İTO'dan Cumhurbaşkanlığı sistemi için destek çağrısı
İstanbullu 400 bin firmayı temsil eden İstanbul Ticaret Odası, TBMM'de görüşülmeye başlanan Cumhurbaşkanlığı sisteminin iş alemine yansımalarıyla ilgili bir bildiri hazırladı.
info@karadenizekonomi.com / 29.12.2016
- İTO Başkanı İbrahim Çağlar, "Cumhurbaşkanlığı sisteminin kazanımlarını ele alan bildiriyi, iş dünyasının önde gelen sektörel sivil toplum kuruluşlarımıza sunacağız. Aldığımız neticeyi de kamuoyu ile paylaşacağız" dedi.
Deklarasyon İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) 2017yi yatırım, üretim, ihracat ve turizm başta olmak üzere Ekonomide Milli Seferberlik Yılı olarak ilan etmesi kapsamında hazırlandı.
İTO, 'Rejimi değil, sistemi tartışıyoruz' başlıklı bildiri için Ocak ayında sektör temsilcilerinden oluşan STK'larla bir araya gelerek, ortak hareket zemini hazırlayacak.
İTO Başkanı İbrahim Çağlar, "Cumhurbaşkanlığı sisteminin kazanımlarını ele alan bildiriyi, iş dünyasının önde gelen sektörel sivil toplum kuruluşlarımıza sunacağız ve aldığımız neticeyi de kamuoyu ile paylaşacağız" dedi.
Türkiyenin önündeki en büyük sorunun sistem sorunu olduğunu belirten Çağlar, bu sorunun ivedilikle aşılması halinde Türkiyenin prangalarından kurtulacağını ve çıktığı milli seferberlik yolunda başarıya ulaşacağını dile getirdi.
İstanbul Ticaret Odası'nın yeni Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı sistemi konusunda bildirisi şöyle:
Ekonomide Milli Seferberlik: Yeni Anayasa
REJİMİ DEĞİL,
SİSTEMİ TARTIŞIYORUZ
Dünyada doğudan batıya, kuzeyden güneye kadar tüm ülkelerde bir kaos hakim. ABDden Avrupaya, Çinden Rusyaya, Brezilyadan Yemene, Hindistandan Arjantine kadar ülkeler para sisteminden, ülke sınırlarına, hatta politik sistemlere kadar bir kaosun eşiğinde.
'İngiltere sonrası Avrupa nasıl olacak?', 'Trump ile ABDde sistem değişir mi?', 'Rusya, Suriyede batağa mı saplanacak?', 'Nüfusu patlayan Hindistan, ekonomik olarak da patlayacak mı?', 'Yeni süper güç Çinin sonraki hamlesi ne olacak?' gibi birçok soru cevap bekliyor.
...Ve herkes asıl büyük tehlikenin yani 2001 yılında ABDde İkiz Kulelere yapılan saldırılar ile başlayan, 2008de yaşanan ekonomik kriz sonrası adeta küreselleşen terör olaylarının bir gün kendi kapısını çalmasından endişe ediyor.
Bir türlü aşılamayan güven bunalımı nedeniyle, tek kutuplu sistem artık dünyanın büyüme ihtiyacına cevap veremiyor.
Bu küresel kaostan Türkiye de payına düşeni alıyor.
İhanet içinde bulunan FETÖ Terör Örgütünün darbe girişimi bu küresel kaosa eklenince, demokrasimiz yine zorlu bir sınavla karşı karşıya.
Bir yanda terör örgütleri... Bir yanda döviz kuru ile ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunlar... Bir yanda da sınırlarımızda verdiğimiz insanlık mücadelesi...
Bütün bunlar, bu süreçte ne kadar dirayetli durmamız gerektiğini bize hatırlatıyor.
Yüzyıllardır edindiğimiz tecrübe, birlikteyken kimsenin bizi yıkamayacağını gösteriyor.
Biz BİR olunca, BİRLİKTE olunca daha BİZ oluyoruz.
Ancak içinde bulunduğumuz sistem, bir pranga gibi sadece ayaklarımızı değil, elimizi kolumuzu bağlayarak kaostan çıkmamıza engel oluyor.
Türkiyede bir sistem sorunu olduğu konusunda herkes hemfikir.
Şu anki sistem, ekonomik ve toplumsal engelleri aşmamızda yeterli olmuyor.
İş dünyası olarak daha ileri gitmenin yolunun bu prangadan kurtulmak olduğunu biliyor ve yaşıyoruz. Çıkış yolu arıyoruz ama...
Hepimiz çıkış yolunu biliyoruz.
15 Temmuz darbe girişimine karşı yekvücut olmuş milletimiz gibi biz de iş dünyası olarak darbelerle yapılmış bir Anayasaya hayır diyoruz.
Ekonomi için...
Milli seferberlik için...
Ülkemizin refahı, insanlarımızın mutluluğu için...
Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak için...
Bu prangalardan kurtulmak için...
Yeni bir Anayasa istiyoruz.
İş alemi olarak göstermemiz gereken asıl refleksin bu olduğuna inanıyoruz.
Bu Anayasanın tıkanmış olan sistem sorununu çözmesini bekliyoruz.
Bizler yatırım yapan, istihdam oluşturan iş insanları olarak koalisyonlar ve ekonomik krizler arasında sarkaç gibi salınan bir Türkiye değil, sorunlarını hızlı ve etkin karar alarak çözen Türkiye istiyoruz.
Sorun değil, çözüm üreten bir sistem istiyoruz.
Anayasal noktadan başlayıp yeni bir modelin tesisine ihtiyacımız var.
Artık koalisyon hükümetleri istemiyoruz.
Sistemin üretebileceği her türlü eksikliğin bertaraf edilmesi gerekiyor. Bunun için halkımızın tercihlerine güveniyoruz.
2010 yılındaki referandum ile Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin önünü açan halkımız, 2014 yılında da ilk kez kendi Cumhurbaşkanını kendi seçti.
Bu nedenle halkın seçimi ile başa gelen Cumhurbaşkanının artık temsili bir makam olmaktan çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.
Çözümü acilen bir sistem değişikliğinde görüyoruz.
Yeni sistemin Türkiyeye sağlam bir yol haritası sunacağına ve bizi kaostan çıkaracağına inanıyoruz.
Çünkü biliyoruz ki; milli iradeye dayanmayan hiçbir güç, hiçbir yapı ve siyasal hareket meşru değildir.
Milli iradeye dayanmayan her türlü hareket milletin özünden kopuktur ve millete hizmet etmez, edemez.
Rejimi değil, sistemi tartışıyoruz.
Bizler iş dünyası olarak sistemin aksayan yönlerinin giderilmesini talep ediyoruz.
Artık prangalardan kurtulmanın zamanı.
Ve şunu da çok iyi biliyoruz ki;
Aziz milletin sinesi en güvenilir adrestir