FINDIKTA İNKİLAP YAPAN KÜÇÜK “KAHRAMAN SAĞRA”

Geçen haftaki sayımızda ilk bölümünü yayımladığımız Sağra ailesinin hikayesinin bu hafta ikinci kısmı pazartesi günü sizlerle.

info@karadenizekonomi.com / 13.12.2021

FINDIKTA İNKİLAP YAPAN KÜÇÜK “KAHRAMAN SAĞRA”

Kahraman Sağra 1910 yılında Ordu Bucak Selimiye mahallesinde doğmuştu. Kahraman Beyin annesi Giresunlu Bozatlıoğulları’ndan Fatma Hanım idi. Babası Şehyoğulları’ndan Kahraman Beydi. Kahraman Sağra’ya önce Dursun adı konmuştu. Babasına çok benzediği için daha sonra “Kahraman” dendi. Nüfusunda ismi Kahraman Şeyhoğlu olarak geçti. Yeni soyadı kanunu çıkınca, Gazeteci Bilal Köyden “Siz Kahraman soyadı alın” demişti. Bilal Bey’in kendisi de Şeyhoğlu soyadını bırakıp Köyden soyadını aldı.

Sağra’lar iki kardeştir. Bir kardeşin soyadı Sağra diğerinin ise Şensoy idi. Kahraman Sağra,6 yıllık Hamdullah Suphi Tanrıöver ilkokulunda okudu. Daha sonra Zaferi Milli Mahallesi’ndeki İdadi Mektebine gitti.  3 yıllık bu okulda bir yıl okuyup köye döndü ve işlerin başına geçti. Çünkü Kahraman Sağra ailesinin 4-5 köyde 5-10 bin dönüm arazileri vardı. Kahraman Sağra 1932 yılında askere gitti. 1935 yılında Kefeli ailesinden Ahmet Bey’in kızı Kaniye hanımla evlendi.

1939 yılında büyük Erzincan zelzelesi olduğu yıl Kahraman Sağra 29 yaşında iş hayatına atıldı. Köprübaşında tuttuğu iş yerinde bir süre inşaat malzemesi ve kereste ticareti yaptı. 1940-41’li yıllara kadar fındık kırma işine girişti. Kahraman Sağra, Süleyman Felek Caddesi’nde Kâşif Tercan’dan 3 bin liraya bir fındık mağazası satın aldı. Daha sonra Süleyman Felek Caddesi ile Trabzon Caddesine cepheli bu fabrikanın bitişiğini 86 bin liraya Memişoğlu Sabri Beyden satın aldı.  Kahraman Sağra 3 erkek ve 1 kız babasıdır.

Bu arada Fındık işi yapan Halit Gürsoy ve Kahraman Sağra çok iyi dostlardı. 1953-1958 arasında Sağra Kolektif Şirketi unvanıyla beraber ortak olarak fındık ticareti yapmışlardı. Kahraman Sağra, siyasete girip, CHP’den Ordu milletvekili olunca Halit Gürsoy ile anlaşarak ortaklıklarını bitirmişlerdi.

1957-1960 yılları arasında bir dönem Ordu Milletvekili olarak TBMM’de görev yaptı. Kahraman Sağra’nın kurucusu olan Sağra Gıda Sanayi Anonim Şirketi 80’li yıllarda zirveye çıkmış, Türkiye’nin ihracat yapan ilk 30 firması arasına yükselmişti. 1972 yılında bir kolektif şirket olarak kurulan ve 1976’da Anonim Şirket haline dönüşen Sağra Gıda Sanayi AŞ’nin kurucusu ve yönetim kurulu olarak çalışmalarını sürdüren Kahraman Sağra, fındığa sanayi kapısını açan iş adamı, binlerce işçiye ekmek kapısı açmış bir patron olarak her zaman saygıyla rahmetle anılacak bir değerli hemşerimizdi.

Kahraman Sağra yeniliği seven, Ordu’ya ve fındığa büyük hizmet eden bir insandı. Merhum Kahraman Sağra olmasaydı, fındıklar natürel halde Avrupa’ya çok ucuz bir şekilde gidecek ve Türkiye çok az döviz kazanacaktı. Karadeniz’de bulunan modern fındık işleme fabrikalarının öncüsü Kahraman Sağra’dır. Ordu’da kurulan Sağra Tesisleri Fındık Bölgesi olan Karadeniz’de bir okul olmuştur. O okulda yetişenler ve o okulun başarısını görenler fabrika kurarak fındığa hizmet etme olanakları aramışlardır.

1930’LARDA BAŞLAYAN KAHRAMAN SAĞRALI YILLAR

9 Eylül 1982 tarihinde Karadeniz 52 Gazetesine verdiği bir mülakatta Kahraman Sağra 1930’lu yıllardaki fındık şartlarını ve çözüm yollarını şöyle dile getirmişti:” 1930’lu yıllarda fındık sahipsizdi ve hamisi yoktu. 1930’lu yıllarda Terme, Çarşamba ve Akçakoca’da hiç fındık yoktu. Fındık o yıllarda sadece Ordu, Giresun ve Trabzon sahillerinde vardı.1930’lu yıllarda fındık çok bol olmuştu. Sadece Ordu ilinin fındık rekoltesi 9 milyon kilo idi.  O zamanki iş adamları bu kadar çok fındığın Avrupa’ya satılamayacağını söylüyorlardı. Nitekim o sene birçok fındık tüccarı zarar etti. Osman Ağa zade Mahmut Efendi, Giresun’da Abazalar iflas ettiler. 1939 senesine kadar Karadeniz’de fındık işi ile iştigal edenler, sallantılı ticaret hayatına devam ettiler. Fakat 1939 senesinde Fiskobirlik teşkilatının kurulmasıyla bu iflaslar durdu. Gelen giden hükümetler, köylünün mahsulünü almak suretiyle bir taban garantisi de kendiliğinden teşekkül etti. İflas vaziyetinde olan iş adamları da kendi önlemlerini aldılar. O zamanlar 9 milyon fındık satılamazken yine de mevcut fındıklar satılıyor.

Yani özetlersek mevcut durum şu; mahsul üretimi tüketimin ve pazarlamamızın önünde gidiyor. Fındık gelen giden hükümetlerin elinde bir yük olarak kalıyor. Günümüz de Akçakoca, Terme ve Çarşamba’da en iyi kalitede topraklarda milyonlarca kilo fındık yetişiyor. Bugün (1982) Terme ve Çarşamba’da 90-100 Milyon kilo fındık oluyor. Görüyorsunuz, fındık istihsali sürekli artıyor. Bu üretim artışına göre pazarlarımızın gelişimi ise çok daha geri durumdadır.

Fındıkta çözüm için Kahraman Sağra’nın önerisi şu şekildeydi…“Bugün fındıkta çeşitli adlar altında fonlar alınıyor, bu fonlar kaldırılırsa müstahsilin eline daha fazla para geçecektir. Üretici köylü ile tüccarı ayırmak gerekiyor. Çünkü öteden beri fındık işi ile uğraşanlar tefeci ve kantar hırsızlığı zannı altında kalıyorlar. Fındıkta belirsizliği önlemek için bu memlekette bir stok müessesi kurulması lazımdır. Fındık işi yapanlar ihracat yapabilmesi için bu stok müessesinden fındık almaya mecbur tutulmalıdırlar. Bunun tatbikatı gayet basittir. İhracat yapan bu stok müessesinden fındık alıp kırmalı, daha sonra yurt dışına ihraç etmelidir. Bu suretle dışarıda fındık fiyatını kırma, fındığı stok yapma gibi manipülasyonlar ortadan kalkar. Fındık piyasası da istikrara kavuşur ve devlette fındığın kendine bıraktığı büyük zararlardan kurtulur…”

1964 YILINDA KAHRAMAN SAĞRA BAŞBAKANLIKTA ÇIKIŞ YOLU ARIYOR…

1963 yılında 28. Hükümeti kuran İsmet İnönü Başbakandı… İsmet İnönü Başbakan iken onun çok yakın korumalığını yapan Ordulu ünü Komiser Şevket Görez Karadeniz 52 Gazetesi’nde yayınlanan anılarında Kahraman Sağra’nın Başbakanlığa gelişinde yaşadıklarını özetle şöyle paylaşmıştı…

“Bir kış günüydü… Başbakanlık binasının kapısındayım… Baktım bir bey, elleri paltosunun cebinde dertli dertli bahçede bir aşağı, bir yukarı dolaşıyor, Gözüm ısırdı… Bu beyi tanıyacak gibi oldum… Biraz yaklaştım…Bir de ne göreyim…Bu bizim Ordulu Kahraman Sağra değil mi? Hemen ellerine sarıldım.

-Hoş Geldiniz, dedim… Beni tanımamıştı… Bana biraz tereddütle baktı… Kahraman Beyi rahatlatmak için konuşmaya başladım…

-Ben Komiser Şevket Görez. Başbakan İsmet Paşa’nın korumasıyım. Orduluyum. Arzuhalci Ahmet efendinin oğluyum. Sizi yakından tanıyorum. Oğullarınız Yener ve Ünal’ın futbol antrenörüyüm. Buyurun içeriye… Bir kahvemi içiniz…

Kahraman Bey rahatlamıştı. Hatta Ankara’nın soğuk sabahında ısınmıştı bile. Onunla Başbakanlık binasına çıktık. Kahve içip sohbete koyulduk. Niye geldiğini, canını sıkan bir olay mı vardı? Diye sordum. Bir süre konuşmadı… Titreyen elleriyle kahvesini yudumladı. Sessizliğini sürdürüyordu. Bir dönem Ordu Milletvekilliği yapan bu insanın elbette bir sıkıntısı vardı ki, Başbakanlığın kapısında dolanıyordu. Ben bu sıkıntısını öğrenip yardımcı olmak için ısrar ettim. O da anlattı…

-Evlat, biz yeni işe başladık. Ordu’da fındık sanayiini geliştireceğiz. Hükümetten bir miktar kredi talep ettik. Bu işe Devlet Bakanı Nüvit Yetkin bakıyormuş… Ancak, bir türlü bu Nüvit Yetkin’in yanına çıkamıyorum. Bir görüşebilsem, fındıktaki projelerimizi anlatacağım. Biz fındığı sanayileştirip daha çok değerlendirip, memleket adına daha çok döviz girmesini sağlayacağız. Yüzlerce Ordulu gelip fabrikamızda ekmek sahibi olacak. Üstelik Nüvit Bey benim eskiden beri arkadaşım da… Ama bir türlü randevu alamıyorum…

Nasıl üzülmüştüm, bilemezsiniz… Bir eski milletvekili ve fındığa hayat verecek müteşebbis bir insan…Bu kapıdan kimler girip, çıkmıyorki… Bakanlar kimle le görüşmüyor ki… Neden Kahraman Sağra’ya bir görüşme fırsatı verilmemişti? Ordululuk damarım kabarmıştı. Devlet Bakanı Sayın Nüvit Yetkin’in özel kalem müdürüne telefon açtım. Durumu anlattım. Baktım, Özel Kalem Müdürü Kahraman Sağra’yı atlatıp, randevu vermek istemiyor.                                                                                                 

Bir dakika Kahraman amca, dedim ve hışımla odamdan fırladım. Özel kalem müdürünün odasına nefes nefese girdim. Bakan Nüvit Beyin kapısı da aralıktı. Özel Kalem Müdürüne yüksek sesle:                Nasıl randevu temin edemezsin? Sen Kahraman Sağra’yı tanıyor musun? O eski milletvekilidir. Ben de Orduluyum. Bakan Beyle görüşerek fındıkla ilgili hazırladığı projeleri anlatacak. Fındığı sanayileştirip değerlendirecek. Kahraman Bey benim odamda… Bakan Beyden hemen randevu al ve bana bildir. O kadar… Mesajı vermiştim. Tahmin ederim ki, kapı aralık olduğu için Bakan Bey de yüksek sesli bu mesajımı duymuştu. Özel Kalem Müdürleri bizi iyi bilirdi. Karadenizlilerin “Kafasının atmasını… Bir kere ayranımız kabarmaya görsündü… Odama döndüm… Ve telefon sesi… Karşımda Özel Kalem Müdürü: Bakan Bey, Kahraman Beyi bekliyorlar…                                                                                         

Kahraman Bey ile Bakan Bey’in odasına çıktık, Kahraman Bey, Bakanın yanına girdi., ben odama döndüm. Devlet Bakanı Nüvit Yetkin ile Kahraman Sağra’nın görüşmeleri iki saat sürdü. Görüşmeden gayet menün ayrılan Kahraman Bey, odama geldi: Çok teşekkürler, evlat. Bakan Beye fındıkla ilgili projeleri anlattım. Gerekli kredi yardımını yapacaklarını bildirdiler. Senin gibi bir hemşerimi tanımaktan dolayı çok mutlu oldum

 İşte böyle… Sağra fabrikalarında değerlenen fındıklar çikolata olarak Türk Halkının ağzını tatlandırdı, fındıklarımız işlendi, Avrupa pazarlarına gitti, dövizler geldi… Binlerce kişi Sağra’da ekmek ve aş sahibi oldu. Sağra, daha sonraki yıllarda Ordu’nun simgesi haline geldi… Ben böylesine, bir fabrikanın kuruluşuna karınca kararınca bir Ordu’lu olarak hizmet edebilmişsem, kendimi mutlu sayar ve Kahraman Sağra’ya Allahtan rahmet dilerim…” 

KAHRAMAN SAĞRA, (1962- 1964) YILLARI ARASINDA ORDU ZAMAN GAZETESİNİ ÇIKARTIYOR…

Kahraman Ağa’nın oğlu Dursun Kahraman Sağra, abisi Temel Sağra ile fındık fabrikası işletirken ayrıca Güzelordu Gazetesi’nde hikâye ve şiirler de yazmıştı. Sosyal hayata, kitaba, okumaya, yazmaya ve gazeteciliğe meraklı olan Dursun Kahraman Sağra 1962 yılında Sağra Matbaasını kurmuştur.

1962 yılında askeriyeden yüzbaşı olarak emekli olan Rıza Şimşek, Kahraman Sağra ile birlikte fabrikasının önünde tesadüfen karşılaşmışlardı… Kahraman Sağra’nın o yıllarda bir matbaası vardı, bu matbaada bir gazete de çıkartmak istiyordu, yazılarını beğendiği Rıza Şimşek’e beraber bir gazete çıkarmayı teklif etti… Gazeteci Rıza Şimşek Kahraman Sağra ile birlikte Zaman gazetesini çıkardılar… Rahmetli Rıza Şimşek o günleri Ordu Sesi Gazetesindeki sütunlarında özetle şöyle ifade ediyordu…

“Kahraman Beyin matbaasını Bilal Köyden yönetiyordu. Onun gibi bir üstatla beraber gazete çıkartmak büyük bir fırsattı. Birçok aşamadan sonra Zaman Gazetesi, Ordu’da günlük olarak yayınlanmaya başlandı. Güzel ve özgür gazetecilik adına yayınlar yaptı. Dört yıl boyunca Ordu’da Zaman Gazetesini birlikte başarıyla çıkarttılar. Kahraman Sağra, Zaman Gazetenin haberlerine, yazılarına hiç müdahale etmiyor ve karışmıyordu. Gelip gazetede bir kahve bile içmiyordu. Zaman Gazetesini yayınlayan bu ekip, sonunda güzelce anlaşarak ayrıldılar. Ve Gazete kapatıldı…”

Zaman Gazetesinde 1962 yılında ilk meslek hayatına başlayan Ahmet Gürpınar, Kahraman Sağra için sütunlarında özetle şöyle diyordu. “Merhum Kahraman Sağra 1962 yılında Zaman Matbaası ve gazetesini kurmuştu. Zaman Gazetesinin sahipliğini oğlu Ünal Sağra, Yazı İşleri Müdürlüğünü Rıza Şimşek yapıyordu. Bende muhabir olarak orada işe başlamıştım. Benim gibi gazeteciliğe ve matbaacılığa Kahraman Sağra’nın tesislerinde başlayan ve bugün meslek sahibi olanların sayısı az değildir. O bakımdan Kahraman Sağra’ya minnet borcumuz çok büyüktür. Ve asla bu iyiliği yapan insanı unutamayız… Kahraman Sağra “Büyük Adamdı” onun büyüklüğü zenginliği ile ilgili değildi. İnsanlığı çok büyüktü. Bugün Sağra şirketlerinde çalışan binlerce kişi onun arkasından göz yaşı döküyorsa, bunda bir hikmet var, demektir. O hikmet de onun büyüklüğüdür. Kahraman Sağra tam bir baba idi.  Öyle mecazi anlamda kullanılan ve bir sevginin tezahürü olarak çevremizdeki “Baba”lardan değildi. “Baba gibi adam” derler ya… İşte bu söz sanki onun için söylenmişti… O çoğu insana babalık yapmıştı…Bayadı köyünden tutun da Uzunisa Bucağı ve Ordu kent Merkezindeki insanlara kadar… “

ORDU’DA BİR KAHRAMAN VARDI…

Gazeteci Rıza Şimşek Kahraman Sağra’nın vefatından sonra onunla birlikte başından geçen bir anısını Ordu Sesi gazetesinde bulunan köşesinde şöyle anlatmıştı:

“…Meğer birbirimizi çok iyi tanıyormuşuz da haberimiz yokmuş, Nasıl mı? Ben onu ismen, 1957-1960 yılları Ordu Milletvekili ve şehrimizin tanınmış, bir tüccarı olduğu için gıyaben tanıyordum. O bana “Rıza Bey ben sizi yazılılarınızdan tanıyorum. Ve çok beğeniyorum Yarın emekli olunca ne yapacaksınız?”

”Henüz bir karar vermiş değilim. Benim bir matbaam var; sen de yazmaya meraklısın. Gel bu matbaada bir gazete çıkaralım. Ben hiçbir şey istemiyorum.» demişti. Bu benim için kaçırılmaz bir fırsattı. Matbaacı merhum Gazeteci Bilal Köyden yönetiyordu. Gittim, görüştük ve birçok aşamalardan sonra «Zaman» adlı bir gazete yayımlamaya başladık.

Bu “Zaman Gazetesi”ni tam dört yıl birlikte çıkardık. Sonra öyle bir durum oldu ki, dört yıl sonra ayrılmak zorunda kaldık. Fakat bu ayrılık bir anlaşamama nedeniyle değildi. O denli değildi ki, Kahraman Sağra: «Rıza Beyin aklına bir şey gelmesin, beni kontrol ediyor demesin» diye, kahve içmeye bile nadiren gelir, sohbet ederdi. Kahraman Sağra bu denli ince, zarif düşünen bir insandı. Daha bir kaç gün önce matbaaya uğramış ve kahvesini içtikten sonra birlikte Perşembe’ye  gitmiş ve parkta oturup bir süre baş başa sohbet etmiştik. Onun ölümüne inanmak çok zor geliyor insana…

Kahraman Sağra’nın yaşaması gerekiyordu.  Onun kurduğu eserlerin nasıl çığ gibi büyüdüğünü, bütün dünyaya nasıl Ordumuzu tanıttığını görerek ve duyarak mutluluğunu tatması gerekirdi. Gerçi tüm isteklerini görmüştü. Çocuklarını yetiştirmiş, hepsinin mürüvvetlerini görmüş, torunlarını sevmişti. Ama, onun eşi için ve torunları için, Ordu için yaşaması lazımdı. Kahraman Sağra bu memlekette uzun süre unutulmayacaktır. Her şeyden önce Ordu'yu dünyaya tanıtan adam olarak hatta fındıkta inkılâp yapan adam olarak anılacak ve bu şehrin, fındığın tarihini yazacak olanlar ondan saygı ve övgü ile söz edecekler ve tescilini ona göre yapacaklardır.

Kahraman Sagra’yı pazar günü hazin fakat muhteşem bir törenle, çok sevdiği ve daha önceden hazırlattığı mezarına defnederken duyduğumuz acı büyüktü. Onu ebedi istirahatgâhına tevdi ederken geride kalan eşi, çocukları yakınları ve dostlarına başsağlığı diler, Merhuma Tanrı’dan mağfiretler niyaz ediyoruz. Ruhu Şad olsun…”

Yazının diğer kısmı haftaya sizlerle olacak.

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar