DERSİNİ İYİ ÇALIŞTI, DENEYİMLER KAZANDI, İŞBAŞI YAPTI…

“Fındığın Doktoru”Halit Gürsoy’un torunu Halit Gürsoy Karadeniz Ekonomi gazetesine konuştu.

info@karadenizekonomi.com / 19.07.2017

DERSİNİ İYİ ÇALIŞTI,  DENEYİMLER KAZANDI,  İŞBAŞI YAPTI…

Halit Gürsoy:

Ordu’nun ticaret ve sanayisinde önemli yeri olan bir ailenin ferdi olarak dünyaya geldim. Gürsoy ailesi, ticari geçmişi cumhuriyet tarihine dayanan, fındık üretimi ve ticaretinde uzmanlaşmış, üçüncü ve dördüncü neslinin iş başında olduğu bir aile. Öyle ki, bana ismini veren rahmetli dedem “fındığın doktoru” olarak anılırmış. Ailenin yeni nesil temsilcisi olarak üstlendiğim görev ve sorumluluklarımı bu bilinç içinde yerine getiriyorum.”

Bu sayıdaki Karadeniz Sohbetleri’ne fındık sektörünün önde gelen sanayici - ihracatçı kuruluşu Gürsoy A.Ş.’nin genç yöneticisi Halit Gürsoy’u konuk ettik. Kendisini Gürsoy ailesinin “4. nesili” olarak tanıtan Halit Gürsoy, Ordu’da ‘Fındığı Doktoru’ olarak bilinen ve sektörde derin izler bırakan rahmetli Halit Gürsoy’un torunu…

Gürsoy A.Ş’nin yöneticilerinden biri olarak kendinizi tanıtır mısınız? Halit Gürsoy kimdir?

Ordu’nun ticaret ve sanayisinde önemli yeri olan bir ailenin ferdi olarak dünyaya geldim. Gürsoy ailesi, ticari geçmişi cumhuriyet tarihine dayanan, fındık üretimi ve ticaretinde uzmanlaşmış, üçüncü ve dördüncü neslinin iş başında olduğu bir aile. Öyle ki, bana ismini veren rahmetli dedem “fındığın doktoru” olarak anılırmış. Ailenin yeni nesil temsilcisi olarak üstlendiğim görev ve sorumluluklarımı yaklaşık 10 yıldır, Ordu’nun kurum kültürü en güçlü firmalarından birinde, 300’e yakın çalışanı olan büyük bir ailede bu bilinç içinde yerine getiriyorum.

Eğitim hayatınız iş performansınıza nasıl yansıdı?

Ortaokul ve liseyi Ordu’da tamamladıktan sonra Hacettepe Üniversitesi’nde İşletme bölümünde lisans eğitimimi aldım. Üniversite bölüm tercihimde ve hatta hayata ve ticarete bakışımda rol modelim, babam Dursun Oğuz Gürsoy’dan etkilendiğimi ifade etmeliyim. İyi bir işadamı ve mükemmel bir baba olmasının bugünlere gelmemde payı çok büyük. Bu nedenle ailemin de etkisi ile işletme formasyonunun gelecek hedeflerim için en uygun tercih olduğuna karar vermem ortaokul yıllarına dayanır. Aile işimiz gereği yönetim bilimi, finans, pazarlama ve uluslararası ticaret konularında uzmanlaşabilmek amacıyla Ankara’dan sonra eğitimime ABD’de devam ettim. Uluslararası ticaret ve pazarlama konusunda eğitimimi tamamladıktan sonra yine bu ülkede çalışma fırsatı buldum. Gıda sektöründe faaliyet gösteren bir firmanın pazarlama müdür yardımcılığını yaptığım bu dönem aslında aile işim ile ilgili yeni fikirler geliştirmeme de vesile oldu.

2008’de Ordu’ya döndüğümde aile işimizde görev almaya başladım. Aldığım eğitimin kalite ve çeşitliliğinin iş hayatıma olumlu etkilerini bugün daha net görüyorum. Yine de sürekli gelişime inandığım için sık sık güncel yayınları ve eğitimleri takip etmeye özen gösteriyorum.

Firmanızın ana faaliyet konusu nedir?

Ana faaliyet alanımız natürel ve işlenmiş fındık üretimidir. Bugün hem yurt içinde hem de yurt dışında çikolata, pasta, bisküvi, dondurma, kuruyemiş üreticilerinin fındık tedarikini gerçekleştiren bölgenin en eski ve önde gelen firmalarından bir tanesiyiz.

1933 yılına uzanan geçmişinin yanı sıra, en güvenilir ve işbirliğine en açık fındık tedarikçilerinden biri olduğumuzu ifade edebilirim. 40’a yakın ülkeye Karadeniz’in kıymeti fındığı farklı formlarda işleyerek ulaştırıyoruz.

