11.02.2023
Ülke olarak merkezi Kahramanmaraş olan, eş güdümlü 10 ilimizi etkileyen ‘100 yılın depremi’ olarak adlandırılan bu deprem ülke olarak hepimizi yasa boğdu.
Ülke olarak yastayız, çok üzüntülüyüz. Zaman birlik ve beraberlik zamanı. Topyekûn 85 vilayetimiz, tüm halkımız, sivil toplum kuruluşları, iş dünyamız, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız, ülkemizde yaşanan bu deprem için seferber oldu. Ülke olarak birlik ve beraberlik içinde bu zor günleri de aşacağız, bundan hiç şüphem yok. Yalnız, deprem bu ülkenin kaderi gibi davranamayız. Bu ülkede gerekli tedbirlerin alınması için kaç deprem daha olması gerekiyor? Depremde üzülerek görüyoruz ki 50 yıllık binalar ayakta kalırken, milyon dolarlara satılan binalar daha 1 yıl olmuş, yerler bir olmuş. Bunun bir izahı ve bedeli olması gerekiyor. İnsan hayatından önemli hiçbir şey olamaz. Ülkemizin fay hattı belli. 81 vilayette kentsel dönüşüm başlatılarak, bu fay hattının üzerindeki yerleşim merkezleri yıkılarak yenileri inşa edilmeli. 1999 yılında yaşanan Düzce depreminin ardından çok önemli kararlar alındı. Aradan 24 yıl geçmiş ancak bir arpa boyu yol almamışız. Kurbanlık koyun gibi, depremleri kader olarak kabul etmişiz. Bugün örnek olarak söylüyorum gerekli tedbirleri almış olsaydık, 100 bin kişi öleceğine 1000 kişiyle bu büyük depremleri geçirebilirdik.
Şimdi, deprem bu ülkenin gerçeği ve büyük İstanbul depremine ülke olarak hazır değiliz. Ülkenin %60 vergisinin toplandığı büyük sanayi kuruluşlarının İstanbul’da olduğunu düşünürsek bu büyüklükte bir depremde Allah göstermesin sonuçları ülkemiz için maddi manevi çok ağır olacak. Ülke ekonomisi çökecek duruma gelecektir. Bu gerçeği en az 1999 depreminden bugüne bilmemize rağmen ülke olarak gerekli tedbirleri almamamız ülkemiz adına çok acı bir gerçek. İstanbul’da, Kocaeli’nde, Düzce’de, büyük sanayi kuruluşlarını Anadolu’ya dağıtarak insanımızın da ülke ekonomisinin de bu büyük İstanbul depreminin altında kalmasını ülkeyi yönetenler zaman kayıp etmeden engelleyecek radikal adımları atması gerekiyor. Tedbir almamız için daha kaç deprem yaşamamız gerekiyor? ‘Deprem öldürmez, binalar öldürür’ sözünü hatırlayarak gereken radikal adımları atarak uzun yıllardır hepimizin bildiği bilim adamlarının sabah-akşam er geç gelecek dediği İstanbul depremine hazırlık yapalım ve yaşanacak üzüntüleri can kaybını, ekonomik kaybı azaltacak adımları acilen atalım. Yoksa bizim insanımız yardım severdir her şey tekrar düzeltilir yeni evler binalar yapılır ancak giden canlar geri gelmez, artık ateş düştüğü yeri yakar sözünü ülke olarak altında kalmayarak gereken tedbirleri alalım.
Bir sözüm de fırsatçılara, insanlıktan nasibini almayanlara! Biz ne zaman bu kadar vicdansız hale geldik? 100 TL olan battaniyeleri insanlıktan nasibini almayanlar 250 TL yapmışlar. Yalnızca çöken binalarla değil, çöken ahlakla da savaşacağız.
Bu acı tablo, ülkenin kaderi değil alınması gereken tedbirleri alınmadığı için olayın faturası ağır oluyor. Bu ülkede 1999 Marmara depremi sonrası dönemin hükümetince getirilen vergiler arasında yer alan ve daha sonra kalıcı hale geldiği için “deprem vergisi” diye bilinen özel iletişim vergisinde (ÖİV) 2000-2022 döneminde toplam 87 milyar 998,6 milyon liralık tahsilat gerçekleşti. Peki, gereği yapıldı mı? Gerçeklerle yüzleşmek ve gereğini yapmak deprem için atılması gereken adımları atmaz isek daha çok acılarımız olacaktır.
23 yıllık tahsilat tutarı
Marmara depremi sonrası getirilen vergilerden olup sonra kalıcı hale geldiği için artık “deprem vergisi” diye adlandırılan ÖİV’de yıllık tahsilat, uygulamanın ilk yılı olan 2000’de 415,9 milyon lira olan tahsilat tutarı 2003’te 1 milyar lirayı, 2005’te 3 milyarı, 2007’de 4 milyarı, 2021’de 6 milyar lirayı aştı, 2022 yılında ise 9,3 milyar lira oldu.
Böylece 2000 yılı başından 2022 sonuna kadar olan 23 yıllık dönemde gerçekleştirilen toplam ÖİV tahsilatı 87 milyar 998,6 milyon liraya ulaştı. Kamuoyunda sık sık “nereye harcandığı” ile gündeme gelen ÖİV’de ilk beş yılda toplam vergi gelirinin yüzde 1-2’si düzeyinde seyreden tahsilatın payı, 2005- 2010 döneminde yıllara göre yüzde 2-2,8 arasında değişirken, izleyen dönemde yeniden yüzde 2’nin altına indi. 2017 ve sonrasında yüzde 1’in altına inen toplam vergi tahsilatında ÖİV’in payı, 2022 yılı itibariyle yüzde 0,4’e kadar geriledi. 23 yıllık uygulamada gerçekleşen toplam ÖİV tahsilatı ise bu dönemdeki toplam vergi gelirinin yüzde 0,9’unu oluşturdu. 2023 yılının tümünde ise toplam vergi geliri 3 trilyon 673,7 milyar lira olarak hedeflenirken, ÖİV tahsilatı 20,2 milyar lira ile bunun yüzde 0,5’i düzeyinde öngörülüyor.
HAFTANIN SÖZÜ
YALNIZCA ÇÖKEN BİNALARLA DEĞİL, ÇÖKEN AHLAKLA DA SAVAŞACAĞIZ