Yeni yüzyıla yeni bir dönemin anlayışıyla mı başlayacağız, yoksa AK Parti'nin 21 yılı doldurmakta olan iktidarının son 10 yılda sürdürdüğü politikalarla mı geçireceğiz bu dönemi pek bilemedim.

Zira ekonomideki çalkantılı dönemin de bir süre daha devam edeceği anlaşıyor.

Dolar aldı başını gitti.

Akaryakıt fiyatları da zıpladı.

Dolayısıyla Pazartesi gününden itibaren kullandığımız her şeye zam gelmeye başladı.

Genel durumdaki iyileşme beklentilerimi bir süre daha öteleyeceğim yani.

Ben şimdilik Samsun için beklentilerimi yazayım dilerseniz.

Öncelikli dileğim üretimin artmasıdır.

Samsun'un 'tüketen' değil 'üreten' şehir olmasıdır yani en büyük dileğim.

Öğrenci şehri ya Samsun

'Dürüm döner' ekonomisinden kurtarmalı kendisini.

Öğrencilere dürüm döner ile cep telefonu ve telefon kılıfı satarak gençlerine iyi bir gelecek hazırlayamaz bu şehir.

Üretim araçlarını zenginleştirmeli ki; gençleri için iş alanları açılabilsin.

Bunun için sanayisini geliştirmeli.

Türkiye'de sanayiyi geliştirme projesi 70’li yıllarda üç şehir üzerinden yürütülmeye başlanmıştı ki; bu şehirlerden biri Samsun'du.

Olmadı.

Samsun yerinde sayarken, Samsun'dan sonra sanayileşme hamlesini başlatan Gaziantep, Konya Kocaeli ve Kayseri gibi şehirlerden fark yedi.

İletişim araçlarının gelişmesiyle ticari yapı da çöktü.

Bir dönem Samsun bölgenin toptancı şehriydi.

Bir zamanlar, bölgedeki şehirlerin tamamı ihtiyaçlarını Samsun'dan karşılardı.

Nerede o manifaturacılar ve gıda toptancıları.

Hepsi tarih oldu.

Gelemen sahilinde yeni bir Organize Sanayi Bölgesi kurulacak şimdi.

Bunun için Gelemen'de tarıma elverişli iki bin dönüm alanda OSB’ye dahil edilecek.

Sanayileşmek için buğday ekili iki bin dönüm alanı feda edeceğiz yani.

Zaten başta buğday olmak üzere birçok gıda maddesini ithal eder hale geldik.

Alıştık buna ne yazık ki.

Geçen gün bir televizyon kanalında Hikmet Çetin’in konuşmasına tesadüf ettim.

Çetin, Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığı 70'li yıllarda, bir İran gezisi sırasında görüştüğü Şah'ın ''Size bir şey olmaz, çünkü buğday ekiyorsunuz. Aç kalmazsınız'' dediğini aktarıyordu.

Şimdi buğday da ekmiyoruz, arpada.

Mısır da ekmiyoruz ki, bunun için hayvancılığı da yok ettik.

''Paramız var ki alıyoruz'' demişti bir tarım bakanı biliyorsunuz.

O anlayışta bir gün değişir belki, tarlalarımızı yeniden ekmeye başlarız ve en azından ekmeklik buğdayımızı dışarıdan almayız.

Yeni ''OSB'' demek bir anlamda, yeni iş alanlarının oluşması anlamına geliyor aslında.
Bu nedenle ekili tarım alanlarının bir kısmı heba edilse de, sanayinin yaratacağı zenginlik ve istihdam olanakları bu olumsuzluğu telafi eder diye düşünüyorum.

Samsun için verilen bir müjdeli haber de yeni serbest bölgedir.

Petrol Ofisi dolum tesislerinin arkasında oluşturulan dolgu alanında ikinci bir serbest bölgenin kurulması kararlaştırıldı biliyorsunuz.

İyi bir haberdi.

Ve fakat.

Serbest bölgenin kurulmasını olumlamakla birlikte, şehirde yeni sorunların oluşmaması için bir takım tedbirlerin de önceden alınması gerekir.

Serbest bölge için liman gerekli biliyorsunuz, bunun içinde dolgu alanının denizle buluştuğu yere bir rıhtım yapılması gerekiyor.

Limanı büyükşehir belediyesinin yapacağı duyuruldu ama buna ihtimal vermiyorum.

Çünkü bütçesini denkleştirmek adına mahkeme kararına rağmen içme suyuna zam yapmakta direnen belediyenin, liman gibi çok para gerektiren bir işin altından kalkmasını beklemiyorum.

Kamu kaynaklarıyla yapılacaktır o liman.

Ve fakat.

Serbest bölgenin şehirde trafik akışına zarar vermemesi için doğu çevreyolunun geliştirilmesi ve en azından Kirazlık deresinin geçtiği alana kadar bağlanması gerekir.

Demir yolu bağlantısının da, bu güzergah üzerinden Samsun-Sivas demiryolu ile irtibatlandırılması gerekecektir.

Bunlar yapılmazsa Samsun halkını yeni bir trafik çilesi bekliyor demektir ki, bunun olmasını hiç istemeyiz.