Sanayiciler Endişeli Gürsoy: Zor Bir Sezon Bekliyoruz!
1933 yılından bu yana fındık sektöründe faaliyet gösteren Gürsoy A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Necdet Gürsoy, bu sezonun fındık üreticileri ve sanayicileri açısından zorlu geçeceği uyarısında bulundu.
info@karadenizekonomi.com / 21.10.2024
Gürsoy, Kardeniz Ekonomi programında Murat Gürsoy’un sorularını yanıtlayarak, fındık üretiminde yaşanan sorunların altını çizerken sektörün geleceği için endişe verici tabloya dikkat çekti.
Gürsoy, fındık bahçeleri üzerindeki ekonomik dinamiklerin önemli ölçüde değiştiğini ifade etti. “Geçmişte bahçeler yarı yarıya yarıcıya verilirdi, ancak günümüzde yarıcılar bu sistemden memnun değil. Şu an, alınan pay, üreticinin karşılaştığı masrafları dahi karşılamaktan uzak,” dedi. Bu durumun, yerel üreticiler arasında mutsuzluğa yol açtığını vurgulayan Gürsoy, sektördeki kalitesizlik ve fiyat sorunlarının üretimin sürdürülebilirliğini tehdit ettiğini belirtti.
Fındık ihracatıyla ilgili de önemli bilgiler paylaşan Gürsoy, “Fındığın kalitesi, uluslararası pazarlarda riskleri artırıyor. İhraç edilen ürünlerin geri dönmesi, ihracatçılar için 300.000 ila 350.000 lira gibi ciddi zararlara neden olabiliyor. Dolayısıyla herkes ürkek ve tedirgin,” şeklinde konuştu.
Kokarca zararlısının fındık üzerindeki olumsuz etkilerini de değerlendiren Gürsoy, “Eğer kokarca olmasaydı, bu yılı verimli bir sezon olarak geçirebilirdik. Ancak kokarcanın yarattığı hasar neticesinde peroksit değerleri beklenmedik seviyelere yükseldi. Bu durum, fındığın asitleşmesine ve kalite kaybına yol açıyor,” ifadelerini kullandı.
Ayrıca, kuru yemiş piyasasında acı fındık şikayetlerinin arttığını belirten Gürsoy, “Tüketiciler fındıkta acılığı hissediyor ve bu durum sektördeki güveni sarsıyor. Ne üreticiler ne de sanayiciler bu yıl yaşananlardan memnun. Maalesef, zorlu bir sezon bizleri bekliyor,” diyerek endişelerini dile getirdi.Gürsoy Karadeniz Ekonomi’nin sorularını şu şekilde yanıtladı:
Türk fındık sektörünün köklü firmalarından birisiniz ve 90 yılı aşkın süredir Türkiye'ye döviz kazandırıyorsunuz. Son dönemde önemli bir yatırım hamleniz olduğu biliniyor. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Evet, özellikle son beş yıldır iç piyasaya ağırlık verdik. Türkiye'deki iç pazarda büyük bir potansiyel olduğunu fark ettik ve yatırımlarımızı bu yöne kaydırdık. Bugün geldiğimiz noktada, hedeflerimize adım adım yaklaşıyoruz ve bu süreçte AR-GE çalışmalarımıza da ağırlık veriyoruz.
AR-GE çalışmalarınızda hangi yenilikler üzerinde duruyorsunuz?
AR-GE çalışmaları sayesinde yeni ürünler geliştirme hedefindeyiz. Önümüzdeki yıllarda birkaç yeni ürünümüzü piyasaya sunmayı planlıyoruz. Üretimdeki temel prensibimiz ise basit: Biz nasıl kaliteli ürün tüketiyorsak, tüketiciye de aynı kaliteyi sunmak. Satış rakamlarımız da doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.
Firmanızın Perşembe'de ve Ordu Organize Sanayi Bölgesi'nde yatırımları var. Bu yatırımları tek bir noktada toplamak için OSB’de yeni bir arazi almıştınız. Bu yatırım planlaması şu an nasıl ilerliyor?
Şöyle söyleyeyim, Türkiye'deki mevcut ekonomik konjonktür nedeniyle daha akılcı adımlar atmak zorundayız. Yatırımları gerçekleştirmek için mevcut yüksek faiz politikasında paranın pahalı olduğu bir dönemde böyle büyük bir yatırıma başlamaya dair bazı tereddütlerimiz var. Bu yüzden, 2024 yılını gözlemlemeye karar verdik. 2025 yılı ekonomik açıdan ne getirecek, onu değerlendirip yatırım kararımızı netleştireceğiz.
Bu yatırımların amacı tüm tesislerinizi bir noktada toplamak mı?
Tabii ki. Şu anda tesislerimiz Perşembe, Kumbaşı, Organize Sanayi ve farklı yerlerdeki depolarımızda dağılmış durumda. Tüm bu operasyonları tek bir çatı altında toplamak bizim için çok faydalı olacak. Özellikle otomasyon ve modernizasyonu yakalamak adına tek katlı hangar tipi binalara ihtiyaç duyuyoruz. Yatırımlarımızı daha çok makine ağırlıklı yapmayı planlıyoruz, bu yüzden yer önemliydi. Yerimizi aldık, ancak Türkiye’nin ekonomik durumunu izleyerek adımlarımızı dikkatle atacağız.
Firmanızda şu an kaç kişi istihdam ediliyor?
400’ün üzerinde çalışanımız var.
Kokarca sorununa nasıl bakıyorsunuz? Kimlere hangi görevler düşüyor?
Kokarca sorunu yeni değil, ancak son yıllarda ciddi boyutlara ulaştı. İlk başta tedbir alınsaydı, belki bugün bu kadar büyük bir sorun haline gelmezdi. Eğer önümüzdeki yıl da gerekli tedbirler alınmazsa, özellikle 300 metrenin altındaki fındık bahçelerinde ciddi zararlar bekliyorum. Nisan sonu ile Temmuz başı arasındaki dönemde kokarca fındığa en çok zarar veriyor. Bu dönemde ilaçlı mücadele yapılmalı. Ayrıca, kokarca sadece fındığa değil, fasulye, mısır, domates gibi birçok ürüne de zarar veriyor. Bu yüzden, kapsamlı önlemler alınmalı.
İtalya ve Gürcistan’da kokarca mücadelesi hala devam ediyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu mücadele kısa sürede çözülecek bir durum değil. Ancak ciddiye alındığında, altını çizerek söylemek istiyorum, bu süreç 5 sene yerine 3-4 sene içinde kontrol altına alınabilir. Yani, ne kadar hızlı ve etkili önlem alınırsa, o kadar kısa sürede bu sorunun üstesinden gelinir.
Yeni bir fındık yasası çıkması sizce gerekli mi, ülkemizin menfaatleri açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, kesinlikle gerekli. Üretici açısından baktığımızda, maliyetler her geçen gün artıyor. İşçi yevmiyeleri 750 liradan 1500 liraya çıktı, bahçe temizleme maliyetleri 2000 liradan 4000 liraya yükseldi. Bu koşullarda, fındık artık üreticiyi memnun etmiyor. Hatta bu yıl çoğu üretici cebinden para harcayarak sezonu geçirdi. Gelecek yıl fındık bahçesine girip girmemeyi düşünen birçok üretici var. Bunun temel nedeni, artan maliyetlerin karşısında verimliliğin düşük olması. Ordu bölgesinde dekar başına 100 kilo fındık alınırken, Çarşamba ve Bafra ovalarında bu rakam 300-350 kiloya çıkıyor. Dolayısıyla, aynı fiyattan ürün satan ama çok daha fazla verim alan bölgelerdeki üreticiler maliyetleri karşılayabilirken, bizim bölgemizde bu mümkün olmuyor.
Üretici dışında, sanayici açısından durum nasıl?
Sanayici için de durum zor. Kalitesiz ürünler nedeniyle ihracatta büyük riskler var. Kokarcanın zararı nedeniyle fındıkta peroksit değeri yüksek, bu da kaliteyi düşürüyor. İhraç edilen malın geri dönmesi, ciddi maliyetler yaratıyor. Örneğin, bir partinin geri dönmesi 300.000-350.000 lira kayıp demek. Ayrıca, tüketicilerden gelen şikayetler de kalite sorunlarını ortaya koyuyor; fındıkta acılık ve çabuk bozulma gibi sorunlar yaşıyoruz. Bu sezon hem üretici, hem sanayici, hem de alıcılar için zor geçecek gibi görünüyor.
Peki kokarca sorunu?
Kokarca bu sezon ciddi zarar verdi. Fındıkta raf ömrü kısaldı ve asitleşme hızlandı. Depolama koşulları da bu nedenle büyük önem taşıyor. Depoya koyulan fındığın çabuk bozulması, sanayiciye ek maliyet yükleri getiriyor. Bu nedenle, herkes için zor bir sezon olacak gibi görünüyor.
Formun Üstü
Türk fındık sektörünün mevcut durumu nedir?
Türk fındık sektörü, yabancı firmaların etkisi altında kalmaya devam ediyor. Yerli firmaların sektördeki rolü giderek azalıyor.
Yabancı firmaların sektördeki etkileri nelerdir?
Yabancı firmalar, ekonomik güçleri sayesinde sektördeki yönlendirici rolü artırıyor. Bu durum, yerli firmaların etkinliğini azaltıyor.
Ulusal Fındık Konseyi'nin bu konudaki açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ulusal Fındık Konseyi’nin açıklamaları önemli, ancak mevcut durumu düzeltmek için alınacak önlemlerin geç kalındığını düşünüyorum. Önümüzdeki beş yıl içinde sektörün kartelleşmesi olası.
Gelecek için ne öneriyorsunuz?
Yerli üreticilerin desteklenmesi ve piyasa dengesinin sağlanması için acil ve etkili tedbirler alınması gerekiyor. Aksi halde Türk fındık sektörü zor bir süreçle karşılaşabilir.
Uzak doğu ülkelerinde fındık ihracatı, özellikle Çin piyasasında nasıl bir gelişme gösteriyor? Bununla birlikte, Orta Doğu'daki olaylar ve Almanya'nın durumu fındık ihracatını nasıl etkiliyor?
Uzak doğu ülkelerinde, özellikle Çin piyasasında önemli bir artış gözlemleniyor, bu durum fındığın geleceği açısından umut verici. Ancak, son dönemde yaşanan İsrail savaşının Orta Doğu’da ciddi etkileri var. Aynı zamanda, Rusya-Ukrayna savaşı da fındık ihracatçılarında olumsuz yansımalar yaratıyor. Almanya, Ukrayna ve Rusya'nın çikolatasının %60'ından fazlasını tedarik eden bir ülkeydi, ancak savaş nedeniyle bu rakamlar düştü ve bu ülkelerde enflasyon artışı görüldü. Halk, enflasyona alışık olmadığı için tedbir almak zorunda kalıyor, bu da fındık ve çikolata reyonlarında satışlarda azalmaya yol açıyor. Tüm bu olumsuz koşullara rağmen, fındık ihracatında 300 bin ton olmasa da buna yakın bir seviyede gerçekleşeceğini düşünüyorum.
Fındık sektöründe çıkış yolu olarak ne öneriyorsunuz?
Mutlaka fındığın bir politikası olması lazım. Fındık kanunu gibi yaklaşımlar gündemde, ama politikası olmayan bir ürünün geleceği olamaz. Örneğin, kokarca meselesi beş yıl önce de vardı ama şimdi neden gündeme geldi? İşte burada tedbir alınmaması ve politikasızlık öne çıkıyor.Fındıkta sürekli sorunlarla karşılaşıyoruz. Fındık bol olduğunda fiyat düşüyor, iyi olduğunda kalite sorunları ortaya çıkıyor, pazarlama sıkıntıları yaşanıyor. Bu sorunların altında yatan esas neden, bir politikaların olmaması. Eğer katma değer üreten ve Türkiye'ye yaklaşık 3 milyar dolara yakın bir girdi sağlayan bir üründen bahsediyorsak, bu ürünün mutlaka bir politikası olmalı.
Gelecekte nasıl bir fındık politikası uygulanmalı?
Cevap: Gelecekte güçlü bir fındık politikası oluşturulmalı. Bu politika, üretimden pazarlamaya kadar geniş bir yelpazeyi kapsamalı ve sektördeki tüm paydaşların katılımıyla şekillendirilmelidir. Böylece fındık, sorunlarla dolu bir sektörden çıkarak sürdürülebilir bir geleceğe kavuşabilir.
Teşekkürler…
Murat GÜRSOY
Formun Altı