“Türk fındığının geleceği ciddi bir tehdit altında”

Türk fındık sektörü son yıllarda ciddi zorluklarla karşı karşıya. Üretimdeki verim kayıpları, artan maliyetler ve istilacı zararlılar, sektörün sürdürülebilirliğini tehdit ediyor.

info@karadenizekonomi.com / 24.03.2025

“Türk fındığının geleceği ciddi bir tehdit altında”

Bu sorunlara yönelik çözüm yollarını ve sektörde atılması gereken adımları Arslantürk Fındık Yönetim Kurulu Başkanı ve Ulusal Fındık Konseyi Başkan Yardımcısı Sebahattin Arslantürk ile konuştuk. İşte verdiği cevaplar:

Türk fındığının geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, Türk fındığının geleceği cidden tehdit altında. Özellikle son yıllarda yaşanan gelişmeler, fındık tarımını daha da zor bir noktaya taşıyor. Verim ve kalite kaybı giderek artarken, üretim maliyetleri yükseliyor ancak gelirler istenilen seviyeye ulaşamıyor. Miras hukukunun yarattığı parçalanma, istilacı zararlılar ve iklim değişikliğinin etkileri, üreticileri ciddi şekilde zor durumda bırakıyor. Özellikle son dönemde artan istilacı böcekler nedeniyle üreticinin kâr etmek bir yana zarar ettiği bir sürece girdik. Bu şartlar altında birçok üreticinin fındık tarımından vazgeçme ihtimali oldukça yüksek.

İstilacı böceklerin fındık tarımına etkisi nasıl oldu?

Geçtiğimiz yıl zararlı böceklerin etkisi %10 civarında gerçekleşti. Ancak 2024 ve 2025 sezonlarında bu etkinin %15-20 seviyelerine çıkacağını öngörüyoruz. Bu zararlıların üreme kapasitesi oldukça yüksek; bir sezonda bir çift böcek 14 bin yeni nesil üretebiliyor. Bu da mücadeleyi zorlaştırıyor ve zararın katlanarak büyümesine neden oluyor. Üstelik bu böcekler sadece fındık değil, 300’den fazla farklı meyve ve sebze üzerinde de olumsuz etkiler yaratıyor ve şu anda 30’un üzerinde ilde görülmüş durumda. Önümüzdeki yıllarda bu etkinin daha da artacağını düşünüyoruz.

Sektörün sürdürülebilirliği için ne gibi adımlar atılmalı?

Uzun yıllardır Türk fındığında 5 milyar dolar ihracat ve fındık alanlarında verimliliğin artırılması yönünde çalışmalar yürütüyoruz. Ancak atılan adımlar yeterli değil. Özellikle Orta ve Doğu Karadeniz bölgelerinde verim kayıpları kritik seviyelere ulaştı. Ordu’da dekara 90 kilogramın altına, Trabzon’da ise 50 kilogram seviyesine düşen rekolteler, fındık tarımının sürdürülebilirliğini ciddi şekilde tehdit ediyor. Bu gidişle, yakın gelecekte bu bölgelerde fındık tarımı yapılamaz hale gelebilir.Devlet, üreticiler ve sivil toplum örgütleri üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmezse, fındık tarımından elde edilen gelir her yıl daha da azalacaktır.

Sebahattin Arslantürk: “Fındık tarımı makineli hale getirilmezse üretici vazgeçebilir”

Üretim maliyetlerinde nasıl bir seyir izleniyor?

Son yıllarda üretim maliyetleri her geçen yıl artmaya devam ediyor ve bu trendin önümüzdeki yıllarda da süreceğini öngörüyoruz. Özellikle enflasyonun üzerinde seyreden maliyet artışları, üreticinin gelir-gider dengesini olumsuz etkiliyor. Fındık, emek yoğun bir şekilde üretilen bir tarım ürünü. Eğer makineli tarımı teşvik eden bir destekleme modeli devreye alınmazsa, üreticinin fındık tarımından vazgeçme ihtimali oldukça yüksek.

Bu durum özellikle Fatsa, Perşembe, Çarşamba, Ünye ve Terme gibi bölgelerde daha da belirgin hale gelmiş durumda. Birçok üretici, bahçelerine giremez hale geldi ve önümüzdeki yıllarda bu durumun daha da kötüleşeceğini düşünüyoruz.

Fındık ihracatı ne durumda?

Geçmişte 2 milyar 800 milyon dolar ile en yüksek ihracat seviyesine ulaştığımız sezonlar oldu. 2023 yılında bu rakam 2 milyar 650 milyon dolar civarında gerçekleşti. 2024 mahsulünde de benzer seviyelerde bir ihracat beklentimiz var. Ancak 2025 mahsulünde verimli bir sezon geçirebilirsek, 3 milyar dolar ihracat hedefine ulaşma ihtimalimiz yüksek görünüyor. Bu gerçekleşirse, tüm zamanların ihracat rekoru kırılmış olacak.

Büyük firmaların pazara etkisi nasıl oldu?

Sektöre giren büyük yabancı firmalarla ilgili olarak, Türkiye’ye giriş yaptıkları dönemde hem Türkiye’deki hem de Avrupa’daki Rekabet Kurullarıyla istişarelerde bulunduk. O dönemde, bu firmaların piyasaya olumlu katkı sağlayacağı yönünde görüş bildirmiştik. Ancak, bu firmanın Türkiye’de uyguladığı ticari politikalar, piyasayı düzenlemek yerine, aksine piyasa dengesini bozucu etkilere yol açtı.

Özellikle son 2-3 yıldır uygulanan fiyatlandırma politikaları, fındık ticaretinde ciddi sıkıntılar yaratıyor. Türkiye’de 1584 fındık ticareti yapan firma bulunuyor ancak bu büyük firma, sadece 100-130 firma ile ticaret yapıyor. TMO’nun belirlediği fiyatın dışında, bu firmanın sunduğu farklı fiyat politikaları ve piyasa üzerindeki etkisi, sektördeki aktörler için belirsizlik yaratıyor.

TMO’nun fiyat politikasını nasıl buluyorsunuz?

TMO fiyatı, serbest piyasa fiyatı ve büyük oyuncuların oluşturduğu farklı fiyatlamalar, sektörde istikrarsız bir ortam yaratıyor. Biz, fındık ticaretinde alıcı ve satıcının eşit şartlarda rekabet edebileceği istikrarlı bir piyasanın oluşması gerektiğine inanıyoruz.

Rekabet Kurulu’nun geçtiğimiz yıl aldığı kararlarla bu konuyu belirli bir noktaya getirdiğini görüyoruz. Gelecek sezonlarda daha dengeli, şeffaf ve sürdürülebilir bir fındık ticaretinin oluşturulması, hem üreticinin hem de sektörün geleceği açısından kritik öneme sahip.

TMO’nun fındık piyasasına müdahalesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce doğru bir politika mı izleniyor?

TMO’nun piyasada bulunmasını olumlu karşılıyorum. Bazı kesimler, devletin bu alanda olmaması gerektiğini savunsa da ben aynı fikirde değilim. Daha önce sektörü temsil edenlere piyasayı düzenleme ve dengeleme görevi verilmişti ancak ne yazık ki bu görev yerine getirilemedi.

Fındık piyasasında “merkez bankası” gibi çalışan bir mekanizmaya ihtiyaç var. TMO’nun bugünkü uygulamaları belki eksik olabilir, ancak piyasada dengeyi sağlayacak, taban ve tavan fiyatlarını belirleyerek arz-talep dengesini oluşturacak bir yapının kurulması şart. Bu sayede, doğrudan müdahale yerine gerektiğinde alım ve satışlarla piyasayı düzenleyen bir sistem oluşturulabilir.

Fındık ihracatında neden yeni pazarlar oluşturamıyoruz?

Aslında, her geçen yıl fındık ihracatı yaptığımız ülke sayısı artıyor ve mevcut pazarlardaki miktarlar yükseliyor. Ancak sürdürülebilir fındık tarımı sağlanmadıkça ve fiyat istikrarı oluşturulmadıkça yeni pazarların kalıcı hale getirilmesi zorlaşıyor.

Bu noktada devlet, sivil toplum kuruluşları ve ihracatçılar üzerine düşen sorumlulukları eksiksiz ve zamanında yerine getirmeli. Türkiye, dünya fındık üretiminin %67’sini gerçekleştiriyor. Ancak bazı kesimler, dünya genelinde fındık üretiminin hızla arttığını iddia ediyor. Bu doğru değil. Dünya genelinde toplam üretim alanı 1000 hektar seviyelerinde ve üretim miktarı 100 kg’ın altında. Türkiye dışındaki ülkelerde de verim düşüyor, bu nedenle genel tabloyu iyi analiz etmeliyiz.

Katma değerli fındık ürünleri geliştirerek rekabet gücümüzü artırabilir miyiz?

Bu alanda önemli gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’de özellikle çikolata sanayi Karadeniz Bölgesi’nde yoğunlaşmamış olsa da üretim ve ihracat her yıl artıyor. Çuvaldan çıkarma eleştirisi artık geride kaldı.

Özellikle sürmelik çikolata yani krema bazlı ürünler, fındık tüketiminin en büyük kalemi. Türkiye’nin bu alanda daha fazla yatırım yapması ve ihracatını artırması gerekiyor. Çikolata ve çerez sektöründe anormal bir büyüme olmasa da pazardaki yerimizi sağlamlaştırmak için Ar-Ge ve inovasyona daha fazla ağırlık verilmesi şart.

Fındık ihracatında geleceğe nasıl bakıyorsunuz? Türkiye’nin pazardaki hakimiyeti düşmeye devam eder mi?

Türkiye, dünya fındık üretiminin merkezi. Ancak yıllar içinde küresel pazardaki payımız %85’ten %67’ye düştü. Bunun en büyük nedenleri iklim değişikliği, küresel ısınma ve üretimde yaşanan verim kayıpları. Eğer gerekli önlemler alınır, doğru tarım politikaları hayata geçirilirse 5-6 milyar dolarlık fındık ihracat hacmine ulaşabiliriz.

Avrupa Birliği’nin getirdiği kısıtlamalar ve gümrük vergileri sektörü nasıl etkiliyor?

Aslında Avrupa Birliği’nin fındık ihracatına getirdiği keskin bir kısıtlama yok. Ancak bazı ülkeler fındığa yüksek vergi uyguluyor. Örneğin:

               •             Avrupa Birliği içinde doğal fındık için uygulanan vergi %2 seviyesinde.

               •             Diğer ülkelerde bu oran %40’a kadar çıkabiliyor.

Bu vergilerin düşürülmesi için her platformda çalışmalar yürütüyoruz. Sıfır vergi veya daha düşük oranlar talep ediyoruz.

Genç çiftçilerin fındık üretimine ilgisini artırmak için neler yapılmalı?

Fındık bahçeleri yaşlanıyor ve üretici nüfus giderek azalıyor. Gençleri tarıma kazandırmak için devletin modern tarım uygulamalarını teşvik etmesi gerekiyor.

Önerilerimiz:

               •             Sertifikalı fidan üretimi teşvik edilmeli.

               •             Doğru bölgelere uygun fındık çeşitleri belirlenmeli.

               •             Genç çiftçilere yönelik özel teşvikler oluşturulmalı.

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar