13.12.2024
Türkiye bir deprem ülkesidir. Ülkemde her Allah'ın günü irili ufaklı depremler oluyor.
Kimi bir iki hafta öneki Antalya’daki deprem gibi 4-4,5 şiddetiyle sallayıp geçerken, kimisi de, 25 yıl önceki Marmara depremiyle, önceki yıl Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremleri gibi yıkıcı özellikte olabiliyor.
6 Şubat depremleri, vurduğu 11 ilimizi yerle bir ederken, 50 bin dolayında vatandaşımızı da aramızdan almış, millet olarak bizi yasa boğmuştu.
6 Şubat depremleri hafızalarımızdaki tazeliğini hala koruyor.
Doğrudur, Türkiye bir deprem ülkesi.
Bu gerçekle yaşamak zorundayız elbette.
Ve fakat.
''Allah'ın dediği olur'' diyerek, 'zahitçe' bir yaklaşımla, yaşamımızın bir enkaz yığını altında son bulmasını bekleyecek değiliz.
Kadere imanımız var ve Allah'ın dediği olur elbette.
Amenna.
Ve fakat.
Yaşamımızın bilimsel gerçeklerle inşa edilmemiş çürük-çarık binaların enkazı altında son bulması kader değil asla.
Japonya örneğine bak.
Japonya’da bizden daha şiddetli depremler oluyor ama kimsenin burnu bile kanamıyor.
Daha on gün önce 7 şiddetinde depremle sarsılan ABD'nin California'sındaki depremde 474 kişi yaşamını yitirirken, benzer ölçekteki depremlerin coğrafyamızdaki can kayıplarını ve şehirlerimizdeki yıkımları bir düşünün.
Onlarda neden öyle!
Bizde neden böyle!
Cevabı basit alsında!
Depreme dayanıklı yapılar inşa etmiyoruz çünkü.
Daha açık konuşayım.
Malzemeden çalıyoruz kardeşim.
''Türkiye deprem ülkesi'' dedik ya.
Bunu da sınırlarımız içerisindeki onlarca fay nedeniyle söylüyoruz.
Ki: Kimi aktif olan bu fayların en büyüklerinden biri olan Kuzey Anadolu Fayı da, ilimiz sınırlarından geçiyor.
Ladik'in mesela, İlkadım'a kuş uçumu uzaklığı 50 Kilometreden fazla değil.
Samsun'daki yapı stokunun en kötü olduğu ilçe İlkadım'dır.
Samsun Büyükşehir Belediyesi, depreme dayanıklı şehir için kentsel dönüşümü İlkadım'ın Kadıköy ve Zeytinlik mahallerinden başlatma kararı almış.
Bunun için de meclise bir karar taslağı getirilmiş.
CHP'li üyeler ret oyu vermiş.
Şaşırdım açıkçası.
Gerekçe de, plana göre yüksek katlı binaların yapılacak olmasıymış.
KENTSELİN RANTSALA DÖNÜŞME ENDİŞESİ
Samsun'da uzun yıllardır gündemde olan kentsel dönüşümüm, rantsal dönüşüme evirilme endişesi duyuluyor.
Doğrudur, bu satırlarda da defalarda ''Kentsel dönüşüm, rantsal dönüşüm olmasın'' diye defalarca yazmışız.
Bu endişemizin temelinde de, şehir dönüştürülürken, yükün vatandaşın sırtına yüklenme endişesi yatmaktadır.
Vatandaş ezilirken, müteahhitler vatandaşın sırtından zenginleşmesini istemedik yani.
Ve fakat.
Bunu önlemenin yöntemi, yüksek kata karşı çıkarak, dönüşümün gerçekleşmesini engellemek midir?
CHP'li üyelerle bu yöntem konusunda ayrışıyoruz açıkçası.
Bunun nedeni de kentteki yapı stokunun özelliğidir.
Ki; gerek Kadıköy ve gerekse Zeytinlik mahallerindeki yapıların tamamına yakını 3-4 katlıdır ve her biri, bir birine bitişiktir.
Örnek veriyorum:
Yıkılacak bir adanın 10 dolayındaki binasında 30 daire varsa, 30 daireyi önce vatandaşa kazandıracaksın.
Yıkılan binaların çevresinde otopark ve yeşil alan da oluşturmak gerekecek.
Müteahhite de o bölgeden kazanç elde edeceği bir formül oluşturulması gerekecek.
Ki; Müteahhidin 30 daireyi, karşılığında hiç gelir elde etmeden vatandaşlara verilmesini bekleyemeyeceğimize göre, müteahhite de satıp gelir elde edeceği en az o kadar daire kazandırmak gerekecektir.
Yatay mimariyle bunu yapamayız.
Çünkü tek bir müteahhit bile bulamayız.
Çözüm çok katlı yapılarla mümkündür ancak.
Samsun'da İBB'nin KİPTAŞ'ı gibi yıkılması gereken riskli bina sahiplerine yüzde 40 ila yüzde 65 oranında para desteği verecek bir yapısı yok maalesef.
Keşke dönüşümü tamamen belediyelerimiz kendi olanaklarıyla yapabilse.
Belediyeler, çalışanlarına maaşlarını ödemekte bile zorlanırken binlerce riskli yapıyı belediyelerin dönüştürmesini bekleyemeyiz.
Türkiye zenginleşir, ileri ki yıllarda ülkem yeniden sosyal devlet ilkesini hatırlar ve tüm riskli yapıların dönüşümünü devletimiz sağlar belki ama bunun gerçekleşmesini bekleyecek kadar zamanımız olduğunu hiç sanmıyorum.
Kaldı ki, depremde yıkılanların yerine yapılacak olanların bile tamamı hala teslim edilememişken, ''Kentsel dönüşü, belediye imkanlarıyla yapılsın demek'' ne kadar gerçekçi bilemedim.
ÖNCÜ DE KENTESEL DÖNÜŞÜM DEMİŞTİ
CHP'nin Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Cevat Öncü de, seçim kampanyasındaki önemli bir bölümü, kentsel dönüşüme ayırmış, Samsun'un özellikle İlkadım İlçesindeki yapı stokunun depreme dayanıklı olmadığını, bu nedenle mutlaka kentsel dönüşümün başlanması gerektiğini söylemişti.
Öncü ayrıca, adaylığı öncesinde İnşaat Mühendisleri Odası Samsun Şube Başkanı iken de, hazırladıkları kent raporunda da bu gerçeğin altı çizilmişti.
CHP'li üyeler, dönüşüme karşı çıkarak, bir anlamda Öncü'yü de seçmenin gözünde boşa çıkarmışlar.
Demem o ki;
Kentsel dönüşümün, rantsal dönüşüme evirilmesine dair endişelere saygı duymakla birlikte, kentsel dönüşüm planlarına, bu konudaki endişeler nedeniyle tümden karşı çıkmak yanlıştır.
Samsun kentsel dönüşümü başlatmak zorundadır.
Bir yol, bulunmalı ve bu sorun mutlaka çözülmelidir.