20.11.2024
Birisi bana ''Siyaseten kendini nasıl tanımlarsın?'' diye sorsa. Cevabım, ''Demokratım'' şeklinde olur. Demokrasiyi özümsemiş biriyim yani.
Seçme ve seçilme hakkına son derece saygı duyarım.
Bu nedenle de, padişah kullarından biriyken Cumhuriyet'le birlikte bir birey ve Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit haklara sahip bir yurttaşı olarak, bizlere seçme ve seçilme hakkı tanıyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e minnettarım.
Yaşama dair bakış açılarımızda farklılıklar olsa da, 40 yıla yakın arkadaşlığımıza bağlı olarak köşe komşum Şakir Demirci'nin de 'Demokrat' olduğunu bilir ve inanırım.
Şakir Demirci, dün köşesine ''Samsun'da CHP örgütlerinde ısıtılıp ısıtılıp tekrarlanan, kimi zaman da gazetelere köşe yazarı arkadaşlarımızın değerlendirmelerine konu olan başta il yönetimi ve bazı ilçe yönetimlerinin görevden alınacağı söylentileri bu günlerde yeniden konuşulur oldu.'' demiş.
Şakir Demirci, bu konudaki görüşünün demokratik anlayışının bir tezahürü olduğunu ifade ederken, CHP'nin Samsun örgütü üzerlinde yaşanan tartışmaların tamamen dışında bir kişi olduğu notunu da yazısına eklemeyi ihmal etmemiş.
Ve fakat.
Farkında olmadan, tartışmaların tam olarak da tarafı olmuş.
Şöyle ki:
CHP, 31 Mart seçimlerinde büyük bir başarı elde ederek Türkiye haritasındaki siyasal rengi büyük ölçüde sarıdan, kırmızıya çevirmiş ama Samsun hala sarı renkte kalmıştı.
Üstelik CHP, özellikle Büyükşehir Belediyesi için bulabileceği en doğru adayla seçime atılmışken, sadece Atakum'un kazanılmasıyla yetinmek durumunda kalmış, seçim yenilgisiyle Samsun’daki CHP'li seçmenler hayal kırıklığı yaşamışlardı.
Yenilgisinin bir sonucu olarak da il yönetimi suçlanmıştı.
Ki;
Başta İl Başkanı olmak üzere il yöneticilerini suçlayanlardan biri de seçim sonrasında Samsun'a gelen Genel Başkan Özgür Özel olmuştu.
Şakir Demirci dünkü yazısında ''Samsun'da yerel seçimlerde Atakum ilçesi hariç beklenen başarı sağlanamamıştır. Bunun nedenleri sadece yönetimlere ve kişilerin üstüne fatura edilerek açıklanamaz'' görüşünü savunmuş ama CHP, 31 Mart seçimlerinde başarısız olsaydı, ilk suçlanacak kişi Özgür Özel olacaktı.
Bu nedenle Samsun seçimiyle ilgili kimi örnekler, Özgür Özel'in, il yöneticilerini suçlamakta ne kadar haklı olduğu da anlaşılıyor aslında.
Birçok sandıkta, sandık görevlilerinin olmaması gibi.
Vezirköprü'de tamamı alevi yurttaşlardan oluşan bir köyde, oyların tamamına yakını AK Parti hanesine yazılırken, CHP'nin hanesine 0, yazıyla ''Sıfır'' yazılması gibi bir durum bunun en çarpıcı örneklerinden biridir.
Vezirköprü'deki kötün Samsun il merkezine uzaklığı mazeretlerden biri olarak ileri sürülebilir elbette ama Samsun'un merkezindeki İlkadım'daki 19 Mayıs Lisesindeki sandıkların bile tamamında yeterine görevli yoktu.
Seçimlerin ertesinde Cevat Öncü'den dinlemiştim. Öncü, seçim gecesi 19 Mayıs lisesindeki görevlilerden birini aramış.
Öncü ne cevap almış dersiniz?
''Beni niye arıyorsun kardeşim. Ben AK Parti'liyim, beni CHP'ye kim sandık görevlisi yazdıysa sonuçları da ondan isteyin.''
Ki;
CHP'nin Samsun'da sandıklara sahip çıkmadığı konuşulan konulardan biridir ve bu durumun da, sandıklara yeterince görevli veremediğinden kaynaklandığı bilinir.
Bu konu bilindiği için Cevat Öncü de, seçim önce İl Başkanı Mehmet Özdağ'a defalarca ''Sandıklarda yeterli görevlimiz var mı?'' diye sorduğunu söylüyor.
Başta Büyükşehir Adayı Cevat Öncü olmak üzere, seçilmek için aylarca emek ve para harcayan adaylara bunu nasıl anlatacağız.
Adaylara ''Bu yenilginin sorumlusu sizsiniz'' diye bilir miyiz?
Özellikle de Cevat Öncü'ye.
Mesela, Büyükşehir Belediyesi seçimleri, 17 ilçenin tamamında değil de sadece İlkadım, Canİk ve Atakum'da yapılmış olsaydı, seçimin 4 bin oy farkla kazanılacağı biliniyorken, il yöneticileri yerine, Cevat Öncü'yü suçlamak ne kadar doğru bir yaklaşım olur.
Siyaset çözüm üretme sanatı olarak bilinir.
Başarısızlık karşısında istifayı düşünmek de seçeneklerden biridir.
Başarısızlık karşısında siyasetçilerden bu erdemli davranışı göstermeleri beklenir.
CHP'nin Samsundaki ilk seçimde aynı kadrolarla farklı bir sonuca ulaşması mümkün görülüyorsa buna diyeceğim fazla bir şey yoktur elbette ancak, seçilmişlerin de partilerini seçeneksiz bırakma hakları yoktur.