21.03.2024
Birleşmiş Milletler, 2024 yılına ilişkin Dünya Mutluluk Raporu'nu yayımlamış. Dünya'nın en mutlu ülkesi, geçen yıllarda olduğu gibi bu yılda Finlandiya olmuş. Türkiye ise en mutlu ülkeler sıralamasında 98. sırada yer alabilmiş.
En mutlu insanlar ülkesinin Finlandiya olmasına şaşırmadım elbette.
Zira 397,3 milyar dolar dolayında milli gelir üreten yaklaşık 5,5 milyon nüfuslu Finlandiya’da kişi başına düşen gelir ise yaklaşık 54 bin dolar seviyesinde olmuş.
Bizde ise kişi başına düşen gelir bir türlü 10 bin dolar seviyesini aşmıyor.
Ki;
Ona bile a herkes ulaşamıyor.
Mesela 16 milyon dolayındaki emeklinin milli gelirden aldığı pay ortalama 4 bin 500 ila, 5 bin dolar seviyesinde.
En düşük emekli aylığı 10 bin lira olanlara ise düşen pay sadece 3 bin 750 dolar.
Türk halkına milli gelirden düşen pay, ortalama olarak, Finlandiya halkının ülkelerinin ekonomisinden aldıkları payın beşte biri kadar bile etmiyor yani.
Bu durumda mutluluk bize ''Haram'' demeyeceğim elbette ancak, mutluluk şimdilik bize uzak bir ihtimal olarak görünüyor maalesef.
Ve fakat.
Mutlu olmak bizim de hakkımız
Neden mutlu değiliz öyleyse.
Bu sorunun cevabı çok basit aslında.
İyi yönetilmiyoruz.
Ki;
Milli gelirden aldığımız pay son yıllarda ''Hiç bu kadar da azalmadı'' desek de.
Ülkemiz yaklaşık 70 yıldır çok iyi yönetilmiyor.
Büyüme hızımız bazı yıllarda yüzde yedi oranını falan görse de, halkımız bir türlü düşürüldüğü bu ''Orta gelir tuzağı'' denilen durumdan bir türlü kurtulamadı.
Mesela 21 yıllık AK Parti İktidarı döneminde bazı seneler milli gelirden kişi başına düşen pay 12 bin dolar seviyesini görse de bu durumun oluşması 2 veya 3 yılla sınırlı kaldı.
Mutluluk bizim de hakkımız.
O soruyu tekrar soracağım.
Neden mutlu değiliz?
Çünkü 10 yılda bir darbeler gördük biz.
Ki;
78 kuşağının bir genci olarak söylüyorum bunu ama mesela bizden bir önceki kuşak olan 68 kuşağı, bu durumu değiştirmek için dünyayı ayağa kaldırmıştı bir dönem.
Ve fakat.
Darağacına 3 fidanı gönderdiğimiz o dönemin sonu hüsranla bitti maalesef.
12 Mart muhtırasıyla yaşanan fırtınalı yılarda çocukluktan yeni kurtuluyordum ama 12 Eylül zulmünü kişisel olarak yaşamamış olsam da, hem bir yurttaş, hem de yeni yetme bir gazeteci olarak o yıllara yaşanan acıları yüreğinin derinliklerinde hissetmiş biriyim ben de.
60 darbesini ve o dönem yaşananları hatırlayacak yaş olguluğunda değildim ama 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekatını ve haşhaş ekimi nedeniyle ABD ile yaşanan krizin ardından ülkemizin maruz bırakıldığı ambargo yıllarının ekonomimizde yarattığı tahribatın sonuçlarını yaşamıştım.
Ekonomimizi sadece ABD ambargosu da yıpratmadı.
Yaşı 60'ı geçenler, Kısa adı OPEC olan Petrol Üreten Ülkelerin dünya petrol piyasasını alt üst eden kararlarının yarattığı durumun ülkemizin başına bela olduğunu da hatırlayacaklardır.
Demem o ki;
Darbeler ve devalüasyonlarla imtihan edilmiş bir neslin fertleriyiz ve tamamı, birileri tarafından ülke ekonomisinin bugünkü berbat duruma gelmesine sebep olarak gösterilen emeklilerden oluşan bir nesildir.
Darbelerle, savaşlarla ve bütün bunların sonucu olarak her 5 yılda bir oluşan devalüasyonların tahrip etmesiyle şerbetlenmiş bir nesiliz yani.
İşte bütün bu nedenlerden ötürü Finlandiyalılar kadar mutlu olamayız elbette.
Ve fakat.
Bizden sonraki kuşak ne gördü de mutsuz.
''Epi topu bir darbe girişimine muhatap oldular'' desem bu yeni nesle de haksızlık edeceğimin de farkındayım.
Bizden sonraki bu nesil de, 40 yıldır bölücü terörle boğuşan ülkeyi kucaklarında bir miras buldular zira.
Ha bir de yaşı 35'in üzerindeki bu nesil, AK Parti iktidarından başka bir iktidar görmedi.
O da az şey değil hani.