9.03.2024

Kadın

Anadolu'da kadın, güzelliğin, inceliğin ve zarafetin tanımıdır. Misal. Emirdağlılar mesela huyunu suyunu beğendikleri erkekler için bile ''kadın- kadın'' diye bir tanım kullanırlar.

Emirdağ'da babanız, erkek kardeşiniz veya eşinizle ilgili sitayişle söz ederlerken ''Ne kadar kandın kadın adam'' gibi bir söz işitirseniz sakın şaşırmayın.

İhtimaldir ki, ilk kez işittiğinizde bunu bir aşağılama ifadesi olarak algılayacaksınız.

Ve fakat.

Yanınızdaki erkek için kullanılan  o ifade bir aşağılama değil, bizatihi bir beğeni ifadesidir.

Emirdağlılar, Allah'tan bir şey dilediklerinde de ''Güzel Allah'ım'' yerine, ''Kadın Allah'ım'' derler.

Bu türden yakarışlara veya beğeni ifadelerine Emirdağ'ın yanı sıra, Emirdağlıların sıkça yaşadıkları Eskişehir ve Antalya'da da rastlamak mümkündür.

Eski Türk'lerde 'Kraliçe' tanımının karşılığı da 'Hanım'dır aslında.

Mete Han, kendisine gelip saygı sunan herkesin ''Han'ım'' şeklinde hitap ettiği bir ortamda, içeri giren eşini görünce ''İşte bu da benim Hanım'' dediği anlatılır.

Ve fakat.

Mete Han'dan binlerce yıl sonra toplumumuzda Han'ımıza, yani kadınlarımıza bakış açımız, Nazım Hikmet'in Kuvayi Milliye Destanında tanımladığı gibi kadınlarımızın soframızdaki yerinin, öküzümüzden sonra gelme durumuna nasıl evirildi, onu da sorgulamalıyız aslında.

Ki;

Bin yıl öncenin yuvalarımızdaki kraliçeler, günümüz Türkiye topraklarının büyük bölümünde hala ikinci sınıf insan muamelesi görüyor maalesef.

Bir araştırma OECD ülkeleri arasında kadına karşı şiddet uygulamalarının en yüksek oranda görüldüğü ülkelerden birinin de Türkiye olduğunu görüyoruz ki, bu oran ülkemizde yüzde 38 olarak saptanmış maalesef.

Ki;

Kadına karşı şiddetin çok fazla oranda görüldüğü Orta ve Güney Amerika ülkelerini bile geride bırakmışız.

2022 yılındaki bir araştırmaya dayalı olarak bir yazı kaleme alan Kaan Eroğuz'un yazısında ''İnsanlık tarihini eşitsizlik ve adaletsizliğe karşı mücadelenin tarihi olarak okuduğumuzda karşımıza çıkan tarih yazıcılarının başında kadınların geldiğini görüyoruz. Modern dünyada cinsiyetçi/ataerkil ayrımların sorgulanmasında ve kadın-erkek eşitliğine dayalı demokratik talebin güçlenmesinde kadınların yüzyıllar boyunca verdiği mücadelenin önemli gelişmeler sağladığı görülüyor. Özellikle 19. yüzyılın başında Avrupa ülkelerinde işçilere tanınan oy hakkından sonra kadınların da eşit yurttaşlık haklarından yararlanmak ve seçme hakkını elde etmek için başlattıkları mücadeleler kadınlara tanınan “ikinci sınıf yurttaş” algısının kırılmasında ve kadınların başta yaşama özgürlüğü gibi en temel insani hakları olmak üzere demokratik kazanımlarını elde etmelerinde önemli bir tarihsel eşik sunduğu söylenebilir .'' deniliyor.

Kadın erkek eşitliği bakımından da ülkemizin 146 ülke arasında 126. sırada olduğunu anlıyoruz.

Kİ;

Medeniyetin beşiği olarak adlandırılan İngiltere'de bile kadınların seçme ve seçilme hakkı yokken Atatürk, 1930 ve 1934 seçimlerinde Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanımış.

Ülkemiz, 31 Mart'ta yerel yöneticilerini seçecek.

Bir yıl önce de genel seçim yaptık.

Partilerde kadın ve gençlik kotaları var sözüm ona.

Kadın kotasını anlatırken ''Sözüm ona'' demem boşuna eğil hani.

Birçok parti böyle bir kotayı uyguluyor sahiden.

Ve fakat.

Gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi ve gerekse belediye başkanlıkları ile belediye meclislerindeki sandalye dağılıma bakıldığında hala erkek egemen bir toplum olduğumuz görülür.

'Hani kadın kotası?'' diye soracak olursanız.

Listelerde sahiden de kadınlar var.

Bu konuda bir dağılıma sahiden de özen gösteriyor partiler ancak, seçilebilir yerlere nedense hala erkekler konuluyor ve meclislerin erkek egemen görünümü de böyle oluşuyor.

Oysa uzay çağındayız.

Uzaya astronot bile gönderdik.

Bu toprakların gür sesi Ahmed Arif'in 'Uy Havar'ında dediği gibi uzay çağında bir ayağımız ama bir ayağımız da ham çarık ve kıl çorapta hala..

Söylemeye dilim varmıyor ama Ata’mızın bize hedef olarak gösterdiği o muasır medeniyetin çok gerisindeyiz hala maalesef.

Bugün günlerden 8 Mart.

Dünya emekçi kadınlar günü bugün.

Emekçi kadınların örgütlenme durumu da içler acısı.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Nuran H. Belet'in bu konuda kaleme aldığı bilimsel makalesinde, çalışma yaşamı istatistiklerine göre ülkemizde sendikalı işçi oranı yüzde 12.76 olarak belirtiliyor

Aynı araştırma da ayrıca, kadın çalışanların sendikalılaşma oranı da maalesef sadece yüzde 6 dolayındaymış.

Ülkemizi bu utanç tablosundan kurtarmalıyız.

Mümkün mü?

Zor ama imkansız değil.

Dünya emekçi kadınlar günü kutlu olsun.

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar