Bu Maarif Modeli geleceğe hazırlamaz
TÜSİAD YİK Başkanı Aras: Hukukun üstünlüğünde gerileme Türkiye’nin rekabet gücünü zedeliyor. “Yeni Maarif Modeli’, ülkemizi geleceğe hazırlama kapasitesinden yoksun…
info@karadenizekonomi.com / 12.07.2024
TÜSİAD YİK Başkanı olarak ilk kez konuşan Ömer Aras, eğitim sisteminin vasıfsız üniversite mezunları değil becerikli gençler yetiştirmesi gerektiğini söyledi. Aras, “Yeni Maarif Modelini maalesef ülkemizi geleceğe hazırlama kapasitesinde görmüyoruz” dedi.
TÜSİAD 2024’ün ilk Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısı gerçekleştirildi. TÜSİAD YİK Başkanı olarak ilk kez seslenen Ömer Aras, “Ülke Olarak Değişimi Kaçırmayalım” başlıklı konuşmasına derneğin amaçlarını hatırlatarak başladı. Günümüzde hüküm süren sert değişim rüzgarlarında güçlü olmanın yetmediğini aynı zamanda dayanıklı da olmak gerektiğini belirten Aras, hem güçlü hem dayanıklı olmak için problemlerin doğru teşhis edilmesi gerektiğine dikkat çekti. “Önyargılarımızdan kurtulup yeni politikalar üretmeli ve uygulamalıyız” diyen Aras, güçlü ve dayanıklı bir ekonomi, toplum ve ülke için yapılması gerekenleri hukukun üstünlüğü; eğitim ve liyakat; teknoloji üretmek ve inovasyon; verimlilik ve ihracata dayalı ekonomik büyüme modeli olarak sıraladı. Aras, Anayasa Mahkemesi ile ilgili tartışmaları hatırlatarak “Anayasa’nın üstünlüğü ilkesinden asla taviz vermemeliyiz” dedi.
“Teknoloji üreten ülke olalım”
TÜSİAD olarak eğitimi en önemli mesele olarak gördüklerini belirten Aras, dünyada rekabet edebilmek için siyasi görüş ve inanç bazlı değil, bilim ve bilgi bazlı eğitilmiş, işgücüne ihtiyaç bulunduğunu ifade etti. Aras şu görüşleri paylaştı: “Eğitim sistemimiz vasıfsız üniversite mezunu değil, iş dünyasının aradığı becerilere sahip gençleri yetiştirmelidir. Bu açıdan baktığımızda, Mayıs ayında açıklanan yeni Maarif modelini maalesef ülkemizi geleceğe hazırlama kapasitesinde görmüyoruz. Yeni Maarif modeli, hazırlık süreci, ilgili kurumlardan geri bildirim alma ve alınan geri bildirimleri dikkate alma konularında sınıfta kalmıştır.” Atamalarda liyakate uygun hareket edilmediği inancının yaygınlaşmasının toplumsal yapıyı zedelediğini ve yozlaşmaya yol açtığını belirten Ömer Aras, mülakat sisteminin yerine iyi tasarlanmış liyakat esaslı bir sistem hayata geçirilmesini istedi. Güney Kore gibi ülkelerin eğitim ve Ar-Ge’ye verdikleri önem sayesinde teknoloji üretmeyi başarabildiğini ve kendilerini bir üst sıraya taşıdıklarını vurgulayan Aras, “Biz ise hep ikinci halkada yer aldık. Teknoloji üreten, yeni teknolojileri kullanarak geliştirdiği katma değerli ürün ve hizmetleri dünyaya satabilen bir ülke olalım” diye konuştu.
“Fatura düşük gelirliye çıkmamalı”
Ekonomideki gelişmeleri de değerlendiren Aras, Mehmet Şimşek’in göreve gelişiyle makroekonomik istikrar doğrultusunda önemli mesafe alındığını belirterek şu görüşleri paylaştı: “Rasyonel temelin dışına çıkan politikalar yüksek enflasyon olarak ağır bir bedel yarattı. Ekonomik sıkılaştırma şart; ancak uygulanan politikaların sosyal boyutu da önemli, fatura düşük gelir düzeyi olanlara çıkmamalı. Bir ülkede işverenler ücretlerin yüksekliğinden, çalışanlar yetersiz olduğundan şikayetçi ise verimlilik sorunu var demektir. Türkiye ekonomisinin verimliliğe dayalı büyüme modeline geçmesi şarttır. Kayıt dışı ekonomiyle mücadeleyi etkinleştirmeli, vergi denetim ve tahsilatını artırmalıyız.”
“Tasarruf paketi desteklenmeli”
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan da enfl asyonla mücadelenin önemine işaret ederek “Enfl asyonu, arzu ettiğimiz noktalara düşürene kadar, kararlılıkla bu sürece devam etmeliyiz” dedi. Cari açıktaki düşüşe de dikkat çeken Turan, bu durumun sürdürülebilmesinin yapısal değişime bağlı olduğunun altını çizdi. Kamuda tasarruf ve verimlilik paketi” nin kamu ihale reformu, vergide adalet ve etkinlik, kayıt dışılıkla mücadele gibi alanlardaki çalışmalarla desteklenmesini isteyen TÜSİAD Başkanı “kayıtlı mükellef grubu” üzerindeki vergi yükünü daha da arttıracak düzenlemelerle yetinilmesinin, sürecin başarısını gölgeleyeceğini savundu. Turan, makroekonomik istikrarın ve öngörülebilirliğin sağlanması ve enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi için, diğer reform alanlarında da, adım atılması gerektiğini söyledi. Turan, şu görüşleri paylaştı: “Hukuk devletinin etkin işlemesi, düzenleyici kurumların özerkliği, çoğulcu demokrasi, ifade özgürlüğü, eğitim reformu, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi başlıklarla güçlendirilmesini önemsiyoruz. Kalkınma salt ekonomi politikalarının dışına taşan bir çerçeve gerektiriyor.” EKONOMİ - İSTANBUL
ŞİMŞEK: Türkiye bu yıl yüksek gelirli ülkeler grubuna girecek
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Toplantısı’na katılan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomi programının en önemli hedefl erinden birinin sürdürülebilir yüksek büyüme olduğunu söyledi. Bütçe harcamaları dahil bütçe açığının milli gelire oranını gelecek yıl yüzde 3’ün altına çekerek dezenfl asyona güçlü destek vermeyi hedefl ediklerini kaydeden Şimşek, mali disiplinin tesis edilmesine yönelik çabalarının borç sürdürülebilirliği sorunu ile ilişkilendirilmemesini istedi. Türkiye’nin rezerv pozisyonuna da değinen Şimşek, “Uluslararası rezervlerde tarihte eşi benzeri görülmemiş hızda düzeltmeyle karşı karşıyayız. Bu, programa olan güveni, inancı gösteriyor” diye konuştu. Rezervlerdeki artışın sıcak para niteliğinde olmadığını vurgulayan Bakan Şimşek, çok büyük kısmının dövizden TL’ye geçişle açıklanabileceğini savundu. Programın kredi not artışlarını beraberinde getirdiğini ve bunun devam edeceğini kaydeden Şimşek, piyasaların, Türkiye riskini mevcut kredi notumuzun 1,5-2 kademe üzerinde fiyatladığını söyledi. Enfl asyon konusundaki gelişmelere de değinen Bakan Şimşek, “Son bir yılın muhasebesini yaparken tabii ki enfl asyonu konuşmamız lazım. Bir kere öncelikle şunu söyleyeyim; en zoru geride kaldı” dedi. Enfl asyon beklentilerinde ciddi iyileşme olduğunu anlatan Şimşek, gelecek aylarda, ciddi düşüşlerden sonra piyasa ve toplumun beklentileriyle hedefl er arasında bir yakınsama olacağını söyledi. Esas gündemlerinin kalıcı refah artışı olduğunu belirten Şimşek, şunları kaydetti: “Yapısal dönüşümü başarıp, Türkiye’nin yüksek gelirli ülkeler grubuna kalıcı olarak girmesini sağlamayı hedefl iyoruz. Bu sene çok büyük ihtimalle kişi başına milli gelirde, Dünya Bankası tanımına göre ilk defa Türkiye, yüksek gelirli ülkeler grubuna girecek. Sürdürülebilir yüksek büyüme hepimizin nihai amacı. Daha adil gelir dağılımı bunun olmazsa olmaz bileşeni. Sürdürülebilir yüksek büyüme için fiyat istikrarı lazım. Fiyat istikrarı aslında sizin daha güçlü bir şekilde konumlanmanızı sağlayacak. Çünkü o zaman finansmana erişim bir sorun olmaktan çıkıyor. Dar gelirli vatandaşlarımız açısından alım gücünün korunması demek. Özellikle gelir dağılımındaki bozulmanın kalıcı bir şekilde çevrilmesinin en iyi yolu dezenfl asyondur.”