27.08.2025

Türkiye’de son aylarda sıkı para politikası, daralan iç talep ve finansmana erişim zorlukları şirketlerin tahsilat kabiliyetini ciddi şekilde etkiledi.
Ekonomim’den Yunus Kaya’nın analizi: (Borsaya açık şirketler üzerinden)
• Reel sektör şirketlerinde alacak/hasılat oranı 6 ayda %13’ten %27’ye yükseldi.
• 33 şirket son tahsilatını geçen yıl yapabilmiş durumda.
Bu tablo ilk bakışta yalnızca ekonomik şartlarla açıklanabilir gibi görünüyor.
Ama aslında çok daha derin bir mesele var:
Türkiye’de yıllardır şirketler; teşvikler, krediler, ertelemeler ve desteklerle büyüdü.
Risk yönetimi kültürü gelişmeden, kriz senaryoları çalışılmadan, “nasıl olsa bir destek gelir” anlayışıyla hareket edildi.
Bugün ise sonuç ortada:
• Satış var, nakit yok.
• Bilançolar var, tahsilat yok.
• Piyasada potansiyel var, hareket yok.
Asıl sorun, ekonomik koşulların zorluğundan öte, şirketlerin risk yönetimi reflekslerini hiç geliştirmemiş olmalarıdır.
Destekler kısa vadede nefes aldırır ama uzun vadede bağımlılık yaratır.
Gerçek sürdürülebilirlik, dalgalı dönemlerde bile nakit akışını koruyabilen, riskini önceden öngörebilen ve verimlilikten taviz vermeyen şirketler yaratabilmektir.
Çok daha sıkıntılı konu ise; paralize olmuş bir çok şirket patronunun hareket yeteneğini kaybetmek üzere olmasıdır.
Sizce Türkiye’de bugün yaşanan sıkışıklık daha çok finansmana erişimden mi kaynaklanıyor, yoksa risk yönetimi kültürünün zayıflığından mı?