15.05.2020
Normalleşmenin beklenenden daha uzun süreceği gerçeğinden hareketle Türkiye’nin ekonomi ve sağlık alanında çok dikkatli olması gerekirken gıda güvenliğinin de çok daha önemsemesi gerçeği ortaya çıktı.
Normalleşmenin beklenenden daha uzun süreceği gerçeğinden hareketle Türkiye’nin ekonomi ve sağlık alanında çok dikkatli olması gerekirken gıda güvenliğinin de çok daha önemsemesi gerçeği ortaya çıktı. Önce sağlık diyelim: Başta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olmak üzere, Bilim Kurulu olsun hasta bakıcısından doktoruna kadar tüm sağlık çalışanlarını ayakta alkışlamak gerekiyor. Zor bir süreci doğru bilgilendirmelerle ve başarıyla yönetiyorlar. Ve bu başarı kamuoyu nezdinde de karşılık buluyor. Ekonomideki son duruma göz atacak olursak finansal açıdan çıkış yolu arayışları devam ediyor. Kredi Garanti Fonu ve kamu bankaları üzerine düşeni yaparken, özel bankalarda istenilen ölçüde olmasa da sonradan topa girmeye başladılar. Ancak iş dünyası yeni kaynak arayışlarını sürdürmeye devam ediyor.
Coronavirüs salgını bize gösterdi ki ekonomik göstergeler her ne kadar kötü seyretse de bir tarım ülkesi olmanın avantajlarını iyi kullandık. Tarımda güçlü olmanın ne anlama geldiğini çok iyi anladık. Üreticinin girdi maliyetlerini düşürerek üretim yapmasını sağlayarak gıda güvenliğinin bu tür salgınlarda ne denli önem taşıdığını çok iyi anladık. Karadeniz Ekonomi Gazetesi olarak bölgemizin buğday, un, çay, fındık, bal, seracılık, kivi, balık ve hayvancılıkta ne kadar güçlü olduğunu gördük. Aslında sadece bölgemizde değil ülkenin tamamında da bu gücü hissettik. Covid-19 salgınının en çok etkilediği ülkeler olan Çin, ABD, İspanya, İtalya ve Fransa aynı zamanda dünyanın en önde gelen tarımsal üretim, ihracat ve ithalat ülkeleridir. Dolayısıyla salgının tarım ve gıda sektörü üzerindeki etkileri de küresel boyutta olmuş ve tüm ülkeleri olumsuz etkilemiştir. Salgının tarım ve gıda sektörü üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin anlatıldığı raporuna baktığımızda; ortak görüş Türkiye’nin özellikle gıda güveliğini bu süreçte çok iyi yönettiği yönünde oldu. Raporda öne çıkan uyarılar, gıda güveliğinin yeni dönemde çok daha büyük önem kazandığını göstermektedir. Ülkemiz tarım ürünleri açısından tüm eleştirilere rağmen güçlü bir ülkedir. Bunun avantajını salgının ilk günlerinde hep beraber gördük.
Tarım raporunda öne çıkanlara baktığımızda neler görüyoruz?
Türkiye, salgının başladığı günden bu yana diğer ülkelere göre tarım ülkesi olmanın hakkını vererek öne çıkmaktadır. Bu nedenle Türk tarım ve gıda sektöründeki gelişmeler hem Türk halkı hem de dünya toplumları açısından önemlidir. Özellikle Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)’nin gıda güveliğini iyi yönetmesi ülkemizin tarım sektöründeki gücünü gösterirken yeni dönemde gıda güvenliğinin eskisinden daha önemli olduğunu da açıkça ortaya koymaktadır.
Birçok ülke salgına karşı reaksiyon göstermekte zorlanırken, Türkiye her durumda iyi bir sınav vermiştir. Tek istisnası üretim faaliyetlerinin yoğunlaştığı ve bazı ürünlerde hasadın yaklaştığı şu günlerde ortaya çıkan belirsizlerdir.
Tarımsal ürün satın aldığı bazı üretici ülkelerin salgını gerekçe göstererek ihracatlarını kısma yoluna gitmesi bu ürünlerde bir yandan spekülasyon riskini doğurmakta, diğer yandan “yerli üretimin” önemini bir kez daha göstermektedir.
Salgın döneminde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tahıl (özellikle buğday, mısır ve pirinç) ve baklagil (fasulye, mercimek, nohut) stokları önem arz etmektedir. Bu ürünlerin çoğunda arz açığımız oluşmadı. Buğdayda ise geçtiğimiz yıl üretim düşüşü yaşandığından, bu süreçte tahıl ve baklagil üretimini artırıcı tedbirler alınması gerekmektedir.
Yem bitkileri, hayvansal gıda (et, süt ve yumurta) arzını belirleyen en önemli girdidir. Salgın döneminde ithalata bağımlı olduğumuz soya üretiminin artırılması için önlem alınması tavsiye edilmektedir.
Ülke olarak, buğday, un, çay ve fındık gibi tarım ürünlerinde dünya genelinde en iyi ülkeler arasında başı çekiyoruz. Bu gücümüzü koruyarak üzerine koymalıyız. Tarım güvenliğini asla elden bırakmamalıyız. Virüsün bize gösterdiği en önemli gerçek “gıda güvenliğini ülke olarak elden bırakmamamız” gerçeğidir.