24.03.2023
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki akşam katıldığı TV programında en düşük emekli maaşının 5 bin 500 liradan, 7 bin 500 liraya çıkarıldığını duyurdu.
Bunu duyan emekliler, ''Keşke her yıl bir seçim olsa'' demişlerdir.
Çünkü bu durumun bir seçim yatırımı olduğu anlaşlıyor.
Neden öyle söylüyorum.
Ülkemizde emekli sayısının 13 milyon dolayında olduğu biliniyor.
En düşük emekli maaşı alanların sayısı EYT öncesi 1 milyon 300 bin kadardı.
EYT sonrası bu sayının 1 milyon 500 bin dolayında olduğu tahmin ediliyor.
Hatta bu sayının 1 milyon 700 bine ulaştığını söyleyenler bile var.
Dolayısıyla bu durum, iktidarın 1,5 milyon dolayında emeklinin oylarına göz dikmiş gibi bir algı uyandırdı.
Zira Cumhurbaşkanı'nın açıklamasında 11,5 milyon emeklinin maaş düzenlemesiyle ilgili bir ayrıntıya rastlanmadı.
Bu satırların yazarı da 20 yıl önce yaşlılık aylığı almaya başlamış bir emeklidir.
Bu köşedeki yazıları takip edenler, 20 yıl önce emekli olduğumda bağlanan maşımın, asgari ücretin 2.1 katı kadar olduğunu ancak, şu sıralar maaşımın asgari ücretin altında kaldığına dair bilgiyi defalarca paylaştığımı hatırlayacaklardır.
Hak ve hakça bir şekilde artmış olsaydı, maaşımın şu sıralar 17 bin 850 lira olması gerekiyordu.
Oysa 8 bin 32 lira veriyor bana SGK.
Hastane ve ilaç kullanımı kesintileriyle kimi zaman bu para 8 bin liranın da altına düşüyor.
Maaşımdan her ay 9 bin 818 lira buhar olmuş yani.
Asgari ücretin altındaydı zaten maaşım, en düşük emekli maaşıyla eşitlenmesine de ramak kaldı böylece.
Cumhurbaşkanı ve dolayısıyla AK Parti'nin ''O, 1,5 milyon emeklinin oyları bana yeter'' demiş olduğu anlaşılıyor.
Ve dolayısıyla.
Benim gibi 11,5 milyon emekliye ise ihtiyaç duymadığı da anlaşılmış oluyor.
Kaç emekli böyle düşünür bilmem ama ben öyle düşünüyorum en azından.
Bir garip ölmüş diyeler
Nesime'nin amcası Rahmetli Hamdi Cangökçe'nin damadıydı Bahattin Topçu.
Geçen hafta bugün hakka yürüdü.
Allah Rahmet eylesin.
Merhumun naaşı, gasil hanede yıkandıktan sonra Büyükşehir Belediyesine ait bir cenaze aracı tarafından Atakum'daki evine getirilmişti.
Belediyeler bu hizmeti yapıyorlar.
Bu hizmet için minnettar olmalı mıyız bilemedim ama biz yine de teşekkür etmiş olalım.
Buraya kadar bir sorun yok elbette.
Sorun da bundan sonra başlıyor.
Yakınları, merhumun Bafra'daki köyüne defnedilmesini istemişler.
Kıyamet de bundan dolayı kopmuş.
Naaşı taşıyan aracın sürücü Atakum'daki evin önüne geldiğinde ''Benim görevim burada bitti. Alın ölünüzü verin tabutumuzu'' demiş.
Atakum Belediyesinden bir araç istenmiş.
Büyükşehrin tabutundaki naaş, herkesin şaşkın bakışları altında alınıp, Atakum Belediyesinden gelen tabuta aktarılmış.
Her iki belediye tarafından evin önünde yapılacak taziye için bir imamı bile görevlendirilmemiş.
Başsağlığı dileklerimizi iletmek için gittiğimizde mahalledeki komşularından biri tarafından merhum için helallik istendiğini gördüğümüzde bu duruma şaşırmıştık zaten.
Yakınları bu duruma öfkelenmişler haliyle.
Haklı olarak elbette.
Naaş merhumun köyündeki mezarlığa getirildiğinde Atakum Belediyesi’nin cenaze aracını kullanan şoförde aynısını yapmaz mı?
Defin işlemi başlamadan naaş tabuttan çıkarılmış ve bir süre bekletildikten sonra ancak defin işlemi yapılabilmiş.
İnsanlarda vicdan duygusu bir kere kaybolmaya görsün...