Ulusal Fındık Konseyi’nde Bakan Kirişçi’ye Fındık Bilgilendirmesi
Ulusal Fındık Konseyi (UFK), Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi ile konseyin çalışmaları, Türk fındık sektörünün dünü, bugünü ve yarını konulu bir toplantı yaptı.
info@karadenizekonomi.com / 5.06.2022
UFK Yönetim Kurulu Başkanı Hamza Bölük, Yönetim Kurulu Başkan Vekili Arslan Soydan, Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Sebahattin Arslantürk, Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Poyraz, Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Mehmet Hasdemir ve Yönetim Kurulu Üyesi Adem Sarı ile Genel Sekreter Eren Nizam’ın katılımları ile gerçekleştirilen toplantıda Tarım ve Orman Bakanı Sn. Prof.Dr. Vahit Kirişçi’ye, Konseyin faaliyetleri, fındık sektörünün mevcut durumu ve hedeflerine yönelik bilgilendirme yapıldı.
Görüşmelerde; ülkemiz fındık üretiminin gelecek projeksiyonuna ve fındık tarımında yeni bir ivme kazandırılabilmesi için çözüm önerilerinin Bakan Kirişçi’ye iletildiğini aktaran Başkan Bölük, şu açıklamalarda bulundu:
“Fındıkta en büyük sorunun üretimdir. Türkiye Fındık tarımında her ne kadar üretim sahalarını Ova diye tabir ettiğimiz alanlarda çoğaltsa bile Dünya’daki ağırlıklı liderliğini gittikçe kaybetmektedir. Bu uzun yıllara sari bizim aleyhimize bir durum oluşturacaktır. Her ne kadar Dünya Fındık tüketimi artsa bile Ülkemizin bulunduğu liderlik rakip ülkeleri hala rahatsız etmemektedir. Her zaman ve şekilde Dünya’da üretim yapılabilecek alanlarda en modern tekniklerle üretimlerini artırmaktadır.
1990 yılına kadar en üst seviyeye ulaşan fındık üretim miktarımız her geçen yıl düşmüştür. Tablo açıkça rakip ülkelerin üretimini artırdığını teyit etmektedir. Pekala üretilen her bir ürün Türk Fındık Sektörüne zarar vermektedir. Aslında çok geçmiş yıllarda defaten dile getirdiğimiz üzere üretimi daima artırmalıyız ve kendimize rakip ülke yaratmamalıyız savı maalesef kabul görmemiş ve oransal üstünlüğümüz her geçen gün azalmıştır.”
En son Dubai’de yapılan Dünya Sert Kabuklu Meyveler Konseyindeki durumu hatırlatan Başkan Bölük, şöyle ifade etti:
“Bu tablo tahmini bir tablo ancak realite şu ki daha düne kadar bizim üretimimiz yanında esamesi okunmayan ülkeler üretimini her geçen gün artırmakta. Örnek vermek gerekirse Şili Ticaret Ateşeliğinden aldığımız bilgiye göre 2027 Yılında Şili üretimini 127 Bin Tonlara çıkarmayı hedefliyor. 2022 tahmini görüyorsunuz 55 Bin Tonlarda. Bu hızlı artış ancak şöyle izah edilebilir. Türkiye fındık üretimi aleyhine bir çalışma hızla devam ediyor. Biz buna hazırlıklı mıyız?, biz neler yapıyoruz? Bu konuda herhangi bir aksiyon alındığı hususunda bir hedef, plan yok biliyoruz. Özellikle fındık açısından terk edilmiş bölge olan Ordu, Giresun ve Trabzon illeri için acil durum çağrısı yapıyoruz. Bu bölgenin ekonomisi fındık olmadan olmaz. Bu bölge fındık ve ülke için stratejik öneme sahip. Hal böyle olunca buradaki insanlarımızın tarımsal faaliyetlerini devam ettirebilmesi için kesinlikle ve kesinlikle devlet desteği ile bu arazilerin makinalı tarıma geçişi sağlanmalı, arazilerin toplulaştırılması sağlanmalı, çiftlik yönetimi şekli işletmelere dönüştürülmesi lazım gelmekte. Bunun için üniversitemizin ve sektörün işbirliği yaparak belirli bir planlama dahilinde bu üç ilimizdeki arazilerin planlı üretime geçirilmesi gerekmekte.”
Giresun’da verimi artırma çalışmalarına ağırlık verildiğini de sözlerine ekleyen Bölük, “Giresun İlinden örnek vermek gerekirse benimde aynı zamanda başkanlığını yürüttüğüm Giresun Ticaret Borsası üyesi olan genç bir üyemiz bir köyde yaklaşık 27 çiftçilen 136 dönüm araziyi kiralama yöntemiyle 15 yıllığına kiralıyor. Bu arazide verimi artırmaya çalışıyor. Geçen seneye kadar 4 ton aldığı bahçeden bu sene yaklaşık 13-14 ton fındık bekliyorlar. Aslında bu çalışmaların da desteklenmesi lazım bunların hukuki bir boyuta ulaştırılması lazım. Yapılınca pekala olabiliyor. Ama arazilerdeki bu mülkiyet sorunlarının çözülmesi lazım. Arazisinde çalışmayan üretmeyen insanların bir şekilde üretime döndürülmesi lazım. Ya da bu konuyla ilgili firmaların eliyle üretimin artırılması lazım. Fındık sektöründeki her bir kayıp ülkemizin aleyhine oluyor Sayın Bakanım bunun için bir an önce arazilerin Sizlerin de bahsettiği üzere ölçek ekonomisine dönüştürülmesi lazım. Yapılan faaliyetlerin rasyonel ve rantbl olması lazım” dedi.
Üretimin artırılması için özellikle makinalı tarımın yapılmasında zorluklar yaşandığına dikkat çeken Bölük, “Trabzon, Giresun ve Ordu illerinin bir an önce acil eylem planına alınarak bu bölgede verimin artırılması yönünde çalışmaların planlı bir şekilde başlatılması gerekmektedir. Üretimi artırmaya hiçbir faydası olmayan Doğrudan Gelir Desteğinin terk edilerek ürüne destek modeline geçilmesi gerekmektedir. Ürüne destek için mevcut ticaret borsalarının alt yapısı kullanılarak ürünün borsa pazarlarında satışa teşvik edilmesi sağlanarak destek modelinin bu şekilde sürdürülebilir kılınması gerekmektedir. Bu şekilde yeni uygulamanın bir birini otokontrol halinde takip etmesi mümkün olacaktır. Çünkü fiili satışların olacağı borsa pazarları destek modelinin de merkezi olacak ve herhangi bir suiistimalin önü de alınmış olacaktır” dedi.
Son yıllarda tarım sektörünün öneminin ortaya çıktığına dikkat çekek Başkan Bölük, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Dünya’da yaşanan Covid-19 Salgını nedeniyle gıdaya erişim sorunları ve son 50 yılda ülkemizde hep geri bırakılarak adeta kaderine terk edilmiş Tarım Sektörünün gücü bir kez daha ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu göstermektedir ki insanlar tarımsal faaliyet yapmadan hayatlarını idame ettiremeyeceklerdir. Bu gerçekle maalesef yukarda da bahsettiğimiz üzere çok uzun yıllardan beridir ihmal edile gelmiş ve Ülkemizin tarımda kendi kendine yeten bir ülke olması yönündeki avantajlı durumu aleyhimize dönüşmüş adeta ülkemiz tarımsal girdiler de bile bir ithal cenneti olmuştur.
İddia ediyoruz ki Türkiye’nin kalkınmasında Tarımın gücü çok büyüktür. Bu büyük potansiyeli ortaya çıkarmak için hepimize ortak görevler düşmektedir. Bu sorunun altından kalkabilmek için liyakatli insanlarla nasıl yaşanan covid-19 salgınında oluşturulan ve takdir edilen bilim kurulu gibi tarımsal bir bilim kurulu oluşturulmalı ve onların tavsiyeleriyle Ülke kendisine tarımda yeni bir strateji geliştirmelidir.
Ülkemizde insanlar adeta sanayi toplumu yapılmak istenmiş tarım kaderine terk edilmiştir. Bu bir çok sonuç doğurmuştur. Köylerden nüfus bilinçsiz, plansız ve kontrolsüz bir şekilde şehire akmış, toplumsal olarak bir çok sorunları da beraberinde getirmiş. Bunun sonucunda Ne sanayi ne de tam anlamıyla tarım ülkesi olabilecek bir hale gelebilmiş bulunmaktayız. Yaratılan bu sonuçların onarılması takdir edilir ki çok uzun yıllar alacaktır. Belki bir nesil bu sorunla boğuşacaktır. Ancak dünya devam ettiği sürece tarımsal süreç insanların gıda ihtiyacını karşılamak zorunda olduğuna göre bugünden çok radikal kararlar alınma zorunluluğu bulunmaktadır. Devletimizden tekrar köye dönüş projesinin tüm haliyle başlatılmasını bunun milli bir seferberliğe dönüştürülmesini istiyoruz.
Ülkemizdeki her atıl alanın tarımsal üretime dönüştürülmesi için seferberlik ilan edilmelidir. Tarımda çok üreten ve ihracat yapan bir ülke olmanın yollarını aramalıyız. Ondan sonrasında diğer sektörlerde de aynı şekilde ilerlemeyi sağlamamız içten bile değildir. Bu çok zor bir şey değildir. Sadece çalışmaktan başka yapılması gereken bir şey yoktur. Çok çalışmak tarımsal üretimde dünya lideri olmak için işin anahtarıdır. Fındık üretimindeki gücümüzü tekrar eski günlerine birim maliyetleri düşürmek şartıyla yerine getirebilirsek. Fındık Ticareti, Sanayi ve İhracatında bir çok sorunun üstesinden geleceğimizi hep beraber göreceğiz. Özellikle bunu destekleyen katma değerli ürün üretimini de destekleyen bir model ile Dünya Fındık Ticaretine tam anlamıyla hakim olunması vizyonunda olmalıyız.
Tarımda tekrar kendi kendine yeten ve Dünya Ülkeleri arasında lider bir tarım ülkesi olmanın yolu Tarımda Bilimsel bir kurul kurmak ve çok uzun yıllara sari kısa, orta ve uzun vadede planların açıklanarak bu programdan zerre derecede sapma yapmayarak ortaya bir vizyon koymanın zorunluluğu bulunmaktadır. Bu seferberliğin adının bizce “KÖYE DÖNÜŞ PROJESİ” olarak açıklanması çok faydalı olacaktır. Tarımsal arazilerde tekrar yeniden beklenen üretimin gerçekleştirilmesi için köylerde eskiden olduğu gibi köy okullarının hayata geçirilmesi ve köylerde sosyal yaşamın iyileştirilmesi gerekmektedir.
Toplum olarak tarım ile geçinen ailenin anayasal bir çok hakkının köyde karşılanması ülkemizdeki tarımsal kapasitenin şu anda bulunduğu durumdan daha iyi bir seviyelere ulaşmasına fayda yaratacağı bir gerçektir. Bu işle ilgili olarak atıl bulunan ve gereken üretim miktarına ulaşamayan arazilerin toplulaştırılması, veraset işlerinin çözülmesi ve arazilerin tarımsal büyüklüklere ulaşması sağlanarak verimli bir üretim modeline geçilmesi sağlanabilir. Bu anlamda Ülkemizde tarımsal kalkınmanın yani yeni bir seferberliğin sağlanmasında Ulusal Fındık Konseyi’ne de bu anlamda görevler verilmesinin önemli olacağı kanaatindeyiz.
Türk özel sektörünün her alanda sağladığı başarının tarımsal üretimde de yönetici ve yönlendirici olması bizce gerçek başarıyı getirecektir. Ülkemizde tarımsal üretimin doğru yönetilebilmesi için üreticinin ihtiyacı olduğu bir çok rol modelin bilimsel kurullarla belirlenecek ölçütlerde sahadaki uygulamalarında Ulusal Fındık Konseyi’nin önemli bir yönlendirici tarafı olacaktır diye düşünmekteyiz. Belirlenen rolün devletin desteği ile Ulusal Fındık Konseyi’nin eliyle sahadaki tarım il müdürlükleri ile koordinasyon halinde yapılması çok önemli başarıları getirecektir. Tarımda üreticinin her bakımdan desteklenmesine önem verilmeli yapılan üretimin devlet garantisi altında yönlendiriliyor olması üreticiyi kendini güvende hissetmesini sağlayacak ve bunu yönetecek bir mekanizma ile üretici sadece üretimi ile ilgilenecek çeşitli sorunlar ile kafasında boğuşmayacaktır.
Ülkemizde özellikle sözleşmeli tarımın geliştirilmesi ve buna bağlı tarımsal sanayinin oluşturulmasının teşviği sağlanmalı. Lisanslı depoların çoğaltılması sağlanarak tarımsal üretimde fiyatları regule edici yönün gerek lisanslı depolar gerekse ticaret borsaları marifetiyle organize edilmesi sağlanabilecektir. Sağlanacak desteklerin üretime yönelik dönüştürülmesi ile bizatihi tarımsal faaliyetin desteklenmesi sağlanacak sahada üreticiyi yönlendirici ve geliştirici faaliyetler içerisinde bulunularak çok kısa zamanda bir ivme yakalanacak ve bunun kalıcı olabilmesi için yukarda saydığımız şekilde tarımsal nüfusun üretim yerinde tutulması sağlanarak çiftçilik adeta özendirilmiş olacaktır. Yaşanan son covid-19 salgını göstermiştir ki bu hastalık ile mücadele insanların doğa ile barışmasını da sağlamıştır. Özetle yine yeniden KÖYE DÖNÜŞ PROJESİ başlığı altında geçmişte te yapılan çok iyi niyetli çalışmaların planlı ve programlı bir şekilde kırsal yaşamı özendirilmesi ve teşvik edilmesi ile tarım da ivme sağlanması gerekmektedir. Özellikle tarımsal nüfusumuzun çok yaşlandığı düşünüldüğünde gençlerimizin tarım sektörüne çekilmesi bu anlamda da önem arz etmektedir.
Fındık ürününde dönüm başına verilen doğrudan gelir desteğinin yukarda da izah ettiğimiz üzere bunun yerine ürüne destek verilen bir modele geçilmesi, aynı zamanda kaliteli ürün elde etmek için iyi tarım uygulamaları yapan çiftçiye kilogram başına ayrıca yeni yeni desteklerin verilmesi modeline geçilmesi. Bu modeller içinde Ticaret Borsalarımızın araç olarak kullanılması sağlanarak daha fonksiyonel bir kurum hali getirilmesi sağlanabilir.
Fındıkta dönüm başına verilen doğrudan gelir desteği üreticimizi adeta üretim yapmaktan vazgeçirmiş. Çalışmadan, Üretmeden belirli bir kaynağı elde eder hale getirmiştir. Dolayısıyla, son yıllarda fındıkta her kesimin de dile getirdiği gibi üretimde azalış ve kalitede bir düşüş yaşanmaktadır. Doğrudan gelir desteğinin üretime yönelik bu tür olumsuzluklarını gidermek ve Türk Fındığı’nın Dünya Üretimindeki belirli seviyedeki üretim potansiyelini Ülkemiz lehine tutmak, hala tarımda en fazla ihracatı tek başına karşılayan ve bunu da hiçbir ithal girdisi olmadan yapan Türk Fındığının geleceği için çok önemlidir. Öyle ki her geçen gün artan refah seviyesine mukabil fındık tüketimi de artmaktadır. Fındık üretimini belirli bir planlama çerçevesinde modern tekniklerle artırarak, Ülkemiz adına daha fazla ihracat yapabilmek ve üreticimizin ve tüm kesimlerin bundan yüksek oranda pay alabilmesinin yegane yolu çiftçimizin üretim yapması ile olacaktır.
Üretmeden fındıkta hep dile getirdiğimiz Dünya Üretiminin % 75’lik kısmını karşılama övüncümüz maalesef bir önlem alınmaz ise çok düşük seviyelerde seyir edecektir. Bunun için fındıkta dönüm başına verilen doğrudan gelir desteğinin bizatihi fındık ürününe kilogram başına verilmesi stratejik önerimiz olarak sunmak istiyoruz. Bu bakımdan iyi tarım uygulamalarıyla yüksek verimli ve kaliteli ürün üreten çiftçilerin desteklenmesi sağlanarak fındık üretiminde yeni bir dönüşüm yaşanabilir. Burada Ticaret Borsalarımızın da üstlenmesi gereken bir rol model olarak borsaların alt yapılarını tamamlayarak kaliteli ürün alım-satımını organize ederek, doğrudan gelir desteğinin ürün bazına verilmesi yöntemi Ticaret Borsalarının da denetimi ve yönetimi sayesinde yerleştirilebilir. Yine buna örnek olabilecek çayda pirim desteği modeli de dikkate alınabilir. Aynı zamanda ürün miktarına verilecek modelin iyi kurgulanması için ÇKS kayıtlarındaki bilgiler ve ürün bazında destek alınacak miktarın tespiti reel olarak belirlenebilir. Bunun yanında ürününü tüccara satan ve ürün bazında destek almak isteyen üreticilerin ürünlerinin bedelinin banka yolu ile tahsil edildiğinin belgelenmesi oluşabilecek tüm olumsuzlukların önüne geçilebilecektir. Bu sayede bankacılık sistemine taşınan bir üretici-tüccar ilişkisi ve buna mukabil destek almak isteyen üreticinin daha fazla üretmek zorunda olacağını bilmesi yolu ile sürdürülebilir bir fındık politikası üretilebilecek ve ülkemizin fındık özelindeki rekabet gücü ve üstünlüğü artırılacaktır. Önermiş olduğumuz ve banka yolu ile müstahsil-tüccar arasındaki ilişki kullanılarak ürün bazında destek verilmesi modeli geliştirilebilecek ve bunların kontrolü Ticaret Borsalarına bırakılarak aynı çay prim desteğinde olduğu gibi çok iyi bir model geliştirilebilir. Bir başka ifadede Ticaret Borsalarımızın kayıt üzerinden evrak takibi yapan yapıdan vazgeçerek bizatihi arz ve talebin buluşma noktasını sağlaması gerekliliğidir. Mevcut sistemin bundan sonrası için uygulanabilecek ve Ülkemizi bir yerlere taşıyacak bir model olduğunu düşünmüyoruz. Türkiye ‘deki ticaret borsaları bizatihi arz ve talebin buluşma noktası olma özelliğine kavuşturulmalıdır. Önerdiğimiz yöntemler ile banka aracılığıyla parasını almak istemeyen müstahsil için de ürüne desteğin alınamaması gibi önlemler ile ülkemiz kaynaklarının rasyonel kullanılabilmesi için çok önemli bir adım atılmış olacaktır. Hiçbir şeye ihtiyacımız olmadığını bu anlamda sadece çalışmaya ihtiyacımız olduğunun bilinmesini istiyoruz. Bu anlamda üretmeden arazi büyüklüğü üzerinden verilen desteklerin fındıkta üretimini artırmayacağını ve ülkemiz için çok önemli olan fındığın üretiminin azalarak, başka ülkelerin fındık üretiminin destekleneceğini ve bu anlamda üretmeyen toplumların nelerle karşılaşabileceğini sizlerin takdirine sunuyoruz. Bunun için 2022 Yılı fındık üretim sezonundan itibaren üretim miktarına ve realitesine yönelik olarak desteklerin verilmesini ve bu anlamda ticaret borsalarının alım-satım alanlarında fiili alım satımı yapılan ürünlere destek verilmesini talep ediyoruz. Bu bir anlamda da ticaret borsalarımızın ürün piyasalarını yönetme, yönlendirme ve şeffaf bir şekilde ortam yaratması için çok önemlidir. Bunun için ticaret borsalarının yapılarının reorganizasyona sokulması için devlet tarafından belirli bir süre ve kaynak aktarımı yapılarak kendilerini geliştirmelerine fayda yaratılmalıdır. Fındık hala Türkiye için ithal edilemeyen ürünler arasında yerini korumaktadır. Bu anlamda bu üretim kapasitesinin artırılması ve rakip ülkelerin üretimden vazgeçirilebilmeleri için yapısal sorunların zaman kaybedilmeden Devlet-Millet işbirliği ile bertaraf edilme zorunluluğu bulunmaktadır. Küresel sermayeli şirketlerin üreticimiz ve milletimiz üzerinde tahakküm kurmaması için bir an önce milli bir tarım politikası için seferberlik başlatılmalı ve kaynakların etkin kullanımı sağlanarak tekrar özellikle Doğu Karadeniz'de sürdürülebilir bir tarımın oluşturulması gerekmektedir. Bunun için arazilerin toplulaştırılması ve köy bazında kooperatifleşme ve bu sayede makinalı tarıma geçerek üretim potansiyelinin artırılması ve fındık bahçelerinin yenilenmesi sağlanabilir.
Lisanslı Depoculuk yatırımları ve spot borsa çalışmaları için Ticaret Borsalarımıza ilave ve ek kaynak taleplerinin karşılanmasını talep ediyoruz. Ürün İhtisas Borsasının alt yapısının kurulabilmesi için bu yapının bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ayrıca Türkiye’de Ticaret Borsası alt yapısının bundan sonraki ihtiyaçları karşılayabilmeleri, üretici-tüccar-devlet ekseninde daha iyi işler bir yapıda olabilmesi için radikal kararların alınması gerekmektedir. Zaten önerdiğimiz yeni destekleme modeli (ürüne destek) de bu alt yapı yatırımlarının yapılmasını elzem kılmaktadır. Tarımda topyekün bir millileştirme hareketi ile fındık tarımında yeni bir hikayeyi yazmak mecburiyetindeyiz.
Lisanslı Depoculuk yatırımı yapmaları ve spot borsa çalışmaları için Ticaret Borsalarımıza ilave ve ek kaynak yaratılması için devlet tarafından kesinlikle destekler sağlanmalıdır. Çok küçük parçalara bölünmüş ticaret borsası yapısının bir an önce Türkiye Ürün İhtisas Borsası’na dönüştürülmesi gerekliliği bulunmaktadır. Çağı yakalamak ve Dünya’da ülkemizin borsacılık yapısının daha işler hale getirilmesi ve ürünlerimizin dünya pazarlarına daha iyi pazarlanabilmesi, ayrıca ürün piyasalarının izlendiği bir ülke olabilmemiz için bir an önce bunun yapılması gerekmektedir. Mevcut yapı ile ticaret borsalarımızın hayatlarını sürdürmeleri bizce ülke kaynaklarının israf edilmesidir. Şöyle ki, rantb olmayan hiçbir şeyin ticari hayatta yürütülmesi nasıl mümkün olmuyor ise Ülkemizin refahı ve gelecek nesillere iyi şeyler bırakılabilmesi adına Ticaret Borsalarımız için kalıcı kararların verilmesi gerekmektedir. Bunun içinde tek çatı altında toplanabilecek, ürünlerin alım-satımının yapılacağı bir platformun oluşturulması gerekmektedir. Bu model üretici, tüccar ve devletin bir arada çalışmasını sağlayacak bir model olabilir. Yine bu modelin lideri yerelde platformun illerdeki temsilcileri ticaret borsaları olabilir. Bu yöntem ticaret borsalarımızın veya yerelde şubeye dönüştürülecek modelin bir parçası olan kurumlarımızın kendilerine geliştirmelerine ve ürün piyasasındaki tüm kesimlere hizmet etmesini sağlayacak ve daha fonksiyonel kurumlar haline getirilmesini sağlayacaktır. Bunun için Devlet-Üretici ve Tüccar kesimi bir araya gelmeli ve Ülkemizin tarım piyasalarını kendimizin yönetebileceği alanlara dönüştürmemiz gerekmektedir. Fındık için konuşmak gerekirse ülkemizdeki tarım arazilerinin yabancı şirketlerin alanlarına ve piyasalarını yönetmelerine izin vermemeli, bu anlamda hep birlikte milli bir politika ile olabilecek gözükmektedir. Milli bir tarım politikamızın oluşturulabilmesi için Devlet ile elele verilerek çalışma yürütülebileceğini düşünüyoruz. Üreten, kendi kendine yeten bir ülke olmanın modelinin öncelikle tarımda çok radikal kararlar alarak olabileceğini savunuyoruz. Bu konuyla ilgili çalışma gruplarında seve seve görev verilmesini talep ediyoruz. Türkiye'de bizim özelimizde fındık tarımının geliştirilebilmesi için projelerimizin hazır olduğunu devlet tarafından kaynak yaratılması sağlanır ise bu işi yönetebilme kabiliyetine sahip olduğumuzu biliyoruz. Yeterki bizim gibi millet ve vatan sevgisi olan kurumlara fırsat verilebilsin. Sonrasında da hesabını vermeye de hazırız tabiki.”
Ulusal Fındık Konseyi’nin bünyesinde, Müstahsil-Tüccar-İhracatçı-Üniversiteler-Bakanlık gibi bir çok kurumu barındırdığının altını çizen Bölük, fındık adına ülkemizde yapılacak her şeyde Ulusal Fındık Konseyi’nin görüşlerinin birinci öncelikle dikkate alınmasını istedi.