22.03.2023
Türkiye, 2017 yılında yapılan son anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçti.
İktidar olup hükümeti kurabilmek için önce Cumhurbaşkanı seçilmek gerekiyor. Cumhurbaşkanı seçilebilmek için ise oyların salt çoğunluğu olan yüzde 50'sinden bir fazlasını almak gerekiyor ki; Cumhurbaşkanlığı seçimi iki turlu olarak yapılıyor. İlk turda bir aday oyların 50'sinden bir fazlasını alsa bile doğrudan seçimi kazanabiliyor ancak, adaylardan biri yüzde 49,9'unu alsa bile seçim ikinci tura kalıyor.
Ve yine Anayasa'nın 101. maddesine göre Cumhurbaşkanı ancak iki dönem görev yapabiliyor.
Anayasanın bugünlerde çok tartışılan 101. maddesi aynen şöyle:
Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.
Bu konu üzerinde bir tartışma da var biliyorsunuz.
AK Parti ve dolayısıyla Cumhur İttifakı'nın bileşenleri anayasa değişikliği ile yeni bir dönemin başladığını ileri sürerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 14 Mayıs'ta yapılacak seçimde de aday olabileceğini belirtiyorlar.
Erdoğan 2014'de ve 2018'de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmış ve iki dönem görev yapmıştı.
Muhalefet partileri bu duruma dikkat çekmekle birlikte 'Mağduriyet algısıyla' bu durumun seçimlerde kullanılmasını engellemek amacıyla Erdoğan'ın adaylığına itiraz etmeyeceklerini dile getiriyorlar.
Ve fakat.
Bir kısım hukukçu da, Anayasa metninde 2017 referandumuyla başlayan yeni dönem için geçici bir madde veya ifade konulmadığını ve bu nedenle Erdoğan'ın bu seçimde aday olamayacağını iddia ediyorlar.
Bu durumu buraya not düşmekle birlikte, konun uzmanlarınca yani anayasa hukukçularının tartışacağı bir konu olduğunu belirtip, ben bir yurttaş olarak iktidarın değişmesi halinde yeni yönetimden ne beklediğimi anlatmaya başlayayım.
Güvenlik herkes gibi benim için de çok önemli bir konu.
Can ve mal güvenliğimin teminat altına alınmasını isterim önce.
Ülkemin sınır güvenliği de çok önemli ve dolayısıyla ülkemin göçmen sorununun yanı sıra, terör belasından bir an önce kurtulması en büyük dileklerimden biridir.
Ekonomimiz çok kötü biliyorsunuz.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ''Faiz sebep, enflasyon netice'' çıkışının artından Merkez Bankası tarafından politika faizlerinin peşi sıra düşürülmesi sonucu dolar aldı başını gitti.
2018 seçim döneminde 4,5, İki yıl önce de 8,5 lira seviyelerindeki dolar kuru bir ara 20 lirayı gördü.
Şu sıralar kur, 19 lira ve hatta biraz üzerinde seyrediyor.
Adına ''Canavar'' yakıştırması yaptığımız enflasyon da durmuyor.
Dana kıymanın fiyatı 250 liraya dayandı ki; iki yıl önce 50-60 lira aralığındaydı.
Marketlerde peynir fiyatları türüne göre 50 lira ile 200 lira arasındaydı.
Yumurta da 2,5- 3 lira.
Soğanın fiyatı bu hafta 16 liraydı pazar tezgahlarında.
Emekli maaşım 20 yıl önce emekli olduğumda asgari ücretin 2.1 katıydı ancak, Ocak ayı zammına rağmen her geçen yıl eriyerek bu sene ilk defa asgari ücretin altında kaldı.
AK Parti iktidarda kalırsa, peşin söyleyeyim ekonomide bir düzelme beklemiyorum.
AK Parti, iktidarının 21. yılına biliyorsunuz, ekonomide iyileşme yapabilselerdi, bugün bu sorunları yaşamazdık ve ben de bunları yazmazdım.
Dolayısıyla ülke ekonomisinde de bir düzelme beklemediğim gibi, kişisel geçim standardımın da yükseleceğine dair bir umut beslemiyorum açıkçası.
Bir iktidar değişikliği olacaksa, kişisel bir talep olacak belki ama benim gibi ekonomik sıkıntı içinde bunalmış emeklilerin yaşam standartlarının iyileştirmesini beklemekteyim.
Ve dolayısıyla iktidar talep eden adaylara soruyorum:
''Benim için ne yapacaksınız? ''
Biliyorum ki, ben iyi olursam, ülkem de iyi olacak.
Son olarak ülkemde hukukun üstünlüğü sağlansın.
Zira hukukun üstünlüğü ilkesi de, her yurttaş gibi benim de olmazsa olmaz diye baktığım bir durumdur.
Adalet istiyorum yani ama bu talebim asla kişisel değildir.
''Adalet istiyorum'' derken, bu talebim herkes işindir elbette.