30.08.2020

Karadeniz’de Hidrojen Sülfür (H₂S)

“Ölümcül yara alan Karadeniz’in ölümüne göz yumarsak çok kötü sonuçlarla karşı karşıya kalırız.”  - Prof. Dr. Emil Constantinescu, Romanya Eski Cumhurbaşkanı

6 Şubat 2019’da Marmara Grubu Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı tarafından gerçekleştirilen “Geleceğe Sorumluluk” temalı 22. Avrasya Ekonomi Zirvesi ve Türkiye Cumhuriyeti, Arnavutluk, Slovenya, Romanya, Makedonya (Aktif görevde olan), Hırvatistan, Bosna-Hersek, Moldova ve Letonya geçmiş dönem Cumhurbaşkanları ile “Popülizm” başlıklı “Bilge Adamlar Oturumu”nda tanışma imkanı bulduğum Romanya Cumhurbaşkanı (1996-2000) Prof. Dr. Emil Constantinescu 1998 yılında “Ölümcül yara alan Karadeniz’in ölümüne göz yumarsak çok kötü sonuçlarla karşı karşıya kalırız.” dedi. (Hürriyet, 25 Ocak 1998)

9 yıl önce, 14-15 Aralık 2011 tarihlerinde; İstanbul Taksim Green Park Hotel’de, Karadeniz’deki hidrojen sülfür oluşumu, önemi ve enerji potansiyelini tartışmak üzere, Birleşmiş Milletler Endüstriyel Gelişme Örgütü (UNIDO/United Nations Industrial Development Organization) Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi’nin (ICHET/International Centre for Hydrogen Energy Technologies) organize ettiği “Karadeniz’deki Hidrojen Sülfür Çalıştayı”na UNIDO-ICHET Genel Direktörü Dr. Mustafa Hatipoğlu’nun daveti ile katıldım.

Türkiye, Romanya, Bulgaristan, Ukrayna, Irak ve Suudi Arabistan’dan gelen bilim adamları ve akademisyenler konunun önemi ve yaptıkları çalışmalar ile ilgili sunumlar yaptılar. Sunumlar, ikinci gün yapılan panellerde tartışmaya açıldı. Çalıştayın sonuç bildirgesinde, hidrojen sülfürün, enerji, çevre ve ekonomi açısından öneminin tartışılmaya devam edilmesi ile Karadeniz’e komşu ülkelerin bir araya gelerek oluşturacakları ortak platformun atılacak adımları planlaması gerektiği ve pilot bir tesisin kurulma zamanının geldiği belirtildi. (Yenienerji Dergisi, Ocak-Şubat 2012)

Karadeniz‘deki Hidrojen Sülfür Çalıştayı’nın açılışında konuşan T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji İşleri Genel Müdür Yardımcısı Nilgün Açıkalın, enerjinin kesintisiz ve karşılanabilir maliyetlerle arzının temininin ekonomik büyümede ön koşul olduğunu belirterek, ‘‘Talep artışlarının karşılanabilmesi için önümüzdeki 15 yılda elektrik sektöründe, 100 milyar dolarlık yatırımın gerçekleştirilmesi gerekmektedir‘‘ dedi.

Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Hidrojen Enerji Teknolojileri Merkezi (UNIDO-ICHET) Genel Direktörü Dr. Mustafa Hatipoğlu, bu tür çalışmalarla gelişmekte olan ülkelerde hidrojen ile ilgili faaliyetlerin artırılmasının amaçlandığını ifade ederek, bu çalıştayda, Karadeniz’in dibinde biriken hidrojen sülfürün toplanarak, içindeki hidrojenin elde edilmesiyle ilgili tartışmaların yürütüleceğini kaydetti. (Milli Gazete, 14 Aralık 2011)

T.C. Sinop Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Çevre Yönetimi ve Çevre Denetimi Şube Müdürlüğü Çevre Mühendisi İsmail Taşkıran, uzun bir kıyı şeridine sahip olan Karadeniz’in tabanında kimyasal biçimde depolanmış hidrojen bulunmasının Türkiye’nin hidrojen üretimi açısından önemli bir şansı olduğunu söyledi. Taşkıran, “Dip sularından elde edilen hidrojenden Karadeniz Bölgesi’nin 350 yıllık enerji ihtiyacının karşılanabileceği tahmin edilmektedir” dedi. Taşkıran, 21. yüzyılın yakıtı olarak nitelendirilen hidrojen teknolojisinin hayata geçirilebilmesi için bir an önce sanayi-üniversite işbirliğine gidilmesi önerisinde bulundu. Hidrojen sülfürün Karadeniz dip sularında meydana gelen aşırı kirlenme sonucunda oluştuğuna dikkat çeken Taşkıran, “Hidrojen sülfürün bulunduğu Karadeniz dip suları oksijen bakımından oldukça fakirdir. Hidrojen sülfürün bulunduğu kısımlarda hiç oksijen bulunmadığından bu kısımlarda canlı varlıklara rastlanmamaktadır. Hidrojensülfür için söylenmesi gereken en önemli özellik, yüksek oranda toksit içermesi ve ağır bir kokuya sahip olmasıdır. Hidrojen sülfürün çevresel zararlarını azaltmak için bu madde bileşenlerine ayrılmalıdır. Ayrışma sonucu ortaya çıkan bileşenler gaz formdaki kükürt ve hidrojendir. Kıyı kesimlerde hidrojen sülfüre ulaşım derinliği minimum 170 metredir. Karadeniz ortalarına kurulacak olan platformlar sayesinde hidrojen sülfürün yüzeye çıkarılma maliyeti azaltılmış olacaktır. Zonguldak, Samsun, Sinop, Giresun açıklarında hidrojen sülfüre ulaşmak daha kolaydır” diye konuştu. Karadeniz dip sularından hidrojen sülfürün yüzde 100 ayrıştırılması sonucu 268 milyar 823 milyon ton hidrojen elde edilmesinin mümkün olacağını ifade eden Taşkıran, “Bir evin yıllık enerji ihtiyacı yaklaşık 3600 kWh olduğunu kabul edecek olursak ve Karadeniz Bölgesi’nde yaklaşık 10 milyon ailenin yaşadığı düşünülürse, bu kitlenin yıllık enerji ihtiyacı toplamı 36 milyar kWh olacaktır. Bu enerji ihtiyacının tamamının sadece ve sadece Karadeniz dip sularından elde edilecek hidrojen yakıtından karşılanması durumunda bu bölgenin yaklaşık olarak 180 yıllık enerji ihtiyacının karşılanacağı düşünülmektedir. Fosil kökenli veya yenilenebilir enerji kaynaklarının bölgedeki enerji ihtiyacını belli oranda karşılayacağını düşünecek olursak, bu durumda dip sularından elde edilen hidrojenden Karadeniz Bölgesi’nin 350 yıllık enerji ihtiyacının karşılanabileceği tahmin edilmektedir. Günümüz koşullarında 1 KWh elektrik enerjisi kullanımı için 0,112 dolar ödeneceği dikkate alınırsa, hidrojen sülfür rezervine bağlı olarak Karadeniz dip sularından elde edilecek olan hidrojenin ekonomik değerinin yapılan hesaplamalar sonucunda yaklaşık 715 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir” şeklinde konuştu. Teknolojinin hidrojene geçiş sürecini hızlandırdığını ve hidrojen teknolojisine öncülük eden devletlerin tüm yatırımlarını bu enerjiye aktardığını dile getiren İsmail Taşkıran, Türkiye'nin bu yarışta kaybeden taraf olmamak için gelişmiş dünya devletleri rehberliğinde ülke çapında bir hidrojene geçiş süreci başlatması ve hammadde kaynaklarını hidrojen enerjisine entegre ederek sisteme dahil olması gerektiğini sözlerine ekledi. (İHA, 25 Haziran 2008)

Karadeniz’in kirliliğine ilişkin bilimsel araştırma yapan ve Karadeniz ekosisteminin son çeyrek yüzyılda Tuna, Dinyeper, Dinyester, Don, Kuban ile Kızılırmak ve Yeşilırmak’ın taşıdığı besin tuzları ve kimyasal maddelerin etkilerini inceleyen Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi bilim adamları, deniz kirliliğine en çok, binlerce yıldır doğal üreyen hidrojen sülfür gazının neden olduğunu tespit etti. Renksiz ve çürük yumurta kokusunda zehirleyici bir gaz olan hidrojen sülfürün denizin su kütlesinin yüzde 90’ında etkili olduğunu belirleyen bilim adamları, bu gaz yüzünden de Karadeniz’in dip kısımlarının yalnızca bakteriler için yaşanabilir bir ortam oluşturduğunu ortaya çıkardı. Konuyla ilgili bilgi veren Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Levent Bat, elektriği iletmeyen yanıcı ve patlayıcı özellikteki gazın, denizdeki canlı ekosistemine ise büyük zarar vermekte olduğunu kaydetti. Besin tuzu dengesinin bozulması sonucu meydana gelen anormal değişimler gözleyen araştırma ekibi, bunun oluşan hidrojen sülfür gazıyla birlikte balık popülasyonuna büyük zarar verdiğini belirledi. Bugün Karadeniz suyunun yaklaşık yüzde 90’ının sürekli oksijensiz olduğunu ifade eden Prof. Dr. Bat, “Karadeniz zemininde besin tuzlarının arttığını saptadık. Derin sularında çökmeye ve parçalanmaya başlayan organik materyaller, 150–200 metreden daha derin kısımlarında ve toplam su hacminin yüzde 90'ında sürekli bir oksijensizlik durumunu ortaya çıkarmış. Bu oksijensiz koşullar altında organik maddeler, nitratlardaki ve özellikle sülfatlardaki oksijen bağlarını kullanarak daha ileri aşamalarda parçalanmakta ve bundan sonraki kimyasal indirgenme hidrojen sülfür oluşumu ile sonuçlanmış. Zehirli olan bu metan gazı yüzünden Karadeniz'in dip kısımları yalnızca bakteriler için yaşanabilir hale gelmiş” dedi. (Haberler.com, 25 Ağustos 2012)

Dünyanın en büyük oksijensiz ortamını temsil eden Karadeniz'i zehirleyen hidrosülfür, balık ekosistemini yok ediyor. 100 metre ile denizin 2 bin metreyi bulan en derin yerinde bakteriler dışında hiçbir canlının yaşamadığı belirlendi. Son 40 yılda dünyada en hızlı kirletilen denizlerin başında Karadeniz var. MÖ 6. binyıla dek bir tatlı su gölü olan Karadeniz, bu tarihten sonra tuzlu bir denize dönüşmüştür. Bütün doğu ve orta Avrupa’yı kapsayan Tuna tek başına her yıl 203 kilometre küp tatlı suyu Karadeniz’e taşır. Karadeniz dünyanın en büyük hidrojen sülfür rezervidir. 150-200 metre arasında değişen derinliklerin altında yaşam yoktur. Suda oksijen bulunmaz ve H2S yüklüdür. Hidrojen Sülfür bulunduğu yerdeki tüm ekosistemi öldürür, sahil balıkçılığını da yok eder.

19 Mayıs 2014 tarihli Ordu Vona Gazetesi’nde yayımlanan “Bölgesel kalkınma için alternatif önerim: KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜLERİ” başlıklı makalemde “Karadeniz’in çöp ve atık sorunu, çevre kirliliği meselesi ülkemiz açısından diğer ülkelere oranla daha büyük risk altındadır. Çünkü Türkiye, Karadeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip olan ülkesi ve üstelik balıkçılık Karadeniz Bölgesi’ndeki halkın geçerli geçim kaynakları içerisinde önemli bir paya sahiptir. Oysa, Karadeniz kirliliğinde Karadeniz’e komşu ülkelerin payı olması sonucu balıkçılıkla geçimini sağlayanlar artık eskisi gibi kazançlar elde edememektedirler. Karadeniz’e kıyısı olan Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya, Türkiye ve Ukrayna başta olmak üzere diğer ülkelerin de deniz ve çevre kirliliğinde katkısı vardır. Avrupa’nın yaklaşık üçte birini oluşturan 17 ülkenin büyük bölümü, 13 başkenti dahil yaklaşık 160 milyon insanın oluşturduğu zararlı atıkları, kirliliği, Tuna nehri vasıtasıyla Karadeniz’e taşıyor. Karadeniz’deki kirliliğin yaklaşık yarısının sorumlusu, Karadeniz’de kıyısı olmayan Avrupa ülkeleridir.” yazdım. Ayrıca, 11 Mayıs 2014 tarihinde İstanbul’da tertiplenen Ordu İli Perşembe ilçesi için 1. Çalıştay ve 14 Haziran 2014 tarihinde Ordu Perşembe’de tertiplenen 2. Çalıştay kapsamında kürsüden sözlü ve yazılı olarak ilgililerle paylaştım.

Karadeniz’in dibinde bulunan Hidrojen Sülfür’ün çıkarılması ve ayrışma sonucu ortaya çıkan bileşenler gaz formda, kükürt endüstri sanayisinde hammadde olabilir, hidrojen ise depolanarak istenilen yerde yakıt veya elektrik enerjisine dönüştürülerek kullanılabilir. Karadeniz ise temizlenmiş olur.

Bilindiği üzere; Karadeniz’de karadan, gemilerden ve atmosferden kaynaklanan kirliliğin önlenmesi amacıyla, 21 Nisan 1992 tarihinde Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması (Bükreş) Sözleşmesi, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Karadeniz’e kıyısı olan altı ülkenin temsilcileri (Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya, Ukrayna, Türkiye) tarafından imzalanmıştır. Bu Sözleşme altında, Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması ve İyileştirilmesi Stratejik Eylem Planı, 31 Ekim 1996 tarihinde imzalanmış olup 1996 yılında İstanbul’da düzenlenmiş olan Taraf Ülkeler Toplantısı’nda, 31 Ekim tarihi “Uluslararası Karadeniz Günü” olarak ilan edilmiştir. Her yıl 31 Ekim “Uluslararası Karadeniz Günü” çeşitli etkinlikler ile Karadeniz’e kıyısı olan tüm ülkelerde kutlanmaktadır. Ayrıca ulusal olarak da T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ülkemizde de her yıl Karadeniz’e kıyısı olan bir ilimizde 31 Ekim Karadeniz Günü kutlamalar yapılmakta böylece Karadeniz’in korunması için yapılan çalışmaların paylaşılması ve farkındalığın artması amaçlanmaktadır

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar