“Deprem bölgesindeki çelik fabrikalarında üretim ilk çeyrekte başlar”
Deprem bölgesi kapsamında yer alan ve yaralarını sarmaya çalışan İskenderun- Osmaniye bölgesi, Türkiye’deki çelik üretiminin yüzde 32’lik kısmını tek başına gerçekleştiriyor. Bu bölge üretim kapasitesi ile ilerleyen süreçte kendi coğrafyasında önemli bir üs haline gelecek.
info@karadenizekonomi.com / 21.02.2023
Deprem felaketi sonrasında TİCARET Gazetesi’nin sorularını yanıtlayan Türkiye Çelik Üreticileri Derneği(TÇÜD) Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, depremin bölgedeki etkilerini yakından takip ettiklerini söyledi. Bu süreçte sektördeki dengelerin bozulmaması için çaba harcadıklarını ifade eden Dr. Yayan, sektör olarak gerek üretim, gerekse ihracat açısından bu krizi yönetebilecek güçte olduklarını kaydetti. Yayan, sektörün deprem bölgesindeki durumunu “Tesislerimizde görünürde yıkıntı yok ama üretim hatlarının gözden geçirilmesi gerekiyor. Eksikler varsa bunlara bakılması lazım. Bu bölgedeki bütün fabrikalarda çalışan personel olumsuz etkilendi. Büyük bir kısmının evleri yıkıldı. Kuruluşlarımız fabrika sahalarını personel ailelerine tahsis edip çadır kurdular ve üç öğün yemek vermeye başladılar. Bütün üreticilerimiz orada kendi imkanlarıyla, çalışanlarını ve ailelerini her açıdan ayakta tutma ve çevrelerine de yardım etme gayreti içindeler. Kısa süre içinde çalışmaya başlayacaklarını düşünüyorum. Yılın ilk yarısında, hatta ilk çeyrek sonunda, bu tesislerimizin tümüyle devreye gireceğini düşünüyorum” diye anlattı.
YENİ YATIRIMLAR DEPREM DİNLEMEDİ
Bütün sorunlara rağmen sektör olarak umutlu olduklarını ifade eden Dr. Yayan, bu yılın ilk yarısında, deprem bölgesinde yeni kapasite yatırımlarının da devreye gireceğini öngördüklerini kaydetti.
Türkiye’nin üretim gücüne vurgu yapan Dr. Yayan, geçen yıl 55 milyon ton olan üretim kapasitesinin 33 milyon tonluk bölümünün kullanıldığını kaydetti. Özellikle deprem bölgesindeki tesislerin önümüzdeki 2 yıl içinde yeni yatırımlarının devreye girmesinin planlandığına dikkat çeken Dr. Yayan, “Bu yıl devreye girecek yeni kapasiteler ile üretim kapasitesinin ilk etapta 60 milyon tona, sonrasında ise 65 milyon tona çıkarılması planlanıyor. Tosyalı’nın 4,2 milyon ton, Habaş’ın 2,5 milyon ton, Çolakoğlu’nun 750 bin ton ve Erdemir’in 800 bin ton yeni kapasiteleri devreye girecek. Ayrıca diğer tesislerin 1 milyon tonu bulan yatırımları var. Sektörün; bütün ihtiyaçları fazlasıyla karşılayacak kapasitesi var. Depremi fırsat bilip gündeme getirilen “ithalatın önünün açılması” taleplerinin dikkate alınmaması ve çelik sektörün mağdur edecek, sıkıntıları artıracak adımların atılmaması gerekiyor” diye konuştu.
SEKTÖR TALEBE CEVAP VEREBİLECEK GÜÇTE
Öte yandan diğer illerdeki tesislerin vardiya sayılarını artırarak, 2022 yılında, yüzde 63 seviyesine kadar gerileyen yıllık kapasite kullanım oran ortalamasını, yüzde 80 mertebesine getirebilecek güce sahip olduğunu anlatan Dr. Yayan, “İzmir, İzmit, Tekirdağ, Samsun, Karabük, Bilecik ve Ereğli’deki tesislerimiz, tam kapasite ile çalışabilecek durumda. Bütün ihtiyaçların ve öncelikle inşaat demiri ve konteyner üretiminde kullanılacak malzemenin temini için çalışır durumda olacaklar. Depremden önce bir takım ihracat bağlantıları yapılmıştı. Gerekirse bazı bağlantılar askıya alınacak ve yurtiçi talebin karşılanmasına öncelik verilecek. İsdemir’in acilen çalışmaya başlaması çok önemli. Ancak üreticilerimiz birbirlerini ikame edebilecek durumdalar” dedi.
Deprem bölgesinde ihtiyaç duyulan konteyner üretimi için, ilk aşamada 100 bin ton civarında yassı çeliğe ihtiyaç olduğuna ve sektörün bunu karşılayabilecek durumda bulunduğuna vurgu yapan Yayan, “Biz bunu üretebilecek güçteyiz. Ayrıca konteyner üreticileri bu miktarın tamamını bir gecede kullanamayacaklarından, endişe edecek bir durum yok” dedi.
DEPREM FIRSATÇILIĞI YAPILMASIN
Deprem sürecinde bazı kuruluşların “Bu ürünleri ithal edelim, gümrükleri sıfırlayalım” yorumlarını eleştiren Dr. Yayan, şunları söyledi: “Malumunuz çok sıkıntılı bir dönem yaşadık. Çelik sektörü, Türkiye için stratejik bir sektördür. Bu sektör çalışmadığı takdirde, bugün aldığınız fiyatlarla hiçbir yerden ithalat yapamazsınız. Fiyatlar katlanır. Bu açıklamaları son derece yadırgadığımızı depremin, buna alet edilmemesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bu süreçte herkesin sorumluluğu var. O bölgede yaşayan insanları bu acı günlerinde kaderleriyle baş başa bırakamayız. Bizim sektörümüzdeki bütün kuruluşlarımız, bölgedeki kuruluşlar, sürekli iş birliği içinde sorunların çözümüne yönelik azami gayret gösteriyor.”
ENERJİ MALİYETLERİ, SEKTÖRÜ DİZLERİNİN ÜZERİNE ÇÖKTÜRDÜ
Enerji maliyetlerindeki hızlı yükselişin sektörü zor durumda bıraktığına ve süreci yönetemez hale getirdiğine dikkat çeken Yayan, “2022 yılından itibaren Türkiye’de de enerji fiyatları artmaya başladı. Ancak Ağustos ayında bir gecede enerji fiyatlarına yüzde 50 ilâve zam oldu. Bu zam, sektörü dizlerinin üzerine çökertti. Bu nedenle bazı aylarda üretimde yüzde 30 ihracatta yüzde 50 düşüş yaşandı. Kapasite kullanım oranı da yüzde 50 seviyesine kadar geriledi. 2021 yılında yüzde 75 olan kapasite kullanım oranı, 2022 yılında ortalama yüzde 63,5 seviyesine düştü. Enerji fiyatlarında son aylarda yüzde 12 ve yüzde 16 iyileştirmeler yapıldı. Ancak bu iyileştirmeler, yüzde 50 oranındaki zammın negatif etkisini tümüyle ortadan kaldıramadı. Döviz kurlarındaki sabit seyir de, bu sonuçta etkili oldu. Avrupa’da doğalgaz fiyatları 1000 metreküpte 2 bin küsür dolar iken bizde 1450 dolar mertebesinde idi. Ama sonrasında Avrupa’daki fiyatlar çok ciddi düşüşle 700 dolara kadar geriledi. Bizim fiyatlarımız ise 950 dolar seviyesinde kaldı. Bizim bu piyasada oyuncu olmamız isteniyorsa, enerji fiyatlarının daha hızlı bir şekilde düşülmesine ihtiyaç var” diye konuştu.
“ENERJİ MALİYETİNİ DÜŞÜRMEK İÇİN İNDİRİMLER DEVAM ETMELİ”
Sektörün enerji maliyetlerini yönetmekte yaşadığı zorluğu hatırlatan Dr. Yayan, geçtiğimiz aylarda yapılan doğalgazda yüzde 12 ve yüzde 16 oranındaki indirimlerin dışında yeni indirimlerin uygulanması gerektiğini kaydetti. Dr. Yayan, “Bu indirimlerin devam etmesini bekliyoruz. Mart ayında en az yüzde 16’lık bir indirim daha yapılmasına, Avrupa Birliği’ndeki doğalgaz fiyatlarının altına düşmesine ve elektrik fiyatlarının da 7-8 cent seviyesine düşürülmesine ihtiyacımız var” dedi.