TÜRK FINDIĞININ GELECEĞİ: Gürsoy: Yerli Sanayicinin %70'i Kapanma Tehlikesiyle Karşı Karşıya
Türk fındık sektörünün önde gelen firmalarından Gürsoy A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nejdet Gürsoy, Karadeniz Ekonomi programında sektördeki önemli gelişmeler ve gelecek perspektifi hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
info@karadenizekonomi.com / 20.05.2024
Gürsoy'un ifadeleri, Türk fındık sektörünün karşı karşıya olduğu büyük dönüşüm ve rekabet ortamını gözler önüne serdi.
Gürsoy, yabancı sermayenin sektöre girişiyle yerli sanayicilerin rekabet gücünde ciddi bir düşüş yaşandığını belirtti. Özellikle düşük faiz oranları ve ucuz finansman imkanlarının yabancı firmaları avantajlı hale getirdiğini ifade ederek, bu durumun yerli üreticiler için endişe verici olduğunu vurguladı.Türkiye'deki faiz oranlarının yabancı firmalar için daha düşük olması, yerli sanayicilerin geleceği açısından kritik bir tehdit oluşturuyor. Gürsoy'un uyarısına göre, bu eğilim devam ederse, sektördeki yerli firmaların %70'i önümüzdeki 5-10 yıl içinde piyasada olmayabilir.Fındık fiyatlarının serbest piyasa koşullarında belirlenmesine rağmen, sektördeki kartelleşme ve yabancılaşma endişelerinin arttığına dikkat çeken Gürsoy, kabuklu fındığın yerli sanayiciler tarafından alınarak işlenmesi gerektiğini ifade etti.Gürsoy,Murat Gürsoy’un sorularını şu şekilde yanıtladı:
OSB Başkanımız büyük bir yatırım planınız olduğunu açıkladı. Bu bizleri de heyecanlandırdı. Öncelikle bu yatırımı sizden dinleyelim. Hedefler nelerdir?
Elbette, bildiğiniz gibi firmamızın çeşitli lokasyonlarda fabrikalarımız bulunmaktadır. Bu tesislerin hepsini daha verimli ve entegre bir yapı altında toplamak amacıyla organize sanayi bölgesinde bir yer edinme kararı aldık. Mevcut yapıların modernizasyon ve otomasyon ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak, bu alanda yatırımlarımızı planlı bir şekilde gerçekleştireceğiz.
Bu yatırımlarla neyi hedefliyorsunuz?
Hedefimiz, tüm üretim tesislerimizi tek bir çatı altında toplayarak daha modern ve teknolojik bir yapıya kavuşmaktır. Bu yaklaşım, verimliliğimizi artıracak ve rekabet gücümüzü pekiştirecektir. Şirketimiz, belirlediğimiz plan çerçevesinde bu projeyi aşamalı olarak hayata geçirecektir.
Firmanız açısından 2023 yılı nasıl geçti? 2024 ajandanızda neler var?
2023 yılı bizim açımızdan oldukça başarılı bir sezon oldu. Ancak 2024 yılına baktığımızda, ülkemizde son 7 ay içinde gerçekleşen iki seçim süreci ekonomiyi kaçınılmaz olarak etkilemiş durumda. Bu durum, ekonomik koşulları zorlaştıracaktır.
Bu ekonomik zorluklar nelerdir ve bunlara karşı nasıl önlemler almayı planlıyorsunuz?
En büyük zorluk, maliyetlerdeki sürekli artışlar ve doların değerindeki dalgalanmalardır. Bu durum, fındığın dolar bazındaki maliyetini artırıyor ve ihracat açısından bizi olumsuz etkiliyor. 2024 yılı için umudumuz, bu zorluklara rağmen iyi bir sezon geçirmektir. Maliyet artışlarını ve dolar kurundaki değişiklikleri dikkatle izleyerek, stratejik planlamalar yapacağız. İhracatta rekabet gücümüzü korumak için gerekli önlemleri almayı sürdüreceğiz.
Sizler ortağınız Dursun Bey'le beraber bu bayrağı babanız Halit beyden devraldınız ve firma o günden bugüne büyüme ivmesini sürdürüyor. Gençlere planlama olarak nasıl bir yapı teslim etmeyi hedefliyorsunuz?
Tabii ki bizler, iki kardeş olarak hem küçük yaştan beri hem alaylı hem de mektepli olarak bu işin içerisindeyiz. Bu süreçte edindiğimiz deneyim ve tecrübeleri, yeni gelecek olan dördüncü jenerasyona aktarmayı hedefliyoruz. Eğitim açısından bizlerden daha donanımlı ve teknolojiyi bizlere göre daha iyi kullanabilen gençlerimiz var. Bu gençlere, kendi deneyimlerimizi ve birikimlerimizi öğreterek Gürsoy A.Ş.’nin daha sağlıklı büyümesi ve gelecekte daha başarılı olması için onları hazırlayacağız. İnşallah bu şekilde firmamızın sürdürülebilir büyümesine katkı sağlamayı amaçlıyoruz.
Siz genel tabloyu ve ekonomi yönetiminin yol haritasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'nin yükünü, her ülkede olduğu gibi, yatırımcı ve üreten kesim sırtlayacak. Bu şartlar altında çalışan, üreten ve istihdam yaratan kesime bazı kolaylıkların getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Artan maliyetler, örneğin fındık toplama işçiliği geçen sene 750 TL iken, bu sene 1500 TL’ye çıkmış durumda. Bu, %100’lük bir artış demek. Benzer şekilde, diğer ürünlerde de maliyetler sürekli artıyor. Örneğin, 100 TL’ye aldığınız bir ürün, iki ay sonra 140-150 TL olabiliyor. Bu artan maliyetler altında sanayicinin yaşama şansı zorlaşıyor. Sanayici küçülmek zorunda kalırsa, Türk ekonomisini sırtlayan bu kesim küçüldükçe, 2026 hedefi olan tek haneli enflasyonu yakalamak zorlaşacaktır. Üreten, müteşebbis ve yatırımcı insanlara mutlaka avantajlı bir ortam sağlanması gerektiğini düşünüyorum.
Fındıkta önemli sorunlar var. Bunların başında kahverengi kokarca ve iklim değişikliği geliyor. Bu sene neler bekliyorsunuz? Kahverengi kokarca ile alınan tepkiler yeterli mi?
Kahverengi kokarca sorunu artık bakanlığın gündemine girmiştir. Ancak, bu sorun hemen bıçak gibi kesilip atılacak bir olay değildir. Bunun belli bir evresi ve süresi var. Önemli olan, bahsettiğim bu evre içerisinde kesinlikle mücadelenin yapılması gerektiğidir. Kahverengi kokarca daha ziyade Perşembe, Fatsa ve Çamaş bölgelerinde ağırlıklı olarak görülüyor. Bu bölgelerdeki mücadeleye odaklanmak kritik önem taşıyor. Bakanlığın bu konuda aldığı önlemler ve yaptığı çalışmalar önemli, ancak sürekli ve etkin bir mücadelenin sürdürülmesi şart. İklim değişikliği de fındık üretimini etkileyen bir diğer önemli faktör. Bu konuda da dikkatli ve bilinçli adımlar atılması gerekiyor.
Maliyetler devamlı artıyor ama üreticiye ödenmesi gereken alan bazlı destek son 10 yıldır hiç zam almadı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Artık 170 TL rakamı gerçekten komik bir rakam. Ha verilmiş, ha verilmemiş; pek esprisi kalmadı. Bence kesinlikle güncellenmesi lazım. Bu konuyu, sorumlu STK'lar bakanlığa taşımalıdır. 2024 yılına baktığımızda, mahsul bol olursa, sorunlu ve zor bir sezon olacak diye tahmin ediyorum. Çünkü maliyetler sürekli artıyor ve üreticiye verilen destek yetersiz kalıyor.İşçi maliyetleri, gübre, ilaç, kokarca mücadelesi, tırpan gibi masrafların rakamları, fındığa verilecek fiyatın üzerinde seyrederse, yine bir mağduriyet olacaktır. Bu durum göz ardı edilmemelidir. Özellikle Ordu, Giresun ve Trabzon bölgelerinde dekar başına daha az fındık yetiştiriliyor, bu da maliyetleri artırıyor.Örneğin, Bafra'da dönüm başına 300 kilo fındık alınırken, Ordu’nun ortalaması 100-150 kilo civarında. Dolayısıyla, Bafra'daki üretici üçle çarpacak, sen birle çarpacaksın. Bu dengesizlik de dikkate alınmalıdır.
Türk fındık sektörünün ayakta kalması için izlenmesi gereken politikalar nelerdir? Yabancı sermayenin gelmesi Türk fındık sektöründe nasıl bir dönüşüm yarattı? Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Son yıllarda yerli sanayicinin yabancı firmalarla rekabet etme şansının hemen hemen kalmadığını görüyoruz. Bu durumun sebebi, yerli sanayicilerin karşı karşıya olduğu haksız rekabet ortamıdır. Yerli sanayicilerin ayakta kalabilmesi için, yaşadıkları sorunların çözülmesi hayati önem taşımaktadır. Mevcut durumda, belki de önümüzdeki 5-10 yıl içinde yerli firmaların %70'i piyasada olmayacak.Yabancı firmalar, düşük faiz oranlarıyla finansmana erişebiliyorlar. Türkiye'de dolar bazında faiz oranları %8-%10 civarındayken, yabancı firmalar %1-%2 oranlarında finansman kullanabiliyorlar. Ayrıca, yabancı firmaların ürettikleri ürünleri dış pazarda daha ucuz maliyetle satma imkanı var. Bu durum yerli sanayiciler için ciddi bir dezavantaj yaratıyor. Yabancı sermayeye karşı değilim, ancak disipline edilmesi gerektiğine inanıyorum.Fındık fiyatları serbest piyasada ilan ediliyor, ancak büyük bir yabancı firmanın piyasaya girmesi bekleniyor. Bu durum, fındık sektörünün kartelleştiği ve yabancılaştığı imajını veriyor. Yerli sanayicilerin yaşayabilmesi için bazı tedbirlerin alınması gereklidir. Bunun en kısa yolu, kabuklu fındığın yerli sanayiciler tarafından alınması ve kırılmasıdır.Bizden, büyük bir yabancı firmanın yerli bir firmayı satın almasına nasıl baktığımız soruldu. Biz de olumlu görüş verdik. Bu yabancı firmanın Türkiye'ye gelmesi ve fabrikalarında çikolata, krema gibi ürünler üretmesi durumunda, yerli firmaların da bu ürünlere mal tedarik edebileceği düşüncesi hakimdi. Ancak bu tablo tam tersi oldu. Yabancı firma, fındık piyasasını idare etmeye başladı ve Türk fındığının direksiyonuna geçti. Artık Türk fındığını biz değil, onlar idare ediyorlar.Şimdi eğer kabuklu fındıkta olmamış olsa bu hamleleri yapma şansı yok. Dolayısıyla bunların hepsini tekrar bence gözden geçirmek gerekir. Türk fındığının tek bir sahibi vardır. O da üreticinin kendisidir. Üreticinin de destek göreceği adres nedir? Güvenmiş olduğu hükümetidir.
Herhalde yakın gelecekte iklim değişikliğinden dolayı sulamalı bir sisteme de geçmemiz gerekebilir. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bu konular aslında oldukça derin ve önemli. Bölgemizde fındık tarımının yeniden ele alınması gerekiyor. Özellikle fındık bahçelerinin sökülüp yeniden dikilmesi gibi radikal adımlar atılabilir. Makineli tarım, meyilli arazilerde neredeyse imkansız. Ancak Çarşamba, Sakarya, Düzce, Bafra gibi ovalar, makineli tarım için oldukça elverişli ve maliyetleri düşürüyor. Bu açıdan bakıldığında, bizim bölgemiz maalesef bu konuda şanssız.Maliyetler sürekli artıyor. Eskiden fındığı yarıcıya verirdik, yani mahsulü yarı yarıya paylaşırdık. Ancak maliyetler arttıkça, üçte bire vermeye başladık. Şimdi ise bu da yeterli olmayacak ve dörtte bire geçilmesi gerekecek. Bu bölgede tarımın sürdürülebilirliği için bu maliyetler ve verimlilik meselelerinin ciddi şekilde ele alınması gerekiyor. Aksi takdirde, üreticinin cebinde doğru dürüst bir kazanç kalmaz. Sulamalı sisteme geçmek de bu sorunları bir nebze olsun hafifletebilir, ancak bunun da maliyeti ve uygulanabilirliği iyi düşünülmelidir.