23.10.2023
Siverline, bilinirliliği ülkemiz sınırlarını da aşmış bir Türkiye markasıdır. Ki; Bir 'Ortak aklın' ürünü olarak doğmuştur.
Başlangıcı 16 arkadaşın birikimleri sonucu oluşturulan sermeyenin ürünüdür ve; sonradan ayrılmış olsa da kurucularından biri Selçuk Haznecidir.
Selçuk Hazneci, Silverline'den ayrıldıktan sonra kendi şirketini kurmuş ama yeterli sermaye birikimi olmadığı için şirketini aç gözlü bankacılara yem olmaktan kurtaramamıştı.
Dünya gazetesinde çalıştığım yıllarda şirket de henüz faal durumdaydı, Merzifon’daki fabrikasında bir ziyaretim sırasında Selçuk Hazneci’nin ofisindeki pencereden dışarıya bakarken gözleri yaşla dolunca, ''Ne oldu?'' diye sorduğumda, ''Bu çocuğu ben yetiştirdim, geldiğinde hiç bir şey bilmiyordu, şimdi mikrometre okuyabiliyor'' demişti.
Sanayi ile ilişkisi olanlar bilir elbette ama mikrometre, imalat sektöründe yoğun olarak kullanılan hassas bir ölçme aletidir. Mikrometreler milimetrenin binde bir hassasiyetinde (0.001) ölçüm yapabilirler.
Selçuk Hazneci'nin gözlerinden süzülen yaşar, yetiştirdiği gencin gelişimini görmenin mutluluk damlalarıydı aslında.
Sanayimizin ara eleman sıkıntısı çekmekte olduğu bilinen bir gerçektir.
Sanayicilerimizden, meslek liselerimiz ile üniversitelerimizin sanayimize ara eleman yetiştirmekte yeterli olmadığına dair şikayetleri sıklıkla duyarız.
Bahadır markasının yaratıcılarından Ahmet Bahadır da, bu türden şikayetleri sıklıkla dile getirendendi.
Ki;
Ara eleman yetiştirilmesi amacıyla meslek liselerimize CNC tezgahları bile kurmuştur kendisi.
Bu köşede yazılanları takip edenler bir cerrahın, Bahadır markasının, aileden biri için yapılması gereken bir ameliyatta kullanılacak cerrahi aleti ''Bunu neden siz yapmıyorsunuz?'' demesi üzerine doğduğuna dair notlar yazdığımızı hatırlayacaklardır.
Yazılarımızı takip edenler ayrıca Bahadır'lar da, aile büyüklerinin geçmişte Karadenizli silah ustaları olduğuna dair notlar yazdığımızı da hatırlarlar.
Sanayi günümüzde, 4.sanayi devrimiyle başka bir boyuta doğru evirildi. Sanayisi gelişmiş olan ülkelerinde şimdinin fabrikalarında üretim bantlarını daha çok bilgisayarlar yönetiyor ancak, ülkemiz sanayisi, emek/yoğun üretim biçimiyle sürüyor hala.
Bu nedenle ara eleman ihtiyacı artarak devam ediyor yani.
OMÜ'de Prof. Dr Yavuz Ünal Rektör olduğunda uzun yıllardır tartışılan üniversite-sanayi işbirliğinin gerçekleştireceğini açıklamıştı.
Önemli adımlar da atıldı ama işbirliği henüz tam anlamıyla gerçekleştirilebilmiş değil maalesef.
Ve fakat.
Bu konuda iyi niyetli çalışmaları da görmezden gelemeyiz.
Dün Yener Cabbar'ın da köşesinde yorumladığı H.HALK'ın manşetinden verdiği haberdeki gibi adımları da, üniversite-sanayi işbirliğinin oluşturulması adına önemli bir adım olarak yorumluyorum.
H:HALK'ın haberinde, OMÜ- İŞKUR işbirliğiyle gerçekleştirilen bir proje ile eğitimini yarıda bırakmış, sanayi ile de hiç teması olmamış 15-29 yaş arasındaki gençlere 80 gün süreyle bilgisayar destekli eğitim verileceği duyuruluyordu
Şöyle ki:
Ne Eğitimde Ne İstihdamda Olan Gençler (NEET) İçin İşgücü Piyasası Destek Programı (NEET PRO) Hibe Çağrısı kapsamında, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Mühendislik Fakültesi ile İŞKUR işbirliğinde 'Bu Gençlikten İyi İş Çıkabilir' projesi hayata geçirildi.
OMÜ Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Dr. Öğretim Üyesi Cenk Gezegin koordinatörlüğündeki proje ile Samsun, Çorum, Amasya ve Tokat'taki gençlere 80 gün süreli eğitim verilirken, gençlere günlük 10 Avro tutarında harçlık da verilecekmiş ki, bu ayrıntının çok önemli olduğunu da düşünüyorum.
Bu ayrıntıya göre projenin bir bütçesi olduğunu da anlıyoruz yani.
Zira parasızlık, üniversite-sanayi işbirliğinin bu güne kadar gelişememesinin en önemli nedenlerinden biri görülüyordu.
Bu kadar kötü günler yaşıyorken böyle bir çalışmayı duymak da iyi geldi doğrusu.
''Bu Gençlikten İyi İş Çıkabilir'' adı verilmiş ponje, umarım ve dilerim, eskilerin dediği gibi ismiyle müsemma olur.
Yaşar ve amacına ulaşır yani.
Dedim ya!
Bu proje, iyi bir iş çünkü!