27.03.2025

Memuriyetten Gelirler Genel Müdürlüğü’nde çalışırken ayrıldım.
Bir tarafta devlet güvencesiyle ömür boyu iş garantisi, diğer tarafta iş sahibinin, üst yöneticinin iki dudakları arasına sıkışmış bir kariyer. O zamanlar şimdiki gibi değil, kariyer sunan, iş süreçlerine güvenilir kurumsal şirketler az sayıdaydı.
Benim gibi denetim, teftiş kurullarından gelenlerin memuriyetten ayrılmaları çoğu zaman daha önce bu kurullarda çalışmış, özel sektöre geçmiş üstatların iş teklifiyle olurdu. Ne özgeçmiş yazmanız ne mülakata girip kendinizi anlatmanız gerekirdi. Onlar sizi bilir, siz onları bilirdiniz.
Bana gelen bir iki teklif de tanıdığım, bildiğim üstatlardandı.
Bir büyük holdingin mali işlerinin başındaki üstadımızla görüşmemizi hatırlıyorum. Yemeğe gitmiş, havadan sudan uzun bir sohbet yapmıştık. Teklifini ise sadece bir iki dakika konuşabilmiştik. Ne unvan ne pozisyon ne de ücretten bahsetmişti. ‘Holdingde başlarsın, ihtiyaca göre grup şirketlerinin mali işlerine yönetici olarak geçersin.’ demişti.
Yine bir üstadımız ile denetim ve danışmanlık firmalarından birisi için görüşmüştüm. Üstat, şirketin ortaklarındandı. Levent’te, bahçe içindeki şık ofislerini gezdirmiş, lüks arabalarını göstermişti. Şirketin büyük ortağıyla, büyük üstadımızla tanışmıştım. Küçük bir ortaklık payı da içeren bir teklif yapmışlardı.
Memuriyetten ayrıldıktan yıllar sonra, beş büyüklerden birisinin ortağı olan bir arkadaşımın da bana iş teklif ettiğini öğrendim. Fark etmemişim! Galiba telefonda konuşmuşuz, ‘Her şey yolunda mı, bir sıkıntın var mı?’ diye sormuş. Onun lisanında bu bir iş teklifiymiş!
Beş büyüklerden bir başkasının ülke başkanıyla, şirket ortağı olan bir üstadımızın daveti üzerine görüşmüştüm. Denetçilikten gelen ne beni ne maliyeyi tanıyan birisiydi. Tanışmak için bir araya geldiğimiz yemekte, sanki iş başvurusunda bulunan yeni mezunmuşum gibi benimle mülakat yapmaya kalkışmıştı. Hatırladıkça, masadan kalkıp gitmediğim için bugün bile kendime öfkelenirim.
Bunlar nereden mi aklıma geldi?
Geçtiğimiz günlerde ‘Bir Arthur Andersen Var (dı)’ kitabının tanıtımı ile Şaban Erdikler anma etkinliği düzenlendi. Arthur Andersen şirketi benim memuriyetten sonraki işverenim, merhum Şaban Erdikler ise beni şirkete alan üstadımızdı.
Mülkiye’den arkadaşım Mustafa Çamlıca Arthur Andersen’da çalışmaya başlamış, benim de katılmamı istiyordu. Birlikte Şaban Erdikler üstatla bir görüşme yapmıştık. Üstat, kabul edersem kariyerimin nasıl ilerleyeceğini profesyonelce anlatmış, aklımdaki soruları içtenlikle yanıtlamıştı. Bir iki gün sonra unvan, görev tanımı, ücret ve yan hakları anlatan bir teklif mektubu göndermişti.
Arthur Andersen bağımsız denetim dünyasının standartlarını belirlemiş, binlerce insanı yetiştirmiş bir ekol, sektörünün gelmiş geçmiş en kurumsal şirketiydi.
İyi ki Şaban Erdikler üstadın teklifini kabul etmiş, Arthur Andersen'lı olmuşum. Onu rahmetle, minnetle anıyorum.