Fiskobirlik;''Çok zor bir süreçten buralara geldik!''
10 yıl öncesine kadar iflasın eşiğine gelmiş bir kurumken bugün üretim ve yatırım konusunda önemli adımlar atan Fiskobirlik’in Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Bayraktar geçmişten bugüne kadar olan süreci değerlendirerek önemli açıklamalarda bulundu.
info@karadenizekonomi.com / 27.10.2019
Murat Gürsoy ile Karadeniz Sohbetleri’nde bu hafta Giresun’dayız. Son yıllarda farklı bir işletmecilik anlayışıyla yönetilen ve bir anlamda sanayici bir kurum kimliği kazanan Fiskobirlik’in başındaki isim sayın Lütfi Bayraktar ile kurumu ve fındık sektörünü konuştuk. Sohbetimiz sırasında gördük ki: yaklaşık 5 sezon önce bir takım sorunlarını çözdükten sonra tekrar fındık alımına başlayan Fiskobirlik, şimdilerde kendisine bağlı bulunan tüm kooperatifler aracılığıyla üreticiden aldığı fındığı entegre tesislerinde işleyip sadece iç pazarda değil dış pazarda da satmak için büyük bir uğraşa girdi.
-Son süreçte nasıl bir işletme anlayışı ve yöntemi belirlediniz? sorusu ile sohbetimize başlayalım istedik. Bu konuda neler söylersiniz?
-Özetle bugün için yöntemimiz şudur; Bölgesel piyasalarda oluşan fiyatın biraz üzerinde fiyatlandırmaya giderek peşin veya vadeli koşullarda fındığı almak ve ürünü entegre tesislerimizde işleyerek tüketiciye nihai ürün olarak sunmak. Bu kapsamda sadece iç pazar değil dış pazarda da var olmayı amaçladık.
-Performansınız hakkındaki düşünceleriniz nedir?
-Her sezon üstüne koyarak gidiyoruz, geçen yıldan daha iyi olacağımızı görmekteyim. Bu da bizi yeni yatırımlara ve pazarlara itti. Yurtdışı anlamında ilk defa bu yıl bağlantıları ciddi boyutlarda mal satmaya başladık. Bir miktar fazla fiyat vererek kooperatifçilik ve sosyal sorumluluğunu yerine getiren Fiskobirlik aynı zamanda entegre tesisi ile bir sanayi kimliğine kavuşmuştur.
-Bu nedenle ki sizi pek makamınızda göremiyoruz...
Evet... Son olarak Almanya’nın Köln kentindeki Anuga Gıda Fuarı’na katıldık. Ve orada da
anladık ki biz aslında kendimizle ilgili kısma bakıyor olmakla birlikte dünya fındık piyasasında da ilk akla gelen kuruluş konumundayız. Böylesine kıymeti ve değerli markayı el birliği ile desteklemek gerekir. Fastfood zincir veya içecek sektöründeki dünyaca ünlü markalar neyse marka anlamında Fiskobirlik’in de marka değeri biliniyor. Güvenilir olmanın verdiği yoğun ilgiye tabi olduk.
-Bu ilgi aynı zamanda yoğun satış ve yoğun yatırım anlamına gelmiyor mu?
-Çok haklısınız. Tabi ki bu biraz da maddi güç ile doğru orantılı. Bundan 10 yıl önce herkesin “battı” diye gördüğü bir kuruluştan borçlarını ödeyerek bu noktaya geldik. O nedenle ki bu ilgiden çok memnunuz. Fiskobirlik’e sivil toplum kuruluşları ve siyasetçiler destek verirse daha fazlasını yapacağımıza eminim. Dünya pazarlarında daha fazla güç kazanırız. Üç yıl sonra dünyanın daha fazla tanıdığı ve bildiği bir kurum çok daha iyi bir noktada olacağız.
-Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ile nasıl bir işbirliği içindesiniz?
-Belki bir dönem Fiskobirlik ile siyaset uyuşmamış olabilir. Bir sürü yasal düzenlemelerle denetimlere hazırız ve üretici birliğiyiz. 80 yıllık bir deneyim var. Dolayısıyla Fiskobirlik adıyla böyle bir kurum varken TMO’nun alımını ben çok anlamış değilim. Deniyor ki Fiskobirlik özerkleştirildi ve kamusal kimliği yok. Oysa artık hukuki sıkıntılar da yok bu anlamda. Şu anda TMO ile protokol yaptığımıza göre işbirliği yapabiliyoruz. Geçmişte bu müdahale alımları kim adına yapılıyordu. Hazine adına. Şimdi değişen ne oldu?
-Protokolün içeriğini açıklamanızda bir sakınca var mıdır?
-Öncelikle bu çalışmayı hayata geçirirken çok zorlandığımızı söylemek isterim. Üreticiden fındığı alacağız. Buradaki alım maliyetleri tamamen bize ait. Aslında biz bu protokolle bir kazanım elde etmiyoruz. Üreticiye ve piyasa regülasyonuna katkı sunmak için bu protokolde varız. Bu aslında bir nevi fedakârlık. Biz TMO koşullarında onların istediği kadar fındığı alacağız. Ve bu fındığı onlara devredeceğiz ve hatta üstüne üstlük yüzde 0.5 de komisyon vereceğiz. Bu koşullarda şu ana kadar bin ton fındık alıp TMO’ya devrettik.
-Fiskobirlik’in şu andaki ekonomik durumu nedir? Bildiğimiz kadarıyla hem Sakarya hem Bulancak’ta yatırımlar gündemde...
-Bakın bu kuruluş son süreçte neredeyse eski parayla bir katrilyon lira borç ödedi. O gün görüntüde 140 trilyon lira gibiydi ama dolar da bin 100 liraydı. Bu yapılanmada tazminatlar dâhil bir katrilyon borç ödedik. Bir yandan da yeni yatırımlar yapmayı planladık. Giresun’da Fatsa’da ve batıda iki kırma fabrikası ve kırma fabrikası üniteleri yaptık. Entegrenin kapasitesini üç katına çıkardık. Her ilde bir distribütörümüz, arazide 80 pazarlama elemanımız ve market raflarında çok beğenilen ürünlerimiz var.
Depo kapasiteniz nedir?
-Normalde 300 bin ton civarında kapasitemiz var ancak atıl durumdaki depoların bir kısmını kiraya verdik. Şu anda 150 bin ton fındık depolama kapasitesine sahibiz.
-Kamuoyunda Fiskobirlik’le ilgili pek çok iddia da gündeme geldi. Bundan rahatsızlık duydunuz mu?
Bir yandan borç öderken öte yandan da yatırım yapmayı ihmal etmedik. Ancak bunu yaparken kamuoyuna yanlış yansıtıldığını da gördük. Fiskobirlik’in mal varlığını sattılar da yaptılar diyenler bile oldu. Oysa tam anlamıyla öyle değil. Sattığımız yerler oldu elbette. İflas etmiş bir kurum haline getirilmişse devlet de yardım etmiyorsa tabi satacağız. Kısıtlı olan ticari faaliyetlerin önünü açmak için eldeki olanakları kullandık. Üretim tesisleri harap olmuş pazarlama ağı bulunmayan ve üreticiden fındık alamayan bir kurumdan bahsediyoruz. Bunca borç varken ne yapacaktık? Bir strateji geliştirdik ve formül ürettik. Burada göz ardı edilen bir şey var. Sattığımız mal varlığı ödediğimiz borcun dörtte biri civarındaydı. Dolayısıyla yeni kaynaklar yarattık ve bunlar muhasebe kayıtlarında var. Gelsinler denetime açığız ve rahatlıkla bakılabilir. Önünü görebilen ve ekonomik çıkmazları aşan bir kurumuz artık. Göreve geldiğimizde bin 800 çalışanımız vardı ve bu hantal yapıyı eritmek gerekiyordu. Öyle de yaptık. İşten çıkanların hepsinin tazminatlarını kuruşuna kadar ödedik. Pazarlamada hiç kimse yokken şimdi 80 kişi var. Şimdi Fiskobirlik’in dünyadaki marka değerini daha da yukarıya taşımaya kararlı çalışanlarımızla gidişatımız oldukça iyi. Ve sağlıklı bir büyüme içindeyiz.
-Dolayısıyla büyüyen kurumlar yatırım yapmalı diyorsunuz?
-Tam da öyle ki Bulancak’a yatırım yapmalıyız diyoruz. Bunun değeri 40 milyon lira demektir. Fiskobirlik bu yatırımları çok rahat ortamlarda yapmıyor ama etkinliğimizi artırmak istiyorsak buna gerek var. Büyümek yatırım yapmak almak ve satmak zorundayız. Göreve ilk geldiğimiz zamanlarda bankalar borçlarımız nedeniyle yüzümüze dahi bakmazken şimdi pek çok banka ile çalışıyoruz. Bu da bankalar nezdinde itibar demektir. Diğer taraftan 800 kişiye yakın istihdam ve 5 milyon maaş ödemesi var. Ancak her şeye rağmen ticari bir işletme gibi davranamıyoruz sosyal sorumluluklarımızın da bilincindeyiz.
-Bir yandan yatırım gayreti öte yandan da dışa açılma çabası. Geleneksel pazarların dışına çıkma arayışlarınız hakkında neler söylersiniz?
Bu noktada Almanya ve Fransa’da düzenlenen dünyanın en önemli ve büyük gıda fuarlarına katılıyoruz. Kasım ayında Katar, Aralık ayında Abu Dabi, Mayıs veya Haziran aylarında Şanghay Fuarları var. Biz şunu bilmeliyiz. Ana üretici ülkeyiz. Türkiye’de piyasa yapılırken bizden ürün alan ülkelerin başka pazarlara kaymasını nasıl önleriz kaygısı dışında bu piyasa nasıl stabil olur? Sürdürülebilirliği nasıl sağlarız? bunu düşünmeliyiz. Zaten ana alıcılar ülkemiz fındığına yıllardır alternatif arıyorlar. Ama bizdeki kalite ve verimlilik başka ülkelerde yok. O nedenle şanslıyız.
-Ülkemizde fındık sanayicisi olmak da zor olsa gerek...
-Türkiye’de başta fındıkla ilgili stok kontrolü yok. Bir tarım ürünü olan fındıkta rekolte bir sene çok iyi bir sonraki sene çok kötü olabiliyor. Üst üste iki yıl don olsa siz fabrikada işleyecek fındığı kilosuna 100 lira da verseniz bulamazsınız. Böyle bir riskiniz var. Bir başka risk de şu. Arz güvenliği yok. Stok kontrolü olmadığı için sanayici yanı yatırım yapan firma istediğini anda fındık bulamama sorunu ile karşı karşıya. Fındık fiyatlarındaki belirsizlik de bir başka risk. Türk fındık sanayi artık şunu görmek zorundadır. Eğer tedbir alamazsak Türk fındık sanayi haksız rekabete uğradığından ülke politikalarıyla mevcut pazarlara mal satamaz duruma gelerek taşeron durumuyla karşı karşı kalacaktır. Biz hep söyledik kimseyi suçlamayalım ama en çok üreten ülke olarak üreticimizi,sanayicimizi,birliklerimizi koruyalım. Kuralları en çok üreten ülke olarak biz ortaya koymalıyız. Mutlaka fındıkta regüle görevini de gören güçlü bir Fiskobirlik olmalıdır.
-2009 yılında devlet fındık alımından vazgeçtiğinde bir açıklamanız var aklımızda kalan. Siz o zaman bu iş olmaz demiştiniz. Şimdi o noktadayız. Bu konuda şimdi neler söylersiniz?
-Aradan 10 yıl geçmiş ve fındıkta sorunun çözülemediği görülmüş. Bu işi bilen üretici birliğine yani Fiskobirlik’e mutlak surette ihtiyaç vardır. Ayrıca fiyat istikrarının mutlaka yakalanması lazım ki piyasada tekelleşmenin önüne geçilmesi sağlansın. Bugün Türkiye’de adını rahatlıkla sayabileceğimiz bütün büyükler dünya fındık pazarına yön veren yurtdışı kaynaklı firmanın manavı durumunda sanki. Burada o firmanın kabahati var diyemem. Zira o firma boşluk bulup ticaret yapıyor. Önemli olan bu noktada bizim ne yaptığımız veya neyi yapamadığımız.
-Alım ile müdahale alımı arasında nasıl bir farklılık vardır?
-Bu ikisi arasındaki farkı bir türlü anlamıyoruz veya anlatamıyoruz. Müdahale alımı şudur: Fındık çok olduğunda devlet üreticiyi korumak anlamında piyasaya girip fazla fındığı alacağım diyor. Sanayiciye de fiyatı aşağı düşürmeyin yoksa fındığın çoğunu ben alırsam sana vermem. Siz de taahhütlerinizi karşılayamazsınız mesajını veriyor. Bu mesajı alan sanayici degereğini yapar. Peki biz ne yapıyoruz? Her sezon başında devlet adına fındığı alan her kurum Ocak ayında ürünü satabilir mi? Satar. Siz sanayici olsanız sezon içinde fındığı ucuza alma imkânınız olduğunu biliyorsanız fiyatı yükseltmezsiniz. O nedenle şu anda devlet 9 milyar para harcayarak ürünü dünyadaki tekel konumundaki firmaya bıraktı. Üretici, geçmişten bu yana Fiskobirlik’i hep müdahale alımı yaptığı için bir kamu kuruluşu gibi görmüş. Ama dün bu politikalarla battı bugün bunu yapmamız mümkün değil.
-Efendim çok teşekkür ediyoruz…