29.04.2023

Adil seçim

Bu topraklarda demokrasiyle tanışıklığın 150 yıl önceye dayandığına inanılır. Ve fakat. Arada Serbest Fırka gibi deneyimler olsa da, aslında çok partili demokrasi dönemimiz ise sadece 77 yıllık.

Yani halkın önüne tek parti olan CHP'nin gösterdikleri değil, iki ayrı partinin adayları arasında seçim yapmalarının istendiği seçim, 1946 seçimleridir.
Ve fakat.
O deneyimimiz bile sakat başlamış.
Zira o seçim, 'Açık oy, gizli tasnif' gibi saçmalığa sahne olmuştu.
1950'de demokrasinin bir gereği olarak 'Gizli oy, açık tasnif' yöntemiyle seçim yaptık.
Bunun için gerçek seçim DP'nin ''Yeter Söz Milletin'' sloganıyla girdiği ve ülkenin kurucu partisi CHP'nin sandığa gömüldüğü seçimdir.
Ki;
O seçim, yeni kurulmuş olan ancak, bugün uygulamaları çok tartışılan Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) denetiminde yapılmıştır.
Bu durumda, ''YSK neden var?'' sorusu ve buna verilecek cevap öne çıkıyor haliyle.
Hani nasıl denir:
''Sandığa atılan oyun önemi yok, önemli olan sandıktan çıkan oydur''.
Manavda karpuz seçmiyoruz sonuçta.
Ülkenin yönetimini emanet edeceğimiz yöneticileri seçeceğiz.
Demokrasinin bir gereği olarak, seçtiklerimize ülkemizin güvenliğinin yanı sıra, vergilerimizden oluşan kamu bütçesini harcama yetkisini de veriyoruz.
Bu nedenle milletimiz, sandığa attığı oyunu namusu olarak kabul eder..
Seçim sonuçları üzerine gölge düşürülmemesi gerekir yani.
Devlet, sandık güvenliğini sağlamalıdır.
Seçimlere giderken, yönetim de adil olmalı.
Bu nedenledir ki 5 yıl öncesine kadar, İçişleri, Ulaştırma ve Adalet Bakanları, seçim takvimi başladığında istifa ederlerdi.
Türkiye’de 5 yıl önce Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildikten sonra bakanlar atamayla göreve geliyorlar.
İktidar bu değişikliğin kendilerine tanıdığı avantajı kullanıyor şimdi.
İçişleri, Ulaştırma ve Adalet Bakanlarının geçtik istifalarını hemen hemen kabinedeki tüm bakanları milletvekili adayı yaparak seçim yarışının içine aldı.
Ne var bunda demeyin.
Bakanların, kamu gücünü ve dahi kamu bütçesini kullanma yetkileri var.
Muhalefettekilerin böyle bir gücü yok haliyle adaletin terazisi de sarsılıyor.
Birçok bakan, seçim propagandasını makamında başlattı biliyorsunuz.
Osmaniye'den aday gösterilen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın seçim aracında AFAD'ın yardım kolileri görüntülendi.
Bu durum;
''Olur böyle şeyler'' diye geçiştirilebilir mi?
Sanmam.
Ki;
Bakan Yanık'ın Bahçeli'nin memleketi Osmaniye'den, Bahçeli'nin karşısında aday yapılması, AK Parti'nin siyasi hatalarından biri olmuştur.
Ne demek istiyorum:
Ne demek istediğim, seçimler sırasında beklenmedik bir sonucun alınması durumunda, başlayacak tartışmalar sırasında daha net anlaşılacaktır.
Sonuç itibariyle zaten, bakanların aday yapılması tartışılırken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı'nın, seçim aracındaki AFAD' a ait yardım kolilerinin görüntüleri, bu konudaki tartışmaların alevlenmesine neden olmuştur.
Temsilde adalet, yönetimde istikrar olmasını istiyorsak, seçim yarışının da adil olması gerekmektedir.
Daha önce YSK tarafından mühürsüz oyların kabul edilmesi gibi konular, seçim sonuçlarının zaten tartışılmasına neden olmuştur. 
Oysa seçim sonuçlarının tartışılmasını hiç istemeyiz.
Demem o ki;
Sandıktan nasıl bir sonuç çıkar onu bilmem ancak, dilerim seçimin üzerine bir gölge düşmez ve sonuçları herkes, ''Millet böyle istedi'' diyerek kabul eder.

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar