ASO Başkanı Ardıç: Doğrudan yatırım gelsin isterken, var olan yurt dışına gidiyor
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, Türkiye'nin G-20 ülkeleri arasında yurt dışına en fazla doğrudan yatırım yapan üçüncü ülke olduğunu belirtti. Ardıç, "Yabancı yatırımları ülkemize çekmeye çalışırken, mevcut yatırımlarımızın yurt dışına çıkması endişe verici" şeklinde konuştu.
info@karadenizekonomi.com / 30.05.2024
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, Türkiye’nin G-20 ülkeleri içinde yurt dışına en fazla doğrudan yatırım yapan 3. ülke olduğunu belirtirken, “Biz doğrudan yatırım gelsin diye uğraşırken, var olan yurt dışına gidiyor” dedi.
Sıcak paranın kurları baskılayarak rezervi artırdığını bildiren Ardıç, TL’yi suni şekilde değerlendiren bu durumun enfl asyonu kontrol edebileceğini ancak dış borç ve faiz yükümlülüklerinin de hızla arttığını kaydetti. ASO Mayıs Meclis toplantısında konuşan Başkan Seyit Ardıç, güncel ekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmede bulundu. Tasarruf ve Verimlilik paketinin harcamalarda disipline önem verileceğinin ortaya koyulması açısından önemli olduğunu belirtirken, tedbirlerin sonuçlarının da düzenli olarak açıklanmasını önerdi. Türkiye’ye bir yandan doğrudan yatırım gelsin diye uğraşırken, var olanların da yurt dışına gittiğini dile getiren Seyit Ardıç, “G-20’deki gelişmekte olan ekonomiler arasında Çin ve Hindistan’ın ardından ülke dışına en fazla doğrudan fabrika yatırımı yapan 3’üncü büyük ülkeyiz” şeklinde konuştu.
Alınan kararların yapısal reformlarla desteklenmesi gerektiğine işaret eden Seyit Ardıç, “Yapısal reformları gerçekleştirdiğimiz ölçüde olası istikrarsızlık risklerine karşı büyümeye devam eden daha dayanıklı bir ekonomik yapı oluşturmuş oluruz” dedi.
“Acilen kayıt dışı mücadele paket açıklanmalı”
Sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın temel ayaklarından birisinin rekabet ortamının sağlanması olduğunu dile getiren Ardıç, bu kapsamda kayıt dışıyla mücadeleye yönelik de somut öneriler içeren bir paketin acilen açıklanması gerektiğini belirtti. Ardıç, harcamalar üzerinden tasarruf tedbirleri yanı sıra kayıt dışıyla da mücadele edilmesinin, geliri artırıp, haksız rekabetin de azalmasına yol açacağını aktardı.
“Hane halkının enflasyonun düşeceğine kanaat yok”*
Maliyet artışları ve fiyat oluşturmadaki zorlukların üretim sürecini olumsuz etkilediğini dile getiren Seyit Ardıç, “Ne yazık ki ülkemizin kronik sorunlarının başında gelen enflasyon, yüksek kalmaya devam ediyor. Hane halkının gelir dağılımını bozarken, toplumun büyük bir kesiminin geliri enflasyon kadar artmadığı için hayat pahalılığını çok daha yüksek oranda hissediyor. Hayat pahalılığı ile mücadelenin, enflasyonu düşürmekten çok daha zorlu bir süreci içerdiği unutulmamalıdır” dedi
Hane halkının enflasyonun düşeceğine yönelik kanaati olmadığını ifade eden Ardıç, enflasyonun düşmesinin önündeki en önemli sorun olarak karşımıza çıktığını ifade etti
Türkiye’de gıda enflasyonunun 37 OECD ülkesinin gıda enflasyonu toplamından daha yüksek olduğuna dikkat çeken Ardıç, yapısal sorunlar çözülmeden enflasyonun çözülemeyeceğini bildirdi.
Küresel ekonomideki yerini sağlamlaştırmak isteyen Türkiye açısından büyüme kadar, büyüme için kullanılan kaynakların da önemli olduğunu ifade eden Seyit Ardıç, “Büyümenin lokomotifi verimlilik oldukça hem karlılığımız hem de rekabetçiliğimiz paralel artacaktır” diye konuştu.
“Adı ne olursa olsun af çıkarılmamalı”
Kamu ihale reformu, KİT yönetişim reformu, vergide adalet ve etkinlik reformunun da acilen yapılmasını isteyen Seyit Ardıç, bunları yaparken her ne olursa olsun af çıkarılmaması gerektiğini belirtti.
“TL değerlenirken dış borç ve faiz yükü hızla artıyor"
Türkiye’ye şu an giren sıcak paranın kuru baskılayarak rezervi artırdığını belirten Ardıç, TL’yi suni şekilde değerlendiren bu durumun, enflasyonu kontrol etmesini beklediklerini bildirdi. Ardıç, bunun aynı zamanda dış borç ve faiz yükünün de hızla artmasına neden olduğunu aktardı. Sıcak paraya bağımlılığın azaltılması gerektiğine işaret eden Ardıç, “Bu ortam sona erdiğinde sıcak para ülkemizi terk edecektir. Daha açık bir ifadeyle, sıcak para girişine dayalı ekonomik büyüme arayışları yerine, doğrudan yatırım dolayısıyla üretim ve istihdam odaklı bir büyüme anlayışı merkeze alınmalıdır” dedi. Türkiye’de girişimlere ve start-up’lara son 4 yılda 2 milyar dolarlık yatırım yapıldığını kaydeden Ardıç, Ankara’nın bu yatırımlardaki 110 milyon dolarlık payının yeterli olmadığını anlattı.