“Zengin daha zengin, fakir daha fakir”
Ordu SMMM Başkanı Baş, “Türkiye’nin en zengin yüzde 20’si toplam ülke gelirinin yüzde 46,7’sine sahip. En fakir yüzde 20’si ise 6,1’ine sahip. Bu fark bir uçurum. Bunu okuyabilmek için iktisatçı olmaya gerek yok. Zengin daha zengin, fakir daha fakir diyebilir.” dedi.
info@karadenizekonomi.com / 17.09.2020
Hem ülkemiz hem de dünya pandeminin etkilerini görmeye devam ediyor. Pandeminin pek çok sektöre verdiği zarar artık azımsanmayacak durumda. Kredilerdeki geri ödemesiz dönemin sona ermesiyle beraber nasıl önlemler alınabilir? Pandemi sürecinde orta kesim geliri nasıl artırılabilir? KDV indiriminden faydalanamayan mali müşavirler ne istiyor? Ordu Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası Başkanı Bahadır Baş Karadeniz Ekonomi’nin konuğu oldu ve sorularımıza açıklık getirdi.
“DOĞRU ANALİZLE DOĞRU SONUCU BULMALIYIZ”
Pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının yaşamlarını hiçe sayarak mücadele ettiğini, müthiş çaba gösteren sağlık çalışanlarına teşekkür eden Ordu SMMM Başkanı Bahadır Baş, pandemi sürecinin ekonomiye etkilerini şöyle değerlendirdi: “Salgın dünyadaki ekonomiyi daralttı. Var olan, tüketim alışkanlığımızdan vazgeçtik. Büyük markaların bir işe yaramadığını gördük. Una, suya, tuza sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu gördük. Pek çok sektörü aslında olumsuz etkiledi. Açıklanan verilere göre Türkiye ekonomi 9,9 oranında daraldı. Dolar kuru arttı. Kamu bankaları aracılığıyla piyasayı canlandırmak için kredi sunuldu. Bunlara rağmen piyasanın iyiye gitmediğini söyleyebiliriz. Biz bundan üzülüyoruz ama bunları konuşmak durumundayız. Bu rakamları doğru analiz etmeksek, doğru sonuçları bulamayız.”
“ZENGİN DAHA ZENGİN, FAKİR DAHA FAKİR”
Liberal ekonomik politikaların gidişinin dünya üzerinde farklı bir düzen oluşturmaya başladığını kaydeden Baş, “Dünyanın en zengin 26 kişisi, dünya servetinin yarısına sahip. Bu kabuledilebilir değil. Salgında Şubat 2020’de bankada 1 milyon liranın üzerinde hesabı olan kişi sayısı 236 bin iken, Mart-Nisan-Mayıs-Haziran aylarının sonunda 268 bine çıkmış. Haziran 2019 ile Haziran 2020’yi kıyasladığımızda da 67 bin kişi artmış. Türkiye’de 10 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücret 2 bin 324 lira. Açıklanan açlık sınırı 2 bin 384 lira. Yaklaşık olarak 2 milyon 300 kişi kısa çalışma ödeneğinden, 1 milyon 700 bin kişi de nakit ücret desteğinden yararlanmış. 18 milyona yakın devlet yardımıyla geçinen insanımız var. 2013 yılında kişi başına düşen milli gelirimiz 12 bin 500 dolar civarındaydı. 2019 sonunda 9 bin 100 dolar civarında, bugün ise 8 bin dolar seviyesinde. Biz fakirleşiyoruz işte. Ama bankada 1 milyon liranın üzerinde hesabı olan kişi sayısı artmış. Bu zenginleşme belirtisi değil midir? Türkiye’nin en zengin yüzde 20’si toplam ülke gelirinin yüzde 46,7’sine sahip. En fakir yüzde 20’si ise 6,1’ine sahip. Bu fark bir uçurum. Bunu okuyabilmek için iktisatçı olmaya gerek yok. Zengin daha zengin, fakir daha fakir diyebilir.” dedi.
ASGARİ ÜCRET ARTMALI
Ülke ekonomisi için orta sınıfın büyütülmesini gerektiğini kaydeden Baş, “Orta sınıfın daha güçlü olduğu ülkelerin daha ileri gittiğini düşünüyoruz. Bu adaletli paylaşımın merkeze toplandığında çevreye dağıldığının göstergesidir. Ülke olarak bazı kavramları yeniden konuşmamız gerekiyor. Yargı bağımsızlığı, özgürlükler gibi en temel hizmetlerden başlamamız lazım. Bakın, dolar bugün 7,51 civarında. 2013 yılında dolar 2,50 idi. 5 lira gibi bir artış olmuş. Peki, asgari ücretle çalışanımızın, devlet memurlarımızın geliri de o oranda artsaydı? O zaman dolar artışında bir sorun yoktu. Yabancı paranın değer kazanması, bizim paramızın değersizleşmesi bizi fakirleştirir. Gelirimizi artıracak bir formül olmalı ancak bizi borçlandırmamalı. Gelir artırıcı politikalar uygulanmalı. Asgari ücretin mutlaka daha yukarılara çıkartılması lazım.” ifadelerine yer verdi.
“BÜTÇEMİZ İSTENİLEN NOKTADA DEĞİL”
Kredilerdeki geri ödemesiz dönemin sona ermesi konusunda da açıklamalarda bulunan Baş, “Mart-Nisan-Mayıs ayında bir yangın vardı. O yangın söndürülmek için bir su sıkıldı. Şimdi bu yangın geçmedi. Hizmetler sektörü ikinci çeyrekte yüzde 25 daralmış. Sanayi sektörü yüzde 16 daralmış. Bizim önerimiz Maliye Bakanlığı, değerli yetkililer oturup yeniden tartışıp yeni bir çözüm bulacaklardır. Güneş çarığı sıkar, çarık da ayağı diye bir deyim var. Buradaki sıkıntı şu; Bizim bütçemiz dar. Bütçemiz istenilen noktada değil. Hizmet ve sanayi sektörlerinde çalışanların kredilerinin yeniden yapılandırılması gerekiyor.” dedi.
“KAYNAKLARA GÖRE KDV ORANLARINI İNDİRİN”
KDV indiriminden yararlanamadıklarını ifade eden Baş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Pek çok sektör KDV indiriminden yararlandı. Mali müşavirler kamusal bir hizmet veriyor. Her ne kadar bağımsız çalışıyor olsa da, ürettiği hizmet bir kamusal hizmet. Biz diyoruz ki bu kamusal hizmetin karşılığı olarak bize de KDV oranımızı yüzde 18’den 8’e indirin, yüzde 18’den 1’e indirin kaynaklara uygunsa. Bunun sonucunda bu meslek grubunu da onore etmiş olursunuz. Pandemi döneminde 25 civarında meslektaşım hayatını kaybetti. Virüs döneminde insanlar evde otururken, Türkiye’deki 52 bin tane mali müşavir bürolarda çalışanlarla beraber gidip beyannamelerini hazırladı. Biz, ‘Virüs var evimizde oturacağız’ diyemiyoruz. Çünkü devlet şirketlerden beyannamelerini istiyor. Biz de en azından KDV oranlarının indirilmesini istiyoruz. Meslektaşlarımızın bu konuda ciddi talepleri var. “
HAZAL PALAVAR / KARADENİZ EKONOMİ