Likiditede bolluk sorunu aşılamıyor
Merkez Bankası piyasadaki fazla TL likiditesini çekmek için gecelik kotasyon ve birkaç günlük kırık vadeli depo alım ihaleleri kullanıyor. Buna karşın piyasada 300 milyar liranın üzerinde likidite fazlası var.
info@karadenizekonomi.com / 31.07.2024
Ekonomist Uğur Gürses, Merkez Bankası’nın likiditeyi gecelik çekerek para piyasası fonlarını beslediğini vurguladı.
Merkez Bankası sıkı para politikası uyguladığı, yabancı girişinin yaşandığı ve döviz rezervlerini güçlendirmeye çalıştığı bu son bir yılda sık sık TL likidite fazlası problemiyle karşı karşıya kaldı. Banka geçen haftaki Para Politikası Kurulu toplantısının ardından likidite çekmek ve TL’yi özendirmek için altın ve döviz vererek TL alacağı swap ihalelerine başlayacağını duyurdu. Son günlerde artan likidite fazlası önceki gün itibariyle 318 milyar lirayı aştı, TLREF faizi ise yeniden yüzde 50’nin altında yüzde 47 seviyesine indi. TL mevduat faizleri ise 50 bin lira altı mevduata üç ay vadede yüzde 44 seviyelerinde. Ekonomist Uğur Gürses, likiditenin aylık depo veya likidite senetleriyle çekilmesinin en iyi yol olduğunu vurgularken Merkez Bankası’nın likiditeyi gecelik çekmesinin seçimden bu yana yüzde 110 artan para piyasası fonlarını beslediğine işaret etti.
Gecelik vadede para çekiyor
Ekonomist Uğur Gürses, iletişim konusunda oldukça başarılı olan Merkez Bankası’nın likidite fazlası konusunda ise net bir fikir oluşmadığının anlaşıldığını vurguladı. Gürses yapılanları şöyle özetledi: “Likidite fazlasını gecelik kotasyon ve birkaç günlük kırık vadeli depo alım ihalesiyle çeken Merkez Bankası, tüm zorunlu karşılık artışlarıyla azalttığı ama yeniden 200-300 milyar TL civarında olan likidite fazlasını neden vadeli olarak çekmiyor? Gecelik vadede kotasyonla para çekerken yüzde 47’lik faizi (faiz koridorunun tabanı) kullanıyor, en son 5 günlük kırık vadeli depo ihalesinde ise yüzde 50 ile para çekti. Politika faizi yüzde 50’de. Yani, kotasyonla gelemediği yere 1 haftayı geçmeyen vadede politika faizi ile para çekmeyi tercih ediyor. Öyle görünüyor ki banka uzun vadeli depo açarak yüzde 50’nin üzerine çıkmak istemiyor. Oysa mevduat pazarında orta boy tasarrufçuların bile karşı karşıya kaldıkları aylık mevduat faizi yüzde 40’larda. Bu da tasarrufları dövizde olan ve TL’ye dönme eğilimi olabilecek fonları ya da tasarrufçuları uzak tutuyor.”
PPF’lerde seçim sonrası artış yüzde 110
Sermaye piyasasında yatırım fonlarında (para piyasası fonları) ise yüzde 45-50 arasında brüt getiri sağlanabildiğini vurgulayan Gürses, bu fonların ise ağırlıkla gecelik ters repo yaparak paralarını plase ettiklerini ve bu paraları da nihai Merkez Bankası’nın çektiğine işaret etti. Gürses, “Merkez Bankası likidite fazlasını gecelik çekerek neyi besliyor? Para piyasası fonlarını. 29 Mart’taki yerel seçimler sonrasında para piyasası fonlarındaki artış yüzde 110. Yani 403 milyar TL artarak 770 milyar TL’ye ulaştı. Tam 443 bin kişi ilave olmuş. Aynı dönemde (19 Temmuz itibariyle) bankacılık sisteminde vadeli mevduat, 6.9 trilyondan yüzde 22’lik artışla (1.5 trilyon) 8 .4 trilyona gelmiş. Bu artışın da kabaca yarısı 17 haftada oluşan birikmiş faizden gelmiş görünüyor” diye konuştu. Ekonomist Gürses Merkez Bankası’nın kalıcı olarak likiditeyi çekmek ve para politikasında bir basamak daha sıkılık sağlamak, aktarım mekanizmasını kuvvetlendirmek için aylık depo veya Merkez Bankası likidite senetleri çıkarmanın en iyi yol olduğuna dikkat çekerek politika faizinin etkililiğinin 1 aylık vadeli mevduatta tam görülmediğini dile getirdi.
Merkez gecelik yatırımı özendirmemeli
Merkez Bankası’nın normalde gecelik yatırımı özendirmemesi gerektirdiğine işaret eden Gürses, “Bankanın gecelik borç alma faizini yüzde 45’e indirerek koridoru alttan genişleterek, 1 haftayı aşan biçimde (aylık, 45 günlük) vadeli olarak depo alım ihaleleri ve/veya 30-45 günlük Merkez Bankası likidite senedi çıkarıp likidite fazlasını çekmeli. Likidite fazlasını çekmek için Merkez Bankası’nın elinde seçenekler varken, gecelik vadeden bir haftayı geçmeyen vadeye sıkıştırması bir hata” dedi. Ekonomist Gürses, bu konudaki ayrıntılı yorumlarına ugurses.net adlı bloğunda da yer verdi.
Hazine tahvil vererek zararı karşılayabilir
Ekonomist Uğur Gürses, Hazine’nin daha fazla nakit tutarak likidite fazlası sorununa yardımcı olacağı vurgulandığını hatırlatarak şunları söyledi: “Hazine hesapları bir süredir görece düşük seyrediyor. Yani açık piyasa işlemleri Hazine’ye bırakılamayacak kadar ciddi bir iş. Hazine’nin vergi tahsilatı günlerine umut bağlamak, gecelik vadede çekmek bu etkiyi sağlamıyor. Hazine APİ’ye hevesli ise neden 3-6 aylık bono ihracı yapmıyor? Daha fazlası, neden Merkez Bankası’nın zararını tahvil vererek karşılamıyor? Bununla Merkez Bankası vadeli ters repo yaparak piyasadan para çeker, karşılığında vereceği kağıtlarla benzer vadede yatırım fonlarının da ihtiyacını görürdü. Böylece kısa vadeli verim eğrisinde politika faizi etkili olurdu."
Döviz alış satış marjları hala yüksek
Uğur Gürses, TL varlıklara geçiş konusunda çok önemli bir diğer konunun ise bankaların müşterilerine ilan ettikleri döviz alış-satış marjlarının hala çok yüksek olması olduğunu dile getirdi. Yüzde 3-4’lük bir marj, döviz bozdurmayı ve TL’ye geçmeyi düşünenler için baştan bir baraj oluşturduğunu söyleyen Gürses, “TL’ye geçmeyi düşünüp, aylık yüzde 3-4 getirisi olan TL yatırımın vadesinde yeniden dövize geçme potansiyelinin bugünden yüzde 3-4 maliyeti olan yerde, kim bugünden döviz bozdurur? ‘Döviz alım-satım marjınızı açın, vatandaş döviz almasın’ kafası ile bankalara dikte ettirilen ‘masa altı’ önlemler neden hala çöpe atılmıyor? Neden hala yurtdışı transferlerde bin dereden su getirtiliyor?” dedi.
Ekonomist Gürses, bu konudaki ayrıntılı yorumlarına ugurses.net adlı bloğunda da yer verdi.