25.11.2024
Okumuyoruz. Ne gazete okuyoruz, ne de kitap.
Ve fakat.
Yaygın basın olarak tanımlanan 31 gazete yayınlanıyor ülkemizde.
Bu 31 gazete arasında en fazla satanın günlük tirajı 190 bin dolayınaymış.
Ki, 85 milyon nüfuslu ülkemizde yerel gazeteler hariç, bu 31 gazetenin toplam tirajı 1 milyon 740 bin dolayında.
Gazete tirajları böyle de, ülkemizde bir yıl içinde yayınlanan kitap sayısı ne kadar dersiniz.
Ben söyleyeyim.
Bir yılda yayınlanan kitap sayısı 70-75 bin arasına değişiyor.
Dedim ya okumuyoruz.
Okuduklarımızın çoğunu da anladığımızı sanmıyorum.
Gazete, dergi ve kitap okumadığımız gibi, telefonlarımıza gelen mesajları da okumuyoruz.
Ki;
İçişleri Bakanlığı, telefonlarımıza mesaj göndererek, telefon dolandırıcılığıyla ilgili sürekli uyarıda bulunuyor.
Hiç bir savcı ve polis memuru telefonla arayıp vatandaşların bir suça bulaştığına dair bilgi vermez.
Polis, kişileri adresinde bulamaz ise telefonla arar belki ama karakola gidilmesini söyler sadece.
Olmaz ya, bir kişi polis veya savcı tarafından aransa bile ''Ne için?'' diye sorulduğunda dahi, ne için olduğunu söylenmez, ''karakola geldiğinizde örenirsiniz'' denir
Telefon dolandırıcılarının yaptığı gibi ''terör örgütüyle ilişkiniz tespit edilmiş'' gibi bir suç tarifi yapılmaz asla.
İçişleri Bakanlığı sık sık bu konuda uyarı içeren mesajlar gönderiyor vatandaşlara.
Buna rağmen, aralarında ‘Prof’ unvanlı bilim insanları bile benzer tuzağa düşüyor maalesef.
Bedri Baykam, geçenlerde Cumhuriyet’teki köşesinde benzer bir dolandırıcılık girişimine muhatap olduğunu yazdı.
Telefonla arayan ve kendilerini polis olarak tanıtan kişilerin, kimlik bilgilerine dair detayları vererek dolandırılmak istendiğini anlatıyordu.
Ki;
Yazısından anladığımız kadarıyla Bedri Baykam, arayanların dolandırıcı olduklarını, ikinci ve üçünü aramada fark etmiş.
Belli ki telaşa kapılmış ama Bedri Baykam gibi iyi yetişmiş birinin bile dolandırılmak istendiğini ikinci veya üçüncü aramda fark etmiş olmasına şaşırdım elbette ancak, kimlik bilgilerine dair bilgilerin telefon dolandırıcılarının eline geçmesine ne demeli.
Ki;
Baykam, dolandırıcıların, telefonuna farklı bir fotoğraf iliştirilmiş kendi kimliğine ait bir fotoğraf gönderdiklerini de yazmıştı.
Haber bültenlerinde, kimlik bilgilerimizin siber dolandırıcıların eline geçtiğine dair bilgiler paylaşılmıştı.
Gerek Bedri Baykam'ın yazısındaki detaylar ve gerekse haber bültenlerinde paylaşılan bilgiler doğru ise tehlike büyük aslında.
Bu durum acil çözülmesi gereken bir güvenlik sorunudur.
Kişisel bilgilerimiz dolandırıcıların eline geçmiş olsa bile, sizi savcı ve ya polis olduğunu söyleyerek arayan kişilerin ''kimlik bilgileriniz falan terör örgütünün eline geçmiş'' gibi konuşan kişilere inanmayın.
Tekrar ediyorum:
Hiç bir savcı ve polis sizi telefonla arayıp, bir suça bulaştığınızı söylemez.
Bu türden dolandırıcılık girişimleri bakanlık tarafından mesajla bildirildiği gibi TV'lerin haber bültenlerinde ve gazete sayfalarındaki berelere konu oluyor.
Dedim ya:
Okumuyoruz.
Bırakın gazete, dergi ve kitap okumayı.
Toplu aşıma araçlarındaki mavi koltukların engelli vatandaşlar için ayrıldığına dair notu bile okumuyoruz ve o koltukları işgal ediyoruz.
Üstelik o koltukları işgal edenlerin çoğu üniversite öğrencisi olduğu anlaşılan gençlerden oluşuyor maalesef.
Rahmetli şefimiz İsmail Başaran, köşe yazılarını ''Ne zaman adam oluruz'' notuyla bitirirdi.
Şefim hayatta olsaydı bu sorusuna ''okuduğumuzda ve okuduğumuzu anladığımızda'' diye cevap verirdim.