“TMO krizi çok iyi yönetti”
Geçen hafta sonu gece yarısına iki saat kala aniden uygulamaya konan sokağa çıkma yasağı öncesinde market ve fırınlara akın eden binlerce insanın sanki daha önce deneyimlenmiş gibi adeta “seferberlik” görüntüleri sergilemesi aynı zamanda bir aydır titizlikle kontrol altına alınmaya çalışan sağlık çalışanlarının çabalarını da alt üst etti. Özellikle gıda maddelerine gelen yoğun talep beraberinde riskleri de getirirken acaba gıda ve özellikle un üretimi konusunda sıkıntılı bir süreçten mi geçiyoruz? sorusunu da akıllara getirdi.
info@karadenizekonomi.com / 20.04.2020
Bu konuda görüşlerine başvurduğumuz Osmanlı Un Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Hikmet Kazancı, bu tür bir olumsuzluğun ihtimal dışı olduğuna şu sözlerle vurgu yaptı: “ Kesinlikle mümkün değil. Devletimiz ve devletimizin bu konu ile görevli kuruluşu Toprak Mahsulleri Ofisi bu dönemde krizi çok iyi yönetti. Israrlı bir şekilde dış alım gerçekleştiriyor. Sektörün buğday ihtiyacını anında karşılıyor. Dışardan ürünü pahalı dahi alsalar içerde fiyatları sabit tutuyorlar. Yani, un fiyatlarının artmaması için gerekli önlemleri fazlasıyla alıyorlar. Kendilerini bu anlamda gerçekten tebrik ediyoruz. Çalışmaları takdire şayan. Zaten Nisan ayı bitti sayılır. Mayıs ayının ortalarında önce Güneydoğu Anadolu’da sonrasında ülkenin diğer bölgelerinde buğday hasadı başlar.”
Paniğe gerek yok
Un üretimi konusunda kesinlikle bir sıkıntı olmadığının altını ısrarla çizen Kazancı, “bırakın Türkiye’yi un sektörü olarak bizler Suriye ve Irak gibi yakın coğrafyaların yanı sıra Afrika ülkelerinin ihtiyacını da karşılıyoruz. Halkımız bu konuda asla panik yapmasın.Devletimizin gıda tedarik güvenliğinde en birinci sırada buğday un ve ekmek gelmektedir. İşin garip tarafı bugüne kadar bizden talepte bulunmayan AB ülkeleri, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda ve Romanya gibi ülkeler bizden paket un talebinde bulunuyorlar.Bu saydığım ülkelerin marketlerinde un yok, fiyatlar çok fahiş, bizdekinin neredeyse dört katı. Dolayısıyla biz önce kendi iç piyasamızın ve ülkemizin ihtiyacını karşılayıp daha sonra artarsa dış satıma yöneliyoruz” ifadelerini kullandı.
Değişen alışkanlıklar
Son bir aydır yaşanan süreçte sağlık ve hijyen sektör temsilcilerinden sonra en yoğun çalışan sektör olan un üreticilerinin önde gelen isimlerinden biri olan Kazancı’ya göre, un tüketiminde de bir değişim söz konusu: “İnsanlar evlerine kapanınca hem boş vakitlerinin olmasından hemde daha hijyenik olur düşüncesiyle kayda değer bir şekilde ekmeklerini evde kendileri yapmaya başladı.Fırınlarda un tüketimi bir miktar azaldı onun yerine ev tüketimleri olabildiğinde arttı. Özellikle 5 kiloluk paket tüketimi çoğaldı. Biz de Samsun’daki bütün yerel market ve bakkallarımızın ihtiyaçlarını karşılamak adına tam kapasite çalışıp yaygın dağıtım ağımızla müşterilerimizin ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyoruz.”
İstisna kapsamında olmalıyız
Açıklamalarında, bir süre daha coronavirüsün etkileri ile kısa süreli sokağa çıkma yasağı uygulanabileceğine işaret eden Kazancı’nın sektörün çalışma koşullarına ilişkin bir öneriyi de dile getirdi. “Cumartesi ve Pazar günleri uygulanması olası sokağa çıkma yasağında fırınlara olduğu gibi un fabrikalarının da istisna kapsamına alınması gerekir. Haftada iki gün üretim yapmadığımız durumlarda kapasitemizin yüzde 30’luk kısmını kullanamıyoruz demektir. Oysa bu dönemde un üretiminin sağlıklı ve istikrarlı devam etmesinin oldukça stratejik bir önemi vardır.”
Sosyal ziyaretçi kabul etmiyoruz
Osmanlı Un olarak, salgın hastalık başlamadan önce 87 olan çalışan sayılarının gelen talepleri karşılamak için 110 kişiye ulaştığını ifade eden başarılı işadamı, fabrika ve ofis içinde gerçekleştirdikleri coronavirüs ile mücadeleye ilişkin olarak aldıkları önlemleri de şöyle sıraladı: “Çalışanlarımızla beraber elimizden gelen maksimum tedbirleri alarak üretimi aksatmamaya çalışıyoruz. Herkes maske kullanıyor. İşyeri hekimlerimiz gerekli eğitimleri ve bildirimleri yapıyor. Yemekhanede aynı anda yemek yenmiyor. İşyeri girişinde herkesin vücut ısısı ölçülüyor. Sosyal ziyaret kabul etmiyoruz. İşyerine yük almaya gelen nakliye araçlarının şoförleri de aynı muameleye tabii tutuluyor.” REŞAT GÜNGÖR / KARADENİZ EKONOMİ