12.09.2023
12 Eylül aslında bir neslin üzerinden silindir gibi geçti. Geçmiş olsun hepimize.
12 Eylül 1980 sabahına önce Kenan Evren'in radyo ve televizyondaki ''sevgili vatandaşlarımı'' diye başlayan ve daha sonra da sokak olaylarını falan anlattığı konuşmasıyla süren ve ''işte bütün bunlar ve buna benzer sayılabilecek ve hepiniz tarafından yakinen bilinen daha birçok sebeplerden dolayı Türk Silahlı Kuvvetleri; ülkenin ve milletin bütünlüğünü, milletin hak, hukuk ve hürriyetini korumak, can ve mal güvenliğini sağlayarak korkudan kurtarmak, refah ve mutluluğunu sağlamak, kanun ve nizam hakimiyetini, diğer bir deyimle devlet otoritesini tarafsız olarak yeniden tesis ve idame etmek gayesiyle devlet yönetimine el koymak zorunda kalmıştır.'' diyerek süren konuşmasında duyurduğu darbeye uyanmıştık.
Daha sonra da gün boyu Hasan Mutlucan'ın sesinden aralarında ''yine de şahlanıyor ama Kolbaşı'nın kır atı'' gibi kahramanlık türkülerini dinlemek zorunda kalmıştık.
Sokağa çıkmak yasaktı çünkü.
O gün.
Yani 12 Eylül 1980 günü İzmir'deydim.
İzmir Fuarındaki lunaparkta şipşakçılık yapıyordum.
Aralarında Samsun fuarında olduğu gibi İzmir fuarının lunaparkında da ''Foto Kovboy'' diye bilinen bir fotoğrafçı vardı ki, Samsun'da tanışmıştık kendileriyle.
O yıllar yanında çalıştığım Ferruh Çetin'den izin alarak, birkaç fotoğrafçı arkadaşla bilrikte İzmir fuarına çalışmaya gitmiştim o yaz.
Bornova'da gecekondu tipindeki bir bekar evinde kalıyorduk.
Askerle izin vermeyince üç gün boyunca sokağa çıkamadık. Ekmek bile alamadığımız için arkadaşlarla birlikte evdeki makarnaları tüketmiştik.
O yazı İzmir'de geçirme isteğim, Samsun'dan uzaklaşmaktı bir anlamda. Çünkü o sıralar bizim kuşağın gençleri, sokaklarda bir birlerini boğazlıyordu.
Tipimden hoşlanmayan biri tarafından öldürülebilirdim.
Ki;
Tipimden hoşlanmayan birileri tarafından birkaç kere öldüresiye dövülmüştüm ki, işimle meşgul olmam nedeniyle sokak olaylarına hiç bulaşmamama rağmen hem de.
Nitekim 1980 yılındaki ilk 8 ayda bin 900 kişi öldürülmüştü.
11 Eylül gününe kadar artarak süren sokak olayları 12 Eylül sabahı bıçak gibi kesilmişti.
''Oh be'' dediğimi hatırlıyorum.
Darbeye sevinilir mi ama yurttaşların büyük bir bölümü gibi ben de o darbeyi sevinçle karşılayanlardandım.
Ve fakat.
Şimdi anlıyorum ki; cuntacılar darbeyi yapabilmek için ortamın olgunlaşmasını beklemişler.
Darbe yapıldığında Başbakan olan Rahmetli Süleyman Demirel, sonraki yıllarda, o sıralarda yaşananları anlatırken, darbecilere ''olayları önlemek için ne istiyorsunuz, neye ihtiyacının var?'' diye sorduğunu ama cevap olarak ''fener isteriz'' dediklerini söylemişti.
12 Eylül 1980 sabahı bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmişti ama bir gün öncesine kadar aslında 19 ilde zaten sıkıyönetim uygulanıyordu.
12 Eylül sabahı bıçak gibi kesilen olaylar, 11 Eylül itibariyle sıkıyönetimin uygulandığı illerde de hız kesmemişti.
Aralarında eski Başbakanlardan Nihat Erim, sendikacı Kemal Türkler, gazeteci Abdi İpekçi, ve Cavit Orhan Tütengil gibi akademisyenlerin yanı sıra, binlere kişi hayatını kaybederken, cuntacılar ortamın olgunlaşmasını beklemişler.
Sokaklarımız bölünmüştü.
8 Mart sabahına uyandığımızda duvar yazılarının değiştiğini görmüştüm.
Mahallemizde ve sokağımızda tanımadığımız tipleri görmeye başlamıştık.
Dinlediğimiz türküler bile farklıydı.
Kimimiz Nazım Hikmet şiirleri okurken, kimimiz Necip Fazıl okuyordu.
Saç sakal tıraşımızın yanı sıra, parkalarımızın renk tonları bile farklıydı.
Bölünmüştük yani.
Ki;
Kurtarılmış mahaller ve sokaklarımız vardı.
Mecidiye'ye solcular, Çiftlik caddesine ise sağcılar giremiyordu.
Miting için Samsun'a gelen Alpaslan Türkeş'in korteji bile Çiftlik caddesinden geçememişti.
Velhasıl, zor yıllardı ama o ortamın bilerek oluşturulduğunu daha sonraları anlamıştık ama olan olmuştu bir kere.
12 Eylül, toplumla birlikte siyasi ortamı da değiştirdi.
Siyaset ve eğitim sistemi tümden alt-üst oldu.
Siyasi ortamı değiştirmek için de a politik genç bir nesil yaratıldı.
Şimdi ''iyi oldu'' diyenler çıkacaktır ama cuntacıların sebep olduğu bu ortamın ülkemize neler getirdiğini de, neler götürdüğünü de şimdilerde anlayamayabiliriz belki ama bizden sonraki nesil umarım ve dilerim bu analizi yapar.
Zor yıllardı dedim ya.
12 Eylül aslında bir neslin üzerinden silindir gibi geçti.
Geçmiş olsun hepimize.