1.04.2023
Türkiye ekonomisi son yıllarda çok büyük imtihanlardan geçti. Bu zor sürecin avantajı ne olduğu diye baktığımızda; iş dünyası da halkımız da bu kriz dönemlerine antrenmanlı hale geldi.
Avrupa, 10 yıllık planlar yaparken, ülkemizde yaşanan tabloya baktığımızda günü kurtaralım, seneyi kurtaralım politikaları nedeniyle geleceği inşa edemediğimiz gerçeği ile karşı karşıya olduğumuz herkes çok iyi görüyor.
Türkiye, 14 Mayıs’ta tarihi bir seçime gidiyor. Seçimler öncesi, ‘koalisyon dönemi bitti’ denilse de ittifak dönemleri yaşıyoruz. Bu durumda da Cumhur İttifakı ve Millet ittifakının yarışacağı tarihi bir seçime gidiyoruz. İş dünyası, Cumhur İttifakı ya da Millet İttifakı'nın iktidar olmaları halinde zaten zor olan ekonomik tablonun 11 ilimizde yaşanan depremin ekonomik faturası ile daha da ağırlaştığını açıkça dile getiriyor.
İş dünyası ve tüm kesimler için önemli olan 14 Mayıs sonrası. Bu konuda oldukça yoğun soru yöneltiliyor ve her iki İttifakın da ekonomi kurmaylarının kimler olacağı büyük merak konusu…
Maalesef seçim öncesi her ittifak da proje sunmak yerine ‘yapacağız, edeceğiz’ söylemini kullandılar Bu sorunların üstesinden hangi kadrolarla geleceklerini maalesef ekonomi kurmayları başta olmak üzere diğer bakanlık kadrolarında kimler olacağını ve bu sorunları nasıl aşacaklarını ortaya koymadılar.
Maalesef eski alışkanlıklar da devam ediyor. Ülke genelinde toplumda karşılığı olan adayların illerden aday gösterilmesi gerçeğini siyasetçiler anlar gibi yapsalar da listelere baktıkça söylemin eyleme dönüşmediğini açıkça görmekteyiz. Her siyasetçinin siyasette kadın çok olsun söylemin eyleme dönüşmediğini gördüğümüz gibi… Şaşırdık mı tabi ki şaşırmadık ancak bu kriterlere dikkat edilmediği sürece; siyasetin kalitesi, siyasete girenlerle alakalı olduğu için sonuçlarını hep beraber görmekteyiz. Ülkemizde ekonominin düzlüğe çıkması, kim gelirse gelsin ekonominin kurallarının uygulanmasıyla mümkündür.
Ülke ekonomisinin, iş dünyasının önünde önemli zorluklar var. İş dünyası seçimleri görerek seçim sonrası atılımlarını yapacağı açık bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Çıkış yolu; Avrupa’daki fonları Türkiye’ye çekerek, işbirliklerimizi artırarak komşularla ticareti yaygınlaştırmak ve batı ile barışık olmakla mümkün. Türkiye, iş dünyası da dahil tamamen seçime kilitlendi. Seçimleri kim alırsa alsın ekonomistlere göre Ortodoks politikaya kademeli dönüş veya mevcut düşük faiz- yüksek enflasyon politikasına devam demek.
Ülkemizde bankacılık sektörünün güçlü olması bu zor dönemlerde başka sıkıntılar yaşamamızı engelliyor. Ekonominin tüm yükü kamu bankalarının üzerine kaldı gibi gözüküyor. Çünkü politika faiziyle piyasa faizi arasında uçurum olması özel bankaların haklı olarak tedbirli ve denetimli bir şekilde yol almalarını gerektiriyor. Likitide riskleri artıyor, finansmana erişim sorunu da çözülmüş değil.
Ekonomistlere göre şirketlerden şikâyetler son iki senedir değişen dış makro koşullar, sıkılaşan likidite ve içeride uygulanan politikalar nedeniyle finansa avantajlı koşullarla erişim sağlayamaz oldu. 2022 mali tablolarına da yansıyan bu durum, artan finansman giderleri nedeniyle, net karları bir hayli azalttı. 2023’te borçlanma işi daha da zorlaştı. Seçim öncesi iki ittifaktan iş dünyasını ekonomiyi rahatlatacak projeler yerine hep ‘yapacağız-edeceğiz’ söylemlerini geçmişte olduğu gibi bugün de duymaya maalesef devam ediyoruz. Partide karşılığı olsa da toplumda karşılığı olmayan adayları koymaya devam ettiğimizi üzülerek görmekte; ülkem, milletim adına ülkesini seven biri olarak üzülmekteyiz. Ülkemizde siyasetin kalitesini donanımlı insanları, toplumda karşılığı olan insanları siyasete koyarak çözebiliriz. Cumhurbaşkanı olmak isteyen için bu ülkede 100 bin imza isterken milletin vekili olmak isteyenlerden de 10 bin oy isteyin bakalım ülkemiz sonuç kısmında neler kazanacak? Sonuç olarak dünyayı değiştirmek istiyorsak önce kendimizden başlamamız gerekiyor.
Şaman sözünü bu hafta da hatırlatalım: “Yaşadığımız tüm olumsuzluklarda ancak ders çıkardığımız takdirde pozitif yol alabiliriz.” Aksi taktirde çok acı ama depremde olduğu gibi ders biz öğrenene kadar acı reçeteyi hep beraber içmeye devam edeceğiz. Kazananın kişiler değil, ülkemizin olmasını sağlayacak politikalara yol açmalıyız.
Haftanın sözü
Problemler hayatın bir parçasıdır.
Onlarla yüzleşmek ise hayatın bir sanatıdır.