24.10.2023
Cumhuriyetimiz yüz yılı geride bırakıyor. 50. yıl kutlamalarına henüz öğrenciyken tanık olan biri olarak, şu sıralar 100.yıla erişmenin bende oluşturduğu gururu ve mutluluğu tarifi yapmaya gücüm yetmiyor maalesef.
50 yıl önce, ''''Müjdeler var, yurdumun toprağına taşına / Erdi Cumhuriyetim 50 şeref yaşına'' diye hep bir ağızdan marşlar söylemiştik.
Coşkulu...
Ve bir o kadar da gururluyduk.
Sanırım bıyıklarım yeni yeni terliyordu.
Kanımın deli akmaya başladığı yıllardı yani.
O yaşlarda siyasi bilincim henüz oluşmamıştı elbette ama öğretmenlerimizin nakış gibi işlediği yurttaşlık bilincine o ilk gençlik yıllarımda da sahiptim aslında.
Cumhuriyetimizin 50. yılına ulaştığı yıllarda da, özellikle gençlik arasında siyasal ayrışma yaşanıyordu elbette.
Ve fakat.
Mesela sağcılardın da, solcuların da 50. yıl marşının sözlerini kimin yazdığıyla ilgili bir tartışmanın yaşandığını hatırlamıyorum.
Henüz 15 yaşındayken söylediğimiz ''Müjdeler var, yurdumun toprağına taşına / Erdi Cumhuriyetim, elli şeref yaşına'' diye diye diye coşkuyla söylediğimiz o marşın sözlerini sağcı hassasiyetleriyle bilinen asker kökenli Bekir Sıtkı Erdoğan yazmıştı.
100. yıla dair marşlarımız da var biliyorsunuz.
Hem de iki farklı marşımız var şimdi.
Birini dünyaca ünlü müzisyenlerimizden Fazıl Say bestelemişti.
Bir diğer 100. Yıl marşımızı da, hükümetin talebiyle Özdemir Erdoğan'ın bestelediğini biliyorum.
90 yıl önce bestelenen 10. Yıl marşını yediden yetmişe herkes ezbere biliyor ama 100. Yıl marşından birine ait sözlerinden bir satırını ezbere bilenimiz var mı merak ediyorum.
100. Yıl için bestelenen her iki marş da değerlidir elbette.
Sözlerini yazanlar da, o sözleri notalara döken müzisyenlerimiz de çok değerlidir.
Ki;
Özellikle Fazıl Say'ın kalitesini ölçecek müzik bilgisine sahip değilim.
Bırakın beni ki, ben kimim ama ülkemde onun müzik bilgisini kritik edecek düzeyde uzmanlığa sahip kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmez sanırım.
O vakit.
90 yıl önceki marşı yediden yetmişe hep bir ağızdan söylüyoruz da neden gerek Fazıl Say'ın ve gerekse Özdemir Erdoğan’ın bestelediği marşların tek bir satırı bile ezberimizde yok.
Sanırım ulusça heyecanımızı yitirdik.
Bilinç kaybı gibi bir şey galiba yaşanan bu durum.
Tamam Gazze'de bir insanlık dramı yaşanıyor.
Çoğu çocuklardan oluşan ölü sayısı 6 bine yaklaştı.
Bu duruma çok üzülüyoruz, içimiz acıyor elbette.
Ve fakat.
Gazze’de yaşanan vahşet 23. gününde henüz ama Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına erişeceği aylar, hatta yıllar öncesinden belliydi.
Araya ''Yüz yılın felaketi'' olarak adlandırılan depremler, sonrasında seçimler falan girdi ve bunları mazeretimiz gibi görüyor olabiliriz ama hiç biri, 100 yıl kutlamalarımıza engel bir durum olmamalı.
''Çılgınlar gibi eğlenelim'' falan da demiyorum ama yüzüncü yılımız için de, hiç olmamış gibi davranmalım.
Kutlamalar konusunda bakanlıklar nezdinde bir hareketlilik yaşanmıyor.
Ya belediyeler.
Onlar neden bir şeyler yapmıyor.
Mesela Samsun Büyükşehir belediyemiz, borçlu falan ama yine de devasa bir bütçeyi kontrol etmesi nedeniyle kutlamaları bihakkın yapacak güce sahip bir kamu kuruluşumuzdur.
Neden bir şeyler yapmıyor!
Yüzüncü yıl, bir iki konferans düzenlemekle kutlamaları geçiştirilecek bir olgu değildir.
Bizim Büyükşehir 'mış' gibi yaparak, ''Biz kutladık'' diyecek sanırım.
Cumhuriyet haftasındayız. Cumhuriyetimiz, dört gün sonra 'dalya' diyecek.
Kamusal alanda henüz bir hareket yok.
Olacağına dair umudumu da yitirdim açıkçası.
Gözümü televizyon reklamlarına diktim şu sıralar ki; köklü kuruluşlarımızın televizyon reklamlarıyla, kutlamalara nasıl katıldıklarıyla ilgileniyorum daha çok.
İyi ki varlar.
Onlarda olmasa sıradan günler gibi geçireceğiz yüzüncü yıla eriştiğimiz şu günleri.