Son yıllarda yaptığımız atılımla artık son tüketiciye yönelik ürünler de üretiyoruz. Bunun için yeni bir tesisimiz faaliyete girdi. Fındığın kuruyemiş olarak farklı çeşitlerini, kahvaltılık sürülebilir fındıklı krema ve ezmeleri, fındıklı draje gibi ürünleri insanların lezzetine sunuyoruz. İhracatta ve endüstriyel alanda kalite ile anılan markamızın ve sağlıklı, kaliteli, tazelik ve lezzetin ön planda olduğu ürünlerimizin tüm Türkiye’ye ve hatta dünyaya ulaşması için çalışıyoruz.

Bugüne kadar ortaya güçlü bir marka ve başarılı sonuçlar çıktıysa, bu ortak bir çalışmanın ve her kademede çalışanlarımızın katkısının sonucudur.

Hedef dış pazarlarınız hangi ülkeler?

Fındık ihracatında en büyük pazarın Avrupa ülkeleri olduğunu tahmin etmek güç değil. Fındığın en yoğun kullanıldığı alan çikolata sanayisidir. Kişi başı en çok çikolata tüketiminin yüksek olduğu ülkelere ihracatımız yoğun. Bu açıdan Türk fındık ihracatçısı ilk etapta çikolata, pasta, dondurma, bisküvi, kahvaltılık ürün üreticilerine ulaşıyor. Kuruyemiş olarak ülkemizde olduğu gibi bir fındık tüketimi dış pazarda yok.

Avrupa haricinde özellikle fındık tanıtım grubunun yoğun gayretleri ile Rusya, Çin, Japonya, Hindistan gibi ülkelerde fındık tüketimini artırmak için tanıtım faaliyetleri yapıldı. Bu faaliyetlerin olumlu sonuçları oldu. Firma nezdinde de olumlu sonuçların korunması, geliştirilmesi ve devamlılığı için uğraşıyoruz. Kısacası, Avrupa haricindeki yeni pazarlarda talep artırmak için çalışıyoruz.

Pazarların tercihi neye göre şekilleniyor?

Ulaştığımız dış pazarlarda çoğu fındık kullanan firma fındığı bir üründe bileşen olarak kullanıyor. Ağırlıkla sanayilerde hammadde olarak kullanıldığı için fındık ile ilgili temel beklenti istikrar ve öngörülebilirlik.

Çağımızda rekabet, tüm dünyada firmaları daha stratejik düşünmeye sevk ediyor. Bu açıdan fındığı bileşen olarak kullanan yüzlerce firma, önemli ve maliyetli bir bileşen olarak fındığın fiyatı ve kalitesindeki ciddi değişimlerden etkileniyor. İstikrarsızlık sebebiyle üreticilerin fındıklı ürün projeleri sekteye uğrayabiliyor. Sanayiciler geleceğini daha kolay tahmin edebilecekleri ya da maliyeti daha düşük, fındığa ikame ürünlere yönelebiliyor. Bugün badem, yer fıstığı gibi ürünler fındığın kullanım alanını tehdit ediyor.

Fındıkta fiyat istikrarının oluşması durumunda yurt içi ve dışındaki satışın her geçen yıl artacağına inancım tam. Çünkü fındık lezzeti ve besleyiciliği ile tüm dünyada gıda sanayicilerinin tercih ettiği ürünlerdendir.

Sektörde faaliyet gösteren firmalar açısından riskler nelerdir?

Fındığın tarımsal bir ürün olması sebebiyle zaten her zaman belirli bir riskten söz edebiliriz. Üretim miktarı ve ürün kalitesi yıldan yıla değişkenlik gösteriyor. Emtiadan kaynaklı risklerin yanı sıra Türkiye’nin dünya fındık üretiminde sallanan tahtının ülkemizdeki etkilerinin tüm paydaşlarca ortak platformda ve etraflıca tartışılması gerektiğini düşünüyorum.

Fındık üretim alanlarının verimsizleşmesi, toprakların bölünmesi, kırsalda yaşayan gerçek çiftçi sayısının azalması üretimin geleceğini ve Türkiye’nin fındık sektöründeki liderliğini tehdit ediyor. Bu anlamda gerçek üreticinin desteklenmesinin örnek teşkil edeceğini ve kırsalda tarım ile insanların geçimlerini sağlayacakları bir modelin oluşturulmasının önemli olduğunu düşünüyorum.

Diğer taraftan serbest piyasa ekonomisinden vazgeçildiği durumda devletin fındık üzerindeki politikalarının da daha net ve uzun vadeli olması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca devletin TMO kanalıyla fındıkta özel sektör ile herhangi bir şekilde rekabet içinde olmaması gerektiğine inanıyorum. TMO geçmiş dönemde arz fazlası eski mahsul fındığı kavurup piyasada satışını sağlamıştı. O dönem haksız rekabete şahit olduk. Hem de eski fındığın piyasaya sunulması sebebiyle Türkiye genelinde fındık lezzet algısına zarar verdiğini de gördük.

Yabancı sermayenin fındık sektöründe güçlü oluşunu nasıl yorumluyorsunuz?

Yabancı sermaye tüm sektörlerde var. Yerli işletmelerin rekabette nasıl ayakta kalacağını günün şartlarına göre düşünmesi gerekiyor. Zayıf ve güçlü yönlerimizi iyi analiz etmeli ve bugün kadar yarını da planlamalıyız.

Fındık sektöründe kimi firmalar farklı konulara yatarım yapıyor, yeni alanlara açılıyor, ne düşünüyorsunuz?

Tüm enerjimiz ile mevcut işimize yoğunlaşmış durumdayız. Fındık ticareti ve üretimi dışardan göründüğü gibi değil. Sektörde 80 yıldan daha uzun bir süreyi geride bırakmamızın yalnızca işimize konsantre olmamızdan kaynaklandığını kanaatindeyim. Zaten bu devirde yönetimsel anlamda hiçbir zaafiyete yer vermemek gerekiyor. Yarın farklı bir sektörde yatırım yaptığımız taktirde o sektörlerde de aynı mantıkla ilerleriz diye düşünüyorum.

Fındık sektöründe başarısız olan ama yendine günmede gelen bir Lisanslı Depoculuk söylemi var, sizce yararlı olur mu?

Lisanslı depoculuk fındık ticaretinin bugününde olmasa da geleceğinde olacaktır. Güvenli ve istikrarlı bir fındık piyasası önem arz etmektedir. Lisanslı depoculuk iyi faaliyet gösterdiği takdirde devlet müdahalesinin de asgariye inmesi söz konusudur. Tüm bunların yanı sıra üreticinin finansman ihtiyacına çözüm bulacak ve bizim gibi sanayicilerin kalitesi bilinen hammaddeyi temin etme konusunda fırsatlar sunacaktır.

Geçmişten bugüne gelen emanet sistemi sebebiyle lisanslı depoculuğun yakın zamanda etkinliğini artırmasını şahsen beklemiyorum. Fındıkta alışılagelmiş ticaret modelinin değişimi hızlı olmayacaktır. Günümüzde fındık, altından daha hızlı paraya çevrilebilen, vadeli işleme açık bir ürün olduğundan lisanslı depoculuk sisteminin önümüzdeki yıllarda kademeli olarak etkinliğinin artırılması hedeflenmelidir.

Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) nun fndık alımı yapması ve piyasaya müdahil olması ne anlama geliyor?

Serbest piyasa ekonomisinden vazgeçildiği anlamına geliyor. Üreticinin korunması ve kazancının artırılması mühimdir ve güçlü bir üretici ile fındık sektöründeki birçok sorunun çözüleceğini düşünenlerdenim. Bunun haricindeki faktörleri de göz önünde bulundurmak gerekir. Piyasadaki belirsizliği dağıtmak, uluslararası rekabeti ve istikrarı düşünerek bir piyasa oluşturmak adına TMO’nun müdahalede bulunmasına itiraz edilmeyecektir. Serbest piyasa ekonomisinin devam etmesi ve devletin piyasaya müdahale etmeden, müdahale alımı için ayıracağı kaynağı üreticiyi destekleyerek kullanmasının daha doğru olacağı kanaatindeyim.

Tahmini rekolteye ilişkin tartışmalar ne diyorsunuz?

Artık bilimsel yollarla rekolte tahmini yapılabiliyor. Rekolte tahmini çok önemli bir konu. Fındık sektörünün tüm aktörleri aynı gemide olduğumuza ve ülke menfaati söz konusu olduğuna göre rekolte tahminini artık bilimsel verilere dayanan bir çalışmanın sonucunda, itiraza mahal vermeyecek şekilde yapmalıyız.

Biraz da Ordu’dan söz edelim. Genç bir işadamı olarak Ordu’nun gelişmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ordu her geçen gün gelişiyor. Şehir için önemli projeler hayata geçtikçe bu projelerin yarattığı fırsatları da avantaja çevirecek girişimlere ihtiyacımız var. Havaalanı, üniversite, çevreyolu ve dereyolu projesi gibi yatırımlar şehrimizi daha iyi bir geleceğe hazırlıyor.

Turizm ile ilgili yoğunlaşan çabaların dönüşü mutlaka olacaktır. Turizm konusunda Ordu’nun kendini daha iyi anlatması, gelen turiste daha çok şey sunması, diğer bir tabirle gelen turistin Ordu’yu hatırlamasını sağlayacak izler bırakması gerektiğine inanıyorum. Turistik mekanlarımızın kalite standartlarına sahip, ancak tesisleşmenin de bir o kadar da çevreci ve eşsiz doğamıza saygılı olması gerektiğini düşünüyorum. Turizmde Ordu’muzun cazibe merkezi olabilmesi için daha çok neden yaratmalı, etkili tanıtım ve reklamlar yapabilmeliyiz. Sahip olduklarımızı parlatmalı, sosyal ve kültürel projeler ile tanıtımı farklı bir boyuta taşımalıyız.

Teşekkürler sayın Halit Gürsoy…

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar