4.04.2023
39 gün sonra, yani 14 Mayıs'ta 77yıllık çok partili siyasi yaşamımızda bir seçim daha yapacağız. Ülkeme hayırlı ve uğurlu olsun.
Demokrasiyle geç tanıştık biz.
Demokratik yaşamımızın başlangıcı Tanzimat fermanına dayandırılır ama bizim için çok partili siyasal yaşam 1946’da başlasa da, gizli oy açık tasnif kuralına uygun olarak yapıldığı için demokrasi tarihimizin başlangıcı aslında 1950 seçimleriyle başlar.
Bu dönem de askeri darbelerle kimi zaman kesintilere uğrasa da, Türk halkı yöneticilerini sandıktan çıkan oylarla belirler.
Demokratik yaşamımız kör topal yürüse de, mesela kadınlara seçme seçilme hakkı tanıyan ilk ülkelerden biriyiz.
Magna Carta belgesiyle yaklaşık 800 yıl önce demokratik yaşama geçmekle övünen İngiltere'de kadınların seçile hakkı, Atatürk'ün Tük kadınına tanıdığı bu haktan çok sonralara dayanır.
Buna rağmen, demokrasimiz neden hala kör topal ilerliyor onu anlamakta da zorlanıyorum aslında.
Bir yerde bir yanlış yapıyoruz ama nerede yanlış yaptığımız tam anlamıyla sanırım anlamış değiliz.
Acaba tercihlerimizde mi yanılıyoruz?
Mesela 77 yıllık çok partili siyasi yaşamımızın yaklaşık 70 yılında hep sağ tandanslı partileri iktidar yapmışız.
Koalisyonlar dönemi de var ama uzun dönem tek başına iktidar yaptığımız partiler de olmuş.
Misal,
AK Parti, iktidarının 21. yılını sürüyor.
Anap da uzun dönem tek başına iktidardı.
Süleyman Demirel'in AP'si de Menderes'in DP'si de uzun yıllar tek başlarına iktidar oldular.
''Süleyman hep Başbakan'' diye şarkı bile yapıldı bu ülkede.
DP, AP Anap ve en son AK Parti uzun yıllar iktidarda kalmış yani.
Ve fakat.
Ülkem orta gelir tuzağından kurtulamamış bir türlü.
Kişi başına düşen milli gelir payında 10 bin dolar düzeyini bir kere geçtiğimizde bayram etmişiz ama 8-9 bin dolar seviyesinde hala milli gelir payımız.
Ki;
Onu da herkes alamıyor.
Benim gibi emeklilerin ki; sayıları 13 milyon dolayında olanların milli gelirden aldıkları pay 4-6 bin dolar düzeyinde hala
Paramız da var üstelik.
Çünkü Adriyatik denizinden, Çin Seddi’ne kadar üretim yapılan tek ülkedir Türkiye.
Dış borcumuz 45 yılda 11 milyar dolardan 441 milyar dolara çıkmış.
Türkiye'nin son 20 yılında 62 milyar dolar dolayında da özelleştirme yapılmış.
Cumhuriyet Hükümetlerinin 80 yıl boyunca yaptığı ne varsa satmışız ama hala Cumhuriyetin yurttaşlarına vaat ettiği insanca hakça düzenin göstergelerinden biri olan bir yuva ve bir otomobil sahibi olma hayali, özellikle genç nesil için ulaşılması zor bir hedef haline dönüşmüş.
Milli gelirden alacağımız pay Lüksemburg vatandaşları gibi 210 bin dolar olsun demiyorum ama neden Alman vatandaşları gibi 50 bin dolar sevilerine ulaşmayalım.
Neyimiz eksik Hans’tan.
Peki; neden olmuyor?
Bir taraftan 'Lider Ülke' olmakla övünüyoruz ama mesela döviz kurları üç katına çıkınca bu durumu dış güçlerin müdahalesine bağlamak gibi bir kolaycılığa kaçmışız.
Sebep o mudur bilmem ama topu hep taca atmışız sanki.
Bulunduğumuz coğrafyada çevremizdeki ülkelere bakınca iyi durumdayız elbette.
Bunu da Büyük Atatürk'e borçluyuz.
Bulunduğumuz coğrafyanın lideriyiz yani.
Ve fakat.
Bununla yetinmemeliyiz.
Dünya lider ülkelerinden biri olmak için çok daha fazla çalışmalıyız ve Büyük Atatürk’ün bize hedef olarak gösterdiği o muasır medeniyet seviyesine ulaşmalıyız.