TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Balıkçılık ve modern tesisler daha fazla desteklenmeli”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 1 Eylül’de başlayacak av sezonuna ilişkin açıklama yaptı. Bayraktar, “Balıkçılar 1 Eylül’de ‘Vira Bismillah’ diyerek denize açılacaklar, bereketli bir sezon geçirmelerini diliyorum” dedi.
info@karadenizekonomi.com / 30.08.2021
Balığın insan sağlığı ve dengeli beslenme için çok gerekli bir gıda olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Balık avcılığı önemli bir gıda temin yöntemi olup aynı zamanda iyi bir geçim kaynağıdır” diyerek şöyle devam etti: “Gırgır ve trol ağları ile avcılık faaliyetinde bulunan balıkçılar için 15 Nisan 2021'de kapanan genel av sezonu, 1 Eylül 2021'de açılıyor. Ülkemiz, uzun sahil şeridi, yaygın iç suları ve nehirleriyle önemli balıkçılık kaynaklarına sahiptir. Ancak üç tarafı denizlerle çevrili, 8 bin 333 kilometrelik kıyı şeridine sahip olan ülkemizde su ürünleri sektöründe mevcut potansiyelin tam olarak değerlendirdiğini söylemek mümkün değildir.
Su ürünleri üretiminde TÜİK verilerine göre son beş yıla baktığımızda; 2015 yılında 672 bin 241 ton olan üretimimiz, 2016 yılında yüzde 12,4 azalarak 588 bin 715 tona geriledi. 2017 yılında yüzde 7,2 artarak 630 bin 820 tona, 2019 yılında yüzde 33,1 artarak 836 bin 524 tona yükseldi. 2020 yılında ise bir önceki yıla göre yüzde 6,1 azalarak 785 bin 811 ton olarak gerçekleşti. Toplam üretimin yüzde 46,3'ün avcılık yoluyla ve yüzde 53,6'sı yetiştiricilik yoluyla elde edilmektedir.”
“Su ürünleri avcılık üretimi son 10 yılda yüzde 25 azaldı”
Bayraktar, 2010 yılında 485 bin 939 ton olan toplam su ürünleri avcılığımızın 2020 yılında yüzde 25 azalarak 364 bin 400 tona gerilediğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Avcılık yoluyla yapılan toplam üretim 364 bin 400 ton, yetiştiricilik üretimi de 421 bin 411 ton olarak gerçekleşti. Su ürünleri avcılık üretimi 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 23,2 azalırken, yetiştiricilik yüzde 4,8 artış gösterdi.
2020 yılında deniz balıklarının türlerine göre dağılımı incelendiğinde, hamsi balığı 171 bin 253 ton ve yüzde 58,6 payla en yüksek miktarda avlanan balık olmuştur. Hamsi balığını 26 bin 804 ton ile çaça ve 22 bin 743 ton ile sardalya takip etmektedir.”
“Kişi başına tüketim dünya ortalamasının üzerine çıkarılmalı”
Ülkemizde kişi başı su ürünleri tüketiminin dünya ortalamasının altında olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “2020 yılında hamsi avcılığı da bir önceki yıla göre yüzde 37,7 azaldı. Aynı yıl kişi başına balık tüketimimiz 6,2 kilogramdan 6,7 kilograma çıkarak yüzde 8 arttı ancak ülkemizde kişi başı su ürünleri tüketimi dünya ortalamasının altındadır. Balıkçılıkta arz-talep dengesi oluşturularak, sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması gerekir. Tüketimin artırılması için başta fiyat istikrarı sağlanmalı, eğitim ve tanıtım çalışmaları yaygınlaştırılmalıdır. Hayvansal protein temininde önemli yeri olan balık avcılığının çevreye olumsuz etkilerinin en düşük seviyelerde tutulması önemlidir. Çünkü ekosistemdeki tahribatlar gelecek nesillerin refahını tehlikeye sokmaktadır” dedi.
“Ülkemizdeki su ürünleri avcılığı kıyı balıkçılığına dayanır”
Ülkemizdeki su ürünleri avcılığının kıyı balıkçılığına dayandığını hatırlatan TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Yeterli altyapı oluşturulamadığı için açık deniz balıkçılığı yapılamamakta bu nedenle de av baskısı kıyı sularımızda yoğunlaşmaktadır. Son yıllarda avcılık üretim miktarı azalıyor. Sektörün geleceği açısından sürdürülebilir avcılığın sağlanması şarttır. Bu amaçla stokları koruyucu ve geliştirici yönde çalışmaların ve araştırmaların yapılması ve koruma kontrol çalışmalarına öncelik verilmesi gerekir” diye konuştu.
“Kurallara mutlaka uyulmalı”
Su ürünleri üretiminin sürdürülebilirliği için avcıların kurallara uyması gerektiğinin de altını çizen Bayraktar, uyulması gereken kuralları şöyle aktardı: “Denizlerde ve iç sularda yapılacak ticari ve amatör amaçlı su ürünleri avcılığına yönelik düzenlemeleri içeren tebliğlerle Tarım ve Orman Bakanlığı bu konuda önemli çalışmalar yapmıştır. Su ürünleri avcılığında yer, zaman, tür, boy, ışık kullanımı ve avlanma mesafesi gibi getirilen yasaklar ve kontroller su ürünleri üretiminin sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşımaktadır.
1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu’nda yer alan zapt ve müsadere (El Koyma ve Mülkiyetin Kamuya Geçirilmesi) yaptırımlarının, cezanın kanunun mülkiyetin kamuya geçirilmesi sathında değerlendirilememesi nedeniyle uygulanabilirliğini/caydırıcılığını yitirmesi söz konusudur. Su Ürünleri Kanunu ile Kabahatler Kanunu’nun uyumlulaştırılmasına ihtiyaç olduğu her fırsatta açıkça belirtmektedir. Su Ürünleri Kanunu’nda ‘Zapt ve Müsadere Edilme’ terimlerinin Kabahatler Kanunu’na uyum için ‘El Koyma’ ve ‘Mülkiyetin Kamuya Geçirilmesi’ şeklinde değiştirilmesi yasalar arasındaki uyumsuzluğu giderecektir.
Hayvansal protein temininde önemli yeri olan su ürünlerini sofralarımıza taşıyan balıkçılarımızın av yasaklarına ve tebliğ ile getirilen düzenlemelere titizlikle uyması sağlanmalıdır. “Sürdürülebilir su ürünleri üretimi için gerekli stratejiler ile kısa, orta, uzun vadeli eylem planları ve hedefler belirlenmelidir” diyen Bayraktar, sözlerini şöyle tamamladı: “Kaynakların verimli kullanılabilmesi için su ürünleri eğitim merkezleri kurulmalı, yetiştiricilik, avcılık ve Ar-Ge çalışmaları daha fazla desteklenmeli, sektörde örgütlenme yapısı mutlaka güçlendirilmelidir. Balıkçılık sektöründe ürünlere yönelik dondurma, tuzlama, konserve, paketleme ve işleme tesislerinin sayılarının artırılması sektöre ekonomik katkı sağlayacaktır. Yeni avlanma döneminin bol ve bereketli kazançlar getirmesini diliyorum.”