27.03.2023
Yazının başlığı Edip Cansever'in, ''Ah güzel Ahmet abim benim'' diye seslenerek Ahmet Gayretli'ye ithaf ettiği bilinen 'Mendilime kan sesleri' adlı şiirinden alınmıştır. Edip Cansever bilinir elbette ama Ahmet Gayretli pek bilinmez.
Kim peki Ahmet Gayretli;
1926'da Kayseri’de doğmuş bir işçi çocuğudur Ahmet Gayretli.
Resme meraklı ve bir o kadar da yetenekli olduğu için Kayseri'deki tayyare fabrikasında teknik ressam olarak çalışmaya başlar.
Halkevleri tarafından sahneye konulan bir oyunda görev alınca 'Muhalif'' diye fişlenir.
Otobüsle fabrikaya giderken, bir gün batımı sırasında gökyüzü kızıla boyanınca ''Şu kızıllığa bak, ne güzel renk'' dediği için ''Kızılları övüyor'' diye yeniden fişlenir.
Bir keresinde yine fabrika bahçesinde arkadaşlarına ''Hava güzel gülün, eylenin'' diye seslenince ''Lenin'i övüyor'' diye de fişlenir bir kez daha.
Fişlenmeler artınca da hapse atılır.
Lenin de kimdir, bilmez o güne kadar ama hapisten çıkınca sahiden de komünist olur.
O tarihten sonra da Kayseri'de ''Komünist Ahmet'' olarak tanınır, iş bulamadığı gibi kız bile verilmez kendisine uzun süre.
İstanbul'a gelir daha sonra.
Bir dönem tabutluk olarak bilinen Sansaryan Han'da işkence görür.
Sansaryan Han'ın nasıl bir yer olduğunu, Ruhi Su'nun 'Mahsus Mahal' türküsünde daha iyi, anlarız aslında
Ki;
Ahmet Gayretli, Sansaryan Han'da işkencelere maruz kalırken, Ruhi Su da tabutlukta, yani Sansaryan Han'dadır o sıralar.
Ve daha sonra aralarında Ruhi Su ve Vedat Türkali’nin de bulunduğu birkaç arkadaşıyla birlikte ayaklarından bir birine zincirlerle bağlı olarak Adana Ceza evine gönderilirler.
Ahmet Gayretli, 89 yaşındayken 2015 yılında hayatını kaybeder.
Yazının amacı aslında Ahmet Gayretli'nin yaşam öyküsünü anlatmak değildi.
Ülkemin kendi insanına gördüğü revayı anlatmaktır asıl amaç.
Geçmişten bugüne kadar kimi düşüncelerini anlattığı için.
Kimi haber.
Kimi kitap.
Kimi şiir yazdığı, kimi de şiir okuduğu için hapse atıldı ülkemde.
Topumuz tüfeğimiz dahil bütün silahlarımızı emrine vermiş olduğumuz ülkemde Genel Kurmay Başkanı ''Silahlı terör örgütüne üye oldu'' şeklinde saçma bir gerekçeyle hapse atıldı ve zindana kondu bu ülkede.
Hala düşüncesini açıkladığı için hapiste olan onlarca aydını var bu ülkenin.
Edip Cansever, 'Mendilimde kan sesleri'nde, 'İnsan yaşadığı yere benzer ve ne kadar benziyoruz Türkiye’ye'' diyor ya
Olağandan sayıyoruz bütün bu olup bitenleri.
İstibdat dönemiyle başlayan insanları baskılama ihtiyacı, 20'li yıllarda Hitler ve Mussolini faşizmine, 30'lu yıllarda Kars'a göz diken Stalin komünizminin korkusuna dayandırıldı.
O korku 80'lerin sonuna kadar sürdü hatta.
''Tam bağımsız Türkiye, Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi'' diye slogan atan gençlerimiz için hapishane avlularında dar ağacı kuruldu.
Ve fakat.
Şimdi herkes,
''Kahrolsun Amerika'' diyor ama kimseye bir şey olmuyor.
İyi ki de olmuyor ama hiçbir şey de değişmiyor.
Değişmeliyiz ama.
Hani çok bilinen bir söz var:
"Oyunun kurallarını değiştiremiyorsan, oyunu değiştir." diye.
Dünya değişiyor bak.
Teşbihte hata olmaz demiş ya atalarımız, Ahmed Arif'in "Düşün uzay çağında bir ayağımız'' dediği gibi, bir taraftan uzaya uydular fırlatıyoruz ancak, bir taraftan 145 yıl önce başlayan istibdat dönemindeki kurallara sığınma ihtiyacı duyuyoruz bazen.
İktidarlar değişir, ya da değişmez bilemem
Ama biz değişelim artık.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın ''Her mihnet kabulüm, yeter ki gün eksilmesin penceremden'' dediği gibi, öyle hanım, hamamım olsun derdinde değilim ama yarınımız ne olacak endişesi yaşamadan şöyle doyasıya gülebileceğimiz günlerimiz olsun istiyorum.