Yıkarak güzelleştirmek isteyen tek ülkeyiz!

“Türkiye’nin şehircilik hikâyesi imar yağmasına dayanır. 3 katlı yere 33 kat, yüzde 30 imarlı yere bir buçuk emsal verirseniz olacağı budur.  Bu istismarların arkasında mutlaka talepkar bir işadamı, buna kanat geren siyasetçi ve bütün bunları görmezden gelen de bir kurum vardır.”

info@karadenizekonomi.com / 6.01.2020

Yıkarak güzelleştirmek isteyen tek ülkeyiz!

Bu çarpıcı tespitlerin sahibi bir koltukta adeta birkaç karpuz taşıyan bir isim Levent Karlıbel. Bir başka tanımlamayla Ordu’nun akil insanlarından biri olan Ergin Karlıbel’in oğlu. İşadamı kimliğinin altına turizmciliği ve yüksek mimarlığını ekleyen Adil Levent Karlıbel’in aşağıda okuyacağınız çarpıcı tespitlerinin altında siyasete girme isteği de var mı bilinmez ama sanırız söylediklerinin tamamına katılmamak mümkün değil.

Ordu’dan yayın yapan bir televizyon kuruluşuna konuk olan ve “burayı yıktık çok güzel oldu diyoruz. Oysa daha önceden yaptık zaten. Bir tarafı yıkarken, başka yerlerde başka yanlışlar yapıyoruz. Bilen insanlara danışmıyoruz” diye söze başlayan Karlıbel’inOrdu’nun altyapısına ilişkin açıklamaları çarpıcıydı: “Doğru bir planlama yapılmamış. Çünkü o ayakaltı altyapıya bitti deniliyorsa sadece üst satıh düzenlemeleriyle bu işin yıllarca gitmesi lazım. Demek doğru yapılmamış ki her defasında sil baştan yapılıyor.”

Kent dokusu üstüne

Şehrin dokusunu üzerine de söyleyecekleri vardı başarılı işadamının ve ısrarla dokunun korunması gerektiğine vurgu yapıyordu. “Şehrin eski dokusunu korumak lazım. Onun için de şehirli gözle bakmak gerekiyor. Ordu’nun eski mahalleleri bunlar. Buraya mimarlık yapmaya geldiğim ilk yıllarda etrafı düzgün 140 küsur bina görebiliyordum. Ahşabın kendine has bir mimarisi vardır ve zaten onun kimi yaptığı da çok önemli değildir. Rum ustada Türk ustada yapsa ahşapta geçebileceğiniz pencerenin bir genişliği var. Bu tarihi evleri bu bakışla yaşattığınızda ve nostaljiyi halka tattırdığınızda daha zevkli ve güzel bir şehrimiz oluyor, ziyaret edilebilir bir şehrimiz oluyor.”

Değişim yavaş olmalı

Ordu’yu alıp götürecek projeler neler olmalı?” sorusuna verdiği cevap da oldukça şaşırtıcıydı. “Ordu’yu kim iyi bir yere götürecekse götürsün ama sakın ola ki hızlı götürmesin. Biz bu halimizi birden değiştirmeliyim. Mesela Ordu’yu iki merkeze taşımak isterdim. Biri doğuda biri batıda. Çarşımızın küçük bir merkezini doğuya, küçük bir merkezini batıya koymak isterdim. Batı tarafını yani Efirli’yi tepelere kadar eğitim alanı yapmak isterdim. Özel üniversiteler, dil üniversiteleri ve spor akademileri gibi düşünebileceğiniz her şey. O zaman Ordu’nun kültürü de ayakta kalır. Mesela sanat için çok uygun ve entelektüel bir kentte yaşıyoruz. Ordu. Diğer tarafta da şehri büyütürdüm.”

“Biraz da siyaset”

“Bence herkes elini taşın altına koyup siyaset yapmalı. Doğru siyasetin olmadığı yerlerde boşluklar dolduruluyor sonra çok üzülüyoruz. Oysa,çok iyi bir öğretmeni seçmeliyiz. Çok iyi bir doktoru veya çok iyi bir iş adamını seçmeliyiz ki kendi işinde, kendi dalında başarılı olan insanlar o başarılarını ülke yönetimine taşısınlar.”HABER MERKEZİ

 

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar