Gürsoy;''Fındıkta büyük bir değişim yaşanıyor,tedbir almalıyız''
Türk Fındık sektörünün Ordu’daki köklü firmalarından Gürsoy Tarımsal Ürünler Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Oğuz Gürsoy, Karadeniz Ekonomi Gazetesi'ne yapmış olduğu açıklamada fındık sektörünü ve değişimi değerlendirdi.
info@karadenizekonomi.com / 5.03.2019
Türk Fındık sektörünün Ordu’daki köklü firmalarından Gürsoy Tarımsal Ürünler Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Oğuz Gürsoy, Karadeniz Ekonomi Gazetesi'ne yapmış olduğu açıklamada fındık sektörünü ve değişimi değerlendirdi.
“Fındıkta son yıllarda çeşitli sebeplerle süratle düşen verimliliği ve kaliteyi mutlaka artırmak zorundayız. Aksi halde hem dünya üretimi ve ihracatındaki payımızı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalacak hem de sürdürülebilir fındık ihracatını ve tüketim artışını devam ettiremeyeceğiz. Bu konuda ciddi tedbirler alma zamanı geldi hatta geçiyor..”
Gürsoy, fındıkta devletin uyguladığı politikanın istenen sonucu sağlayamadığı, dolayısı ile bu politikaların da revize edilmesi gerektiği görüşünde.
-Sayın Gürsoy, bir fındık sanayicisi, ihracatçısı ve bu işin ticaretini ve üreticiliğini 45-50 yıldır yapan ve fındık piyasalarında son 40 yıldır aktif şekilde çalışan bir insan olarak fındık hakkında, sanayisi ve ihracatına ilişkin neler söylemek istersiniz?
-Fındıkta üretimden tüketime, iç piyasa ticaretinden ihracatına çok büyük bir değişim yaşanmaktadır. Fındıkta son yıllarda çeşitli sebeplerle süratle düşen verimliliği ve kaliteyi mutlaka artırmak zorundayız. Aksi halde hem dünya üretimi ve ihracatındaki payımızı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalacak hem de sürdürülebilir fındık ihracatını ve tüketim artışını devam ettiremeyeceğiz. Bu konuda ciddi tedbirler alma zamanı geldi hatta geçiyor zira 2009 yılından beri uygulanmakta olan doğrudan gelir desteği modeli maalesef istenen başarıyı yakalayamadı ve hükümetimiz serbest ekonomi modelinden tekrar destekleme modeline geçme zarureti hissetti. Nitekim doğrudan dekar başına yapılan ödemeler ile ne bölgesel göç durdurulabildi ne de verim ve kalite artışı ve maliyet düşüşü sağlanabildi. Kısaca uygulanan tedavi maalesef özellikle Ordu ve Giresun fındık üreticisine ilaç olmadı.
-O halde neler yapılabilir?
-Problem devam ettiğine göre reçeteyi değiştirmek gerek ancak devletin ticarete bulaşması TMO veya başka kurum vasıtası ile fındık alıp stok yapması da nihai çözüm olarak görünmüyor zira çok pahalı, hantal bir sistem haksız rekabet ve israf yaratıyor ve en kötüsü de küçük üreticiyi değil büyük fındık üreticisini koruyan bir sistem. Geçmiş uygulamalara baktığımızda fındık alımları için harcanan paraların ekonomiye getirdiği yükler malum, yıllar boyu depolarda çürüyen ve yağ yapılan fındıklar herkesin bildiği konular. Üretici dışında 20.000 insanımız fındık işletmelerinde çalışmakta ve sektör bölgenin en önemli istihdam kaynağıdır. Fındık ülkemiz ihracatı içinde çok stratejik bir ürün. Tarımsal ürün ihracatımız içinde en büyük paya sahiptir.
-Sürdürülebilir fındık ihracatımızı ve üretimimizi devam ettirebilmemiz için neler yapılmalı?
-Mevcut destekleme politikalarının acilen gözden geçirilerek revize edilmesi gerekli. Desteklemenin mutlaka verim ve kalite artışını temin etmesi ve üretici maliyetlerini düşürerek üreticinin gelirini artıracak ve bölgesel göçü yavaşlatmaya yönelik olması gerekli. Bölgemizdeki kırsaldan büyük şehirlere olan göçün önlenebilmesi amacı ile fındık ve diğer tarım ürünlerinin de içinde olduğu yeni kırsal kalkınma projeleri nin hayata geçirilmesi, bölgemizdeki kırsal kesimin kısaca köylerin yaşanabilir hala getirilerek bölgesel cazibe merkezleri oluşturulması gerekli. Son yıllarda iklim değişiklikleri neticesi ortaya çıkan küllenme gibi bazı hastalıkların ve yeşil ve kahverengi kokarca gibi böcek hasarlarının Türk fındık kalitesinde yaptığı hasarların acilen giderilmesi ve ciddi tedbirlerin Bakanlıkça alınması gerekmekte. Kooperatifleşme, üretici birlikler, arazi toplulaştırma, kiralama, sözleşmeli fındık üretimi gibi toplu üretim ve organizasyonlar teşvik edilerek küçük üretici birimlerinden daha büyük ölçekli üretim tarzına geçmeyi teşvik eden yapılar oluşturulmalı. Piyasalara baskı yapan ve özellikle bol fındık sezonlarında fiyat düşüşlerini teşvik eden emanetçilik sistemine son vermek amacı ile Lisanslı depoculuğun tüm üretim bölgelerine yaygınlaştırılması ve Fındık Borsası çalışmalarının hızlandırılarak altyapısının 3-5 sene içinde kurulması gerekiyor. Gıda güvenirliliği konusunda yurt dışında rakiplerimizin yaptığı anti-propagandaları bertaraf etmek amacı ile Aflatoxin, Pestisit kalıntısı, ağır metaller, Mosh-Moah gibi fındık ihracatında sorun yaratan konularda eğitim ve denetleme faaliyetlerinin sadece fabrika ve ihracatçı nezdinde değil ayni zamanda üretici nezdinde de yapılmasına yönelik faaliyetlerin düzenlenmesi. Fındık üretimi, hasat, kurutma ve depolama esnasında oluşan çürük, küf böcek hasarlı fındıkların yarattığı binlerce tonluk zararın asgariye indirilmesi ve üreticilerin gelir kaybının önlemesi amacı ile İyi Tarım Uygulamalarının yaygınlaştırılması, üretici eğitimi konularında Tarım İl Müdürlüklerinin aktif eylem planı yapmaları. Yurt dışı rakiplerimizin üretim ve satış politikalarının yakinen izlenmesi ve ülkemiz pazarlarına girişlerinin engellenmesi.
-Dönemsel olarak başkanlık yaptığınız üyesi olduğunuz Karadeniz İhracatçı birlikleri kurumu zaman zaman hedef gösteriliyor, eleştiri alıyor, nedenini anlatabilir misiniz?
-Fındık üzerinden siyaset yapmak ülke ekonomisine ve bu milli stratejik ürüne zarar vermektedir. Ayrıca doğru üretim ve ihracat politikalarının oluşturulmasını da engellemekte kısaca rakiplerimizin ekmeğine yağ sürülmektedir. Fındık İhracatçıları dünyada 118 ülkeye ihracat gerçekleştirmekte ve pek çok güçlükler ve zorlu rekabet koşullarında çalışmaktalar. Zaman zaman alınan yanlış kararlar ve uygulanan yetersiz tarım politikaları birinci derecede ihracatçıyı etkilemekte ve ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Örneğin Aflatoxin sorunu üretim, hasat veya depolama şartlarının olumsuz olmasından oluşan ve ihracatçının çok sık karşılaştığı bir sorundur. Birinci derecede üretici sorumlu olduğu halde tabiri caiz ise kabak ihracatçının başına patlamaktadır. İhracat safhasında ortaya çıkan yüksek bir toksin rakamı ihracat malının geri gelmesine ve ekonomik olarak ihracatçının büyük paralar kaybetmesine neden olmaktadır. Peki, burada suçlu ihracatçı mıdır? Soruna neden olan değil malı son kullanıcıya satan zarara katlanmaktadır.
Aslında üretici, bu işin ticaretini yapan manav , kırıcı ve ihracatçı hepsi ayni gemidedir. Ancak menfaat çatışmaları paydaşlar arasında zaman zaman ihracatçıların suçlanmasına neden oluyor. Arz fazlalığı piyasaya baskı yapıyor fiyatlar düşüyor suçlu ihracatçı, malda toksin çıkıyor mal yurt dışından geri geliyor suçlu yine ihracatçı, maalesef özellikle üretici STK ları ayrıştırıcı ve ötekileştirici dil kullanarak piyasada yaşanan olumsuz gelişmelerin suçunu ihracat sektöründe aramakta bu tabi olarak yerel ve bölgesel firmaların yavaş yavaş sektörden çekilmelerine sebep olmaktadır. 1990 lı yıllarda Ordu’da 55 adet ihracatçı firma bugün bir elin parmakları sayısına 4-5 e düşmüş durumda. Şayet üretici STK larının yıllardır iddia ettiği sömürü düzeni devam ediyorsa ihracatçılar çok büyük kazançlar elde ediyorsa neden bu insanlar kepenk kapatıp sektörden çıkıyorlar?
-Fındığı alanın temsilcisinden size karşı şikâyet var. Siz fındığı satarken alıcısından mı zorluklar yaşıyorsunuz. Siz iki arada bir derede kalan kurum olarak gözüküyorsunuz genel manada. Yani ihracatçıların, sanayicilerin, tüccarların böyle problemleri varken biz genel manada fındığı da ele aldığımızda yanlışlıklar nereden kaynaklanıyor, nerede yanlışlıklar var sizin gibi bir duyenden bunları öğrenmek isteriz.
-Fındıkta yaşanan problemler sadece ihracattan ve ihracatçıdan kaynaklanan problemler değil ancak toplumda böyle gösterilmeye çalışılıyor. Köyde üreticinin 500 kg fındığını Güneydoğudan gelen insanlar topluyorsa, bölgede verim 80-100 kg lara düşmüş üretici maliyetleri 10 TL üstüne çıkmış ise bu noktada verilen desteklerin gözden geçirilmesi ve revize edilmesi aksi halde ilerleyen yıllarda kalitenin ve verimin daha da düşmesi, maliyetlerin enflasyon üstünde artması netice fındığın artık bölge insanı için cazip olmaktan çıkması kaçınılmaz olacaktır. Bu gidişatın düzeltilmesi için her yıl verilen desteklerin sonuçlarına göre etki analizi yapılarak gelecek yıllarda yeni revize politikalar üretilmesi gerekli. Eğer bu etki analizi yapılsa bir sonraki senede daha farklı stratejiler güdülerek Türkiye çok farklı politikalarla verimini artırabilir, üreticinin problemlerini azaltabilir daha yüksek fiyata mal satma olanağı olabilir. Ama maalesef düz bir politikamız var her sene doğrudan gelir desteği verelim, mazot desteği verelim, sadece işler para vermekle üreticinin cebine para koymakla olmuyor. Bugün dünyada çok değişik şeyler oluyor. Size bir örnek vereyim. Aslında fındık çok değerli bir ürün ve fındığın istikbali de parlak. Dünyanın nüfusu 2025’lerde 9 buçuk milyara çıkacak ve genellikle uzak doğuya baktığınız zaman Çin, Hindistan gibi ülkelerde çok büyük nüfus var ve bu süratle kalkınan bu ülkelerde tüketim modelleri değişiyor, tüketim alışkanlıkları değişiyor. Fındık kendini ispat etmiş çok sağlıklı bir ürün bu ülkelere örneğin Çin’e olan ihracat son 2-3 yıldır süratle artıyor. Bunun bir sebebi var. En önemli sebep Çin toplumunun gelir seviyesinin artması, batı tarzı tüketim alışkanlıklarının süratle çoğalması ve fındık gibi kuruyemişlerin sağlıklı gıda olarak algılanarak daha çok tüketilmeye başlanmasından kaynaklanıyor. Ayrıca yıllar boyu fındık tanıtım grubu olarak da bu ülkelerde tanıtım faaliyetleri yapıldı. Bunların semeresini yeni yeni almaya başladık ileriki yıllarda kalitemize dikkat edersek Uzakdoğu pazarı ülkemiz için çok büyük bir pazar olacak. Diğer bir konu da hükümetin fındık politikasının net ve sezon öncesi açıklanması lazım, 2009 dan beri serbest ekonomik modeli seçen hükümetimiz eğer bundan böyle müdahaleci bir politika izleyecekse alınan karaların sezon başında ilan edilmesi gerekir. Sezon ortasında yapılan müdahaleler hem üreticiye hem de ihracatçıya çok zarar veriyor. Örneğin TMO’nun 1 Kasım yerine 15 Ağustosta müdahale kararı açıklansa idi ülkemize minimum 150 milyon USD daha fazla döviz gelebilirdi hem üretici hem de ihracatçı maalesef 11,5-12,5 TL arasında malını satmaz idi, kısaca sektörü etkileyici kararların sezon öncesinde alınması ve ilan edilmesi lazım.
-Ülkemizdeki fındık sektöründe faaliyet gösteren yerli firmaların sayıları ve nitelikleri üzerine neler söyleyebilirsiniz?
- Yerli firmalar deyince sadece kırım tesislerinden bahsetmiyorum. Milyonlarca dolar harcanarak dünyadaki son teknolojilerle çalışan entegre tesislerden bahsediyorum, kısaca bizim gibi yerli firmalardan bahsediyorum. Bu firmalar bugün 20-25 bin bölge insanına iş ve aş veriyor milyarlarca TL tutarında ücret, vergi, sigorta ödüyor. Geçmişte Türk Fındık ihracatının yüzde 90’ını yapan bu firmalar bugün yüzde 35-40’ lara düşmüş durumdalar ve sayıları her geçen gün azalıyor. Sadece Ordu ilinde 1990-2000 yılları arasın 55 civarında aktif fındık ihracatçısı varken bugün 4-5 firmadan bahsediyoruz. İhracatçı vasfını kaybeden firmaların bir kısmı global firmalara tedarikçi olurken bir kısmı da çalışamaz hale geldi ve kepenk kapattı. Kısaca sektördeki bu olumsuz gidişatın nedenlerini iyi irdelemek lazım. Öncelikle yanlış teşvik politikaları sektörde çok büyük bir kapasite yarattı bu gün Türk fındık üretimini 3 ayda kıracak 4-5 ayda kavuracak kurulu kapasite mevcut ancak hala değişik isimler altında sektöre fabrika kurmak için teşvik veriliyor. Bir sektörde yüzde 35-40 kapasite kullanımı varsa teşvik modelini ve şeklini değiştirmek gerekli. Artık yeni kapasite oluşturmak yerine mevcut kapasitelerin verimliliğini artıracak rekabet gücünü destekleyecek teşvikler verilmeli aksi halde bu gün olduğu gibi karlılığın yüzde 1-2’lere düştüğü sektörde devamlılık mümkün olamayacak ve konsalidasyon süratlenecektir. Tabi bu arada kapanan tesislere devletin zor şartlarda verdiği teşviklerde maalesef israf olacaktır. Kısaca sektörel teşviklerin gözden geçirilmesi mevcutların hayatta kalabilmesi açısından son derece önemlidir.
-Fındık ziraatında yaşanan sorunlar nasıl aşılabilir?
-Her şeyden önce doğru önlemler ve planlar yapabilmek için üretim alanlarının yeniden tespiti, verim haritası, toprak haritası çıkarılmalı, bahçelerin yaş ve çeşit durumu tespit edilmeli. Kısaca elde bulunan tüm veriler güncellenerek güvenilir hale getirilmeli. Üreticilerin demografik dağılımı, köyde mi yoksa şehirde mi yaşayıp yaşamadığı, ek gelir durumları tespit edilmeli. Fındıkta görülen hastalık ve zararlıların dağılımı ve bölgelere göre acil alınması gereken önlemler tespit edilmeli. Tüm bu veriler sağlıklı hale getirildikten sonra mevcut teşvik politikaları ve destekler revize edilmeli. Doğrudan gelir desteği modeli şarta bağlı projelere dönüştürülmeli. Örneğin arazi toplulaştırma, bahçe yenileme, zirai alet ve makine alımı, harman yapımı, teraslama, depo yapımı gibi konularda üreticiye destek sağlanmalı. Özellikle gübre ve ilaç kullanımlarında KDV istisnası hatta belirli oranda bazı ciddi yeni zararlılara karşı (küllenme hastalığı, yeşil ve kahverengi kokarca ilaçları, fındık kurdu ilaçları vs) ilaç desteği verilmeli. Gübre kullanımı toprak raporuna bağlanmalı ve rapora göre gübre satışı yapılmalı. İyi Tarım uygulamaları daha çok desteklenmeli ve denetlenmeli. Kooperatifçilik ve üretici birlikleri teşvik edilerek üretici örgütlenmesi teşvik edilmeli. Lisanslı depoculuk tüm üretim bölgelerine yaygınlaştırılmalı. Organik fındık üretimi daha çok desteklenmeli. Fındık tarımında ve hasatında kullanılacak makinelerin (ilaçlama makineleri, hasat makineleri, patozlar ot kesici budama makineleri ve ekipmanlarının yerli imalatçılarına teşvik verilerek yerli makine sanayinin geliştirilmesi ve fındık sektörüne daha uygun koşullarda makine ve cihaz temini sağlanmalı. Fındık rekolte tespitlerinin Mayıs ve Temmuz aylarında en az 2 defa yapılması ve rekolte hesaplama metodunun yeni toplanacak veriler ışığında revize edilmesi. Üreticinin özellikle gübre, ilaç ve hasat zamanı ihtiyacı olan işçilik ücretlerini ödeyebilmesi için uygun şartlarda uzun vadeli kredi imkânları oluşturulması ve fındık üreticisinin Ağustos-Eylül aylarında piyasaya aşırı mal indirerek fiyatların düşmesi engellenmeli. Arz-Talebe göre oluşan serbest ekonomi esas olmakla birlikte ziraat kesimi organize olana kadar çok bol ürün olduğu yıllarda müdahale kurumu ihtiyacı doğabilir. Ancak bu kurumun alış ve satış politikasının piyasa istikrarı sağlayıcı yönde olması sezon öncesi hasattan evvel uygulanacak politikaların ve fiyatların açıklanması gereklidir. Bu kurum sürdürülebilir ihracat ve iç tüketimi dikkate alan politikaları esas almalı spekülatif fiyat hareketlerini aşağı ve yukarı yönde engelleyerek dünya pazarlarında liderliğimizin devamına yönelik stratejiler uygulamalıdır. Fındık bahçelerinden elde edilen budama artıkları, hasat sonrası zuruf, yaprak gibi malzemelerin değerlendirilerek ek gelir yaratılmasına yönelik projeler desteklenmeli ve özellikle bölge üniversiteleri ile yakın çalışmaya gidilmelidir. Fındıkta bu gün çok büyük boyutlara gelmiş olan çürük, küf, aflatoxinli tanelerin üreticimize maddi anlamda getirdiği kayıp artık 300-400 milyon Liralara dayanmış durumdadır. Bunları önleyici eğitim faaliyetleri ile üreticiye ekipman desteği sağlanmalıdır.
- Üretici desteklerinden söz ediyoruz da bir de ihracatçı ve ticaret cephesinde neler yapılmalı:
-Son yıllarda Globalizasyonun yarattığı yabancı menşeili firmaların Türk Fındık ihracatındaki hızlı pay artışları yerli firmalarca endişe ile izlenmektedir. Bu gün 2-3 yabancı firmanın fındık ihracattaki payı 50% yi geçmiştir. Yerli ihracatçıların global rakiplerle rekabet edebilmeleri için öncelikle gerek TL gerekse Döviz bazında finansman şartlarının iyileştirilmesi gerekiyor. Bu kamu bankaları veya Eximbank aracılığı ile yapılabilir. Sektör karlılığını artırmak amacı ile aşırı bir kapasite fazlalığı bulunan Fındık sektörüne ilave kapasite yaratmak adına teşvik verilmemeli buna kobi destekleri AB fonlarından ve Tarım Bakanlığı destekleri de dahil olmak üzere sektörel teşvikte ana hedef mevcut kapasitenin rekabet koşullarını iyileştirmek, modernizasyon, otomasyon, belgelendirme, enerji destekleri, şirket birleşmeleri gibi konularda yoğunlaşmalı. Aksi halde verilen teşviklerle yaratılan ilave kapasiteler ve işletmeler ihracatçı değil büyük global firmalara içerde taşeron haline gelerek kaynak israfı yaratıyorlar. İhracatçı firmaların daha çok ülkeye özellikle katma değeri daha yüksek fındık mamulleri ihraç edebilmeleri bu ülkelerde uygulanan yüksek ithal vergi bariyerlerinin kaldırılması ile mümkün olabilir. Bu bağlamda devletten devlete yapılacak ikili anlaşmalarla ithal vergilerinde yapılacak iyileştirmeler bizlere yeni pazarlar açabilir. Fındık imalatında önemli girdi kalemlerinden olan elektrik, doğalgaz, mazot gibi enerji kaynakları üzerindeki vergiler ihraç yapılan malların imalatında kullanıldığında bu vergilerin kaldırılması ciddi maliyet düşüşü sağlayacak ve rekabet gücümüzü artıracaktır. Fındık sanayinin özellikle fındıktan üretilen sanayilerin gelişebilmesi için Kıdem Tazminatı fonu ve istihdam üzerindeki yüklerin azaltılması gereklidir. Fındık sanayinin yüksek teknolojiye ulaşımının kolaylaştırılması amacı ile fındık seçme ve temizlemede kullanılan elektronik makineler, kalibrasyon ve laboratuvar ekipmanları, gibi cihaz ve ekipmanların yerli imalatçılarının desteklenerek uygun şartlarda sektöre kazandırılması için özel teşvikler verilmesi gerekir.
-Fındığın katma değerini yükseltmek, ihracatı artırmak, yukarıya çıkartmak için ihracatçı birliklerinin gerek İstanbul İhracatçı Birliği gerek Karadeniz Fındık İhracatçıları Birliği ve onun paydaşları bu noktada bir hedefi var mıdır? Elinde bir planlaması var mıdır? Fındığın katma değerini yükseltebilecek, daha fazla döviz getirebilecek bir çalışması bir planı var mıdır?
-Bu konuda birkaç sene öncesine kadar fındık tanıtım gurubu yoğun çalışmalar yapıyordu. Tanıtım grubu fındık ihracatından kesilen tanıtım fonu da biriken paralarla ar-ge projelerini ve hedef ülkelerdeki promosyon faaliyetlerini destekliyordu. Nitekim bu gün Çin’e yapılan ihracatın artmasında o ülkede tanıtım gurubunun 10 yıllık faaliyetlerinin büyük faydası olmuştur. Şu anda bildiğiniz gibi tüm tanıtım grupları lağvedilmiş ve Türkiye Tanıtım Grubu çatısı altında çalışmaya başlamıştır. Artık İhracatçı Birlikleri yapmak istedikleri projeleri Türkiye tanıtım grubuna sunacak ve Türkiye tanıtım grubunun onayından sonra projeler hayata geçirilecek. Son dönemde hem İstanbul hem de Karadeniz İhracatçı Birliği’nin Türkiye Tanıtım Grubuna pek çok proje önerisi oldu. Birkaç tanesi kısa zamanda hayata geçecek. Bunlar özellikle ihracata dönük, ihracatı artırmak için yaptığımız çalışmalar olacak. Tüm bu çalışmalar dışında İhracatçı Birlikleri olarak bütçe imkânlarımız çerçevesinde pek çok Zirai ve ticari projelere destek vermeye çalışıyoruz, seminerler ve tanıtım faaliyetleri düzenliyoruz. Son olarak fındık zararlıları ile ilgili üreticilere dağıtılmak üzere binlerce broşür bastırmak üzere çalışmalara başladık ayrıca Türk Fındık Çeşitleri Kitabını revize ederek ilgili kurum ve kuruluşlara ve yabancı alıcılara verilmek üzere dağıttık.
-Teşekkür ederiz Sayın Gürsoy