklarını stoklar dışında kullanabilecek olması anlamına gelir ve nakit akışlarını daha efektif olarak düzenleyeceklerini ifade eder. Müşteriye sağlayacağı avantajların yanı sıra , tedarikçinin de nihai tüketiciye ulaşmasında faydalı olacaktır. Tedarikçi olarak yüksek fiyatlı ürünlerinizin , bayilere ulaşmasını sağlayabilir ve satış esnasında alıcıların ürünlerinizi deneyerek siparişlerinizin artışını sağlayabilirsiniz. Burada dikkat edilmesi gereken talebin ve satışların belirgin olduğu zamanlardır. Bu durumlarda tedarikçilerin konsinye mal teslimatı yapması müşterinin katlanacağı maliyetlerin üstlenilmesi anlamına gelecektir ve bu da tercih edilen bir yöntem olmayacaktır.

Ülkemizde konsinye stoklara ilişkin uygulamalar Borçlar Kanunu’nun 532. ve 545. maddeleri arasında alım veya satım komisyonculuğu olarak tanımlanmıştır. Tedarikçi ve komisyoncu arasında sözleşme düzenlenmelidir ve böylelikle her iki tarafın da haklarının korunması sağlanmalıdır. Sözleşmede malların iade olması durumunda, tarafların hangi maliyetlere ne ölçüde katlanacağı mutlaka belirtilmelidir. Ayrıca 3065 sayılı KDV Kanunu gereğince verginin doğması mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde oluştuğundan , komisyoncu malları teslim etmekle ve satış tarihine ilişkin bilgileri tedarikçi ile paylaşmak durumdadır. Böylelikle satışa ilişkin faturaların doğru şekilde düzenlenmesi sağlanacaktır. Komisyoncu satışa ilişkin ödemeyi tedarikçiye yapmak, eğer mal teslimatını tahsilattan önce yapmış ise buna ilişkin zararlara katlanmak durumundadır.

Komisyonculuğun yanı sıra , ülkemizdeki bir diğer uygulama ise sanayici veya tüccara emanate mal teslim etmektir. Üreticilerin malları saklayabilecekleri alanlarının olmaması , mallarını güvendikleri tüccarlara teslim etmesine yol açmakta fakat bu durum tüccarların ek stok maliyetlerine katlanmalarına sebebiyet vermektedir. Tüccarlar stok maliyetlerinin yanı sıra, malların korunmasına ilişkin sorumluluğu üstlenmekte ve malların satışının olduğu gün fiyat farklarından dolayı zarara uğramaktadırlar. Günümüzde emanate verilen stoklar için Lisanslı Depoculuk Faaliyetleri alternatif yöntem olarak gündeme gelmektedir. 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu bu yöndeki faaliyetlerin yönetmeliklerle düzenlenmesini sağlamaktadır. Lisanslı depoculuk ile fiyat dalgalanmalarının önüne geçmek, piyasada arz ve talebi dengelemek, üreticiler için finansman kaynağı yaratmak, ürünleri kayıt altına almak ve kalitelerini belirlemek, ürün senetleri ve elektronik ürün senetleri ile standartları önceden belirlemek amaçlanan hedeflerdir. Lisanslı depoculuk ile sanayicilerin üzerindeki maliyetler azalmakta, üreticiler içinse ürünlerini saklayabilecekleri alanlar yaratılmanın yanı sıra ürün senetlerini yatırım aracı olarak kullanma fırsatı verilmektedir.

Devlet lisanslı depoculuk faaliyetlerini desteklemek amacı ile teşvikler vermektedir. Bunlar , gelir ve kurumlar vergisi istisnası , KDV istisnası, stopaj muafiyeti ve depo kira teşvikleri olarak ortaya çıkmaktadır. Devletin sağlamış olduğu teşvikler tek başına yeterli olmayacaktır. Daha önce kurulmuş olan lisanslı depoların kapanmış olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Sanayicilerin ve üreticilerin ortak hareket etmeleri gerekmektedir. Üreticilere ürünlerini lisanslı depolara teslim etmelerinin kendi menfaatleri için olduğu bilinci verilmeli ve gerekirse bu konuda eğitim almaları sağlanmalıdır. Sanayiciler de lisanslı depolarla işbirliği yapmalı ve ürünlerin uygun koşullarda saklanmasının yanında ihraç edilecek olan ülke koşullarını sağlaması için de gerekli önlemlerin alındığından emin olmalıdırlar.

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar