Ticari bir ürün olan fındık fazlasıyla politize oldu
Murat Gürsoy ile Karadeniz Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu ülkemizin önde gelen fındık sanayicilerinden Durak Fındık A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Üyesi Kadir Durak oldu. Başarılı işadamı, başta Türk fındığının kazanımlarının korunması olmak üzere rekabet gücünün artırılması, fındıkta verimlilikle kalitenin düşürülmemesi için bahçelerin miras paylaşımı ile bölünmemesi gibi pek çok konuda yapılması gerekenleri Murat Gürsoy ile Karadeniz Sohbetleri’nde anlattı.
info@karadenizekonomi.com / 1.12.2020
-Yönetiminde yer aldığınız Durak Fındık A.Ş.’yi birkaç cümleyle anlatmanızı rica ederek sohbete başlamak istiyoruz.
-Tabi ki… İkisi Doğu Karadeniz, ikisi de Batı Karadeniz’de olmak üzere dört ayrı fındık kırma fabrikasına sahibiz. Bir de kavurma tesisimiz var. Beş tesisimizde toplamda bin kişiye istihdam sağlamaktayız.
-Sektörün önde gelen firmalarından birinin yönetim kurulu üyesi olarak sektöre ilişkin görüşlerinizi önemsiyoruz. Son üç yıldır TMO’nun taban fiyat açıklamasıyla fındık bir talep kazandı. Sizce fındık sektöründe neler oluyor ve geçen yıl ki tarihi ihracatın nedenleri konusunda neler söylersiniz?
-Bir önceki yıl İtalya’da 60 milyon kilo rekolte gerçekleşmişti. Bu yılki rakam 135 milyon kilo oldu. Geçen yıl ihracatı biz fazla yaparken İtalya’nın bir kısım ihracatını da dolaylı yoldan biz gerçekleştirdik. Geçen yıl çok kötü bir rekoltesi vardı. Türkiye 30 milyon kilo oradan fazla ihracat yaptı. Badem fiyatları geçen yıl fındıktan pahalıydı. Bademin yerine fındık sattık. Biraz da dünyadaki gıdaya bir ilk etapta bir yöneliş vardı. Onunla ilgili stok mekanizmaların çalışmalarından biraz daha fazla ithalat yaptılar. Bu üçü bir araya gelince tarihi rekor oluştu.
-75 bin tonu bulan iç fındık ihracatı var. 150 bin ton kabuklu. Geçen yılla karşılaştığımızda ihracatta yüzde 40’ı bulan düşüş var. Virüsün fındık sektörüne etkilerini konuşacak olursak bu yılı nasıl değerlendirirsiniz?
-343 bin tondan düşmek gibi bir matematik yapmamalıyız. Yılın tamamında 270 bin tona yaklaşan dış satım olacağını düşünüyorum. Yavaş giden bir ihracat var ama zamanla ivme kazanacaktır. Bence yılın ortalamasını aldığımızda yüzde 40 gibi dramatik bir düşüş yaşamayacağız. 340 bin tondan 270 bin tona gelen bir düşüş yaşayacağız. Bunun sebebi İtalya’nın rekoltesinin iyi olması. Her yılın kendine uygun şartları var. İç piyasa tüketimi de pandemiden dolayı biraz düşecektir. Zira restoranlar ve lokantalar yine kapanıyor.
-Rakamlara baktığımızda geçen yıl gerçekten “özel” bir yıl olmuştu. Geçen yıl ki sezonu bir kenara koyarsak diğer sezonlarla eş değer gidiyor diyebilir miyiz?
-Her sezonun ayrı öne çıkan detayları var. Fındığa etki eden bir sürü parametreler var. Bazen rekolte, bazen tüketim daralması… Bu yıl pandeminin getirdiği extra bir tüketim daralması var. Gerek Avrupa’da gerek Türkiye’de. Her yıl değişkenlik olduğundan bu da fiyatlara yansıyor. İtalya’nın ihracatı fazla yapması bu yükselişi baskıladı.
-Yabancılar için Noel ve yılbaşı yaklaştı. İhracatımızın yılbaşından sonra hareketleneceğini söyleyebilir miyiz?
-İhracatın çok büyük bir hareketlenme içerisinde olacağını düşünmüyorum. Normal trendine girecektir. Yani mevsim normallerinde seyredecektir. Bu da haftalık 6-7 milyon kiloluk ihracat anlamına gelir.
-Virüsün fındık sektörüne etkisini ihracat rakamları ortaya koyuyor. Bazı kontratlar yılbaşından sonraya ertelenmiş olabilir deniliyor. Siz buna katılır mısınız?
-Evet… Bunu biz de biliyoruz. Sanayici müşterilerimiz tüketimdeki daralmadan dolayı bir sonraki vadeye atmamızı istediler, biz de buna anlayış gösterdik. Ticarette ikili münasebetlerde birbirimizi idare etme durumu oluyor.
-Salgın belli ki daha uzunca bir süre devam edecek. Siz ne gibi tedbirler aldınız? Bundan sonraki süreçte sektörü neler bekliyor?
-Size katılıyorum. Bir süre daha bu sıkıntı ile uğraşacağız. Pandemi maliyetlerimizi yükseltti. Temizlik malzemelerinden tutun da her şeyin fiyatı arttı. Servis sayımızı artırmak zorunda kaldık. Ayrıca hantallık da getirdi. Çalışanlarımızdan biri dahi pozitif olsa temastan dolayı 15 kişiyi 10 gün boyunca işten uzak tutmak zorunda kalıyorsunuz. Tabi ki çalışanlarımızın sağlığı her şeyden önemli. İşte bu türden duraksamalar üretimde hantallaşmayı getiriyor. Bir tesisimizde yenileme yapıyordum. Orada bir ürünü Avusturya’dan getirmemiz gerekiyordu. Nisan ayında sipariş ettiğimiz ürün Ekim ayında geldi. Böyle baktığımızda tüm dünyada var bu hantallaşma. Gıda üreten bir sektör olduğumuz için bizim ithalat ve ihracatımızda çok büyük bir krizle karşılaşmıyoruz Allah’tan. Olumsuz etkileniyoruz ama örneğin bir otomotiv sektörü kadar değil.
-Bize kalırsa TMO’nun piyasaya girmesiyle fındık son üç yıldır değerini buldu. Siz bu konuda neler söylersiniz? Biraz da TMO’nun fındık sektöründeki konumunu konuşalım.
-Katılmadığım noktalar var. Örneğin; tavan fiyatı açıklamasını doğru bulmuyorum. Serbest piyasa içerisinde tavan fiyat olmaması lazım. Bu ürün stratejik bir ürün. TMO’nun doğru hamleler yapması sektörü olumlu yönde etkiliyor ama tavan fiyatın açıklanması olmaz. Sonuçta ihtiyaca göre ürünün fiyatı değişebilir. Fındık ticari ürün olmaktan siyasi ürün olmaya kaydı. Fındık konusunda herkes fikir beyan ediyor. Fındık fiyatlarının yükselmesinin de düşmesinin de sebepleri var. Dolar kurundan tutun da pandeminin ihracatı daraltmasına kadar pek çok etken var. Fındık ticaretinin içine siyaset sokuyorlar. 20 yıl önce Azerbaycan ve Gürcistan 100 bin ton fındık yapıyor. Biz 15 yıl sonra ABD’yi 200 bin ton fındık üretirken görebiliriz. Bırakın Türk sanayicisini korumayı aksine köstekleniyoruz. Fındık sektörünü bizim kadar bilen olamaz. Fındık fiyatlarını bilmeyenler konuşuyor. Fındıkta her düşüşün bir vebali suçlusu var. Ama her fındık çıkışında da herkes rol çalmaya çalışıyor. Yanlış olan bu. Düşünün Türkiye’deki fındığın hepsini bir ayda kırabilecek bir üretim kapasitesi var. Fabrikaların hepsi çalışsa bir ayda Türk fındığının tamamını kırabilir. Bu kadar yüksek kapasitenin olduğu yerde rekabetin olmaması diye bir şey olabilir mi? Kapasitenin bu kadar yüksek olduğu bir yerde kim kime yüksek kârı bırakabilir? Biz bunları anlamıyoruz. Fındık konusunda tribünlere oynamak ve siyasete atılmak isteyenler oluyor. Türk sanayicisi her zaman kötü olarak algılanıyor. Uluslararası ölçekteki sanayici yüzde yarım dolarla borçlanırken biz yüzde 4 veya 5’ten borçlanıyoruz döviz kredisini. Bu bir dezavantaj. Burada önemli olan Türk fındığının siyasi değil ticari ürün olmasıdır. Fındık bahçelerinin bölünmesi konusunu İhracatçılar Birliği de Ordu Büyükşehir Belediye Başkanımız gündeme getiriyor. Bizim böyle çalışmalara ihtiyacımız var. Eskiden kaç Türk sanayicisi vardı şimdi kaç kişi kaldık? 20’li yaşlarımdayken İhracatçılar Birliği seçimlerine giremezdim. Şimdi bu seçimde ikinci kişiyi de çıkamıyoruz çünkü sayı düştü. Şu anda rakip liste oluşamayacak kadar azaldı. Biz bunları görmüyoruz.
-Global firmaların Türk fındık sanayisine yatırım yapmasını ve katma değerli yatırımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Bu fındığın nihai kullanıcısı olan uluslararası şirketlerin Türkiye’ye yatırım yapması kadar doğal bir şey olamaz. Bu şirketlerin Türkiye içerisinde çikolata tesisleri var. Bu kadar büyük tüketim yapan şirketlerin yatırım yapması normal bir durum ve bir anormallik yok. Ben burada çok olumsuzluk görmüyorum. Ama dediğim gibi Türk fındık sektörünün kabuk değiştirmesi lazım. Nihai markalı ürünlere geçiş yapılması lazım. Uzun vadede bu planların olması lazım yoksa çok zor. Kendimi farklılaştırmalıyız.
-Devletin verdiği teşviklerle artık güçleri birleştirme ve firma evliliklerinin yapılması daha doğru mu olur?
-Zaman içerisinde bunlar olacaktır zaten. Ticaret yolunu bulacaktır. Ayakta kalmak isteyenler kendini organize edecektir. Söylediklerimiz bir zaman sonra olacaktır.
-Son yıllarda işi fındık olmayanların da sektöre yatırım yaptıklarını ve açıklamalarını görüyoruz. Bu doğru bir yaklaşım mıdır?
-Bence zarar veriyorlar teşhise katılıyorum. Çünkü spekülatif bir sermaye giriyor iş alanımızın içerisinde. Bu zamana kadar birkaç yıl hariç bu tür girişimcilerin para kazanarak çıktıklarını görmedim. Biz profesyoneller işin başında olduğumuz sürece, amatörlerin bu işten para kazanması çok zordur. Bu aslında tüm sektörler için geçerli. Amatör yatırımların hiçbiri sonuç vermez. Ancak bozuk saatte günde iki defa doğruyu gösterirmiş. Bu işten zarar eden çok insan gördüm.
-Devletin katkıları sizce nasıl?
-Her şeyi devletten beklemekten yana olan insan değilim. Finansman kanallarına Eximbank kredileriyle ulaşmamızı sağlıyor. Zaten ihracat yapan bir sektör olduğumuz için ülkenin de bizim satışlarımıza ihtiyacı var. Gerekli kriterlere sahipseniz finansmana ulaşım konusunda ciddi bir problem olduğunu zannetmiyorum. Çok büyük bir problem olarak görmüyorum.
-Teşekkür ediyorum